Hafıza Yürüyüşü: Sessizleştirilen mekânları, susturulmaya çalışılan gençler anlatıyor

“Bu Semt Bundan Fazlası” denilerek düzenlenen Hafıza Yürüyüşlerinde her gün önünden geçilen mekânların konuşulmayan hikâyeleri anlatılıyor

2014 yılında kurulan Karakutu Derneği, Hafıza Yolculuğu isimli programıyla gençlerin dini, cinsiyete dayalı, etnik ve politik nedenlerle tarihsel olarak dışlanmış gruplara yönelik yapılanları keşfetmesini ve sorgulamasını amaçlıyor. 

Programın bir parçası olan Hafıza Yürüyüşlerinde aktarıcı olan gençler önce hafıza mekânları hakkında araştırmalar gerçekleştiriyor. 

Daha sonra Beyoğlu, Şişli, Beşiktaş gibi semtlerde düzenlenen Hafıza Yürüyüşlerinde katılanlara mekânların hikâyeleri aktarılıyor.
 


“Gençler olarak resmi tarih anlatısının dışında bir tarih olduğunu ve bu tarihe, kente başka bir gözle bakmak gerektiğine inanıyoruz” diyen Karakutu Derneği yönetim kurulu üyesi Hazal Özkalkan ve program asistanı Beyza Hatun Kızıltepe ile Hafıza Yürüyüşlerini Independent Türkçe için konuştuk.

“Gençler akranlarıyla toplumsal hafızaya dair konuşabilecekleri bir alan buldu”

Toplumsal hafıza ve geçmişle yüzleşme üzerine gençlerle beraber çalıştıklarını belirten Özkalkan, bu alanda gençlerin söz söylemesi gerektiğine inandıklarını söylüyor.

Özkalkan, Hafıza Yürüyüşlerini şöyle anlatıyor;

Türkiye koşullarında onlara sözlerini söyleyebilecekleri bir alan bırakılmadığı için aslında Karakutu Hafıza Yürüyüşleri aracılığıyla kendi sözlerini söyleyebilecekleri, kendi akranlarıyla geçmişle yüzleşme, toplumsal hafıza ve geçmişte yaşanmış insan hakları ihlalleri bir daha olmasın diye neler yapılabileceği, tartışabileceği bir ortam yaratmış oldu. Bu konuda bir alan açmak istedik.


"Bizim bir ana temamız var o da geçmişte yaşanmış insan hakları ihlalleri ve bu insan hakları ihlalleri etrafında kurulmuş hak mücadeleleri" diyen Özkalkan sözlerini şöyle sürdürüyor:

Yani illa ki güçsüz bir hikâye olmak zorunda değil.

Bir derneğin kuruluşunun hikâyesini de anlatabiliriz.

Bu temel çerçevede gönüllülerimiz belirledikleri bir hikâye ile geliyorlar ve o hikâyeyi çalışmak istediklerini söylüyorlar.

Sonra bu konu etrafında bir rota çiziyoruz.

Mesela halihazırda Beyoğlu rotamızda otuzdan fazla mekan hikâyesi var.


“Hafıza Yürüyüşlerinde geçmişe ve tarihe başka bir gözle bakıyoruz”

Medyada, ders kitaplarında, ailelerden gençlere sürekli bir resmi tarih anlatısı aktarıldığını ifade eden Özkalkan, “Bu resmi tarih aktarımında bazı anlatılar hiç yok. Sessizleştirilmiş, unutturulmak isteniyor” diyor.
 


Özkalkan sözlerini şöyle sürdürüyor:

Dolayısıyla da gençler olarak resmi tarih anlatısının dışında bir tarih olduğunu, bu tarihe yeniden bakmak gerektiğini, kente başka bir gözle bakmak gerektiğini ve bütün bunları da aslında informel bir eğitim metoduyla yine akran eğitimini baz alarak gençlerden gençlere bir aktarım yapılabileceğini söylemek istiyoruz. Ve bunu yapıyoruz.

 

Hafıza Yürüşü’nde bir tartışma oturumu.jpeg
Hafıza Yürüşü’nde bir tartışma oturumu


Özkalkan, Hafıza Yürüyüşlerindeki amacı ise şöyle özetliyor:

Gençler kendileri için yaratılmış bu alanda başka sessizleştirilmiş hikâyeleri keşfetsinler ve böylece geçmişe, kente, yaşanılan sorunlara tekrar başka bir gözle bakabilsinler.

 

Hazal Özkalkan ve Beyza Hatun Kızıltepe.jpg
Hazal Özkalkan ve Beyza Hatun Kızıltepe /  Fotoğraf: Independent Türkçe


Hafıza Yürüyüşlerinde en son kapanış oturumuna önem verdiklerini belirten Özkalkan, bunun nedenini ise şöyle açıklıyor: 

Çünkü orada bir çözülme oluyor.

Dinledikleri hikâyelere dair fikirlerini beyan ediyorlar.

Genelde katılımcılar Hafıza Yürüyüşleri değerlendirmelerinde 'Böyle bir hikâye benim ailemde de var', 'Ben de böyle bir şey yaşamıştım' gibi benzerlikler buluyorlar.

Ve biz bu anlatılanları çok değerli buluyoruz.


“Susturulmuş bir mekanı şu an aynı durumu yaşayan gencin anlatması anlamlı”

Beyza Hatun Kızıltepe ise şu ifadeleri kullanıyor:

Dünyada ve Türkiye’de -ki özellikle bence Türkiye’de- gençler bireysel olarak susturulan, bir ara form olarak görülen bireyleri kapsıyor.

Henüz yetişkinliğe geçememiş ama çocuk da değil...

'Dinlememek de olmaz, ama söylediklerini tam olarak ciddiye almayalım' denilen bir grup.  

Siyasette ya da gündelik hayatta pek çok gencin bu durumdan şikayetçi olduğunu vurgulayan Kızıltepe, gençlerin bu anlatıya katkıkısının kıymetini şu sözlerle anlatıyor:

Biz burada bu gençlerle aynı şekilde aslında zamanında yaşanmış hikâyeleri susturulmaya, yine dinlenmemeye, sessizleştirilmeye çalışılan mekanları anlatmaya çalışıyoruz.

Zamanında susturulmuş ve dinlenilmemiş bir mekanı şu an birebir yaşayan susturulan, dinlenilmeyen bir gencin anlatması ya da bu mekanlar üzerine konuşmaya çalışması, duyurmaya çalışması bizce çok anlamlı ve değerli.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU