Dışişleri “gelenekle” mi devam etmeli, “yenileri” buyur mu etmeli?

Türkiye’de yıllardır istisnai durumlarda görülen “dışarıdan büyükelçi atamaları”, 2018’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesinden bu yana 9 defa gerçekleşti. Dışişleri’nde liyakatı savunan da var, “gelenekselciliğin” kırılması gerektiğini savunan da…

Prag Büyükelçiliği'nin 2016'daki Cumhuriyet Bayramı resepsiyonundan. Fotoğraf: Facebook/Turkish Embassy Prague

Türkiye, TBMM’nin 27’nci dönemindeki 600 yeni üyesi ve yeni Cumhurbaşkanı’nın belirlendiği 24 Haziran seçimlerinden 16 gün sonra ilk Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle de tanıştı. 

Bunlardan ilki bazı bakanlıkların adlarının değiştiği, bazılarının birleştiği, Beştepe’ye direkt bağlı kurulların kurulduğu “Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”ydi. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İkincisi ise birincisinde 190 sayfada detaylandırılan bakanlıklar, kurum ve kuruluşlara yapılacak atamaları açıklayan “Üst Kademe Kamu Yöneticileri İle Kamu Kurum Ve Kuruluşlarında Atama Usûllerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”. 

10 Temmuz 2018’de Resmi Gazete’de yayımlanan kararnamelerde kamuoyunda en çok konuşulan kısım, Dışişleri Bakanlığı’nın yapısı ve atamaların nasıl olacağıydı. 

Yeni karar kapsamında o güne kadar yalnızca Dışişleri Bakanlığı bünyesinde tecrübe kazanmış kişilerin atandığı “Büyükelçi” pozisyonuna artık “herhangi bir devlet kurumunda beş yıl süreyle görev yapmış” kişiler getirilebilecekti. 

Bu değişikliğin yarattığı endişe ise şuydu: Dışişleri Bakanlığı’nın açıkladığı görev tanımında da belirtildiği gibi Türk dış politikasının oluşturulmasında görev alacak, devletlerle ikili ilişkileri siyasi, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla, uluslararası hukuk çerçevesinde analiz edebilecek kişinin “dışarıdan” biri olmak yerine “Bakanlık’ta yetişmiş” birine emanet edilmesi gerekliliği. Yani "liyakat" esasının korunmasının sekteye uğrayacağı...

Çavuşoğlu: En iyi elçiler dışarıdan atananlar 

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ocak ayının başında gerçekleşen Meclis Dışişleri Komisyonu’nda “dışarıdan büyükelçi atamalarına” yöneltilen eleştirileri yanıtlamış “Kimse kusura bakmasın en iyi, en başarılı büyükelçilerimiz dışarıdan atadıklarımız. Birinci sıraya Tokyo Büyükelçimiz Murat Mercan’ı, ikinci sıraya da Pekin Büyükelçimiz Abdülkadir Emin Önen’i koyarım” demişti. 

“Kafamıza göre isim seçmiyoruz” diyen Çavuşoğlu “ekipçilik” yapmadığını vurgulayarak şunları söylemişti: 

Neden Dışişleri mensupları büyükelçi yapılmıyor diye soruyorsunuz ama her kaymakam da vali olmuyor. Dışarıdan büyükelçi ataması yaparken, atama yapacağımız ülkeye en uygun ismi seçiyoruz.


Çavuşoğlu’nun bahsettiği isimlerden Murat Mercan, AK Parti’nin kurucu üyelerinden. Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği mezunu Mercan, ABD Florida Üniversitesi’nde Karar ve Enformatik Bilimler Bölümü'nde doktorasını tamamladıktan sonra Cleveland State Üniversitesi'nde doçent oldu. 22 ve 23’ncü dönemin Eskişehir milletvekili Mercan, 23’ncü dönemde de Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanlığı yaptı. 

Abdulkadir Emin Önen Mevlüt Çavuşoğlu
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Haziran 2018 tarihindeki Çin ziyaretinde Büyükelçi Emin Önen ile birlikte... /Fotoğraf: www.eminonen.com


Fatih Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunu Abdülkadir Emin Önen ise 2007-2011 yılları arasında AK Parti Şanlıurfa milletvekiliydi. 24’ncü dönemde de (2011-2015) aynı görevi sürdüren Önen, bu süreçte Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi (AGİTPA) Türk Grubu Başkanlığı’nı üstlendi. 2016-2017 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı olan Önen’in 2017 sonunda elçilik ataması yapıldı. 

Dışarıdan atamaya 3 itiraz: Tecrübe, motivasyon, intibak 

Ocak ayının başında gerçekleşen Dışişleri Komisyonu’na Çavuşoğlu ile birlikte katılan isimlerden biri de İYİ Parti kurucularından eski Paris Başkonsolosu ve Moskova Büyükelçisi Aydın Adnan Sezgin’di. 

Komsiyon’da yeni büyükelçilik düzenlemesine karşı çıkan Sezgin, Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada kararın yalnızca büyükelçileri değil Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki tüm yönetim kademelerini kapsadığını söyledi. 

Dışişleri’ne dışarıdan atama yapılmasının eskiden istisnai bir durum olduğunu ancak “çoğunluk” hale dönüştürüldüğünü söyleyen Sezgin itirazını şu şekilde dile getirdi: 

Yurt dışına atanan büyükelçilerin sayısının artması, kriterin sadece ve sadece AK Parti’ye yakınlık olarak görülmesi, başka yerlerde değerlendiremedikleri partidaşlarının büyükelçi olarak atanmaları, adeta bir ulufe sistemine dönülmesi beni rahatsız ediyor.


Sezgin’e göre bu uygulama üç nedenden ötürü yanlış. Bunlardan ilki dışarıdan atanan elçinin “tecrübesizliği”. 

“Diplomasi bir usta-çırak ilişkisi içerisinde örülen bir meslektir” diyen emekli Büyükelçi, meslekte zeka ve bilgi birikiminin de önemli olduğunu ancak mesleğin içerisinde elde edilen tecrübenin hayati önem taşıdığını aktardı. 

Aydın Adnan Sezgin’in itirazının ikinci nedeni ise dışarıdan atamaların, “içeridekilerin” motivasyonunu düşüreceği yönünde: 

Bu bir kariyer mesleğidir ve dünyanın her yerinde böyledir. Siz, büyükelçilik unvanını ve düzeyini, kariyerin içinden gelmeyen, dışarıdan gelen insanlarla doldurursanız kurumun içindeki insanların hedefini, ufkunu karartır, motivasyonunu düşürürsünüz. Bu çok önemli bir arızadır.


Son olarak Sezgin, kurum dışından atanacak büyükelçilerin dünyaya uyum sağlamada zorluk çekeceğini, bu durumun da Bakanlık müessesesini sarsabileceğini söylüyor: 

Dışarıdan atanan büyükelçilerin başarılı olduklarına dair önümüzde bir netice yok. Dışarıdan atananlar çoğunlukla başarılı olamıyorlar. Dünyaya intibakta, gelişmelere intibakta, Türkiye’nin çıkarlarının objektif şekilde kurulmasında sıkıntı yaşıyorlar. Hükümet, bu aksaklıkları geçmiş deneyimleriyle gördü.

 

Aydın Adnan Sezgin.jpeg

İYİ Parti Genel İdare Kurulu Üyesi Aydın Adnan Sezgin. Fotoğraf: ​Twitter/@AydinASezgin


“Bir buçuk yılda ‘başarılı’ diyemezsiniz” 

İYİ Parti Aydın Milletvekili Sezgin, Mevlüt Çavuşoğlu’nun “En başarılı büyükelçilerimiz dışarıdan atadıklarımız” açıklamasını ise şöyle eleştirdi: 

O başarı kriteri ne? Başarı kriterini bize açıklamadı. Bu büyükelçiler ne yaptılar? Bunların görev süresi, böyle bir tanımlama ve nitelendirmeye yeterli değil.

1- 1,5 yılda ‘Benim en başarılı büyükelçim’ diyemezsiniz. Bir süre geçmesi lazım.

Bizim Çin ile ilişkilerimizde Türkiye’nin çıkarlarını yükselten olağanüstü bir gelişme mi oldu? Bana hiç öyle gelmiyor.

Mesela, orada Uygur Türkleri meselesi ağırlaşarak devam ediyor.


“Tabii ki büyükelçi her şeyi engelleyebilecek, her şeyi sıfır noktasından alıp en üst seviyeye getirecek diye bir şey söz konusu olamaz” diyen Sezgin şöyle devam etti: Ancak siz hiçbir kriter öne sürmeden ‘Benim en başarılı büyükelçilerim kurum dışından gelmiş olanlar’ derseniz, bu eksiklikler de önünüze konulur.

“Siyasi atamayla gelenlerin oranı yüzde 10’u geçti” 

2001 ve 2006 yılları arasında Irak ve Azerbaycan’da büyükelçilik görevlerini yürütmüş, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz’ün görüşleri de Sezgin’in bakış açısını destekliyor. 

Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada dışarıdan atamaları hiç tasvip etmediğini söyleyen Çeviköz’e göre Türkiye’nin yurt dışındaki misyonlarına “siyasi tayin atamayla” gelen misyon şefi adedi yaklaşık yüzde 10’un üzerine çıkmış durumda. 

Bu oranının Dışileri Bakanlığı tarihinde ilk defa görüldüğünü söyleyen Çeviköz, açıklamasında şahıslar, bu şahısların eğitim ve profesyonel geçmişlerini tartışmaktan ziyade “Dışişleri mesleğinin” yapısı üzerinde durulması gerektiğini vurguluyor. 

"Dışişleri görevi, meslek içinde sürekli olarak gelişen ve geliştikçe olgunlaşan, bilgi donanımını artıran bir meslektir. Kendi içinde belli bir tayin tercih sistemi vardır” diyen Çeviköz, terfi sisteminin sicile ve liyakata dayalı olduğunun altını çiziyor. 

Meslek içinde “Başkatiplik sınavı” denilen bir aşaması vardır. Bütün aşamalardan geçen meslek memurları zamanı geldiğinde eğer bir misyon şefi olmak için gerekli koşulları sağlamışlarsa misyon şefi olarak tayin edilirler.

Bu aşamalardan geçmeyen, tepeden inme şekilde bir misyon şefi olarak göreve başlayan insanların her şeyden önce adaletsiz, haksız ve eşitlik ilkesine tamamen aykırı şekilde tayinleri söz konusu.

 

Ünal Çeviköz.jpg
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz/ Fotoğraf:AA


“Atandığınız ülke, meslekten olmayan kişinin zaaflarından yararlanabilir”

Mesleki geçmişi ve performansı ne olursa olsun dışarıdan atanan birinin, söz konusu misyon şefliğini, bir Dışişleri mensubu gibi dolduramayacağını vurgulayan Çeviköz şöyle devam etti:

Kişi, böyle bir donanıma ve deneyime sahip değilse, ‘siyasi tayinler’, kabul eden ülke gözünde de ‘meslekten olan kişilere karşı saygısızlık’ olarak algılanabilir. 

Çünkü mesleği bilen kişiler, karşılarında meslektaş olarak görmek istedikleri ve o meslekten gelen yetişmiş kişilerle bir iletişim ya da iş ilişkisi içinde bulunmayı tercih ederler.

Böyle bir ilişki içinde olmadıkları zaman da karşılarındaki kişinin zaaflarından çok rahat şekilde yararlanırlar. Bu da sizin o ülke olan ikili ilişkilerinizde ve dış politikanızda bazı zaaflar ve boşluklar yaratır.


“Yanlış politikaları ne kadar uygulayabiliyorsanız, o kadar başarılısınız” 

Dışişleri Bakanlığı’na 1971’de adım atan ve 2006’daki emekliliğine kadar Danimarka, Azerbaycan, Washington Büyükelçiliği’nin yanı sıra Bakanlık Müsteşarlığı da yapan Faruk Loğoğlu'nun en fazla üzerinde durduğu konu ise kimlerin dışarıdan atandığı değil, atanan kişinin, uygulanacak dış politika "yanlış" bile olsa buna itiraz etmeyeceği. 

Türkiye’nin izlediği dış politikalarda temel yanlışlıklar var. Dışarıdan atamalar yapılırken bu politikaları uygulayacak, yürütecek, bu politikaların arkasında duracak kişiler büyükelçi olarak tayin ediliyor.

Sayın Çavuşoğlu’nun açıklaması da benim ifade etmek istediğim gerçeği yansıtan bir anlayış. Yanlış politikaları uygulamakta ne kadar beceri gösteriyorsanız, o kadar başarılı oluyorsunuz.


Toplumun her kesiminde liyakatlı insanlar olduğunu vurgu yapan Loğoğlu’na göre doğru politikaları savunacak, geliştirecek insanları bulmak mümkün ve böyle bir durumda dışarıdan atamalar yapılabilir.

Faruk Loğoğlu
Faruk Loğoğlu, Dışişleri Bakanlığı'nda 35 yıl görev yaptıktan sonra CHP Genel Başkan Yardımcılığı görevini de yürütmüştü/ Fotoğraf: AA


“Ancak izlenen yanlış politikaya ‘Hayır yanlış yapıyorsunuz’ diyecek insan sayısı azalıyor” diyen Emekli Büyükelçi, “Bugünün zihniyetiyle ve dış politikasıyla böyle bir şey beklemek çok zor. Dışarıdan tayin edilen kişilere baktığımızda hepsi, görüşleriyle iktidara yakın olan insanlardan oluşuyor” ifadelerini kullandı.

Diplomatın dediği mi siyasi iktidarın dediği mi? 

“Dışişleri Bakanlığı’nın ağırlığı, yalnızca Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle değil bundan önceki iktidarlarda da bir kenara itildi” diyen Faruk Loğoğlu şöyle konuştu: 

Büyükelçiler, devleti temsil ederler. Cumhurbaşkanı tarafından güven mektubuyla devlet adına görevlendirilen kişilerdir. Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde bu da değişti.

Yeni zihniyete göre büyükelçiler, hükümeti temsil ediyor. İkisinde de doğruluk payı var. Devleti temsil eden büyükelçi, aynı zamanda hükümetin politikalarını da uygulamak durumundadır.

Ancak şu farkla: Yanlış gördüğü zaman, hükümeti, bakanını, başbakanını uyarabilmelidir. Şu anda olmayan bu.


ABD’de dışarıdan atanan büyükelçilerin oranının yüzde 25-30 civarında olduğunu söyleyen Eski Washington Büyükelçisi, Türkiye’nin henüz bu noktaya erişemediğini ifade etti. 

"Mesleğin bir 'loncaya' ait olması gerçeklerin görülmesine engel" 

"ABD Başkanı kendisine seçim kampanyasında en çok yardım edenleri büyükelçi olarak atayabiliyor” diyen eski Anavatan Partisi (ANAP) Genel Başkan Yardımcısı Bülent Akarcalı’ya göre ise Türk diplomasisi, Türkiye’nin uluslararası siyasetine hâkim olunca meseleler yalnız diplomatik olarak ele alınıyor ve siyasi irade ortaya çıkmıyor. 

Bülent Akarcalı.jpg
Anavatan Partisi'nin eski Genel Başkan Yardımcısı Bülent Akarcalı, bakanlık görevlerinde de bulundu. Fotoğraf: Facebook/@BulentAkarcali


1983-2002 yılları arasında Sağlık ve Turizm Bakanlığı görevlerinin yanı sıra Avrupa Parlamentosu Komisyon Başkanlığı’nı da yürüten Akarcalı,  “Batı’ya baktığımızda ise öne çıkan siyasi irade. Batılı siyasetçiler meselelere birlikte karar veriyorlar. Ondan sonra işin uygulamasına diplomat giriyor. Bizde ise tersineydi. Neredeyse her şeye diplomasi karar veriyor. Siyaset adamı onu uygulamak zorunda kalıyordu” dedi. 

Honduras Fahri Konsolosluğu da yapan Akarcalı, Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada mesleğin bir loncaya ait olması anlayışının gerçeklerin görülmesini engelleyebileceğini savundu. 

 “Türkiye’de meslek taassubu konusu o kadar devam etti ki darbe dönemlerinden sonra eski büyükelçiler bir de bakan olarak atandı” diyen Bülent Akarcalı şöyle devam etti: 

Öyle durumlar yaşadık ki mesela bizim Dışişleri Bakanımız Kurtcebe Alptemoçin, İngiltere’ye gidiyor. Havaalanında kendisini büyükelçimizin karşılaması lazım.

Büyükelçi, o akşam önemli bir resepsiyonu varmış diye gitmiyor. Siyasi iradeye karşı tavırlar bu raddeye kadar varabiliyordu.


Sedat Ergin: Dışişleri’ne çeşitlilik kazandırabilir 

Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Çavuşoğlu’nun açıklamalarını 16 Ocak’ta köşesine taşımış, büyükelçi atamasının “dışarıdan” yapılmasına geçmişte de rastlandığını söylemişti. 

AK Parti dönemi öncesinde bu uygulamanın sınırlı tutulduğunu ancak AK Parti döneminde bu “istisnai” uygulamanın arttığını belirten Ergin, “Özellikle son yıllarda her büyükelçi kararnamesinde siyasi atamalara daha sık rastlandığını söyleyebiliriz” ifadesini kullanmıştı. 

“Dışarıdan atamalara kategorik olarak karşı biri değilim” diyen Sedat Ergin, “bu şekilde yapılan atamalarda uzmanlık, tecrübe ve ehliyet gibi ölçütlerin esas alınması, bunun genel bir uygulamaya dönüşmemesi ve sayılarının makul oranlarda tutulması gerektiğini” de sözlerine ekliyor. 

Dışarıdan gelecek farklı perspektiflerin Dışişleri’ne çeşitlilik kazandırabileceğini söyleyen Hürriyet yazarı, “Her halükârda, siyasi atamaların bu çerçevenin dışına çıkılarak eski milletvekilleri için ikinci bir kariyer imkânı gibi görülmemesi doğru olur” diyor. 

“Liyakatın esas olduğu bir kariyer”

Dışarıdan atanan büyükelçilerin, kariyer diplomatlarından daha başarılı olduğu genellemesini kamuoyuna yerleşmemesi gerektiğine köşesinde yer veren Ergin, şunları kaleme almıştı: 

Dışişleri memurluğu önemli vasıflar gerektiren, belli bir mesleki gelişim sürecini izleyen, liyakatin esas olduğu bir kariyerdir.

Osmanlı’da başlayan, Cumhuriyet döneminde iyice zenginleşen değerli bir kurumsal kültür ve diplomasi geleneği kuşaklardan kuşağa bu bakanlık kadroları tarafından bugünlere taşınmıştır.

Bütün bu birikimin göz ardı edilerek kurum dışından atamaların bu şekilde ön plana çıkarılması, hayatlarını diplomasi kariyerine vermiş meslek memurları açısından hakkaniyetli bir bakışı yansıtmıyor.


Sezgin: Dışişleri bir çiçek bahçesi değil 

Aydın Adnan Sezgin, Sedat Ergin’in aksine söz konusu düzenlemenin Dışişleri Bakanlığı’na bir “çeşitlilik” getireceğine karşı çıkıyor. 

Bunun “çok iyi düşünülmemiş” bir sav olduğunu söyleyen Sezgin, Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada şunları söyledi: 

Burası bir çiçek bahçesi değil. Çeşitlilik getirmez. Dışişleri zaten kapalı bir kutu değil, zaten hem Türkiye içinde hem Türkiye dışında bütün gelişmelere, yeniliğe çok açık bir kurum.

Bunu başka fonksiyonlardaki insanların, hele hele büyükelçilik görevinin bir ‘partidaşlık ödüllendirmesi’ olarak kullanılması Dışişleri’ne ne ölçüde çeşitlilik getirebilir? Bu konuda ciddi şüphelerim var.


2003-2005 yılları arasında Bosna-Hersek, 2006’dan 2008’e kadar da Slovenya’da büyükelçilik görevini yürüten Melek Sina Baydur’a göre ise Dışişleri Bakanlığı görevi, herhangi bir memuriyet değil.

Melek Sina Baydur.jpg
Emekli Büyükelçi Melek Sina Baydur, 2010-2014 yılları arasında ise UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanvekiliği de yaptı/ Fotoğraf: www.avim.org.tr


Ancak tecrübe ve liyakat sahibi kişilerin “büyükelçilik” görevine getirilmesi gerektiğini savunan Baydur, Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada “Mesleğin çeşitli konularda derin bilgi ve deneyim ile vatanseverlik ve yüksek ahlaki değerlere sahip olmayı zorunlu kıldığını ifade etmek isterim. Bu hususların "gelenekselcilik veya çeşitlilik " gibi  yaklaşımlarla ilgisi bulunmamaktadır” ifadelerini kullandı. 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz’ün de bu konuya itirazı bulunuyor. 

Dışarıdan atamaların Dışişleri’ne çeşitlilik getireceği iddiasını “Bu tamamen fantazi” diyerek değerlendiren Çeviköz, “Siyasi tayinleri haklı göstermek maksadıyla uydurulmuş, zorlama bir değerlendirmedir” ifadelerini kullandı. 

“Dışişleri istihdamı hep aynı kökenden”

Independent Türkçe’ye konuşan Bülent Akarcalı’ya göre ise söz konusu “çeşitlilik” hem elzem hem de daha çok genişletilmeli. Akarcalı, Dışişleri Bakanlığı’nın meslek taassubu konusunda ısrarcı olması nedeniyle hep aynı kökenden eleman istihdam edilerek çeşitlilikten uzaklaşıldığını savunuyor. 

“Ben Dışişleri Bakanlığı’nın sınavını yedincilikle kazanıp girmeyen biriyim” diyen Akarcalı, sınav sisteminin 1970’lerde de şimdi de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi müfredatına uygun olduğunu ifade ediyor. 

Akarcalı’ya göre son 20 yılda işe alınanların yüzde 90’ı bu fakülteden. ODTÜ, Koç ve Boğaziçi Üniversitesi mezunlarına çok sınırlı yer veriliyor. 

1974-1980 arası Ankara’da Belçika’nın ticaret müşavirliğini yapan, 1988’de Belçika'nın Büyük Liyakat Şeref Madalyası’na layık görülen Bülent Akarcalı, Dışişleri’ne eleman alımında yabancı dilin bile yazılı sınavla test edildiğini söyleyerek şu ifadeleri kullandı: 

Neden 1789’daki bir sözleşmenin bir maddesini sorup da benim geçip geçmeyeceğime karar veriyorsunuz? Kişilik önemli değil mi? Ansiklopedik bilgiye dayalı sınav sistemi olacak şey değil.

Bugün en basit ortaokul öğrencisinin Google’da bulabileceği bir bilgiyi diplomasiye giriş sorusu olarak soruyorlar. Diplomat olacak kişi dünyaya açık mı, girişimci mi, konuşma kabiliyeti, utangaç mı değil mi, psikolojisi nasıl hiç bunlarla ilgilenilmiyor.


“Bana kalsa Orhan Pamuk’u büyükelçi atarım” 

AK Parti döneminde 2009 Yerel Seçimleri için Çankaya Belediye Başkan adayı gösterilen Akarcalı, büyükelçiliğin artık yalnızca diplomasiyle sınırlı kalmadığını, iletişim ve bilime ihtiyaç duyduğunu aktardı.

Ben ‘Neden Abdi İpekçi gibi birisi yurt dışında Tükiye’yi temsil edecek bir büyükelçiliğe atanmasın?’ teklifini sunmuştum. Büyükelçi, öncelikle kişiliğin temsilcisidir.

Bana kalsa Orhan Pamuk’u bir yere büyükelçi atarım. Türkiye’in edebiyatta, sanatta, resimde, ilimde, bilimde uluslararası olarak tanınmış birini niçin büyükelçi atamayalım?

Artık ilişkiler bir prestij ilişkisi. Büyükelçinin şahsiyeti ve dünya çapındaki yeri son derece önemli.


Kararnamede yer alan “beş yıl devlet memurluğu yapmış olma” şartının da yanlış olduğunu, mesleki tecrübenin “devlet memurluğu” ile sınırlandırılmaması gerektiğini vurgulayan Akarcalı, “Diplomasi, iki ray arasında giden bir tren gibi. İstediği gibi sağa sola gidemiyor. Oysaki artık bize tren değil, hızlı otobüsler, arabalar lazım. Anında istediği zaman, sağa ya da sola gidebilecek…” dedi. 

“İngiltere’ye İngiltere’de, Almanya’ya Almanya’da yetişmiş biri…”

Osmanlı döneminde İngiltere’ye ticaret insanlarının büyükelçi atandığını ve 1960 ve 70’lere kadar Türkiye’nin insan kaynağı açısından çok kısıtlı olduğunu hatırlatan Akarcalı, artık insan kaynağının son derece geliştiğini söyledi ve ekledi: 

İngiltere’ye atanacak büyükelçinin İngiltere’de doğmuş bir Türk olabilme imkânı olabilir. Nasıl ki İngiliz kökenli olmayan biri Londra’ya belediye başkanı olabiliyor. Çok sayıda Türk başka ülkelerde bakan ya da milletvekili olabiliyor.

Almanya’da işçilerimizle ilgilenecek birisinin Türkiye’den gönderilmesi gereksiz. Almanya’da doğmuş büyümüş bir Türk’ün o göreve gelmesi çok daha etkilidir. Ülkeyi tanıyor.

Türkiye gibi bir ülkenin çok sayıda ülkede orada doğmuş büyümüş, oranın kültürüne sahip olmuş insanları diplomat olarak atıyor olabilmesi lazım.


“Türk diplomasisi dünyanın en iyi ilk beşine girer” diyen eski Bakan Akarcalı, diplomatları asla kötülemediğinin altını çizerek meslekten diplomasinin her zaman lazım olduğunu ifade ediyor:  

Normalde Dışişleri Bakanlığı’nda asgari yüzde 70 oranında kişinin meslekten gelmesi lazım.

Ancak bir orkestra ne kadar iyi olursa olsun sırf keman, flüt ya da davuldan oluşturduğunuz takdirde o orkestradan çıkan müzik, monoton bir müzik oluyor.


Eski yasa ne diyordu? 

2010 tarihli 6004 no’lu “Dışişleri Bakanlığının Kuruluş Ve Görevleri Hakkında Kanun”a göre Birinci Sınıf Başkonsolos, Elçi, Büyükelçi ve Daimi Temsilcilik kariyer imkanlarını sunan “meslek memuru” kadrosuna atanmak için üniversitelerin belli bölümlerinden mezuniyet, belli süre aralıklarıyla girilmesi gereken sınav şartları ile meslek yaşamının ortalama üçte ikisini yurtdışında geçireceğinin rızası olması gerekiyordu. 

Bakanlıkça açılan sınava ilişkin yönetmelikle belirlenen diğer şartlar saklı kalmak üzere, bir kişiyi meslek memur adayı yapacak sınavın koşullarını tek tek incelersek: 

1) Yurtiçindeki üniversitelerin veya diploma denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış olmak kaydıyla yabancı üniversitelerin en az dört yıllık lisans eğitimi veren fakültelerinin: 

- Uluslararası ilişkiler 

- Siyaset bilimi

- Kamu yönetimi

- Sosyoloji

- Halkla ilişkiler ve tanıtım

- Psikoloji

- İktisat

- İşletme

- Maliye ve finans bölümleri ile 

- Bu bölümlerden herhangi birinin müfredatında yer alan derslerin en az yüzde 80’ine sahip olan diğer bölümlerden veya hukuk fakültelerinden mezun olmak. 

- Sosyal bilimler alanında (YÖK’ün belirlediği kapsam dikkate alınıyor) veya mühendislik fakültelerinde en az dört yıllık lisans eğitimi yapmış olup, uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, kamu yönetimi, hukuk ve iktisat alanlarında lisansüstü eğitim yapmış bulunmak. 

2) Meslek memurluğu sınavının açıldığı yılın ocak ayının ilk günü itibarıyla, lisans diplomasına sahip bulunanlar için 35 yaşını, lisansüstü eğitim diplomasına sahip bulunanlar için 37 yaşını doldurmamış olmak

3) 2010 tarihli yasaya göre bir yıllık adaylık süresini tamamlayan “meslek memurları” için ikinci aşama kâtiplik veya konsolosluğa yükseliş. 

Bunun için meslek memurları (askerlik hizmetleri dahil olmak üzere):

- Mevcut statülerinde altıncı hizmet yılı içerisindeyse

- İkinci kâtip veya muavin konsolos unvanında üçüncü yıl içerisindeyse başkâtiplik ve konsolosluk yeterlik sınavına girebiliyor. 

Şayet iki kez başarılı olunamaması durumunda konsolosluk ve ihtisas memurları için öngörülen kariyer ilerleme ve konsolosluk yeterlik sınavına iki kez katılma hakkı veriliyor. 

Meslek memurları ile konsolosluk ve ihtisas memurları,  kariyer ilerleme ve konsolosluk yeterlik sınavına, en erken, mevcut statülerindeki dokuzuncu fiili hizmet yılı içerisinde girebiliyor. 

Eski yasaya göre yukarıda bahsi geçen memurların üçüncü, ikinci ve birinci derece kadro unvanlarının verilmesinde Bakanlık Komisyonu’nun memurun başarı düzeyine, mesleki gelişimine ve görev motivasyonuna ilişkin yapacağı değerlendirme esas alınıyordu. 

Dışişleri Bakanlığı.png
Fotoğraf: AA


Yeni yasa ne diyor? 

10 Temmuz 2018’de Resmi Gazete’de yayımlanan “Üst Kademe Kamu Yöneticileri İle Kamu Kurum Ve Kuruluşlarında Atama Usûllerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”, devletin önemli kadrolarını üç farklı cetvelde (liste) sıralıyor. 

Büyükelçiler, daimi temsilciler ve delegeler, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı, TRT Genel Müdürlüğü, Savunma Sanayii Başkanlığı, Valiler gibi kritik kadroların listelendiği “birinci cetvelde” yer alıyor.

Dışişleri bakanlığı teftiş kurulu üyeleri, diplomasi akademisi başkanı, hukuk müşavirleri, daimi temsilci yardımcıları, Cumhurbaşkanlığı ile Bakanlık ve bağlı kuruluşlarının yurtdışı sürekli görevlerine atanacaklar ise diğer 56 unvanla beraber “ikinci cetvelde” sıralandı. 

3 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin ikinci maddesinde açıklanan atama usülü ise şöyle: 

Bu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kadro, pozisyon ve görevlere Cumhurbaşkanı kararıyla, (II) sayılı cetvelde yer alan kadro, pozisyon ve görevlere Cumhurbaşkanı onayı ile atama yapılır. Bu cetvellerde sayılmayan kadro, pozisyon ve görevlere, ilgili Cumhurbaşkanı yardımcısı, bakan veya atamaya yetkili amirler tarafından atama yapılır. Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakan bu yetkisini alt kademedeki yöneticilere devredebilir.

Bir önceki yasada eğitim ve sınav şartları detaylı şekilde açıklanırken yeni kararnamenin üçüncü maddesi “(I) sayılı cetveldeki” kadro ve görevlerin atama şartlarını şöyle sıraladı: 

a) 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde sayılan genel şartları taşımak.

b) En az dört yıllık yükseköğrenim mezunu olmak.

c) Kamuda ve/veya sosyal güvenlik kurumlarına tabi olmak kaydıyla uluslararası kuruluşlar ile özel sektörde veya serbest olarak en az beş yıl çalışmış olmak.

Büyükelçinin görev tanımı genişledi

Dışişleri Bakanlığının Kuruluş Ve Görevleri Hakkında Kanun’un 12’nci maddesinde yer alan ifadeye göre diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yurtdışındaki temsilcileri veya birimleri, hiyerarşik olarak bağlı bulunmamakla birlikte yürüttükleri faaliyetler bağlamında büyükelçinin gözetimine tâbiydi. Bu faaliyetler hakkında büyükelçiyi bilgilendirmekle yükümlüydüler

Birinci Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 161’nci maddesinde bu, şöyle açıklanıyor: 

“Büyükelçi, görev yaptığı ülkede büyükelçiliğe bağlı tüm birimlerin amiridir. Büyükelçiye hiyerarşik olarak bağlı bulunmamakla birlikte, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yurtdışındaki temsilcileri veya birimleri de yürüttükleri faaliyetler bakımından Büyükelçinin eşgüdüm yetkisine tabidir.” 

Eşgüdüm, belli bir amaca ulaşmak için yapılan çalışmaları bütünleştirmek, bu çalışmaların birbirini tamamlamasını sağlamak ve bu çalışmaları yürüten personeli birbirine uyumlu kılmayı kapsayan bir yetki. 

Görev süreleri 

Dışişleri Bakanlığı’nın websitesinde de yayınlanan, 2011 tarihli “Dışişleri Bakanlığı Memurlarının Yurtdışına Sürekli Görevle Atanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”te meslek memurları, konsolosluk ve ihtisas memurları, hukuk müşavirleri ve danışmanların yurtdışı teşkilatındaki nizami görev süreleri dört yıldı. Hizmetin gerektirdiği istisnalar saklı kalmak koşuluyla bu memurların görev süreleri beşinci yıla uzatılabiliyordu.

2018’de yayımlanan 3’ncü Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ise büyükelçinin görev süresini “Atandıkları tarihte görevde bulunan Cumhurbaşkanının görev süresini geçemez” şeklinde tanımlıyor ve şöyle devam ediliyor:

“Cumhurbaşkanının görevi sona erdiğinde, bunların görevi de sona erer. Ancak bunlar, yerlerine atama yapılıncaya kadar görevlerine devam eder. Görev süreleri sona erenler, yeniden atanabilir. Bunlar, görev süreleri sona ermeden de Cumhurbaşkanınca görevden alınabilir.”

Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde Cumhurbaşkanı’nın görev süresi beş yıl. Bir kişi, en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebiliyor. 

Yurt dışına sürekli göreve atanacakların “sicil zorunluluğu” kalktı 

Önceki kanunun 14’ncü maddesinde yer alan aşağıdaki ifadenin sonunda yer alan “Son iki yılda olumlu sicil almış olmaları gerekir” şartı birinci Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde 163’ncü maddede kaldırıldı. 

Kaç büyükelçi “gelenekten”, kaçı “dışarıdan”? 

Türkiye Cumhuriyeti, 174 ülkede 142 büyükelçi tarafından temsil ediliyor. Dışarıdan atanan 18 büyükelçiden sekizinin ataması, Temmuz 2018'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinden hemen sonra gerçekleşti. 

Yaklaşık iki aydır kamuoyunun gündemini meşgul eden eski Avrupa Birliği ve Devlet Bakanı Egemen Bağış'ın Prag'a büyükelçi olarak atanması 20 Eylül 2019'daki Resmi Gazete'de yayımlanarak resmiyet kazandı. 

Egemen Bağış.jpg
Egemen Bağış, 61'inci hükümette Türkiye'nin ilk Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakerecisi olarak görev almıştı./ Fotoğraf: AFP


Bağış'ın yanı sıra 12 Eylül'de Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla 22 ülkeye atanan büyükelçilerden Cezayir Büyükelçiliği'ne atanan Mahinur Özdemir Göktaş, 2010 yılında Belçika Parlamentosu'na giren ilk başörtülü milletvekili olmuştu. 

2017’den bu yana Kuala Lumpur Büyükelçiliğini yürüten Doç. Dr. Merve Kavakçı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir dönem basın danışmanlığını yürüten Vatikan Büyükelçisi Lütfullah Göktaş, Yenişafak Gazetesi’nin eski yazarı olan ve Eylül 2018’de Endonezya Büyükelçiliği’ne atanan Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç, Ak Parti’nin eski milletvekili ve Türkiye’nin Lahey büyükelçisi Şaban Dişli, dışarıdan atamalarda en fazla tartışılan isimler arasında yer aldı. 

Dışişleri Bakanlığı’nın verilerine göre 2002'deki 163 faal dış temsilcilik sayısı 2018 sonu itibarıyla 239'a ulaşmış durumda. Bunun 140’ı Büyükelçilik, 13’ü Daimi Temsilcilik, 85’i Başkonsolosluk ve biri Ticaret Ofisi. 

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, geçen yıl 25 Mayıs Afrika Günü dolayısıyla yayınladığı  “Türkiye ile Afrika’nın Sağlam Ortaklık İnşası” başlıklı makalesinde Afrika’daki 41 büyükelçiliğin orta vadede 50’ye çıkarılmasının hedeflendiğini belirtmişti. 

Dünyada en fazla diplomatik temsilciliği bulunan ülkeler arasında beşinci sırada yer alan Türkiye’nin kadın büyükelçi sayısı 2012'de 22 iken, 2019'da bu rakam yaklaşık 2 kat artarak 40'a yükseldi. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU