Depremde demiri, çimentosu eksikse Allah’ın evi yıkılır; demiri, çimentosu tamsa günah evi yıkılmaz!

Yazar, düşünür Lütfü Oflaz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Twitter

Kızlar yarı çıplak dolaşırsa deprem olur!

Kadınlar baştan ayağa örtünmezse deprem olur!

Günahkârlık artarsa deprem olur!

Dinden uzaklaşılırsa deprem olur!

Müslüman aleminde din adamı olarak itibar görenlerin genelde zihin dünyası budur.

Onlara göre, deprem gibi afetlerin nedeni budur.

1999’da 7.4 şiddetindeki Marmara Depremi olduğunda, en ünlü din adamlarımızdan Cübbeli Ahmet Hoca ne diyordu?

“Oralarda çok günah işleniyordu. Allah günahkârları ikaz etmek için dipten vurdukça vurdu. Allah’ın gazabı bu” diyordu.

Onun gibi din adamlarının sözüne itibar eden Müslüman ahali de “7.4’lük ikaz yetmedi mi” türünde laflar ediyordu.

Geçen hafta İstanbul’da olan 5.8’lik depremin ardından ise, ünlü din adamı Profesör Nihat Hatipoğlu, depremlerin olmaması için televizyonda deprem duası yapıyordu.

Ona “Amin” diyerek eşlik eden Müslüman ahali de, deprem duasıyla depremlerin durdurulacağını sanıyordu.

Oysa deprem, ne çok günah işlendiği için olur…

Ne de depremi dua okumak durdurur.

Deprem dua okuyarak durdurulsa ya da depremin zararı dua okuyarak azaltılsa, içinde duanın eksik olmadığı Allah’ın evi camiler, minareler depremlerde yıkılmazdı.

Sonuçta deprem bir doğa olayı.

Depremin olması engellenemediğine göre, onun vereceği zararı en aza indirecek akılcı, bilimsel önlemler almalı.

En gelişmiş inşaat tekniklerinden yararlanılmalı.

Binalar bu şekilde yapılmalı; eşyalar buna göre tasarlanmalı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu konuda Japonlar örnek alınmalı.

Japonlar depremin zararını en aza indirmek için ne mümkünse yapan bir ulustur.

Onun içindir ki Japonlar, 8.4 şiddetindeki bir depremden sonra, “yıkılmadık, ayaktayız” diye depreme meydan okur.

Bizim Müslüman ahali ise, 7.4 şiddetindeki bir depremden sonra, “yıkıldık, enkaz altındayız” diye inler durur.

Depremlerde yıkılmamak, enkaz altında kalmamak istiyorsan önce gerekli tedbirleri alırsın.

En gelişmiş inşaat teknikleriyle en şiddetli depremlere bile dayanabilecek binalar yaparsın.

Binaların demirinden, çimentosundan çalmazsın.

Binaları fay hatlarının üzerine, dere yataklarına, çürük zeminlere kurmazsın.

Dikey değil yatay binalar kurarsın.

Bunlar ve bunlara benzer tedbirleri aldıktan sonra deprem duası okumaya kalkarsın.

Ama bu tedbirleri almayıp, deprem duasıyla depremden korunacağını sanırsan, yıkılmaktan, enkaz altında kalmaktan kurtulamazsın. 

Dua demirin, çimentonun yerini tutmaz.

Demiri, çimentosu tamsa, dua okumasan da o bina yıkılmaz.

Nitekim demiri, çimentosu tamsa, din adamlarının “günah evi” dediği genelevler yıkılmıyor!  

Ama demiri, çimentosu eksikse, içinde duanın eksik olmadığı Allah’ın evi camiler, minareler yıkılıyor!

Gereken tedbirleri almayıp sırf duayla depreme karşı durulabilir mi?

Gereken tedbirleri almayıp sırf duayla selin önüne geçilebilir mi?

İnsanoğlu elinden gelen her şeyi yapar da gerisi Allah’ın takdiridir.

Dua Allah’ın takdirine seslenmektir.

Diyelim ki ağır hastaya tıbben mümkün olan her şey yapılmıştır.

Ondan sonrası dua zamanıdır.

Dua tıbbi çözümlerden sonraki bir destek ünitesidir.

Dua tedavinin yerine geçmez; sadece onu desteklemekten ibarettir.

Dua manevi güç verir; bu yönüyle önemlidir.

Yoksa sırf dua etmek ne deprem gibi afetlere çare olur…

Ne de hastalıklara çare olur.

Dua et ki deprem gibi afetlerden korunasın!

Dua et ki hastalıklardan kurtulasın!

Buna inanıyorsan, ne deprem gibi afetlerden korunursun…

Ne de hastalıklardan kurtulursun.

Sırf dua edip gerekli tedbirleri almazsan, depremlerde kendini enkaz altında inlerken bulursun!

Sırf dua edip gerekli tedaviyi olmazsan, kendini ambülansta can çekişirken bulursun!

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU