Ali Babacan yeni parti için tarih verdi: 2020’den önce çalışmalarımızı tüzel kişiliğe dönüştürmeyi düşünüyoruz

Eski Devlet Bakanı Ali Babacan, 2020 gelmeden “ortaya çıkmayı düşündüklerini” söyleyerek “Biz bölen olmak için değil birleştiren olmak için yola çıktık. Korku siyaseti değil ümit siyaseti yapacağız” dedi

Fotoğraf: AFP

AK Parti’de dört dönem milletvekilliği, 2007-2009 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı ve 2009’dan 2011’e kadar Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı yapan Ali Babacan, yeni parti kuracağına dair iddiaları Karar Gazetesi’ne değerlendirdi. 

Yıldıray Oğur ve Ahmet Taşgetiren’in sorularını yanıtlayan Babacan, AK Parti’nin kuruluş döneminin şartları ile bugünün şartlarının çok farklı olduğunu söyledi ve ekledi: 

Dolayısıyla bugünkü çalışmanın hem kaynaklandığı ortam hem de nihayetinde hedeflediği kitle 2001 şartlarına göre çok çok farklı. 2020 gelmeden çalışmalarımızı tüzel kişiliğe dönüştürerek ortaya çıkmayı düşünüyoruz. Her kesimden insanların bize ilgisi var. 


“Biz bölen olmak için değil birleştiren olmak için yola çıktık” diyen Ali Babacan, “Korku siyaseti değil ümit siyaseti yapacağız” dedi.

“AK Parti’de önemli ilkeler ortaya koyduk” diyen Ali Babacan sözlerine şöyle devam etti:

Adaleti tesis etmek, işi ehline vermek, kararları istişareyle almak, kurumların itibarını korumak, şeffaf olmak  ve en önemlisi ‘önce insan’ diyebilmek. 

Türkiye’nin şu an içinde olduğu durum, bu ilkelerden ve değerlerden uygulamada uzaklaşılmış olması yüzünden. 


“Abdullah Gül tam destek veriyor” 

Parti kuracağı ile ilgili iddiaların etrafında yoğunlaştığı diğer isimler eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kendisine verdiği destekle ilgili de şu değerlendirmede bulundu: 

Abdullah Bey çalışmalarımıza destek veriyor. Bilgi ve tecrübelerinden istifade ediyoruz. Ama hukuki ve siyasi sorumluluk kimdeyse, nihai yetkinin de o insanların üzerinde olması gerekiyor. 

Ahmet Bey ilmine saygı duyduğumuz ve sevdiğimiz biri. Ancak siyasetteki önceliklerimiz, izlediğimiz yöntem ve üslup oldukça farklı.


Toplumda birlikte yaşama arzusunun çok kuvvetli olduğuna vurgu yapan eski Dışişleri Bakanı, siyasetin farklılıklar üzerinden ayrıştıma yaptığını savundu ve “Bu çok tehlikeli” dedi. 

Kimliklere saygı göstermek gerektiğini söyleyen Babacan, “Halkın omuz omuza vermesiyle aşılacak bu sorunlar. Türkiye’nin gerçek gücü böyle ortaya çıkacak” diye konuştu. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Ekonomi kolay, önce toplumsal hasar"

Bir dönemin ekonomi otoriteleri arasında yer alan Babacan, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizin çözümü için “Ekonomi en kolay kısmı. ‘İki kere iki dörttür’ diyebildikten sonra, rasyonalite olduktan sonra çok kolay toplanır” ifadesini kullandı. 

Öncelikle toplumsal hasarın tamir edilmesi gerektiğini söyleyen Babacan, bazı kitlelerin popülizmden etkilendiğini söyledi. 

"İmamoğlu'na Allah kolaylık versin"

Ali Babacan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile henüz tanışmadığını, güvenilir kamuoyu yoklamalarına bakıldığında farkın göründüğünü söyledi:

Düşük bir tanınırlılık oranından böylesine yüksek bir oranla seçim kazandı. Hayırlı olsun diyorum, kendisine başarılar diliyorum. Allah kolaylık versin. Güvenilir kamuoyu yoklamalarına baktığınız zaman bu fark görünüyordu, çok açıktı. İlk seçimde bile güvenilir kamuoyu yoklamalarında bile 1 veya 2 puan Ekrem bey lehine fark görünüyordu zaten. İkinci seçimde farkın daha da yüksek olacağıyla ilgili güvenilir kamuoyu yoklamaları vardı. Tabi şu anda biliyorsunuz Türkiye'de kamuoyu yoklamaları biliyorsunuz iki kategori. Gerçekten toplum eğilimlerini ölçmek için yapılanlar var, bir de toplum eğilimlerini etkilemek için açıklanan kamouyu yoklamaları var.

Babacan "Sizin hareketinizin oluşum seyrinde İstanbul seçimleri ya da genel manada yerel seçimlerde mesela büyükşehirlerin AK Parti’nin kaybı etkili oldu mu?" sorusuna "Hayır" yanıtı verdi, çalışmalarını 19 Şubat'ta başlatma kararı aldıklarını söyledi.

Babacan Türkiye'de korku siyasetinin hakim olduğunu öne sürdü, ümit siyaseti yapacaklarını belirtti:

Toplumsal trendlere baktık. Tamam sorunlar var ama insanlar bu sorunları görüyor mu, doğru teşhis edebiliyor mu? Ya da bu sorunları insanlar görüyor ama yeni bir siyasi partiye ihtiyaç var mı Türkiye’de, o da önemliydi. Farklı kesimlerle yaptığımız istişarelerde de bu ihtiyacın artık geniş kesimler tarafından açıkça hissedildiğini gördük. (...) Gelecek ümidiyle oy vermek, yani ‘ben bu partiye o vereyim Türkiye’yi daha güzel bir geleceğe götürelim’ duygusu halkımızda azaldı maalesef. Bu çok önemli bir problem. Ümit siyaseti artık yapılmıyor Türkiye'de. Türkiye'de korku siyaseti yapılıyor. Epeyce de kimlik siyaseti yapılıyor. Türkiye'nin ihtiyacı bu değil. (...) Biz ümit siyaseti yapacağız, korku siyaseti yapmayacağız.

"Özgürlüklerin kısıtlanmasından ekonomi de olumsuz etkilenir"

Babacan ifade özgürlüğü konusuna da değindi, gazeteci ve düşünürlerin hapiste oluşunun ülkenin imajına büyük zarar verdiğini belirtti:

Biliyoruz ki, sadece eleştirel yazdıkları içini işini kaybeden çık sayıda gazeteci var maalesef. Çok üzücü bir durum. Bu ülkeye yazık. Öte yandan, sivil toplum temsilcilerinin, aydınların, akademisyenlerin, gazetecilerin ve siyasetçilerin sadece düşündüklerini ifade ettikleri için özgürlüklerinin kısıtlanması kabul edilebilir bir şey değil. Gerektiğinde, tutuksuz yargılanma diye bir yöntem de vardır. Bu konular ülkenin itibarına büyük zarar veriyor. (...) Ekonomi de bu ortamdan olumsuz etkilenir. Bu konularda kıstas bellidir. AİHM kararları ve içtihatlarıdır.

Babası siyasetteki rolüne karşı çıkıyor mu?

2001 bir ilkti. Ailede daha önce yapan hiç olmadığı için siyaseti zor ve karmaşık görüyorduk. Hâlâ da öyle. Ben siyasete başladıktan sonra ailemizde heveslenip de siyasete giren kimse olmadı. Ama bizim üzerimizdeki sorumluluk biraz farklı. Başkalarının üzerinde benzer bir sorumluluk yok. Biz Türkiye'nin sorunlarını iş dünyasının, STK'ların çözmesini bekleyemeyiz. Medyanın görevi de bu ülkenin sorununu çözmek değil. Türkiye’nin sorunları çözülecekse yine siyasetle çözülecek. Demokrasilerde meşru çözüm yolu siyaset. Başka çözüm yolları, Allah korusun, düşünülemez. Yaptığımız işin siyasi ve vicdani meşruiyeti konusunda en ufak bir kaygım yok. Hukuki meşruiyet zaten sapasağlam. Türkiye’de anayasa geçerliyse, yasalar geçerliyse biz çok meşru bir zeminde yürüyoruz. Açık yürüyoruz, şeffaf yürüyoruz.

 

Röportajın tamamını okumak için tıklayın

 

Independent Türkçe, Karar Gazetesi

DAHA FAZLA HABER OKU