Hangi seçmen?

31 Mart 2024 yerel seçimlerinde CHP'nin gerek başkanlığını kazandığı belediye sayısı gerek aldığı oy oranlarıyla AK Parti'nin önüne geçmesi Türkiye için bir dönüm noktasıdır.

Elbette önümüzdeki günlerde anket şirketleri, sosyal bilimciler, analistler seçim sonuçlarını masaya yatıracaktır.

Yorumlar yapılırken seçmen davranışlarının sadece bugününü değil, uzun bir zaman dilimini ele almak araştırmacılara katkı sağlayacaktır.

AK Parti'nin ikinci sıraya gerilemesini görünce Albert Camus'nün "İnsan aç kalmaya görsün, inançlarını bile yer" sözünü anımsamadan edemedim.

Bir de İngilizlerin "İntikam soğuk yenen bir yemektir" sözü, AK Parti ile Yeniden Refah Partisi (YRP) arasındaki eskide yaşanan kopuşun geçmişe dayanan hesaplaşması da etkili olmuş olabilir mi?

Hani 1991'de Sayın Erdoğan ve arkadaşları Fazilet Partisi'nden ayrılıp AKP'yi kurmuşlardı ya...

Her neyse… Şimdi tüm nedenleri bir yana bırakarak sadece bugünde değil, 1946 seçimlerinden günümüze uzanan bir tarih dilimi içinde seçmen davranışlarını anlamaya, "hangi seçmen" sorusuna yanıt bulmaya çalışacağız.

"Hangi seçmen", "hangi Türkiye", "hangi sol", "hangi sağ" veya "hangi tarikat" gibi sorulara yanıt ararken, yorumlara bağlı olarak birbirine benzer veya hiç benzemez birçok kabulleri görebiliriz.

Biz burada seçmen tercihlerini demografik yapı üzerinden anlamaya bakacağız.

Oyların yoğun olarak belirli bölge veya illerde kümelenmesi, bir ülkenin demografik yapısını büyük ölçüde ortaya koyar.

30 yıllık görevim nedeniyle Anadolu, Türki Cumhuriyetler ve Ortadoğu ülkelerini gözlemleme fırsatı buldum, buralarla ilgili kitaplar yazdım.

Bu ülkelerin hiçbirinde, bölgeler arasında Türkiye kadar uçurum farklılık izlenmiyor.

Hatta bazı ülkeler komşu ülkeye o kadar benziyor ki, arada sınırlar olmasa başka bir ülkeye geçtiğinizi fark edemiyorsunuz.

Buralarda seçimlerde belirleyici tercih inanç, milliyet veya aşiret olabiliyor.

Türkiye'deki durum ise kendine özgüdür. Komşu iki şehrin seçmenleri bile birbirine tamamen zıt tercihleri olabilir.

Bu ayrı tercihler bariz olarak Türkiye'nin batısında görülse de Doğu Anadolu'nun komşu kentlerinden Erzurum ve Kars en ilginç örnektir.

Bu iki kentin tercihleri birbirlerine taban tabana zıttır. Bu zıtlık, 1878'den sonra Ruslar tarafından Kars bölgesine yerleştirilen, Rus Ortodoks kilisesinden ayrılmış, Malakanlar ve Estonya-Volga tarafından getirilen Almanların yaşam tarzları üzerinden okunabilir.

Elbette farklı görüşler ortaya koyulabilir. Bu konuya ülkemizin demografik yapısı ve kentleşme süreçlerini anlamakla başlamak yararlı olacaktır.

Gerçek anlamda sanayileşememiş ve üretmeyen büyük kasabalara yalnızca vali atandığı için kent denmesi düşündürücüdür.

Ülkemizde birkaç yarı sanayileşmiş kenti saymazsak, batılı anlamda kentler yoktur. Kent önemlidir; çünkü ekonomi kentlidir, sanat kentlidir, eğitim kentlidir, sivil toplum kuruluşları kentlidir, politika da kentlidir.

Oralarda, seçmen bireydir. Hemşeri dernekleri yerine tüm toplumsal STK'lar vardır.

Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla (26 Temmuz 1774) Osmanlı Devleti tarihinde ilk kez Müslüman ve Türk olan bölgeleri yitirmiş ve yıkılıncaya kadar geri çekildiği yerlerden Anadolu'ya dalga dalga göçler olmuştur.

Balkanlar, Kırım ve Kafkaslardan göçenlerin sayısında değişen rakamlar verilirken, biz rakamları sunmak yerine demografik yapıyı etkileyecek kadar nüfus yoğunlukları olduğunu söyleyebiliriz.

Anadolu'nun çeşitli bölgelerine dağıtılan göçmenlerden denize kıyısı olan bölgelere yerleştirilen göçmenlerin seçimlerdeki davranışlarına bir göz atacağız.

Osmanlı Devleti'nin özünde bir Balkan devleti olduğunu söyleyen tarihçiler var. Zaman zaman İran ve Mısır ile savaşmışsa da yüzü hep batıya dönük olmuştur.

Onun için İstanbul ve Batısında adım başı görülen cami, medrese, köprü ve diğer eserler Anadolu'da pek görülmez.

Anadolu'da Bizans ve Osmanlı'nın izleri siliktir. Baskın olan Roma ve Selçuklu kültürüdür.

Tarih boyunca kıyılar deniz ticareti avantajından yaralanmış, her zaman üretken ve hareketli olmuştur.

Deniz ticaretiyle birlikte doğal olarak gemicilik, astronomi, matematik, felsefe, sanat, edebiyat ve coğrafya gibi alanlar da gelişim göstermiştir.

Alt yapının dinamik bir gelişim göstermesi, kendi üstyapısını yaratmış, yasa, demokrasi, özgürlük gibi kavramların ortaya çıkabilmesine olanak sağlamıştır.

Bundan dolayıdır ki; gerek kıyılardaki azınlıkların gerekse Balkanlardan gelen göçmenlerin yaşam tarzları, davranışları Doğuya göre daha laiktir…

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ardından TBMM 5 Şubat 1937'de 24 Anayasası'nın 2'nci maddesi olan "Devletin Dini İslamdır" ibaresi "Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir" olarak değiştirildiğinde, Batı bu değişimi olumlu karşılarken, Anadolu'nun büyük bir kesimi ise İslam'a karşı bir saldırı olarak görmüştür.

Zaman zaman tepki olarak dini isyanlar, başkaldırılar olmuştur.

Zaten Kurtuluş Savaşı lider kurmay kadrosunun, başta Mustafa Kemal olmak üzere, hemen hemen tamamının doğum yerleri İstanbul ve ötesi yani Balkanlar'dır.

Hatta Bitlis kökenli olan İsmet Paşa İzmir doğumlu, annesi Cevriye Hanım ise Bulgaristan'ın Razgart kentindendir.

Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasında belki de bir etken Yunanlılarla aynı coğrafyayı paylaşan paşaların rakiplerini iyi tanımalarıdır!

Batı ahlakına yakın duranlar, Türkiye'nin 1946'dan itibaren girdiği çok partili seçimlerde laiklikle kavgası olmayan, hatta savaş sonrası yokluktan ve baskıdan kurtulma adresi olarak gördükleri merkezi partilere (DP, AP, ANAP) daha yakın durmuşlardır.

Bu arada yapılan genel seçimleri İzmir üzerinden gösterelim.

Oy dağılımı yüzde olarak şöyledir:
 

 

Bölge seçmenlerinin eğilimi 1973 seçimlerine kadar bu şekilde devam edecektir.

Bu tarihten sonra İslamcı siyasi parti olarak Milli Selamet Partisi'nin ortaya çıkışı ve diğer merkez sağ partilerinin din söylemlerine daha çok yer vermeleri, bu bölge insanlarının tercihlerini yavaş yavaş değiştirmelerine neden olacaktır.

Laiklik karşıtı söylemlerden tedirgin olan seçmen sağ partilerle arasına mesafe koyup, çoğunluk Cumhuriyet Halk Partisi şemsiyesin altına girecektir. Mustafa Kemal tekrar hatırlanacaktır. 

Ayrıca her yıl dünyanın her tarafından bölgeye gelen yabancı turistler bölge insanını "Yeni Dünya" ile daha çok yakınlaştırmaktadır.  

Yaz aylarında Bodrum, Marmaris, Antalya'nın Avrupa kentlerinden farkı yoktur.

Hatta yabancı turistlere ve onlar gibi davranan yerli turistlere "kafir" gözüyle bakan birçok Anadolu insanı bile tatil için buralara geldiklerinde etkilenip, görüşlerini değiştirebilmektedir. 

Doğudan batıya iş, okul veya başka nedenlerle gelenler de zaman içinde bölge insanına uyum gösteriyor. Bu yüzden buralarda sağın pek şansı olmayacağı görülüyor.

Tabii ki bu arada son 20 yıldır orta sınıfın yok olmasının da merkezi sağ bir partinin ortaya çıkmasını engellediği unutulmamalıdır.

Bu demografik yapı içinde önümüzde siyasi partilerin oy kaynağı olan STK'lar ve hemşeri dernekleri örnekleri olsa bile, kültür-sanat kuruluşları, meslek odaları, yabancı ülke dernekleri ve diğer kuruluşlar giderek ön plana çıkıp, yaşam anlayışında, dolayısıyla ideolojik duruşta etki yaratabiliyor.

Yaşadığım kent olan Antalya'dan bir örnek vermek gerekirse "Antalya Uluslararası Kültür Sanat ve Uyum Derneği" ve "Antalya Sanatçılar Derneği" yurdun her tarafında etkinlik yaptığı gibi yurtdışında da birçok kentle ortak planlar yapabiliyor.

Antalya'da yaşayan 103 ülke vatandaşı ve tatil için gelen 16 milyon turiste sanat ve kültür yolu ile ulaşmaya çalışıyorlar.

Bu çabaların yararını gören resmi kurum ve belediyeler giderek daha fazla katkı ve iş birliği olanağı sağlıyor.

Özet olarak Rusya ve Batıdan gelen göçmenler, mübadele veya başka nedenlerle ülkeyi terk eden azınlıkların bıraktığı yaşam tarzı, yatırım amaçlı ülkeye gelen yabancı şirketler, yerleşmek için gelen yabancılar, turistler Batı ile Doğu bölgesi arasındaki farkı artırmaktadır.

Özgürlük, laik yaşam, demokrasi gibi kavramlar kıyı bölgesi için gün geçtikçe seçmen davranışlarını etkilemektedir.

Sağ ile solun arasında tampon olan orta sınıf zayıflayınca şimdilik Anadolu'nun sağ seçmeni hala güçlü ve iktidar görünümünde.

Tarikat ve cemaatlerin Türkiye içinde ve yurtdışında örgütlenmeleri, en etkin STK'lar olmalarının ve ticarete girip birbirleriyle çatışma noktasına gelmelerinin, milliyetçilerin de güçlenip, bölünmelerinin sosyolojik bir açıklaması olacaktır.

Tarihsel süreçte hiçbir nehir tersine akmamıştır. Bugün de akmayacaktır.
Yine de süreci bahanelere sığınmadan anlamaya çalışmak ülke yararına olacaktır.

Sahi, bir de AKP ve MHP'nin bir yeni Anayasa hazırlığı vardı. Şimdi ne olacak?

Arkası yarın.

 

 

Kaynakça:

Kurt, Sena. 150 Yıldır Bu Topraklarda Yaşayan Sarışın, Mavi Gözlü "Karslı Almanlar"ın Bizden Birine Dönüşme Hikâyesi. 17 06 2023. 31 03 2024 <https://www.webtekno.com/karsli-almanlarin-hikayesi-h135220.html>.
Yardımcı, Nurya, Mikail Sevinç ve Metin Arı. https://www.trthaber.com/haber/yasam/karsin-sut-kokan-insanlari-malakanlar-433615.html. 10 02 2019. 31 03 2024 <https://www.trthaber.com/haber/yasam/karsin-sut-kokan-insanlari-malakanlar-433615.html>.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU