Demirtaş’ın AİHM duruşması: Siyasi başarısından dolayı Erdoğan'ın hedefi oldu, konuşmalarından başka delil yok

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın duruşması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Büyük Dairesi’nde görüldü. Demirtaş’ı altı avukat temsil etti

Selahattin Demirtaş'ın AİHM duruşması bugün görülüyor / Fotoğraf: Twitter

Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın duruşması bugün Fransa'nın Strasbourg kentinde bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire'de görüldü.

Prof. Dr. Başak Çalı, Dr. Kerem Altıparmak, Mahsuni Karaman, Benan Molu, Ramazan Demir ve Aygül Demirtaş Selahattin Demirtaş'ı AİHM'deki duruşmada temsil etti. Türkiye'yi ise, Alman avukat Stefan Talmon temsil etti. 

Demirtaş'ın avukatlarının AİHM Büyük Daire'deki sunumu şöyle:

Bugün burada görülen bu davanın konusu Türkiye’de yargı aracılığıyla muhalefetin susturulması ve cezalandırılmasıdır.

Demirtaş, mesleği itibarıyla insan hakları avukatıdır. Ancak bugün kendisi hak ihlalleriyle karşı karşıya kalmıştır.

Bu dava yalnızca Demirtaş'ın özgürlüğünden yoksun bırakılmasından ibaret değildir. Aynı zamanda Türkiye'de muhalefeti susturmak ve cezalandırmak için yargının kullanılmasının AİHM tarafından nasıl tespit edileceği ve yanıtlanacağı davasıdır.

Bu davanın özünde, Demirtaş'ın siyasi amaçlarla özgürlüğünden yoksun bırakıldığı ve yargının da bu amaca hizmet ettiği gerçeği yer almaktadır.

Avrupa’nın en yüksek seçim barajı Türkiye’dedir. 2015 yılından önce Kürt sorununun demokratik çözümünü gündemine almış hiçbir parti bu barajı aşamamıştır. Demirtaş’ın da eşbaşkanı olduğu HDP ise bunu başarmıştır.

Demirtaş ve partisinin yürüttüğü siyaset kapsayıcı, demokratik, hak temelli olmuş ve Kürt sorununun barışçıl çözümünü güçlü bir şekilde savunmuştur.

HDP, 7 Haziran 2015 seçimlerinde oyların yüzde 13,1'ini alarak yüzde 10'luk seçim barajını aşmış ve TBMM'de 80 sandalye kazanarak ülkedeki en büyük ikinci muhalefet partisi olmuştur.

HDP’nin 7 Haziran 2015 tarihindeki seçim başarısı başarısı sonucu AKP, iktidarda olduğu 13 yıldan sonra ilk kez Mecliste tek başına hükümet kurma sayısına ulaşamamıştır.

7 Haziran 2015 seçiminin ardından iki önemli olay gerçekleşmiştir. Türkiye'deki demokratik tartışma ortamını yükselten barış görüşmeleri çökmüş ve Erdoğan HDP’yi, özellikle de Demirtaş’ı doğrudan ve açıkça “terörist” olarak hedef göstermeye başlamıştır.

Erdoğan’ın 28 Temmuz 2015 tarihindeki konuşmasının hemen ardından Demirtaş hakkında altı soruşturma başlatılmıştır. Burada dikkat kritik çekici nokta, Demirtaş'ın konuşmaları ile soruşturma tarihleri arasındaki büyük tutarsızlıktır.

demirtaş1.jpg
Görsel: Twitter@DemirtasSavunma


2 Ocak 2016 tarihli konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan bir talepte bulunmuştur. Bu talep üzerine, üç aydan kısa bir süre içinde Demirtaş hakkında 10 farklı şehirde fezlekeler hazırlanmıştır.

demirtaş2.png

Görsel: Twitter@DemirtasSavunma


Tutuklanmasından sadece dört gün önce, Türkiye genelinde farklı savcılar, Demirtaş hakkındaki iddianamelerini, görünüşte kendi inisiyatifleriyle, Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığına göndermeye başlamıştır.

demirtaş3.jpg

Görsel: Twitter@DemirtasSavunma


Dokuz farklı savcının, merkezi bir talimat olmadan 96 saatlik bir süre içerisinde fezlekelerini Diyarbakır'a nasıl gönderdiklerini açıklamanın akla uygun bir yolu yoktur.

Ardından Diyarbakır savcılığı açıkça usulsüz bir şekilde hareket etmiştir. Bu 96 ayrı iddianamenin 31'ini tek bir dev dosyaya eklemiştir. Ayrıca bunlar, savcının yetki alanı dışında kalan dosyaları da içermektedir.

4 Kasım 2016 tarihinde Diyarbakır savcılığı bu dev dosyaya dayanarak Demirtaş'ı terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlamıştır. Ne var ki bu suçlama, Demirtaş'a karşı hazırlanan 96 dosyanın hiçbirinde bulunmamaktadır.

Ülkenin dört bir yanındaki pek çok savcı, geçmiş yıllara dönerek Demirtaş'ın yaptığı siyasi konuşmaların ve faaliyetlerin suç teşkil ettiği sonucuna varmıştır.

demirtaş4.jpg

Görsel: Twitter@DemirtasSavunma


4 Kasım 2016'da HDP milletvekillerinin evlerine baskınlar düzenlenmiştir. Organize suça dair bir iddianamenin bulunmadığı göz önüne alındığında, bu eşzamanlı baskınlar için tek mantıklı açıklama, talimatla yapıldıkları şeklindedir.

demirtaş5.jpg

Görsel: Twitter@DemirtasSavunma


HDP’nin ve Demirtaş’ın elde ettiği siyasi başarı, Erdoğan’ın onu ve partisini hedef almasına yol açmıştır.

Bir kimsenin keyfi olarak özgürlüğünden yoksun bırakılması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlalidir. Tutukluluk sürerken mahkeme, Ahmet Şık ve Nedim Şener davalarında olduğu gibi, tüm hukuki sorunları incelemelidir.

Hükümetin, iç hukuk yollarının tüketilmesine ilişkin ön itirazlarının tarafınızca kabul edilmesi halinde, AİHM’in Türkiye'deki yasadışı tutuklamalara ilişkin yargı denetiminin gelecekte etkili bir şekilde sürmesi imkânsız hale gelir.

20 Mayıs 2016 tarihli dokunulmazlıkların düzenlenmesi Anayasa değişikliğinin hukuka aykırılığı, Venedik Komisyonu ile Article 19 ve HRW gibi üçüncü taraf müdahillerce de tespit edilmiştir.

20 Mayıs 2016 tarihli dokunulmazlıkların düzenlenmesi Anayasa değişikliğinin TBMM tarihinde ve anayasa hukuku çerçevesinde örneği bulunmamaktadır. Bu değişiklik, Anayasa Mahkemesi tarafından gözden geçirilmemiştir.

4 Kasım 2016’da Diyarbakır Mahkemesi, Demirtaş’ın tutuklanmasına yönelik dokuz gerekçe ileri sürmüştür. Bunlar, Demirtaş'ın Türkiye'nin en büyük ikinci muhalefet partisinin eş başkanı olarak yaptığı siyasi konuşmalardır.

Bunun altını çizmemize izin verin. Bir muhalefet liderinin siyasi konuşmaları, tutuklama kararının temeli olarak ileri sürülmüştür.

Diyarbakır Mahkemesinin kararının hiçbir yerinde, Demirtaş'ın nefreti, hoşgörüsüzlüğü ve şiddeti nasıl savunduğuna dair somut, bağıntılı ve yeterli bir neden bulunmamaktadır.

Demirtaş, 4 Kasım 2016-24 Haziran 2018 arasında milletvekili olarak TBMM faaliyetlerine katılamamıştır. Görev süresinin yüzde 40'ını cezaevinde geçirmiştir. Anayasa değişikliği de dahil, önemli yasama faaliyetlerinin hiçbirine katılamamıştır.

Kendisinin de aday olduğu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tutukluluğu devam ettirilmiş, bu nedenle sağlıklı bir kampanya faaliyeti yürütememiştir.

Başlarken göstermiş olduğumuz gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Demirtaş’ın kriminalize edilmesi çağrısıyla yaptığı konuşmalarla Demirtaş’ın tutuklanmasına yol açan iddianamelerin hızla artması arasındaki zamansal bağlantı açıktır.

demirtaş6.jpg

Görsel: Twitter@DemirtasSavunma


Demirtaş’ın dosyasındaki tüm kanıtlar, tanık beyanları ve PKK'den talimat aldığı iddiası gibi tüm deliller sahtedir ve duruşmanın görüldüğü mahkeme dahi bunu onaylamıştır.

Demirtaş’ın tutuklu olduğu dosyaya yasa dışı yollarla elde edilmiş telefon dinlemeleri eklenmiş ve bu telefon görüşmelerini yaptığı yasal parti görevlileri, terörist olarak gösterilmiştir.

demirtaş7.jpg

Görsel: Twitter@DemirtasSavunma


Anayasa Mahkemesi de dahil olmak üzere mahkemeler, yasal parti görevlilerinin potansiyel terörist olduğunu ve bu görevlilerin aralarındaki konuşmaların terör faaliyetine dair makul şüphe oluşturduğunun kabul edilebileceğini belirtmişlerdir.

Şubat 2011-Ocak 2013 tarihleri arasında hazırlanan fezlekelerin dokuzu, daha sonra görevden alınan ve Fethullahçı Terör Örgütüne üye olmak gibi ciddi suçlarla yargılanan savcılar tarafından yayınlanmıştır.

Görevlerine son verilmiş olan bu savcıların Demirtaş'ın dosyasına koyduğu sahte deliller ve yasadışı telefon kayıtları, dava dosyasında kalmıştır. Bu deliller, Demirtaş'ın tutuklanmasına gerekçe olarak da kullanılmıştır. AYM buna hiç dikkat etmemiştir.

20 Kasım 2018 tarihinde AİHM, Demirtaş’ın tutukluluk halinin yasadışı olduğuna karar verdiğinde, Cumhurbaşkanı “Bizi bağlamaz. Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz" demiştir. Ardından da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi için "terörist sevici" demiştir.

Erdoğan’ın bu açıklamalarının ardından,  4 Aralık 2018 tarihinde, beş yıl önceki bir konuşması nedeniyle Demirtaş'a, “terör propagandası” için mümkün olan en yüksek ceza verilmiştir.

Demirtaş'a, yalnızca bu propaganda suçlamasıyla 4 yıl 8 ay hapis cezası verilmiştir. Türkiye aleyhine karar verdiğiniz 88 "terör propagandası" davasının hiçbirinde "terör propagandası" için böyle ağır bir hapis cezası göremezsiniz.

demirtaş8.png

Görsel: Twitter@DemirtasSavunma


Cumhurbaşkanı'nın konuşmasının ardından gelen bu karar bile, Cumhurbaşkanının yargı üzerindeki etkisinin derecesini göstermek ve Türkiye'de 'bağımsız' bir yargıdan söz etmenin mümkün olmadığını doğrulamak için yeterlidir.

2 Eylül 2019 tarihinde duruşmayı gören mahkeme Demirtaş'ın tahliyesine karar vermiştir. Şüphesiz, hukuksuz olarak tutuklanmış olan herhangi bir kimsenin tahliyesine karar verilmesi elbette olumlu bir karardır.

Bununla birlikte, bu noktada hiçbir tarafsız gözlemci, bu kararın neden AİHM Büyük Daire duruşmasından sadece 16 gün önce verildiğini açıklayamamaktadır.

Demirtaş’ın davası Türkiye'deki muhalefet üyelerinin ve insan hakları savunucularının haklarının sınırlandırılmasının bir parçasıdır. Cumhurbaşkanı, tüm kesimlerden siyasi muhalefeti hedef almaya, yargı ise bu çağrılara yanıt vermeye devam etmektedir.

İstanbul’un seçilmiş belediye başkanının, Hükümeti seçildiğine ikna etmesi gerçek bir demokratik mücadele oldu. Yalnızca bir ay önce, önceden onaylanmış ve demokratik olarak seçilmiş üç belediye başkanı terör suçlamaları nedeniyle görevlerinden alındı.

Muhalifleri terörle suçlamak geçer akçe haline gelmiştir. Demirtaş’ın yaşadıkları, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun da başına gelmiştir. CHP'nin İstanbul seçimlerini kazanmasından sonra, "terör propagandası" suçlamasıyla cezalandırılmıştır.

Yarın tahliye edilse bile, Demirtaş aleyhindeki devam eden siyasi davaların ve soruşturmaların hacmi, kendisini sürekli tutuklanma riski altında yaşamaya mahkûm etmektedir.

Ne olmuştu?

4 Kasım 2016’da tutuklanarak Edirne F Tipi Cezaevi’ne konulan Demirtaş’ın hakkındaki soruşturma dosyaları, biri hariç tek davada birleştirildi.

Demirtaş’ın avukatları, AİHM 2. Daire kararında, davada incelenmeyen, kabul edilemez bulunan ve ihlal bulunmayan hakların, AİHM Büyük Daire tarafından yeniden incelenmesi talebiyle 19 Şubat 2019’da başvuru yaptı. 

Hükümet verdiği dilekçede, AİHM’in ihlal kararının yeniden değerlendirilmesi talebinde bulundu. AİHM Büyük Daire, dosyayı bugünkü duruşmada görüşeceğini açıkladı.

Dava reddedilince avukatlar AYM’ye başvurdu

Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava hala devam ederken, davada tahliyesi için yerel mahkemelere yapılan başvurular reddedildi. Bunun üzerine avukatları Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. 
 

AİHM
Demirtaş'ın AİHM duruşmasını eşi Başak Demirtaş ve HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli de takip ediyor / Fotoğraf: Twitter


AYM’ye 29 Mayıs 2018’de Demirtaş’ın başvurusunun öncelikle görüşülmesi talep edildi. Ancak Anayasa Mahkemesi başvuruya yanıt vermedi. Bunun üzerine dosya 26 Haziran 2018’de AİHM’e taşındı.

AİHM tahliyesine karar verdi 

AİHM başvurusundan hemen sonra Demirtaş’ın yargılandığı ikinci davada karar çıktı. 7 Eylül 2018’de Demirtaş, eski HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile birlikte  “Örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davada 4 yıl 8 ay hapis cezası verildi.  

“Siyasi saikle hapsedildi”

25 Ekim 2018’de mahkumiyet kararı incelenmek üzere İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2’nci Ceza Dairesine ulaştı. Demirtaş’ın başvurusunun sonucunu 20 Kasım’da açıklayan AİHM, Demirtaş’ın “siyasi saikle hapsedildiğini” ifade ederek, tahliye edilmesine karar verdi. 

Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, tahliye başvurusunu 30 Kasım 2018’de reddederek, “Tutukluluk ölçülü” kararını verdi. 4 Aralık 2018’de de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2’nci Ceza Dairesi, mahkumiyet kararını onayladı. Demirtaş bu kararla cezaevinde hükümlü olarak bulunuyor.

Selahattin Demirtaş’ın duruşmasını eşi Başak Demirtaş ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli de takip ediyor.


Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU