Mısır ve Libya iç savaşı: Çıkarlar ve çıkmazlar

Dr. Eyüp Ersoy Independent Türkçe için yazdı

Halife Hafter ile Abdulfettah Sisi / Fotoğraf: AA

Libya iç savaşı, bölgesel ve küresel muhtelif devlet ve devlet-dışı aktörlerin müdahaleleri doğrultusunda evrilmekte. Çeşitli çıkar tanımlamaları temelinde, Libya’daki iç istikrarsızlığın gidişatını etkileme çabasındaki bu aktörlerden birisi de Libya’nın en uzun kara sınırlarını paylaştığı Mısır.

Abdulfettah es-Sisi idaresindeki Mısır, batı komşusunda süregiden iç savaştaki en etkili Arap devleti. Mısır yönetimi, Libya’daki gelişmeleri çok boyutlu çıkarları çerçevesinde değerlendirmekte ve bu değerlendirmeler temelinde iç savaşa yönelik yaklaşımını belirlemekte. Ne var ki, takip ettiği genel politikanın beraberinde getirdiği bir çok çıkmaz da bulunmakta.

Mısır yönetimi için ulusal güvenlik, iç savaşa yönelik yaklaşımını şekillendiren öncellikli parametre. Her şeyden önce, ulusal güvenlik ile rejim güvenliğinin kesiştiği alanda, Sisi idaresi yanıbaşında demokrasiye evrilmiş, kurumsallaşmış ve sürdürülebilir bir halk devrimi örneğinin var olmasını tercih etmemekte.

Libya’daki bir başarı hikayesi, Sisi idaresindeki Mısır yönetimi için daimi bir mukayese unsuru ve bölge halkları için bir ilham kaynağı teşkil edeceğinden kabul edilebilir bir seçenek değil. Ek olarak, batı komşusunda süregiden çatışma ortamı, Mısır yönetimi açısından sınır güvenliğine yönelik ciddi risk ve tehditleri de beraberinde getirmekte.

2014 Temmuz’unda Mısır-Libya sınırındaki bir denetim noktasına yönelik saldırıda 22 Mısır sınır muhafızı hayatını kaybetmişti. Özellikle bu saldırıdan sonra, sınır güvenliği Kahire yönetimi için Libya’daki istikrarsızlığın Mısır topraklarına yayılmasının engellenmesi açısından önem kazandı ve önemini muhafaza etmekte. 

IŞİD saldırıları ciddi bir güvenlik tehdidi 

Ulusal güvenliği doğrudan ilgilendiren bir başka mesele de Libya’daki IŞİD terör örgütünün varlığı. Ülkedeki kamu düzeninin yaşanan devrim sürecinde ve akabindeki politik istikrarsızlık ve silahlı çatışma ortamında ortadan kalkması, IŞİD’in başta Sirte ve Bingazi olmak üzere Libya topraklarında örgütlenmesini kolaylaştırdı.

Bu süreçte terör örgütü, Libya içerisinde Mısır vatandaşlarına yönelik acımasız eylemler de gerçekleştirdi. Örneğin, 2015 Şubat’ında 20 Hristiyan Mısır vatandaşının IŞİD tarafından Sirte’de katledilmesi Mısır kamuoyunda bir infial yarattı.

Mısır içerisinde ise, sivillere ve güvenlik güçlerine yönelik IŞİD saldırıları ciddi bir güvenlik tehdidi olmayı sürdürmekte. Haziran ayında el-Ariş kentinde 8 Mısırlı polisin hayatını yitirdiği saldırılar IŞİD tehdidinin ciddiyetini göstermekte.

Mısır yönetimi için IŞİD, hem bir dış tehdit hem de bir iç tehdit ve dolayısıyla IŞİD ile mücadele, Mısır’ın Libya iç savaşına yaklaşımını tayin eden diğer bir önemli parametreyi teşkil etmekte.

Mısır’ın Libya’daki Müslüman Kardeşlere karşı tutumu

Sisi idaresindeki Mısır yönetiminin Libya’daki iç savaşa yönelik yaklaşımını şekillendiren üçüncü bir parametre ise, devrimden sonra Libya iç politikasında görünür hale gelen ve belirli bir siyasi meşruiyet kazanan Müslüman Kardeşler Hareketi.

Hareket, Muammer el-Kaddafi rejiminin yıkılmasından hemen sonra, 2012 Mart’ında Trablus’ta kurduğu Adalet ve İnşa Partisi vasıtasıyla (حزب العدالة والبناء) Libya siyasetinde meşru ve etkili bir aktör olma çabasında.

Halihazırda, Adalet ve İnşa Partisi üyesi Halid el-Meşri, Libya Yüksek Devlet Konseyi Başkanlığını yürütmekte. Ne var ki, Müslüman Kardeşler hareketini bir iç tehdit olarak gören mevcut Mısır yönetimi açısından, hareketin meşru bir politik aktör olarak Libya’da faaliyet göstermesi kabul edilebilir bir durum değil. 

Mısır’ın Libya’daki ekonomik çıkar alanları

Mısır yönetimi açısından, Libya ile ekonomik ilişkilerin geleceği bir başka kayda değer parametreyi oluşturmakta. Mısır’dan Libya’ya gerçekleşen ihracat hacminde iç savaş öncesi döneme göre yüzde 75 düşüş gerçekleşmiş durumda.

2018 itibarıyla, Libya Mısır’ın ancak 14. büyük ihracat ortağı. Libya pazarına yönelik ihracatın en kısa zamanda artırılması diğer ekonomik gerekçelerin yanından Mısır’ın kronikleşmiş dış ticaret açığının azaltılması noktasında da önemli.

Bir diğer ekonomik alan, Mısır’ın Libya’daki yatırımlarının geleceği. İç savaş sürecinde altyapısı ciddi oranda tahrip olan Libya’nın yeniden imarı ve inşası için gerekli yatırımlardaki payını artırma, Mısır yönetimi açısından bir başka ekonomik çıkar alanı. Sadece Bingazi şehrinin yeniden imarı için gerekli yatırımın 60 milyar dolar olacağı öngörülmekte. 

Ekonomik ilişkilerin bir başka önemli boyutunu da, Libya’nın ekonomik geleceğindeki Mısırlı işçiler teşkil etmekte. Devrim öncesi dönemde, 6 milyon nüfuslu Libya’da 1.5-2 milyon Mısır vatandaşının çalışmakta olduğu göz önünde tutulduğunda, Libya pazarının istihdam yaratma kapasitesi ortaya çıkmakta.

Bu nedenle, Libya’da ekonomik istikrar Mısır yönetimi tarafından işsizlik baskısının azaltılması açısından önem kazanmakta. Ayrıca, Libya’daki Mısırlı işçilerin yaptığı ve iç savaş sürecinde azalan para transferlerinde artış sağlanması kamu gelirleri açısından Mısır yönetiminin göz ardı edemeyeceği bir husus.

Mısır’ın Libya enerji kaynaklarına kesintisiz ve uygun maliyetle erişimi

Son bir ekonomik alan da, net enerji ithalatçısı olarak Mısır’ın Libya enerji kaynaklarına kesintisiz ve uygun maliyetle erişimi. Bu nedenle, Libya’daki petrol ve doğal gaz kaynaklarının üretimi, işletimi, nakli ve pazarlaması iç savaşa müdahil diğer bir çok devlet gibi Mısır’ın da dikkate aldığı bir etken.

Mısır yönetimi, başlıca çıkar alanlarını oluşturan bu dört ana parametre çerçevesinde Libya iç savaşına yönelik yaklaşımını belirlemekte.

Dolayısıyla, Sisi idaresindeki Mısır yönetimi, Libya’nın demokrasiye hazır olmadığını ilan eden, doğu Libya’daki Mısır’a sınırdaş bölgelerde güvenlik ve istikrarı bir ölçüde sağlayan, askeri eylemlerini "İslamcı terörizm ile mücadele" söylemi ile gerekçelendiren, Müslüman Kardeşler’i ‘terörist’ bir haraket olarak niteleyen, hakimiyetindeki bölgeleri Mısır ticaret ve yatırımlarına belli ölçüde açan ve doğu Libya’da petrol sahalarının, nakil hatlarının ve limanların kontrolünü eline geçiren General Halife Hafter ve Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’ne politik ve askeri destek vermekte.

Mısır’ın Halife Hafter’e politik ve askeri desteği

Libya iç savaşının ülkenin doğusunda hakimiyet sağlayan taraflarına Mısır yönetiminin verdiği politik desteğin son dönemdeki bir örneği, Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın Temsilciler Meclisi’ni Libya’daki meşru olarak seçilmiş tek makam olarak niteleyen 13 Ağustos’taki resmi beyanatı oldu.

Bu açıklamadan bir ay önce, 13 Temmuz’da, Temsilciler Meclisi’ndeki görüş farklılıklarını azaltmak maksadıyla, Mısır yönetimi Libyalı 70 meclis üyesine Kahire’de ev sahipliği yapmıştı.

Diğer taraftan, Nisan ayında Halife Hafter’e bağlı güçlerin Trablus’a yönelik başlattığı askeri harekata Mısır yönetimi koşulsuz destek vermekte. Sisi, çatışmaların sürdüğü nisan ve mayıs aylarında Halife Hafter’i iki kez Kahire’de ağırladı. Haziran ayında da Hafter’e bağlı Libya Ulusal Ordusu’ndan bir askeri heyet Kahire’yi ziyaret etti. 

Ne var ki, Halife Hafter’e bağlı silahlı birliklerin gerçekleştirdiği Trablus’a yönelik askeri harekatın bir ölçüde başarısızlık ile sonuçlanması ve uzun vadeli ve düşük yoğunluklu bir yıpratma savaşına doğru evrilme eğiliminde olması, diğer dış aktörlerde olduğu gibi Mısır’ın yaklaşımında da bir muhasebeyi gerekli kılmış görünmekte.

16 Temmuz’da, İtalya, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri ve ABD ile beraber Mısır yönetimi, çatışmaların bir an önce sona erdirilmesi yönelik orta bir açıklama yaptı.

Mısır’ın Halife Hafter’e koşulsuz politik ve askeri destek vermesini kolaylaştıran bir etken de, Halife Hafter’in bölgesel ve küresel aktörlerden oluşan bir uluslararası koalisyonun fiili desteğini almış görünmesi.

Trablus’a yönelik kapsamlı askeri harekatın başlamasından hemen sonra ABD Başkanı Donald Trump’un Hafter ile telefonla görüşmesi ve desteğini beyan etmesi ve Fransız yönetiminin Trablus’taki şiddetten Halife Hafter’i sorumlu tutan AB beyanatını engellemesi gibi Hafter yanlısı bölgesel ve küresel  aktörlerin koruyucu ve destekleyici eylemleri, icra ettiği siyasette Mısır yönetimini rahatlatan bir etkiye sahip.

Mısır’ın Libya iç savaşına yönelik politikasının çıkmazları

Ancak, Mısır’ın Libya iç savaşına yönelik takip ettiği genel politikanın beraberinde getirdiği birçok çıkmazlar da bulunmakta. Bunlardan en önde geleni, Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) uluslararası meşruiyete sahip olması.

UMH’nin, BM Güvenlik Konseyi’nin 2259 sayılı kararıyla Libya’nın tek meşru hükümeti olarak tanınması, Mısır yönetiminin Libya’daki tarafgir politikasında bir ikilem yaratmakta.

Mısır, bir taraftan ilgili  BMGK kararlarını hukuki olarak tanımakta, diğer taraftan fiili olarak bu kararlara muhalif bir politika takip etmekte. Başka bir ifadeyle, Mısır yönetimi hukuken UMH’yi tanımakta ve siyasi olarak desteklemekte ancak fiilen Temsilciler Meclisi’ni tanımakta ve askeri olarak desteklemekte.

Bu çelişkili politik tutum, Halife Hafter’i fiilen destekleyen Fransa gibi diğer taraflar için de geçerli.  

Bu çıkmazı aşmak için Mısır yönetiminin, şimdiye dek Halife Hafter’in olası askeri başarısına bel bağladığı ifade edilebilir. Mısır, hukuki olarak Trablus merkezli UMH’yi tanımaya devam ederken, Hafter güçlerinin Trablus’a yönelik askeri harekatı ile sahadaki gerçekliğin değişeceği beklentisi ile hareket etmiş görünmekte.

Halife Hafter’in Trablus’a hakim olması ile oluşacak fiili durum, mevcut hukuki durumu geçersiz kılacağı ve yeni bir hukuki durum gerektireceği için, Trablus’a yönelik askeri harekatın Mısır ve Mısır ile birlikte diğer Hafter yanlısı aktörlerin içinde bulunduğu çıkmazı çözmesi beklenmekteydi.

Ancak son gelişmeler, Halife Hafter yanlısı aktörler için, Libya iç savaşındaki Trablus düğümünün kılıçla açılmasının beklenildiği kadar kolay olmadığını göstermekte. 

Mısır, Libya’da başka bir takım çıkmazlar ile de karşı karşıya. Bunlardan birisi, Libya’daki politik geçiş sürecinin yavaş ilerlemesinin ve istikrarsızlığın devam etmesinin Mısır ekonomisi için beraberinde getirdiği maliyetler. Halife Hafter’e verilen politik ve askeri destek, Mısır yönetimi açısından ilave ekonomik kayıplar anlamına gelmekte.

Bir diğer çıkmaz, iç savaşlara müdahil tüm dış aktörler için geçerli olabileceği gibi, Mısır’ın da Libya’daki iç savaşın taraflarından birisine destek verirken, diğer taraf ile ilişkilerinin kötüleşmesi. UMH’nin uluslararası hukuki meşruiyete sahip olmanın verdiği yetki ile, Mısır’ı hedef alan ve Libya’nın egemenliğini ihlal etmekle ve iç işlerine karışmakla suçlayan mükerrer açıklamaları bu durumun bir örneği.

Son bir çıkmaz da, Halife Hafter’e destek verdiğini aleni olarak açıklamakta sakınca görmeyen Mısır yönetiminin, Libya içindeki ve dışındaki Mısır’a muhalif aktörlerce Hafter güçlerinin orantısız güç kullanımlarından söylemsel olarak sorumlu tutulması.

Temmuz başında, Trablus’un doğusundaki Tacura kentindeki bir göçmen kampına yönelik hava saldırısı, Halife Hafter yanlısı diğer dış aktörleri olduğu gibi Mısır’ı da eleştirilerin hedefi haline getirmişti.

Mısır’ın Libya iç savaşına yönelik yaklaşımı, yukarıda kısaca izah edilen güvenlik ve ekonomik çıkarlar temelinde şekillenmekte.

Bununla beraber, Mısır yönetiminin şimdiye kadar takip ettiği politika bu çıkarların gerçekleştirilmesinde kayda değer bir başarı elde etmiş değil ve ek olarak, Mısır yönetimi için bir çok çıkmazları da beraberinde getirmekte.

Dolayısıyla, önümüzdeki süreçte, Sisi idaresindeki Mısır yönetiminin çabalarını bu çıkmazları aşmaya tahsis edeceği öngörülebilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU