Küresel ısınma onları da vurdu, ormanlar göç ediyor

Dünyayı değiştiren küresel ısınma, ormanları da etkiledi. Ağaçlar, kök saldıkları topraklardan göç etmeye başladı. Büyük göçü Independent Türkçe’ye anlatan Prof. Akkemik, orman yangınları için de uyarı yaptı: Yanan alanları hemen ağaçlandırmak büyük hata

Görsel Luca Bonatti

Artık tüm dünyanın varlığını kabul ettiği küresel ısınma gezegenimizi değiştiriyor. Buzullar eriyor, deniz seviyeleri yükseliyor.  İklimler değişiyor, yağış rejimlerinde şaşırtıcı değişimler yaşanıyor. Düzensiz yağışlar, kuvvetli fırtınalar sık yaşanan hava olayları olarak hayatımıza giriyor. Küresel ısınmanın bütün bu görünen, hissedilen değişikliklerin yanında, yavaş yavaş gerçekleştiği için göremediğimiz etkileri de var. Bu etkilerden birisi de ormanların göçü.

hoca.jpeg

İstanbul Üniversitesi Orman Botaniği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünal Akkemik / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Ormanlar yaşayabilecekleri topraklar arıyor

İklim değişiklikleri yüzünden kök saldıkları topraklarda yaşayamaz hale gelen ağaçlar, tası tarağı toplayıp göçe hazırlanıyor. İstanbul Üniversitesi Orman Botaniği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünal Akkemik, yüz yıl sonra Akdeniz’deki bitki örtüsünün Karadeniz kıyısında görülebileceğini söyledi.  İklim değişikliğinin etkilerinden kaçan ağaçlar, tohumlarıyla adım adım kuzeye taşınacaklar. Yıllarca sürmesi beklenen bu göçü Independent Türkçe’ye anlatan, Prof. Akkemik, bitkilerin de kendilerine yaşayabilecekler topraklar aradığını söyledi. Sürecin çok yavaş işlediğini belirten Akkemik, ağaçların nasıl taşındığını şöyle anlattı:  

Doğal süreç aslında çok yavaş ilerliyor. Yüksekçe bir yere çıkıp baktığınızda, hat şeklinde ormanın bittiği sınırı görüyorsunuz. O sınıra gidip yakından baktığınızda ise o sınır dediğiniz yerin hemen yukarısında fidanların yetişmeye başladığını, ormanın daha önce yetişemediği yüksek kesimlere doğru  ilerlediğini görebilirsiniz.

Çam tohumları yüzlerce metre uçabiliyor. Tohum, uygun bir yere düşerse orada kendi popülasyonunu oluşturuyor. Bugün elverişsiz olan bir alan, belki 20 sene sonra iklim açısından elverişli hale gelecek. O zaman buralara gelen tohumlar çimlenebiliyor.

Kuşların da çok etkisi var. Özellikle ceviz gibi büyük tohumlu bitkiler, hem kuşlara besin oluyor, hem de onlar sayesinde taşınabiliyor.

manşet.jpg
Fotoğraf: AA

 

Prof. Dr. Ünal Akkemik, Türkiye’de yaşanması olası değişiklik için ise şunları söyledi:

Kesin bir şey söylemek mümkün olmasa da, 2060’larda 70’lerde Akdeniz bitki örtüsünü Karadeniz kıyılarında daha fazla görmek mümkün olacak. Akdeniz’de bin metreye çıkan kızılçamlar, şimdi Karadeniz’de 500 metrelere kadar çıkıyor, gelecekte  bu kızılçamlar deniz seviyesinden 700-800 metreye kadar çıkacak. Daha büyük alanlar kaplayacaklar.
 

2.jpg
Fotoğraf: AA

 

Bitki örtüsü değişecek

Akdeniz bölgesinde nem oranın düşmesinin ve sıcaklıkların artmasının beklendiğini aktaran Akkemik, olabilecekleri şöyle anlattı:

Şu an bitkiler arasında büyük rekabet var. Yaşam alanı bozulduğu için mevcut bitkilerin boşalttığı alanlarda, yeni şartlarda yaşayabilen başka bitkiler yetişecek. Belki de kayaların bile üzerinde yaşayabilen çalılar, Akdeniz’de daha geniş alan kaplayacaklar. Akdeniz’in de bir çöl olacağını öngörmüyorum. Sonuçta Akdeniz bitkisiz kalmayacak ama orman örtüsü daha da seyrekleşecek. Bu alanlarda daha kurak koşullara uygun bitkiler yaşayabilir.

Bu tahminlerin mevcut şartlar için anlam ifade ettiğini belirten Akkemik, göçün tamamlanamama ihtimali olduğunu da söyledi.

En kötü senaryoya göre, sıcaklıklarda önümüzdeki yüz yılda 5.5-6 derece artış olacak. Bu kötü senaryo yaşanırsa, süreç bitkilerin göçünden hızlı ilerleyecek. O zaman bitkiler göç edemeden yok olacak.

Endemik türler yok olma tehlikesi ile karşı karşıya

Yaşam alanları geniş olan, şu an bile hem Akdeniz hem de Karadeniz’de yaşayan kızılçam, karaçam gibi ağaçlar ve  maki elamanları için büyük bir risk olmadığını aktaran Prof. Akkemik, endemik ağaçlar için ise tehlike çanlarının çaldığını aktardı:

 Anadolu sığla ağacı, Muğla civarında ve birkaç Ege adasında görülen endemik bir tür. Çok dar yayılımlı bu ağaç suya bağımlı yaşıyor. Dere kenarlarında kök salan bu ağaçlar, su azaldığı zaman yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.

Bu durumun bir başka örneğinin de daha yükseklerde yaşayan endemik bir akçaağaç olduğunu aktaran Akkemik, “Bu ağaç dünyada sadece Fethiye Babadağı’nda var. Babadağ akçaağacı. Yayılır mı, yok olur mu bilmiyoruz ama bu gidişle o da tehlike altına girecektir” dedi.

1.jpg
Fotoğraf: AA

 

Dağ sistemleri ağaç göçünün otobanı

Bitkilerin göçünde coğrafyanın da çok etkili olduğunu belirten Akkemik, ormanların göçüne en uygun alanının dağ sistemleri olduğunu, Ankara-Konya hattındaki düz arazinin göç için bir engel olduğunu söyledi.

Torosların Hatay’ın kuzeyinde iki kola ayrılarak oluşturduğu, Anadolu çaprazı denen hattın ağaçların göçünü kolaylaştırdığını ifade eden Akkemik, ormanların bu dağ sistemi sayesinde kuzeye doğru tırmandıklarını anlattı. Şu an kızılçam gibi hem kuzeyde hem güneyde yaşayan ağaçların, gelecekte güneyde yok olabileceklerini, kuzeyde ise daha geniş alanlara yayılabileceklerini belirten Ünal Akkemik, ormanların misafir ettiği canlıların da bu göçten etkileneceğini belirtti:

Ormanlar taşınırlarken, ekolojilerini de beraberlerinde götürüyorlar. Hayvanlar da ormanlarla birlikte göç ediyor. Ardıç kuşunu örnek verebiliriz. Ardıç ağacı varsa ardıç kuşu da vardır. Ardıç kuşu, ardıç ağacının tohumunu yiyor. Dışkısıyla da ağacın tohumlarını taşıyarak yayılmasını sağlıyor. Ardıç ağacı ancak bu yolla çimlenebiliyor. Ağaçlar kendilerine bağımlı canlı sistemini de taşıyor.

 Yangın alanını hemen ağaçlandırmak büyük hata

Prof. Dr. Ünal Akkemik, orman yangınlarından sonra tahrip olan bölgeye hemen fidan dikilmesinin de yanlış bir uygulama olduğunu anlattı. İzmir’de yaşanan ve yaklaşık 6500 hektar ormanı kül eden yangının hemen ardından ağaçlandırma için kampanyalar başladığını hatırlatan Akkemik, büyük bir hata yapıldığını iddia etti. Toplumsal baskı yüzünden ağaçlandırma kampanyaları için acele edildiğini söyleyen Akkemik şöyle konuştu:  

İzmir’deki büyük orman yangınından sonra bölgenin hemen ağaçlandırılmasına karşı çıktık. Son yıllarda ne yazık ki toplumsal bir baskı var. Bu baskından dolayı bir an önce sonuca gidelim diye Tarım ve Orman Bakanı ‘Hemen ağaçlandıracağız’ diyor. Ben bunu doğru bulmuyorum.

Burası bir tarım alanı değil, tarlaya buğday ekmiyorsunuz. Burada bir ekosistem vardı. Aynı ekosistemi yeniden yaşatmaya çaba göstermek lazım. Sağdan soldan fidan getirip ekerek bunu sağlayamazsınız Bu çok büyük bir hata olur, o ekosisteme çok büyük bir darbe olur.

3.jpg
Fotoğraf: AA

 

İzmir’deki alan kendisini yeniler

Akkemik, yangının ardından yapılması gerekenleri ise İzmir örneği üzerinden anlattı:

İzmir’de yanan alan çok büyük, İstanbul’daki Belgrad ormanından daha büyük. Bir yılda ağaçlandırmak mümkün değil. Burada yapılacak olan en doğru şey, en az bir yıl beklenmesidir. Çünkü yangından sonra doğa kendini hemen yenilemeye başlıyor. Kendiliğinden, ağaçların yayılması beklenmeli, eksik kalan bölgelere takviye yapılmalı. Böyle bir alan 4-5 yılda kendisini yenileyip, 20-30 yılda da eski haline gelebilir.

thumbs_b_c_a316afaca29b09e6de9859e84e5290c2.jpg
İzmirdeki yangın 500 hektar ormanı küle çevirdi / Fotoğraf: AA

 

Kızılçam mucizesi

Doğanın bizim sandığımızdan çok daha güçlü olduğunu, insan müdahalesi olmadan da yaralarını sarabileceğini söyleyen Akkemik, örnek olarak ise kızılçam ağaçlarını gösterdi:

Kızılçamların şöyle bir özelliği var. Kızılçam, yaşadığı alanlarda insan etkisi olmasa da sık sık yangınla karşılaşıyor. Bu duruma karşı bir savunma geliştiren kızılçamın tohumları yangının verdiği ısıya dayanabiliyor. Ertesi yıl, eğer bölgede toprak altında bol tohum varsa, tarlaya buğday ekmişsiniz gibi fidanlar büyümeye başlıyor. Bu gibi yerlerde insan müdahalesi nerede gerekiyor biliyor musunuz? 4-5 sene sonra çok sayıda ağaç çok sık aralıklarla büyüdükleri için seyreltmek lazım oluyor.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU