Soçi’nin ardından: Esad’ın askerleri ile TSK yine burun buruna, silahlı muhaliflerin canı sıkkın, Rusya mutlu

Türkiye ile Rusya arasındaki Soçi Anlaşması'yla YPG Türkiye sınırından geri çekiliyor. Bu bölgelere Şam rejiminin girecek olması muhalifleri sevindirmedi. Uzmanlar, Rusya'nın bölgede etkisini arttırdığını söylüyor

Fotoğraf: AA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin arasındaki zirvenin ardından varılan mutabakatla YPG'nin Suriye sınırından 30 kilometre güneye güneye, sınır hattı boyunca 10 kilometde derinlikte ise Türk ve Rus kuvvetlerinin devriye görevi yapması konusunda anlaşmaya varıldı.

Mutabakatla, ihtilaflı bölgeler arasında yer alan Tel Rıfat ile Menbiç'teki YPG unsurlarının da silahlarıyla birlikte buralardan çıkacağı belirtildi.

Türkiye ile Suriye Arap Cumhuriyeti arasında 1998'de imzalanan Adana Mutabakatı'na güçlü vurguların yer aldığı anlaşmada, YPG'nin boşalttığı yerlere Rusya askeri polisi ile Şam rejimine bağlı sınır muhafızlarının yerleşeceği de hüküm altına alınmış oldu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

8 yıl sonra ilk kez diplomatik bir belgeyle rejim aktör olarak kabul edildi

Soçi Mutabakatı, yüzbinlerce insanın ölümüne mal olan Suriye İç Savaşı'nın ardından Türkiye ile ilişkilerinin yok olduğu Şam yönetiminin Türkiye tarafından da aradan geçen 8 yılın ardından bir "aktör" olarak tanınmaya başladığını gösteriyor. 

Öte yandan, Türkiye'nin devriye yapacağı bölgeye Esad rejimine bağlı sınır muhafızlarının getirilecek olması 8 yılın ardından rejim askerleri ile TSK arasındaki mesafenin ise sıfıra inmesi anlamına geliyor.

Uluslararası ilişkiler profesörü İlter Turan, Şam rejimiyle Türkiye’nin, kimi zaman devletin farklı kurumları üzerinden kimi zaman da aracılar üzerinden temas kurduğunu vurguluyor.

 

İlter-Turan-kişisel-web-sitesi.jpg
İlter Turan / Fotoğraf: ilterturan.com

 

Anlaşmadaki, "Suriye sınır muhafızları" vurgusu neyin işareti?

Esad’ın düşürülmesi politikasının tamamen başarısızlığa uğramasıyla birlikte Türkiye’nin çok da “mahcup” bir pozisyona düşmeden ilişkileri tabiileştirmeye çalıştığının anlaşıldığını ifade eden Turan, “Türkiye, Esad rejimini doğrudan muhatap almasa bile anlaşmadaki vurguyla rejimi meşru gördüğünü doğrulamış oluyor” dedi.

Turan, anayasal süreçle birlikte ülkenin geri kalan kısmının da Şam yönetiminin denetimine geçmesini beklediğini dile getirerek, silahlı muhaliflerle ilgili ayrı bir müzakere sürecinin başlayacağını ön gördüğünü ifade etti:

Esad rejimi, tüm topraklara hakim olduğunda savaşçılarla ilgili bir yol bulmalı. Genel bir af ilanı ve silahlı grup liderlerinin istedikleri ülkede yaşayabileceği bir seçenek üzerinde karar kılınma ihtimali var.

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) yetkilileri daha önce Independent Türkçe’ye, Suriye rejim ordusu ile Özgür Suriye Ordusu güçlerinin bütünleştirme sürecinin başlatılacağını söylemişti.

Turan ise Beşşar Esad’ın bu teklifi kabul etmeyeceği görüşünde.

"YPG etkisizleşti ama bölge Rusya hakimiyetine girdi"

Soçi Anlaşması'nın, Türkiye’nin askeri müdahaleye gerek kalmadan YPG’yi etkisizleştirdiğini ifade eden Turan, “Zaten Türkiye’nin hedefi buydu. Ama böyle olurken bölgenin tamamen Rusya hakimiyetine girmesi pek arzu edilen bir durum değil” dedi.

Prof. Baydur: Adana Mutabakatı güncellenerek geri geldi

Prof. Dr. Mithat Baydur ise Soçi'de imzalanan anlaşmayla, 1998'de imzalanan Adana Mutabakatı'nın 21 yıl sonra güncellenerek geri geldiğini söyledi.

 

mithat baydur.jpg
Mithat Baydur / Fotoğraf: Okan Üniversitesi

 

"Artık 1998'deki Suriye veya 1998'deki bölge yok. Dolayısıyla bunun güncelleştirilmesi gerekiyordu. Mesela Adana Mutabakatı, sınırın 5 km derininde sıcak takibe izin veriyor" diyen Baydur, Suriye krizinden en karlı çakın ülkenin ise Rusya olduğunu belirtti: "Rusya, sahayı domine eden küresel bir faktör halini aldı. Rusya’nın Suriye politikasını Doğu Akdeniz’den ayrı düşünemeyiz."

"Türkiye, sınır güvenli konusunda istediğini aldı"

Türkiye’nin, Soçi Mutabakatı ile sınır güvenliği konusunda istediğini aldığını savunan Baydur, günün sonunda ise “Suriye’nin toprak bütünlüğü” bağlamında Türkiye’nin, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatları ile kontrol altına aldığı bölgelerden de çekileceğini ve buralarda rejim unsurlarının konuşlanacağını düşündüğünü ifade etti.

Anlaşma ile bazı “gri alanlar” kaldığını da sözlerine ekleyen Baydur şunları söyledi:

ABD’nin Suriye’den çıkma kararı almasının ardından YPG ile Rusya ve rejim güçleri Hmeymim Hava Üssü’nde bir görüşme gerçekleştirdi. YPG’nin bu görüşmede Ruslara teslim olduğuna yönelik önemli işaretler var. Şam yönetimi bir süre önce Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne, YPG’yi terörist grup olarak tanıdığını iletmişti. Şimdi sahada Şam’ın terörist olarak nitelendiği bir yapıyla ikili ilişkiler gelişiyor. İleride işler iyiye gitmezse bu grupların Türkiye’ye karşı kullanılması da olası.

Soçi’de varılan anlaşma Suriye rejime karşı savaşan on binlerce silahlı muhalifi tam anlamıyla mutlu etmedi. 

Muhalifler: Bizim savaşımız Esad'la

Independent Türkçe'ye konuşan bir muhalif komutan, "Bizim asıl savaşımız Esed rejimiyle. Bu savaşın neden başladığı, Suriye'nin neden bu hale geldiği unutulmamalı. Eğer bu gerçek kaçırılırsa yakın zamanda benzer sorunlar yeniden başlayacak" diyor. 

 

IMG_6249.JPG
Varılan anlaşmaya rağmen muhaliflerin Tel Rıfat ve Menbiç cepheleri önündeki bekleyişleri sürüyor / Fotoğraf: Cihat Arpacık - Independent Türkçe

 

YPG, Tel Rıfat ve Menbiç'ten çıkıyor ama mültecilerin ne kadarı geri dönecek?

Rejimin Menbiç ve Tel Rıfat'a girecek olması, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatı bölgeleri ile Barış Pınarı Harekatı bölgesi arasındaki kara ulaşımının kurulamayacağı anlamına da geliyor.

YPG Menbiç ve Tel Rıfat'tan çıksa bile, muhalifleri destekleyen ve Şam yönetiminin "terörist" olarak gördüğü kitle de buralara geri dönmeyecek.
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU