Gazze savaşı "medeniyetler çatışması" deyimini hatırlatıyor

"İslam dünyasının Batı dünyasıyla çarpışması, onun Mesih medeniyetiyle değil, Deccal medeniyetiyle çatışma halinde olduğu anlamına gelir"

Paris'te Filistin yanlısı bir gösteri, 28 Ekim 2023

Geçen 20 Ekim'de ABD Başkanı Joe Biden, halkına yönelik resmi bir konuşmasında, Hamas ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in demokrasileri "yok etmek" istediklerini söyledi.

Biden, ABD Kongresi'nden "acil ve benzeri görülmemiş" bir bütçe onayı talep edeceğini duyurarak, bunun İsrail ve Ukrayna'yı desteklemek için kullanılacağını söyledi.

Biden, "Hamas hareketi ve Putin farklı tehditler oluşturuyor, ancak bu konuda ortaklar. Her ikisi de komşu bir demokrasiyi tamamen yok etmek istiyor" dedi.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, ABD Başkanı'nın Putin'i Hamas'a benzeten açıklamalarının "kabul edilemez" olduğunu söyledi.

Bu bağlamda, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Ekim'de eski Atatürk Havalimanı'nda düzenlenen Filistin'e Destek Mitingi'nde Batı'yı "Gazze'deki katliamın da en büyük sorumlusu" olmakla suçlamıştı.

Erdoğan, İsrail'e hitaben, "İsrail, biz de seni savaş suçlusu olarak dünyaya ilan edeceğiz" dedi ve "Sen bir işgalcisin, sen bir örgütsün" diye ekledi.

Erdoğan, "Gazze'deki katliamın da en büyük sorumlusu işte bu Batı'dır. Varlıklarına kendi evlerinde bile tahammül edilemeyen kimi vicdanlı sesleri bir kenarda tutacak olursak, Gazze'de yaşanan katliam topyekun Batı'nın eseridir" dedi.

Peskov, "Batı'ya soruyorum: Hilal'e karşı yeni bir haçlı seferi ortamı yaratacak mısınız? İsrail'in onlar (Batılılar) olmadan tek bir adım bile atamayacağını herkes biliyor... Ukrayna'daki çocuklar için ağladınız, Gazze'de öldürülen çocuklara yönelik bu sessizlik neden?" şeklinde konuştu.

Birçok ülke, "İsrail'in kendini savunma hakkı" sloganı altında Tel Aviv'i destekledi. Ancak kara saldırısının başlamasıyla ve uluslararası kamuoyunun baskısı ve Filistin'i destekleyen mitingler altında, bazı ülkeler mutlak destek konusunda geri adım atmaya başladı. Bu, savaşın ve arka planının bölünmesine ve yorumlara yol açtı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Medeniyetler çatışması"

Bazı düşünürler, Gazze Savaşı'nı "medeniyetler çatışması" bağlamında ele aldılar.

Bu görüş, Rus filozof ve siyaset teorisyeni Alexander Dugin tarafından, 'Majalla' isimli sitede yayımnlanan "Alexander Dugin: İşte yeni dünya düzenine dair görüşüm ve Gazze savaşı Çok Kutuplu Dünya, İsrail ve Ukrayna Batı Hegemonyasının Temsilcileri" başlıklı makalesinde dile getirildi.

Dugin, Batı dünyasının, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski'nin rejimini, Rusya'nın bağımsız bir oyuncu olarak küresel sahneye dönmesini engellemek amacıyla desteklediğini düşünüyor.

Bu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in iktidarda olduğu süre boyunca izlediği politikadır.

Putin, Rusya'nın siyasi egemenliğini güçlendirerek başladı ve yavaş yavaş Rusya'nın Batı hegemonyasına karşı çıkan ve Batı değerleri sistemini de reddeden bağımsız bir medeniyet olduğunu teyit etmeye kadar ulaştı.

Rusya, Batı liberalizmi, LGBT gündemi ve Rusya'nın 'anormallik ve sapıklık' olarak gördüğü diğer Batı ideolojisi standartlarını açıkça reddettiğinde, Batı buna ilk olarak 2014'te Kiev'deki darbeyi destekleyerek yanıt verdi.

Ukrayna'yı mümkün olan en yüksek seviyeye kadar silahlandırdı.

İkinci olarak, Ukrayna'da neo-Nazi ideolojisinin yayılmasına yardımcı oldu ve Rusya'yı özel askeri operasyonu başlatması için kışkırttı. Putin başlatmasaydı, Kiev'in başlatacağını söyledi.

Dugin'e göre, bu, çok kutuplu bir dünya düzeni ile tek kutuplu bir dünya düzeni arasındaki şiddetli bir savaşın ilk cephesini açtı.

Rus filozof, bu meseleyle doğrudan İsrail ve Gazze Şeridi'ndeki olaylar arasında bağlantı kurar ve iki felaketin meydana geldiğini düşünür.

Birincisi, Hamas'ın İsrail'e saldırısıydı ve bu, çok sayıda sivil can kaybına ve rehine alınmasına yol açtı.

İkincisi, İsrail'in Gazze Şeridi'ne misilleme olarak yaptığı hava saldırılarıydı ve bunlar, özellikle de kadınlar ve çocuklar safında zulüm ve sivil can kaybı açısından kat kat daha fazlaydı.

Herhangi bir gerekçe olmadan her ikisi de insan haklarının bariz bir ihlali ve insanlık suçudur.

Putin'in aklına göre, Hamas terör eylemi işledi, ancak İsrail misillemede geniş çaplı bir soykırım suçu işledi.
 

7 Ekim 2023'te evleri yıkıldıktan sonra Gazze Şehri'nin en-Nasr mahallesindeki kadınlar.jpg
7 Ekim 2023'te evleri yıkıldıktan sonra Gazze Şehri'nin en-Nasr mahallesindeki kadınlar / Fotoğraf: UNICEF

 

Taraflar, siyasi çelişkileri çözmek için kabul edilen hukuk ve insani yöntemlerin dışında kalarak kendilerini konumlandırdılar.

Dugin, İsrail'e koşulsuz ve tek taraflı destek (tıpkı Ukrayna'da olduğu gibi) ve Gazze Şeridi'ndeki sivil nüfusa karşı işlenen suçların bariz doğası nedeniyle, Batı'nın tüm İslam dünyası ile karşı karşıya gelme aşamasına girdiğini belirtiyor.

İsrail'in, Ukrayna gibi, kibirli ve acımasız Batı hegemonyasının bir aracı olduğunu vurguluyor.

Dugin, sözlerine şöyle devam ediyor:

Gazze Şeridi ve Filistin'deki çatışma, tüm İslam dünyası ve İslam medeniyeti için doğrudan bir meydan okumadır, sadece belirli bir halka veya tüm Araplara değil. Batı, aslında İslam ile savaşa girdi ve bu gerçek artık herkes tarafından anlaşılıyor. Suudi Arabistan'dan Türkiye'ye, İran'dan Pakistan'a, Tunus'tan Bahreyn'e, Selefilerden Sünnilere ve Sufilere kadar, Filistin'deki siyasi rakipler de dahil, Suriye'de, Libya'da, Lübnan'da, Şiilerde ve Sünnilerde, şimdi haysiyetlerini savunmaları ve İslam medeniyetinin egemen ve bağımsız bir medeniyet olduğunu ve bu şekilde ele alınamayacağını vurgulamaları gerekiyor.


Dugin, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Batı'yı cihatla tehdit ettiği ve Haçlı Seferlerini hatırlatan pozisyonunun "tamamen başarısız bir karşılaştırma" olduğuna inanıyor.

Rus siyasi düşünüre göre, modern Batı küreselleşmesinin Hıristiyan medeniyetle hiçbir ortak yanı yok.

Dugin "Bugün Batı modern haliyle, Hıristiyanlığın değerleriyle ya da Hıristiyan haçının kucaklanmasıyla hiçbir bağlantısı olmayan, Hıristiyanlık karşıtı bir tezahürdür. İsrail de Yahudi, laik, Batılı bir devlettir. Batılı bir ülke olması bir yana, Hıristiyanlıkla da ortak hiçbir yanı yoktur. Dolayısıyla İslam dünyası ile Batı dünyası karşı karşıya geldiğinde İslam dünyasının İsa'ya inanan bir medeniyetle değil, İsa karşıtı bir medeniyetle, deccal medeniyetiyle çatışma halinde olduğunu anlıyoruz" dedi.


Dünya bloklara bölünmüş durumda

Sudan Eski İletişim Bakanı Faysal Muhammed Salih'in, 21 Ekim 2023 tarihinde Şarku'l Avsat gazetesinde yayımlanan "Gazze Savaşı: Medeniyetler Çatışması'nı mı yeniden gündeme getiriyor?" başlıklı makalesinde, şu soruları sordu:

Pozisyonlar ve yorumlar neden farklılaştı? Yıllardır tüm dünya nüfusunun, ülkelerin ve yönetici elitlerin etrafında birleşebileceği insani normlar ve değerler bulmak için gösterilen büyük çabalara rağmen, dünya neden olup bitenlere dair birleşik bir vizyon oluşturamıyor?


Bakan Salih, "Bu farklılığın açığa çıkardığı en tehlikeli şey, dünyanın değerlendirmeleri, bakış açıları ve dolayısıyla konumları farklı olan bloklara bölünmüş olmasıdır. Amerikalı akademisyen ve düşünür Samuel Huntington'un daha sonra 'Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması' başlığı ile kitap haline getirdiği ünlü makalesinde medeniyetler çatışması olarak adlandırdığı şey de budur" ifadelerini kullandı.

Huntington, bu kitabında, Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra kapitalist sistemin Marksist ideolojiye karşı nihai bir zafer kazandığını ve dünyaya hâkim olduğunu söyleyen "Tarihin Sonu ve Son İnsan" kitabının yazarı öğrencisi Francis Fukuyama'nın tezine karşı çıkıyordu.

Huntington, itirazında kapitalizm ile komünizm arasındaki ideolojik çatışmanın sona erdiğini ve Soğuk Savaş sonrası çatışmaların ulus devletler ile bunların siyasi ve ekonomik farklılıkları arasında yaşanmayacağını, aksine kültürel ve dini farklılıkların önümüzdeki yıllarda insanlar arasındaki çatışmaların ana itici gücü olacağını savunuyordu. 

Huntington, kapitalizm ile komünizm arasındaki ideolojik çatışmanın sona erdiğini ve Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra çatışmaların, devletler arasındaki siyasi ve ekonomik farklılıklar değil, farklı kültürel ve dini farklılıklar arasında olacağını savundu.

Bir tarafta Batı Hristiyan medeniyeti, diğer tarafta İslam medeniyeti olmak üzere birden fazla medeniyet arasında kültürel ve dini bir çatışma olacağını belirtiyordu.

Dünyayı, Budist ve Hindu Asya medeniyetleri, Afrika medeniyetleri, Latin medeniyetleri gibi medeniyet bloklarına bölüyordu.

Huntington'a göre bu medeniyetler kendi din ve kültürlerinden kaynaklanan değerlere, geleneklere ve görüşlere dayanırlar ve bu durum onları, diğer medeniyetlerin değer ve gelenekleriyle bir çatışmaya sokar. Huntington kitabında şöyle der:

Kültürel farklılıklar veya özellikler, ideolojik bağlılıklar gibi değiştirilemez. Bir kişi komünist iken liberal olarak ideolojik bağlılığını değiştirebilir, ancak örneğin bir Rus İranlı olamaz. İdeolojik çatışmalarda insanlar hangi tarafı destekleyeceğini seçebilir, ne var ki kültür veya medeniyet çatışmalarında bunu yapamazlar. Aynı mantık din için de geçerli; bir kişi çifte vatandaşlığa yani mesela hem Fransa hem de Cezayir vatandaşlığına sahip olabilir ama aynı anda hem Müslüman hem de Katolik olamaz.


Ancak, Faysal Muhammed Salih'e göre, Huntington'ın teorisi de eleştirilerden kurtulamadı ve aralarında Batılıların da olduğu birçok düşünür ve akademisyen, kendisine karşı çıktı.

İslam'da farklı görüşler ve çok sayıda ekol ve mezhep olduğu için mesela İslam'ı birleşik bir jeopolitik blok saymanın yanlışlığından bahsettiler.

Bazıları onu, pozisyonlarını medeniyet çatışması meselesine dayandıran, bunu tüm eylemlerinin nedeni ve gerekçesi olarak gören cihatçı siyasi İslam gruplarının bakış açısını benimsemekle suçladı.

Batı'nın körü körüne İsrail'in yanında yer aldığı, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu binlerce Filistinli şehidi görmezden geldiği, onları doğal insani kayıplar olarak gördüğü, buna karşılık İsrail'in sivil kayıpları için dünyayı ayağa kaldırdığı mevcut atmosfer, bu tezi bir kez daha gündeme getiriyor.

Mazlumluk ve dünyada adalet ve eşitliğin yokluğu söylemini benimseyen ve dünyayı büyük bir cehenneme çevirebilecek yeni cihatçı dalgalara bölgeyi altın bir tepside sunuyor. 
 


Gazze Savaşı "ABD'nin tek kutuplu hırsını kısıtlıyor"

Ortadoğu Uluslararası İlişkiler Konseyi'nde yerleşik olmayan kıdemli bir araştırmacı olan Fransa'daki Kedge Business School'da Uluslararası İlişkiler Profesörü ve Jeopolitik Araştırma Direktörü olan Yahya H. Zubeyr, 23 Ekim'de Çin'in Global Times gazetesinde yayımlanan "Gazze Krizi ABD'nin Tek Kutuplu Hırsını Dizginliyor" başlıklı bir makalesinde, Gazze Savaşı devam ederken Çin'in, ABD ve Batı Avrupa'nın yaklaşımına karşı giderek daha fazla konumlandığını, diplomasiye ve çatışmanın temel nedenlerini ele alma ihtiyacına dikkat çektiğini belirtiyor.

Profesör Zubeyr, 75 yıldır devam eden Filistin-İsrail çatışmasının çözümsüzlüğünün, çatışmanın yeni bir şekilde alevlenmesine yol açtığını belirtiyor.

Gazze'de 2,3 milyon Filistinli, dünyanın en büyük 'açık hapishanesi' olarak tanımlanan bölgede işgal altında yaşıyor.

Son derece zor koşullar altında yaşıyorlar ve ufukta bir son olmadan umutsuzluğa kapılıyorlar.

Hamas savaşçılarının İsrail'e ani sızması, potansiyel bir soykırım olarak tanımlanabilecek bir İsrail cevabını tetikledi.

İsrail, kuşatma altındaki bölgeye su, gıda, elektrik ve yakıt tedarikini kesti.

Profesör Zübeyr, Gazze'nin 2006, 2008, 2012, 2014 ve 2021 yıllarında benzer intikamcı saldırılara maruz kaldığını ve bu saldırıların binlerce masum sivili, aralarında çok sayıda çocuk olmak üzere öldürdüğünü belirtiyor.

Profesör Zübeyr, devam eden Gazze saldırılarının, ABD ve batılı müttefikleri tarafından savunulan tek kutuplu sistemi reddeden uluslararası çok kutuplu sistem destekçileri için bir meydan okuma olduğunu da ekliyor.

Ukrayna'daki devam eden savaş ve Gazze'deki çatışmanın derinliği, bu iki vizyon arasındaki yarışı ve Batı ile geri kalan dünya arasındaki uçurumu da temsil ediyor.

Profesör  Zubeyr, Çin'in çatışmanın temel nedenine dikkat çektiğini, ancak ABD ve bazı Avrupalı yetkililerin onu bağlamından çıkararak ve tarihini yok sayarak rekabet halinde olduğunu belirtiyor.

Bu yetkililer, İsrail'i daha fazla desteklemek için yarışıyor, daha fazla silah göndermeye çağırıyor ve İran'a karşı savaşa hazırlanıyor, bunun yerine barış için çözümler öneriyor.

Akademisyen ve siyasi araştırmacı, sorunun Batı'nın İsrail'e verdiği güçlü desteğin değil, Batı liderlerinin aldığı tek taraflı tutumun olduğuna dikkat çekiyor.


"Filistinli liderler halklarını aldattı"

Fransız düşünür Michel Onfray, 'Europe 1' kanalına verdiği ve Lübnan ve Arap gazeteleri ve siteleri tarafından alıntılanan bir röportajda, bazı, Filistin liderlerini eleştirdi.

Onfray'a göre, liderler halkını aldattılar. Hamas'ın 2005'ten beri Gazze Şeridi'ni yönettiğini, aynı şekilde Suha Arafat ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) liderlerinin de Avrupa Birliği tarafından Filistin halkına yardım etmek için gönderilen paraları ele geçirdiğini hatırlattı.

Ancak yaygın yolsuzluk nedeniyle iktidarın cebine girdi.

Onfray, Arap-İsrail çatışmasının özünü "medeniyetler çatışması" olarak nitelendirdi.

Onfray, Filistin'deki durumu, Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında gerçekleşen Ermenistan çatışmasıyla karşılaştırarak, bunun 'dini bir savaş' olduğunu ve milli veya ulusal olmadığını vurguladı.

Fransız düşünür, Arap ve İslam dünyasının coğrafi ve nüfus olarak büyük olduğunu belirterek, "Peki neden Yahudileri Filistin'de kendi hallerine bırakmıyoruz?" diye sordu.

Onfray'a göre, Gazze'deki çocukları savunanlar 'anti-Semitiktir'.

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU