Osman Pamukoğlu: Amerika, Rusya ve Avrupa çözüm süreci talep edecek... ÖSO sıkıntı yaratabilecek yapı

Pamukoğlu: Askeri literatürde ne olursa olsun bunlar (ÖSO) için kullanılan sıfat, milistir. Sıkıntı yaratabilecek yapılardır. Bu tip oluşumlara çok dikkat etmek lazım

Fotoğraf: Twitter

Emekli tümgeneral, yazar ve siyasetçi Osman Pamukoğlu, Suriye’de yaşanan son gelişmeleri, ABD ile Rusya’nın güç mücadelesini ve Türkiye’nin konumunu Independent Türkçe’ye değerlendirdi. 

Pamukoğlu, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik operasyonlarıyla IŞİD’in ana gövdesinin parçalandığını ancak kalıntılarının bulunduğunu, PKK varlığının da devam ettiğini söyledi.

Sahadaki son gelişmelerin ardından gözlerin döndüğü ve olası sonuçlarda Türkiye’nin potansiyel göç yeri konumunda olduğu İdlib’e ilişkin durum değerlendirmesi yapan Pamukoğlu, “Bir takım tahliye planları üzerinde Birleşmiş Milletler ve bazı devletler çalışmalar yapacaklardır. Gerçekleşmezse, sonuç operasyonla orayı temizlemektir” dedi.
 

pamukoğlu (1).JPG
Osman Pamukoğlu Independent Türkçe'nin sorularını yanıtladı


Pamukoğlu ayrıca ABD, Rusya ve Avrupa’nın çeşitli politik manevralar ve ekonomik baskılarla Türkiye’de yeniden çözüm sürecine benzer bir durumu talep edeceklerini ifade etti. 

Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte hareket etmesine ilişkin ise Pamukoğlu, “Askeri literatürde ne olursa olsun bunlar için kullanılan sıfat, milistir. Sıkıntı yaratabilecek yapılardır. Bu tip oluşumlara çok dikkat etmek lazım” uyarısı yaptı.


‘Harekât sonrası IŞİD ve PKK varlığı devam ediyor’

- Barış Pınarı Harekâtı siyasi ve askeri amaçlarına ulaşmış sayılır mı?

Bu nihai maksadının ne olduğuna bağlı.

Türkiye’nin Fırat’ın batısında ve doğusunda yapmış olduğu operasyonlar, IŞİD ve PKK’yı güney sınırlarımızdan uzaklaştırmak için doğru ve yerinde.

IŞİD’in ana gövdesi parçalanmış ama bölgede bazı kalıntılarının bulunduğu anlaşılmakta.

PKK’nın durumu ise farklı. Onun silahlı gücü; üstelik ağır silahlarla donatılmış olarak Suriye’deki varlığına devam ediyor. 

- Bahsettiğiniz bu güç, Suriye’de varlığını sürdürebilir mi?

Bu, Amerika’nın onları nerede ve ne amaçla kullanmayı planlamasına bağlı.

Bunu yaparken de konuşlanmaları Suriye’nin güneyindeki petrol bölgeleri olacaksa bu defa da Amerika ile Rusya’nın anlaşmalarına bağlı.

Eğer bu anlaşma olmazsa, hepsi olmasa bile PKK/PYD’nin silahlı gücünün büyük kısmı Kuzey Irak’a intikal ettirilecektir.


‘ÖSO’nun ne getirip ne götürdüğüne bakılmadı’

- Türkiye’nin ÖSO ile birlikte hareket etmesine nasıl bakıyorsunuz? Bundan sonra ÖSO ve Türkiye’nin ilişkileri nasıl olur?

Bu tip oluşumlara çok dikkat etmek lazım. Askeri literatürde ne olursa olsun bunlar için kullanılan sıfat, milistir.

Çok iyi disipline edilmedikleri, denetimden ve kontrolden uzak kalmaları halinde her defasında sıkıntı yaratabilecek yapılardır bunlar.

Ama şu var, bir askeri harekâtta Birinci Dünya Savaşı’nda da İkinci Dünya Savaşı’na da çeşitli ülkeler karşılıklı işgal ettikleri veya girdikleri coğrafyalarda bu tip milis yapılardan istifade etmişlerdir ama disipline edilmeleri, iyi idare edilmeleri, iyi yönetilmeleri şarttır.

Bu Türkiye’nin ilk defa yaptığı bir şey değil ama ne getirip ne götürdüklerine çok iyi bakılmadı.

- Harekâtın başlamasının ardından Türkiye dünya kamuoyunda yoğun bir tepki ile karşılaştı. Bu tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sebebi, PKK ile mücadelenin 36 yıl sürmesi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Birleşmiş Milletler’e üye ülkelerden 60’ına yakınında PKK benzeri ayrılıkçı silahlı mücadeleler yapıldı.

Başlayan hareket, ilk on yılda bitirilemediği takdirde işin sonu siyasi çözümlere kadar gitmiştir.

Dünyadaki ayrılıkçıların ilk amacı propaganda, ikincisi ise silahdır. Son harekâtta PKK/PYD’nin propaganda sahasında nasıl bir düzeye ulaştığının göstergesidir.

- Yıllardır Suriye’ye yapılan operasyonlar öncesinde siyasetçiler tarafından yapılan açıklama ve duyurulma yöntemine tepki gösterdiniz.

Siyasi söylemler yüzünden operasyonların ani baskın özelliğini yitirdiğini söylediniz.

Bu operasyonda da aynı şeyler yaşandı mı? Siyasi iktidarın izlediği yöntemi bu çerçevede nasıl değerlendirirsiniz?

Silahlı mücadelede iki tarafın göz ardı etmediği prensip olarak biri baskındır.

Baskın olmadan darbe yapamazsınız. İkincisi ise ölümcül olmasıdır. Üçüncüsü de sürattir.

Harekâtı öğleden sonra başlatma kararı aldığınızda, baskın tesiri otomatik olarak ortadan kalkar.

Bu karşı tarafı hazır hale getirir ve tetikte olmasına sebebiyet verir.

Bunu yaparken bir amacınız olması gerekir. ‘Biz geliyoruz, toparlanın gidin’ anlamında da kullanabilir ama baskının darbe gücünü ortadan kaldırabilir. 


‘YPG/PYD, Suriye ordusuna katılabilir’

- Adana mutabakatı ve bölgesel gelişmeler ışığında YPG/PYD, Suriye ordusuna katılırsa; Türkiye nasıl bir yol izler?

Katılabilirler. Öyle de görünüyor. Bu PKK’nın mevcudiyetini değiştirmez.

PKK’nın siyasi amaçlarını, varmak istediği siyasi hedefleri değiştiren bir şey değil.

Katılabilir ama esas olan PKK’dır. Bunlar onun birer koludur. Bunları var eden örgüt PKK’nın kendisidir.


‘Çözüm süreci talep edecekler’

ABD, Rusya ve Avrupa, PKK ile mücadele konusunda Türkiye’nin karşısında nasıl konumlanabilir?

Amerika ve Rusya zaten PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmiyor. Avrupa ise tavşana kaç tazıya tut yöntemiyle işi idare etmeye çalışıyor.

Son 20 gündür zaten hiçbiri PKK/PYD’nin adını ağzına almıyor. Varsa yoksa ‘Kürtler, Kürt savaşcılar, Kürt direniş güçleri.’ Dillerinden düşmüyor.

Onlara göre; ‘dev Türk ordusu karşısında Kürk savaşcılar zayıf olmalarına rağmen kendi halklarını korumak için savaşmışlardır.’

Çok uzun sürmeyecek bir gelecekte de çeşitli politik manevralar gerekirse siyasi ve ekonomik baskılarla yeniden çözüm sürecine benzer bir durumu talep edeceklerdir.

- Türkiye’nin terörle mücadelede sahadaki süreci kendi lehine çevirmesi mümkün mü?

Radikal, mücadelenin karakterine uygun hareketler gerekiyor. İlk işlerden biri; terörizm ve hükümetlerin politikaları, savaşma biçimlerini tam öğrenmek gerekmektedir.

Hangi hareket ne sonuçlar yaratmış, hangisi doğru hangisi yanlıştır. Bu durumlardan ders çıkarılmalıdır. Dünya böyle örneklerle dolu.

Dünyadaki herhangi bir hükümete karşı silahlı ve organize bir kalkışma başladıysa bunun mutlaka kuluçka döneminde yok edilmesi şarttır.

Eğer bu yapılamadıysa; merkezi bir istihbarat direktörü ve tüm harekâtları tek elden tek komutada savaşmak olan seçkin bir kuvvete sahip olunmalıdır.  

Karşı propaganda da sadece istihbarat direktörlüğü tarafından yürütülmelidir.

Birkaç ağızdan olaylar, sayılar, tekrarlar çok yanlıştır ve bu mücadele sayılara indirgenerek yapılamaz. Çünkü bu insanlarda sonsuzluk duygusuna sebep olur.

Ayrılıkçılar için hala her yerde varlar anlamını taşır. Bunu dünyada ilk anlayanlar İngilizler olmuştur. Malezya Filipinler’deki mücadele onlara bunu öğretmiştir.

Terörizme karşı ilk özel orduya ihtiyaç olduğunu da fark ederek hemen teşkilatlanmaya gitmişlerdir.


‘İdlib’de sonuç temizlik operasyonu’

- Suriye’de denklemin öne çıkan parçası İdlib’de durum ne olabilir?

Ne Şam ne de Rusya, Suriye’nin kuzeybatısında böyle bir tümörün varlığına uzun süre katlanamazlar.

Buradaki mesele, oradaki isyana ve cihatçıların ortadan kaldırılmasından ziyade sivillerin maruz kalacağı şiddetin insani yönüdür. Onlar eninde sonunda oradan çıkacaklar.

Bir takım tahliye planları üzerinde Birleşmiş Milletler dâhil bazı devletler çalışmalar yapacaklardır.

Gerçekleşmezse; sonuç, operasyonla orayı temizlemektir.


‘ABD ve Rusya’nın gözetimi ve denetimi sürecek’

- Son gelişmeler ışığında ABD ve Rusya’nın Suriye’deki varlığı nasıl değişim gösterir? 

Her ikisi de Ortadoğu’da birbirinin kuyruğuna basmadan, zımnen anlaşarak bu işi yürütüyorlar zaten. Bu meselelere akıllıca kafa yoran herkes bunu görüyor.  

Belki dominyon belki sömürge olarak adlandırılamaz ama ikisinin peşinen anlaştıkları şudur:

Irak Amerika’nın, Suriye ise Rusya’nın himayesine hatta mandasına girmiş durumdadır. Bu hal, on yıllarca devam edecektir.

Bu iki ülkede yapılacak anayasalar ve seçimler, hep dünya liderliği peşinde koştuklarını iddia eden Amerika ve Rusya’nın gözetimi, denetimi ve gölgesi altında sürüp gidecektir.


‘Herkes çayın taşıyla çayın kuşunu vurma peşinde’

- Ortadoğu’daki bu karmaşa daha çok sürer mi?

Bölgenin doğası gereği, evet.

Enerji kaynakları, uzaktakileri de yakındakileri de kendi hesaplarına uygun şekilde bu coğrafyada paylaşım savaşlarına sürüklüyor.

Paylaşım savaşları uzatılmış savaşlardır.

Herkes, çayın taşıyla çayın kuşunu vurma peşinde.

- Bölgede devam eden ABD ve İran gerginliğinden nasıl bir sonuç çıkabilir?

Amerika, Ortadoğu’da İran’a; Uzakdoğu’da Çin’e güreşçiler gibi el ense çekiyor.

Bu karşıdakinin gücünü tartmak ve onu sendeletmek için yapılır ama sonunda güreşe tek paça ve kıspetten dalmak zorunda kalacaklardır.

Esas kıyamet Doğu Asya ve Pasifik’te kopacaktır. Amerika, baş Pasifik’te iken kuyruk İran’da olarak bu işin yapılamayacağını biliyor ve ilk hareketi İran’a karşı yapacak.

Zamanı ise olaylar ve koşullar belirleyecek. Fakat çok uzun sürmeyecek görünüyor. 

- Kitabınızda büyük savaşın kimin başlatacağı ve nasıl başlayacağına ilişkin görüşlerinizi paylaştınız. Son dönemde yaşanılanlar, bir gösterge olabilir mi?

Ortadoğu’da olup bitenler paylaşım savaşlarıdır.

Paylaşım ve bölgesel savaşlar, uzatılmış savaşlardır.

Bu, Ortadoğu’da sürüp gidecek çünkü herkes orada.

Önümüzdeki on yıllarca bir istikrar ve düzen beklemek hayalperestlikten öte bir şey olmaz.

- Siyaset arenasına tekrar dönmeyi planlıyor musunuz?

Konfüçyüs’ün biri sözü var;

Birine veya birilerine bir üçgenin iki köşesini gösterdikten sonra üçüncüsünü bulamıyorsa ona veya onlara boşuna zaman harcamayın. 

 

osman pamukoğlu.jpg
Fotoğraf: Twitter


Osman Pamukoğlu kimdir?

Pamukoğlu, Selimiye Askeri Ortaokulu, Kuleli Askeri Lisesi, Kara Harp Okulu, Piyade Okulu, Kara Harp Akademisi, Silahlı Kuvvetler Akademisi ve Milli Güvenlik Akademisi'nde öğrenim gördü.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde 43 yıl görev yaptı. 2002 yılında tümgeneral görevindeyken emekli oldu.

Adını, 1993-1995 yılları arasında PKK ile çatışmalar sırasında duyurdu.

1. dereceden Altın Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, iki kez Üstün Cesaret ve Feragat Nişanı ve beş kez Üstün Birlik Yetiştirme Nişanı aldı.

Beş kez Üstün Birlik Yetiştirme Nişanı'na sahip tek kişi oldu.

2008 yılında Hak ve Eşitlik Partisi’ni (HEPAR) kurdu.7 Haziran 2015 genel seçimlerinde İstanbul 3. bölgeden bağımsız aday olmuş ancak 15 bin 180 oy alarak Meclis’e giremedi.

Bu sonuç sonrası “Partiyi gençlere bırakıyorum” diyerek genel başkanlıktan istifa etti.

Çok sayıda askeri ve siyasi kitap yazdı. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU