Dünya görüşüyle "hayat felsefesi"ni kastediyoruz. Herkesin bir hayat felsefesi var mıdır? Veya olmak zorunda mıdır? 

Hayat felsefesi veya dünya görüşü dediğimizde bir kişinin yaşamında karşılaştığı olaylara karşı takındığı tutumlar veya onlara yaklaşım biçimini kastediyoruz. 

Bir kişinin yaşamındaki olaylara karşı geliştirdiği tepkiler kendi içinde bir tutarlılık ve anlamlılık içermiyorsa o kişi aslında hayattan ne beklediğini bilmediği gibi, yaşamındaki olaylara veya maruz kaldığı durumlara tepkiler rastgele ve random tepkilerdir.

Bir anlamlılık, süreklilik ve tutarlılık bekleyemeyiz böyle bir kişinin tepkilerinden.

Dolayısıyla bu kişi maruz kaldığı siyasal, ekonomik, dini, kültürel ve sanatsal olaylara karşı tamamen yönlendirmeye ve manipülasyona açık bir kişi demektir.

Daha açık ifadeyle bir kişi yaşadığı hayatın yazarı ya da yönetmeni olabilmesi için geliştirdiği tepkilerin ve tutumların da öznesi olması gerekir.

Tutumlarının ve tepkilerin öznesi kendisi değilse aslında bu yaşam da kendisine ait bir yaşam değildir.

Kişinin kendi hayat senaryosunun sadece oyuncusu ve figüranı değil, yazarı olabilmesi için hayata nereden ve hangi pencereden baktığını bilmesi gerekir. 

Kişisel bir felsefemiz ve dünya görüşümüz olmadığında hayatımızdaki işlere, ilişkilere ve olaylara yön vermemiz zordur.

Navigasyonsuz ve rotasız bir hayatın beraberinde anlamsız yaşam krizlerini getirmesi kaçınılmazdır. 

Hayatta nereye gittiğini bilmek kadar insana huzur ve yaşam bütünlüğü veren bir şey olamaz. Belki de hayatın amacı amacın bilgisine ulaşmaktır. 

Eğer hayat bir yolculuksa yolun nereye gittiğini bilmek en temel amaç olmalıdır. Amaçsız yaşamak kadar tehlikeli ve ürkütücü bir durum olamaz. 

Yaşamı anlamlı ve yaşamaya değer kılan şey, uğruna yaşayacak bir amacı bulmuş olmaktır. 

Bu konuda çok sayıda düşünür, din adamı, şair, filozof ve yazarın yazdığı metinler vardır.

Varoluşçu düşünce ekolünün temel felsefi sorun olarak ele aldığı şey yaşamın anlamlılığı konusudur.

Bu yaklaşımın psikoloji ve psikoterapideki yaygınlığını düşündüğümüzde yaşamın anlamını bulamayanların savrulması sonucunda ortaya çıkan patolojik sorunların büyüklüğü hakkında bize bilgi vermektedir. 

Dünyadaki yaşantı için bir anlam ve amaç belirlememiş olan kişiler başkasının belirlediği amaçların figüranı olmaktan kurtulamazlar.

Dünya görüşü olmayanlar ise amaç ve anlam belirleyemezler yaşam boyu savurlurlar.

Günlük veya aylık dönemsel işlerimiz için bile bir planlama ve net bir amaç belirlediğimizde adımlarımızı daha dikkatli atarız. 

Yaşamın bütünü için bize yön verecek bir dünya görüşü bizi biz yapacak olan şeydir. 

Bir hayat felsefeniz yoksa muhtemelen yanlış yaşıyorsunuzdur.

Muhtemelen yanlış hedefler peşindesinizdir.

Muhtemelen belli bir yaştan sonra hüsran ve yaşam krizleri yaşarsınız. 

Muhtemelen başkasının sizin adınıza karar vermesini bekleyen bir kişisinizdir. 

Bir hayat felsefeniz yoksa tutarlı bir yaşam çizginiz ve ilişkileriniz yoktur. 

Ölüm döşeğindeyken size verilmiş hayatı yanlış ve boşa kullandığını hissedeceksinizdir. 

Hayatınızı israf ettiğinizi düşüneceksiniz. 

Hayatınızı anlamlı yaşamak yerine maruz bırakıldığınız ıvır zıvır şeylerle geçirdiğinizi düşünüp pişman olacaksınız. 

Bir hayat felsefenizin olup olmadığını nasıl anlarsınız? 

Kendinize şunu sorun:

Asla vaz geçmeyeceğim ilkelerim var mı?

Eğer "var" diyorsanız bunları alt alta yazabilirsiniz. 

Bir siyasal partiye veya sosyal olaya olumlu veya olumsuz tepki verirken kişilere göre mi tepki veriyorum yoksa o kişileri kendi ilkelerime göre mi değerlendiriyorum? 

Örnek vererek açıklayınız. 

Bir hayat felsefesi nasıl elde edilir?

Elbette doğru bir hayat felsefesine sahip olmak bir duyarlılık, bilinç, emek ve eğitim ister.

Bunun için okumak, dinlemek ve yardım almak en doğru seçimdir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.