Neden Borçlanma Genel Müdürlüğü?

Prof. Dr. Mete Gündoğan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Dünyada yaşanmış hangi ekonomik krizi incelerseniz inceleyin temelinde borç vardır. 

Borçları geri ödeyememek. Borçları yönetememek. Borçlanamamak. Adına ne derseniz deyin, borçlar işin merkezindedir.

Neden mi?

Gayet basit.

Çünkü para borçtur da onun için! Yani paranın bizatihi kendisi borçtur. 

Borç varsa para vardır. Borç yoksa para yoktur. Para üretmek için birilerinin borç alması gerekir.

Neden mi?

Gayet basit.

Çünkü finans sistemi borca dayalı olarak kurgulanmıştır da onun için. 

Sizler bankadan, bankalar da merkez bankalarından parayı belli bir zamanda geri ödenmek üzere borç olarak alırsınız. 

Vadesi gelince iki ödeme yapmak zorunda kalırsınız. Birincisi, aldığınız paranın faizidir. İkincisi de paranın bizzat kendisidir.

Bu sistemde zamanla, en büyük borçlanmayı yapanlar devletler oldu. 

Devlet en büyük borçlu oldu.

Neden mi?

Gayet basit.

Çünkü devletin kendi parası yoktur.

Sistem, devletlerin de borçlanması üzerine kurgulanmıştır. 

Devlet adına özerk fonksiyonlara sahip olan merkez bankaları birer anonim şirket olarak kuruldu.

Devlet de bu şirketten parayı borç olarak almaya başladı. 

Biraz garip ama gerçek bu. 

Devlet kendi kurdurduğu şirketten istediği koşullarda para alamadı. Bu sefer piyasa koşullarında para bulmak için borçlanmayı sürdürdü. 

Piyasa koşullarında hem yerli hem de yabancılardan borçlandı.

Borçlar, geri ödenemez noktasını geçince, yeniden makul bir şekilde borçlanabilmenin gereği olarak Borçlanma Genel Müdürlüğü (BGM) kuruldu. 

Aslında borçlanabilmenin gereği alacaklıların isteğidir.

Neden mi?

Gayet basit.

Çünkü talep arzı yönlendirir. Devlet, uzunca bir zamandır borçları borçlarla ötelemeye başladı. 

Yani devlet, borçlarını ödemek için borçlanmaya başladı. 

Bu işlemler çok büyük hacimlere ulaşınca, bunu yönetebilmek için müstakil bir yapıya ihtiyaç vardı. Onun için de BGM kuruldu.

Borçlanma Genel Müdürlüğü bir müddet sonra özerk bir yapı olmak zorunda kalacaktır.

Neden mi?

Gayet basit.

Çünkü BGM bir devlet kurumu olmasına rağmen hizmet verdiği kitle alacaklılar kitlesidir. 

Çünkü BGM bir yandan piyasadan borç para toplayacak diğer yandan da borç aldıklarına faiz ödemeleri yapacaktır. 

Yani alacaklılara faizlerini düzenli olarak ödemeye çalışacaktır.

Bir müddet sonra alacaklılar, alacaklarını garanti etmek için BGM’nü yakından takip etmek isteyeceklerdir. 

Bu sebeple de BGM için değişik performans kriterleri dayatacaklardır. 

Bu performans kriterlerini yerine en iyi bir şekilde getirebileceklerine inandıkları kişileri de idareye getirteceklerdir. 

Tabi bunu da açıktan değil ‘ikili samimi ilişkiler’ çerçevesinde yerine getirteceklerdir. 

Devletimizde her hükümet döneminde yıllarca aynı makamı işgal etmiş yüksek memurlar az değildir.

Zamanla BGM değişik yapılara bürünerek devletten daha güçlü bir dış kurumsal yapıya bürünecektir.

Neden mi?

Gayet basit.

Çünkü biz bunları ilk defa görüyor değiliz. Biz bunları yaşamış bir milletiz. Tecrübelerimiz var. 

Osmanlı Maliye Bakanlığı altında da Genel Borçlar İdaresi Dairesi kurulmuştu. Buna kısaca Duyunu Umumiye denir. 

Görünürde Maliye Bakanlığı’na bağlı bir daire idi. Ancak alacaklılara hizmet ettiği için onların isteği doğrultusunda gelişti, geliştirildi. 

Zamanla bakanlığın dahi üzerinde bir anlam ifade etmeye başladı. Padişahlar bile bu daireden gizli bir şey yapamaz hale geldiler. 

İsterseniz TRT’deki uyduruk Payitaht Abdülhamid dizisine bir göz atın. Uyduruk bir dizide bile padişahın bu Daire karşısındaki acziyetini görün.

Abdülhamid’in Duyunu Umumiye karşısındaki acziyeti filim icabı dahi olsa bilinçli olarak veriliyor.

Neden mi?

Gayet basit.

Çünkü ülkemiz de benzer bir sürece sokulmak üzere. 

Hatta farklı kriterleri göz önünde bulundurursak girdi de diyebiliriz. 

Böyle bir durumda halkın idareye karşı pozisyona geçmemesi için bu dizi bir narkoz aracı olarak kullanılıyor. 

Sanki padişahın hiç kabahati yok da dışarıdan turist gibi gelenler yapıyor ne yapıyorsa! 

Böyle bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. 

İsteniyor ki halk “Padişah bile bir şey yapamıyorsa biz ne yapabiliriz” noktasına gelsin. 

Her şeyi kabullensin.

Ama gelmez, gelse de kabullenmez!

Neden mi?

Gayet basit.

Çünkü cevabı, İstiklal Marşı.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU