ABD ile Türkiye arasında Suriye ile ilgili sağlanan anlaşmanın ardından İYİ Parti Genel Merkez yazılı bir açıklama yayımladı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"İktidarı hayati gördüğümüz konularda uyarmak isteriz" ifadeleri yer alan açıklamada en dikkat çekici kısım, ABD Başkanı Donald Trump'ın Barış Pınarı Harekatı'nın başladığı 9 Ekim'de kaleme aldığı, diplomatik teamüllerden uzak mektup ile ilgili oldu.
"ABD Başkanı’nın aşağılayıcı mektubunu ve bu mahiyetteki diğer ifadelerini asla kabul edilebilir bulmuyoruz. Sayın Erdoğan’ın bunları, geçiştirmeden ve geciktirmeden, Türkiye’nin onuruna ve büyüklüğüne yakışır tarzda cevaplamasını bekliyoruz" ifadelerinin kullanıldığı açıklamada İYİ Parti, Türkiye'nin Suriye politikasını da eleştirdi.
Donald Trump’tan gelen 9 Ekim tarihli #mektup, Türk dış politika tarihinin en ciddi kırılmalarından biridir.
— İYİ Parti (@iyiparti) 17 Ekim 2019
Bu mektubun muhatapları mahcup olmalıdır.
Cumhurbaşkanlığı’dan Türk Milleti’nin gururunu çiğneyen bu mektuba açık ve en üst perdeden karşılık vermelerini bekliyoruz. pic.twitter.com/e6vZDbFJzI
İki sayfalık mektubun öne çıkan bölümleri şöyle:
İYİ Parti olarak, bugüne kadar AK Parti ve Erdoğan hükümetlerinin, bölgemizdeki politikalarına ve özellikle, 2011’den itibaren uyguladıkları Suriye politikalarına itirazımızı birçok defa dile getirdik.
Bu yanlış politikalar nedeniyle, Suriye’den Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik tehditler, ciddi boyutlara ulaştı.
Bu tehditlerin önüne geçilebilmesi için gerekli olan harekat için, sorumlu siyaset anlayışımız gereği, yurt dışına asker gönderme tezkeresini destekledik.
Net olan şu ki; siyaset görevini yaptı. Milletimiz görevini yaptı. Mehmetçik de görevini başarıyla yerine getirdi, getiriyor.
Şimdi iş, masada ve hükümettedir.
Türkiye ve ABD heyetleri arasında yapılan görüşmenin ardından yayınlanan ortak bildiri metni ve resmi açıklamalarda, birçok belirsizlikle beraber, bazı olumlu ilerlemeler de görüyoruz. Türkiye’yi oldukça hassas bir sürecin beklediği ortada.
Bu süreçte, iktidarın hatasız bir çizgi izlemesi gerekir.
Bazı noktalara değinmek ve iktidarı hayati gördüğümüz konularda uyarmak isteriz.
Bildirideki ifadeler, denetimimiz altındaki bölgeyle sınırlı tutulmuştur.
Oysa, harekatın hedefleri anlatılırken, Suriye’de, Fırat’ın doğusundan Irak sınırına kadar olan bölgede söz sahibi olma hedefinden söz ediliyordu. Bu hedef, anılan alanda bir ‘Güvenli Bölge’yi tarif ediyordu. Bildirideki ifadelerden, bu hedeften vazgeçildiğini anlıyoruz.
Şu an denetimimiz altındaki bölgelerin dışından, milli güvenliğimize yönelebilecek tehditleri bertaraf edebilmek için, Rusya ve önünde sonunda Suriye yönetimiyle müzakere etmemiz gerekecek.
İdlib’de hala ağır riskler var. Fırat’ın batısında da Rusya’nın hakimiyeti belirgin.
Görünüşe göre, Türkiye operasyonu başlatırken kontrol sağlamayı hedeflediği bölgelerden Ayn-el-Arab’ın (Kobani) tamamından, ve Tel Abyad’a çok yakın olan sınır bölgelerinden de vazgeçmiştir. Keza Mümbiç de aynı durumdadır.
Zaten harekatın başlamasının ardından bu bölgelerin tedricen Şam’ın eline geçmesi, buralarda Türkiye’nin kontrolünü imkansız olmasa da, çok zor hale getirmiştir.
Bildiride, terör örgütlerinin ellerindeki ağır silahların toplanacağı ifade edilmektedir.
Ancak, kim tarafından, nasıl ve hangi yöntemle toplanacağı muallaktadır.
Bu noktanın da aydınlığa kavuşturulması şarttır.
ABD Başkanı’nın aşağılayıcı mektubunu ve bu mahiyetteki diğer ifadelerini asla kabul edilebilir bulmuyoruz.
Sayın Erdoğan’ın bunları, geçiştirmeden ve geciktirmeden, Türkiye’nin onuruna ve büyüklüğüne yakışır tarzda cevaplamasını bekliyoruz.
Independent Türkçe