KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı: Barışı savunmak ne zamanda beri suç oldu?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mustafa Akıncı'nın Barış Pınarı Harekatı'yla ilgili sözlerine tepki göstererek, "Hadsizliktir. Oturduğu makam kendi gücüyle elde edilmiş bir makam değildir" demişti

Fotoğraf: AA

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, bir açıklama yayımlayarak, "Barışı savunmak ne zamandan beri suç oldu?" dedi.

Akıncı, Barış Pınarı Harekatı'yla ilgili değerlendirmesinde, şunları ifade etmişti:

Daha önce de söyledim 1974'te biz adına Barış Harekatı desek de bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi Barış Pınarı desek de akan su değil kandır. Bu nedenle bir an önce diyalog ve diplomasinin devreye girmesi en büyük dileğimdir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Akıncı'nın sözlerine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tepki göstermişti: 

Bu tamamiyle bir hadsizliktir, haddini bilmemektir. Şu an itibariyle KKTC'nin devlet olarak mücadelesini bizden başka veren var mı? Yok. Bizden başka mücadele veren olmadığı halde, öyle bir yere savruluyor ki, sabırla yeri geldiğinde bizlerden de gereken cevabı alacaktır.

Erdoğan ayrıca, KKTC Cumhurbaşkanı için "Oturduğu makam, kendi gücüyle elde edilmiş bir makam değildir. O makam, Türkiye Cumhuriyeti'nin gücüyle verilmiş bir makamdır." ifadelerini de kullanmıştı.

Mustafa Akıncı, KKTC Cumhurbaşkanlığı'nın resmi sitesinden yayımladığı yazılı açıklamada, şunları söyledi:

Yapılan bazı açıklamalarda şahsım için kullanılan haksız ve yaralayıcı ifadeleri esefle karşılıyor, sahiplerine iade ediyorum.

Mustafa Akıncı'nın KKTC Cumhurbaşkanlığı sitesinden yaptığı açıklamanın tamamı şöyle:

Sosyal medya üzerinden birkaç gün önce belirttiğim görüşler, inandığım samimi düşüncelerimdir. Ne var ki bu düşünceleri doğru anlamak yerine, haksız ve orantısız eleştiriler yapılmış, bunun da ötesinde sosyal medya aracılığı ile organize biçimde iğrenç küfür ve tehditlerle dolu saldırılar gerçekleştirilmiştir. Bu düzeysizlik halen devam etmektedir.

Türkiye’nin çok çektiği terör belasından kurtulması kuşkusuz hepimizin ortak arzusudur. Bunu çeşitli olaylarda her vesileyle vurguladık. Bununla birlikte, Suriye topraklarında 10. yılına girmek üzere olan savaşların da artık son bulmasının zamanıdır görüşündeyim. Burada ve bölgedeki tüm halkların barış ve huzur içinde yaşayabilecekleri bir düzeni diyalogla kurmaları kaçınılmazdır. Suriye’nin toprak bütünlüğü içerisinde kendi sınırlarına sahip çıkabileceği, Türkiye’nin de kendi sınırlarını güvende hissedebileceği bir durum yaratılması elzemdir. Bu çerçevede daha önce de vurguladığım gibi Türkiye ve Suriye arasında ilişkilerin yeniden tesis edilmesinin gerekliliği ortadadır. Diplomasi ve diyalog tam da bunun için gereklidir. Aynı çerçevede, diğer bölge ülkeleri ile ve AB ile ilişkilerini geliştiren bir Türkiye çok daha güçlü olacaktır inancındayım. Bu anlamda ifade ettiğim diplomasi ve diyalog ihtiyacının terör örgütleri ile diyalog çağrısı olarak yansıtılıp bunun üzerinden siyaset yapılması çarpıtmadan öte bir şey değildir.

Yapılan bazı açıklamalarda şahsım için kullanılan haksız ve yaralayıcı ifadeleri esefle karşılıyor, sahiplerine iade ediyorum.

Barışı savunmak ne zamandan beri suç oldu? Bu istemin suçlanıp karalanması kime ne kazandırır?

Kıbrıs Türk Halkı Türkiye ile tarihten gelen dostluk ve kardeşlik bağlarına büyük önem veren bir halktır. Görev sürem boyunca bu önemin idraki içerisinde karşılıklı saygı temelinde ilişkilerin gelişmesine çaba harcadım. Ama her konuda her zaman aynı düşünüp aynı davranış biçimini sergilemek mümkün değildir. Farklı görüşlere saygı gösterilmesi ise sağlıklı ilişkinin bir gereğidir.

Kıbrıs Türk Halkı ve devletinin bugünkü konuma ulaşmasında elbette Türkiye’nin yıllarca yaptığı katkının ve verdiği desteğin büyük payı vardır. Aynı zamanda Kıbrıslı Türkler bugünlere kendi büyük mücadeleleri ile de ulaşmışlardır. Kıbrıslı Türkler bu adada var olabilmek için direnmeselerdi, bugünlere hiç ulaşılamazdı. Kendi demokrasimiz içinde var olan makamlar ve en başta Cumhurbaşkanlığı da halkımızın özgür iradesiyle şekillenmektedir. Kıbrıs Türk Halkının telkinlerle değil kendi iradesiyle karar verebilecek olgunluğa ulaştığı inancındayım.

Bu süreçte terör, barış, demokrasi kavramları gibi konulardaki gerçek duygu ve düşüncelerimi bilen ve desteğini esirgemeyen tüm halkımıza bu vesileyle bir kez daha teşekkür ederim. Bilinçli olarak konuyu çarpıtıp tırmandıranları da bir an önce sağduyuya davet ederim. Bu anlayış içerisinde kamplara bölünüp birbirimizi suçlamanın bir anlamı olmadığına inanıyorum.

Türkiye ve bölge bu zor dönemden elbette barış içinde çıkmanın yolunu bulacaktır. Bu günler geride kalacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle bugüne dek şehit düşenlere Tanrı’dan rahmet, yaralılara acil şifalar diler ocaklarına ateş düşen ailelerin acılarını paylaşırım.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU