5 bin yaşındaki kadının genomu günümüz Hintlerinin atalarını ortaya çıkardı

Antik iskeletten edinilen DNA günümüzde yaşayan Hindistanlılarla antik uygarlıklar arasındaki genetik bağlantının kurulmasını sağladı

İndus Vadisi Uygarlığı'nın kalıtılarının bulunduğu Hindistan'daki Rakhigarhi arkeolojik kazı sahasında topraktan çıkarılan bir bireyden antik DNA elde edildi (Vasant Shinde)

Antik Mısır'da ilk büyük piramitlerin, Mezopotamya'da anıtsal tapınakların ve zigguratların inşa edildiği dönemde Güney Asya'da Harappa Uygarlığı ismiyle de bilinen İndus Vadisi Uygarlığı pişirdiği devasa tuğlalarla konut blokları inşa ediyor ve karmaşık sulama kanalları açıyordu. Bu medeniyetin birdenbire çökmüş olması antik dünyanın en büyük gizemlerinden biri olmayı sürdürüyor. Yeni bir çalışmada bilim insanları, ilk kez İndüs Vadisi Uygarlığı'ndan bir bireyin genomunu analiz etmeyi başardı. Bulgular bu toplumun neden çöktüğü hakkında çok fazla bilgi vermese de, hem medeniyetin geçmişine hem de bugün yaşayan Hindistanlılara uzanan genetik mirasa ışık tutuyor.

Araştırmaya dahil olmayan Kaliforniya Üniversitesi Berkeley'de popülasyon genetiği çalışan Priya Moorjani şöyle diyor: "İndüs Vadisi Uygarlığı uzun süredir gizemini koruyordu. Bu nedenle (...) ataları ve tarihleri hakkında bilgi edinmek çok heyecan verici."

İndus Vadisi Uygarlığı M.Ö. 3000 civarında ortaya çıktı ve yaklaşık M.Ö. 1700'de ortadan kalktı. Medeniyet en güçlü dönemini yaşarken toprakları bugünkü Hindistan'ın kuzeybatısından doğu Pakistan'a kadar uzanıyordu. Harrappa olarak da bilinen bu uygarlık, ilk olarak 1820'lerde Pakistan'ın Punjab bölgesindeki kazı sahalarında keşfedilmeye başlandı. Eski Mısır ve Mezopotamya'yla birlikte dünyanın ilk geniş ölçekli tarıma dayalı şehir toplumlarından biriydi, 5 merkezi şehri 1 milyonla 5 milyon arasında yüksek nüfuslara sahipti.

Her ne kadar şimdiye kadar İndus Vadisi'de yüzlerce iskelet açığa çıkarılmış olsa da, bölgenin sıcak iklimi nedeniyle genetik materyal daha hızlı zarar gördüğü için diğer erken uygarlıkların geçmişini takip etmek için kullanılan antik DNA analizleri şimdiye kadar bu uygarlık için kullanılamamıştı.

Ancak son yıllarda, bilim insanları iç kulakta yer alan temporal kemiğin petroz kısmında olağanüstü yüksek düzeyde DNA bulunduğunu keşfettiler. Bu araştırmacıların iskelet ne kadar bozulmuş olursa olsun kullanılabilir genetik materyal bulunmasını kolaylaştırdı. Harvard Üniversitesi'nden genetikçi David Reich ve Hindistan'ın Pune kentindeki Deccan Koleji'nden arkeolog Vasant Shinde'nin öncülük ettiği ekip, bu kullanışlı tekniği İndüs Vadisi örneklerinde kullanmaya karar verdi. Antik DNA'yı bir örnekten elde etmeyi başarana kadar aralarında sayısız petroz kemiği de bulunan 60'tan fazla iskelet parçasını örneklemeleri gerekti. Ardından bu numuneyi görece tamamlanmış bir genom elde edinceye kadar 100'den fazla kez dizilemeleri (DNA dizisini berlirleme, sekanslama) gerekti.

Reich şöyle diyor: "Şüphesiz ki bu tek bir örnekten antik DNA elde etmek için gösterdiğimiz en yoğun çabaydı."

DNA verilerine göre numunelerin alındığı birey muhtemelen bir kadındı. Kadının kalıntıları, bugünkü Hindista'nın Delhi bölgesinin 150 kilometre kuzeybatısında yer alan Rakhigarhi kazı sahasında onlarca seramik kase ve vazo arasında gömülü halde bulundu. Arkeolojik kanıtlar bu kadının M.Ö. 2800'le 2300 arasındaki bir zaman diliminde yaşadığını gösteriyor. Genomu İran ve Türkmenistan'da DNA'nın daha iyi korunduğu koşullara sahip sahalarda açığa çıkarılan 11 farklı bireyin DNA'larıyla yüksek oranda eşleşiyor. (523 antik DNA dizisinin oluşturduğu bir kümeye ait bu bireyler Güney Asyalıların popülasyon geçmişi çizelgelerinin oluşturulmasında kullandı ve bu araştırma hakemli bilim dergisi Science'de yayımlandı.)

İndüs Vadisi medeniyetinin bu bölgelerle ticaret yaptığı biliniyor ve bu bahsedilen 11 birey kendi bölgelerindeki diğer gömülü insanlarla daha düşük genetik benzerliğe sahipler. Reich ve meslektaşları bu bilgiye dayanarak bu bireylerin İndüs Vadisi'nden gelen göçmenler olduğu çıkarımını yaptılar.

Araştırmacılar artık İndüs Vadisi kökenli 12 bireyin genomlarından oluşan bir havuzla çalıştıklarını varsayıyorlar. Bu havuzu, hem Avrasya'daki antik uygarlıklarla hem de modern toplumlardaki DNA dizileri ve genetik belirteçlerle kıyasladılar. Ekibin akademik bilim dergisi Cell'de yayımlanan yeni bir raporuna göre, her ne kadar uygarlık yaklaşık 4 bin yıl önce çökmüş olsa da, İndüs Vadisi'nde yaşayan insanların soy ağacı, genetik miraslarının bugün Hindistan'da yaşayan çoğu kişide sürdürüldüğünü gösteriyor.

Yine Reich'ın başyazarı olduğu ve hakemli bilim yayını Science'de yayımlanan makale, Kuzey Hindistan'da yaşayan modern insanların aynı zamanda Asya'nın kuzeyindeki geniş bozkırlardan M.Ö. 2000 civarında güneye ilerleyen göçmen kavimlerle de soylarının karıştığını belirtiyor. Bu göçmen kavimlerin aynı zamanda Avrupa'daki soylara da karıştığı biliniyor. Yazarlara göre bu bir zamanlar kafa karıştıran Avrupalılar ve Güney Asyalılar arasındaki yakın genetik bağlantıyı açıklıyor. Binlerce yıl boyunca kuzey ve güney Hindistan'daki grupların karışması modern Hindistan nüfusunun karmaşık ve karışık atasal genetik mirasını ortaya çıkardı.

Şaşırtıcı sonuçlardan birisi de antik Perslerle ilişkili bir DNA'nın da modern güney Asyalılarda yaygın biçimde bulunmasıydı. Bu bulgu, antropologlar arasındaki popüler inançlardan biri olan Bereketli Hilal'den (Yaklaşık 10 bin yıl önce dünyanın ilk çiftçilerini ortaya çıkardığı düşünülen ve günümüz İran topraklarının bir kısmını da içeren bölge) doğuya göç olduğu ve Güney Asyalı avcı toplayıcılarla karışarak Hindistan'ı tarımla tanıştırdığı yönündeki görüşü destekliyor. Yeni çalışma Perslerle ilişkili DNA'nın hem İndüs Vadisi bireyleri hem de modern Hindistanlılarda ortak olduğunu öne sürmekle birlikte aslında İran'da tarımın doğuş tarihini yaklaşık 2 bin yıl geriye çekiyor. Reich'ın açıklamasına göre, Perslere özgü bu DNA 12 bin yıl önceki avcı toplayıcılar aracılığıyla aktarıldı, daha yakın tarihte yaşayan çiftçiler tarafından değil.

Araştırmaya katılmayan, Hindistan'ın Varanasi şehrindeki Banaras Hint Üniversitesi'nden fiziksel antropolog Gyaneshwer Chaubey şöyle diyor: "Öyle gözüküyor ki tarımı (birbirlerinden) bağımsız olarak icat etmişler." Chaubey, başka bir açıklamanın da Güney Asyalıların tarım uygulamalarını komşularından öğrendiklerini ancak onlarla birlikte üremedikleri olabileceğini hatırlatıyor.

Chaubey'e göre tam olarak neler yaşandığını ortaya çıkarabilmek için daha fazla arkeolojik çalışma ve bölge çapında daha fazla antik DNA örneğine ihtiyaç var. "Araştırmadan (elde edilen) bu bulgular son derece heyecan verici ancak bu sadece bir ilk adım."

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.sciencemag.org/news/2019/09

Independent Türkçe için çeviren: Umut Can Yıldız

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU