Avrupa'nın Kızıldeniz'deki tutumu: Yardım ediyoruz, gerilimi artırmıyoruz

Deniz trafiğinin aksamasının önemli ekonomik ve mali sonuçları var

Uçak gemisi USS Dwight D. Eisenhower. (AFP)

Matthew Darvin

ABD aralık ayında Kızıldeniz'de seyrüseferi korumak için Refah Muhafızı koalisyonunun kurulduğunu duyurduğunda Washington, beşi Avrupalı ​​olmak üzere dokuz ortağın katkısını dile getirdi. Ancak ocak ayında Husi hedeflerine hava saldırıları düzenlediğinde Hollanda, desteğini gösteren tek Avrupa Birliği (AB) ortağı gibi görünüyordu. AB’nin ABD operasyonundan ayrı olarak yeni bir deniz operasyonu kurma niyetini açıklamış olması, farklı bir stratejik konuma işaret ediyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Avrupalılar ve Kızıldeniz'e sınırı olan ülkeler birçok açıdan benzer bir denklemle karşı karşıya. Öncelikle deniz trafiğindeki aksamaların önemli ekonomik ve finansal etkileri var. Bu durum, bu soruna yönelik küresel eylem gerektirmekte. Avrupalıların ve bölge ülkelerinin bölgesel istikrara dikkat etmesi ve halklarının kendilerini güvende hissetmeleri için çaba göstermeleri gerekiyor. Husiler Kızıldeniz meselesini Filistin meselesine ve İsrail'e karşı direnişe bağlamayı başardılar. Bu direniş, tarihsel olarak Ortadoğu'da ve giderek Avrupa'da oldukça popüler.

Yeni bir askeri operasyon gerilimin azalmasına nasıl katkıda bulunabilir? Hedefleri ABD öncülüğündeki operasyonlardan nasıl farklı olabilir? Avrupalılar operasyonlarını etkili ve yararlı kılacak güvenirliğe ve kapasiteye sahip mi?
 

“Avrupa’nın operasyonu, ABD’nin operasyonundan yalnızca savunma amaçlı olmasıyla farklılaşıyor.”
 

Avrupalıların bölgeye yeni gelmediğini belirtmekte fayda var. Abu Dabi ve Cibuti'deki iki askeri üsse güvenen Fransa, Afrika Boynuzu'nda tarihsel çıkarı olan İtalya veya Somali açıklarında Atlanta Operasyonunu yürüten İspanya gibi bazı ülkeler burada önemli faaliyetlere ve varlığa sahip. Bu, 2008 yılından bu yana AB’nin bölgedeki girişimi kapsamında yürütülen ve deniz korsanlığıyla mücadelede büyük başarılara imza atan bir operasyon.

Fransa, 2020’de Hürmüz Boğazı'nda deniz gözetimi için dokuz Avrupa ülkesinden oluşan bir koalisyonu bir araya getirdi. Bu, İran rejimiyle bağlantılı tarafların düzenlediği bir dizi saldırının ardından artan yerel gerilimler bağlamında gerçekleşti. Halen gözetleme operasyonları yürüten koalisyonun merkezi Abu Dabi'de bulunuyor. Bu nedenle Avrupa kurumları, onların deneyimlerinden ve bölgesel düzeyde tanınan kalitedeki katkılarından yararlanmayı düşünüyor.

Avrupa’nın Aspides (Yunanca'da ‘kalkan’) olarak adlandırılacak olan operasyonu, yalnızca savunma amaçlı olacağı için ABD’nin operasyonundan farklı olabilir. Şarku’l Avsat’ın Majalla’Dan aktardığına göre bu, görev alanının Kızıldeniz'deki ticari nakliye trafiğini güvence altına almak ve Husilere karşı saldırılarda bulunmamakla sınırlı olduğu anlamına geliyor. Bu pozisyon, Yemen'deki çatışmalarda yeni bir patlama yaşanmasından endişelenen bölge ülkeleri, özellikle Körfez ülkeleri ve Süveyş Kanalı gelirlerini ekonomisinin can damarı olarak gören Mısır, ek olarak Avrupa pazarlarına ulaşmak için ağırlıklı olarak Kızıldeniz'e bağımlı olan gaz ve petrol ihraç eden ülkeler tarafından en kabul edilebilir tutum olarak değerlendiriliyor.
 

“Avrupalılar algıları değiştirmek istiyorlarsa Gazze'de akan kanı durdurmak için güçlü ve ortak bir sesle konuşmalılar.”
 

Ancak yerel otoritelerin görüşleri halkın algısından farklı olabilir. Pek çok analist, konunun gerilimin daha da artması riskini beraberinde getirdiği konusunda uyarıyor. Bu durum, Avrupalıların ve genel olarak Batı'nın yalnızca kendi çıkarları tehdit edildiğinde bu sloganları çürütecek tepkiler verdiği görüşünü pekiştirebilir. Avrupalılar üç yolda ilerleyebilir:

Öncelikle sadece kendi çıkarlarının değil, bölgenin güvenliğine yönelik çıkarlarının da bir kanıtı olarak, askeri alandaki çabalarına paralel bir diplomatik hattın yeniden canlandırılması için çaba sarf etmeleri gerekiyor. AB'nin Körfez Bölgesi Elçisi tutumu 2023 yılında belirlendi. Eski İtalya Dışişleri Bakanı Luigi Di Maio, bu göreve atandı. Bu konuda bir girişim veya öneri sunmak için iyi bir konumda.

İkinci olarak AB, bölge haricindeki ülkelerin katılımını gerektiren kapsamlı bir yaklaşım ortaya koymalı. Avrupalılar, Atlanta ve Hürmüz Boğazı çerçeveleri kapsamında Hint-Pasifik'in dört bir yanındaki ülkelerle iş birliğinde bulunma konusunda kapsamlı deneyime sahiptir. Örneğin Hindistan gibi bölgede ABD’den farklı olarak öncü rol üstlenmeyi hedefleyen, Fransa ya da İtalya ile iyi ilişkileri olan bir ülke önemli bir ortak olabilir.

Son olarak, Kızıldeniz krizi ile Gazze'deki savaş arasındaki bağlantı, Husilerin yerel sahnede siyasi amaçlarla kullandığı bir hikaye olsa da sivil toplumun geniş kesimleri tarafından kabul ediliyor ve destekleniyor. Neticede Avrupalılar algıları değiştirmek istiyorlarsa Gazze'de akan kanı durdurmak için güçlü ve ortak bir sesle konuşmalılar.

Bu üç eksende kaydedilen ilerleme, Avrupalıların Aspides Operasyonu'nun Kızıldeniz'de yayılmasının yerel durumu sakinleştirmeye katkıda bulunacağına dair inandıkları mesajın verilmesi açısından yararlı olacaktır.

 

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

Şarku'l Avsat'ın haberlerine ulaşmak için tıklayın

DAHA FAZLA HABER OKU