Tunuslu IŞİD mensubu: Örgüt akıl hastalarını intihar eylemlerinde kullanıyordu

Örgüt saflarındayken yakalanan Tunuslu genç: Akıl sağlığı yerinde olanları bu göreve ikna etmek için haftalarca, aylarca kötü niyetli görüşlerini benimsetmeye ve gerçekleri çarpıtmaya çalışıyorlardı. Ne yazık ki birçok genç işin aslını bilmeden gitti

Suriye'nin kuzeyindeki El Havl Kampı / Fotoğraf: AFP ( Arşiv)

ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) operasyonlar sonucunda esir aldığı IŞİD üyeleri, farklı kamplarda gözaltında tutuluyor. Kamplarda güvenlik en üst düzeyde tutulurken, fotoğraf ve video çekimine izin verilmiyor. Ancak SDG, zaman zaman uluslararası basın kuruluşlarına röportaj ve fotoğraf çekimi konusunda izin verebiliyor.

Şarku'l Avsat gazetesinden Kemal Şeyhu, Suriye'ye giderek IŞİD'e yönelik operasyonda esir alınan Tunuslu örgüt mensubuyla röportaj yaptı.

Şeyhu, IŞİD'lilerin örgüte katılma sürecini ve kamplardaki son durumu anlattı:

ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon tarafından desteklenen SDG, Tunuslu gencin örgüte katılması hikayesini ve 2011’den bu yana en sıcak gelişmelerin yaşandığı Suriye’de geçirdiği yılları aktarmak için bir güvenlik merkezinde röportaj yapmamıza izin veriyor.

Tunuslu IŞİD mensubu M.N, konuşmasına, ailesini ve okuyan kardeşlerini tehlikeye atmamak için isminin açıklanmamasını talep ederek başladı.

Konuştuğu sırada gözlerinin içinde öldürülen yüzlerce gazeteci, Suriyeli aktivist ve yabancı uyruklu vatandaşların yüzlerini izliyordum: Nasıl öldürüldüklerini, ortaçağdan gelen ve halihazırda sözde hilafetin ve örgütün kenefinde yaşayan bu kişilerin elleri tarafından başlarının gövdelerinden ayrılışını gördüm. Ezidiler ve çocuklarının öldürülmesi, kendilerine karşı gelen herkese karşı uyguladıkları hükümler hakkında soru sorduğumda, tüm bunları reddetti ve sorumluluğu baştaki emirlere yükledi.

M.N, 1991’de doğdu. Tunus’ta Makine Mühendisliği bölümünün birinci sınıfını bitiren bir üniversite öğrencisiydi. 2010 yılının sonlarında ülkesinde patlak veren krizin daha sonra Suriye dahil diğer Ortadoğu ülkelerine sıçradığı dönemlerde sosyal medya üzerinden rejimin Suriye halkına uyguladığı baskıyı ve askeri baskınları yakından takip etti.

Suriye'deki savaştan art arda gelen dehşet verici görüntüler aynı acıyı hissetmesine ve destek verme duygularını güçlendirdi.

Rejimin baskı uyguladığı görüntülerin sosyal medya üzerinde hızla yayılması yakın ve uzak ülkelerdeki vatandaşların Suriye halkına karşı duygularını harekete geçirdi. Ancak bunlar en nihayetinde IŞİD'in medyadan yürüttüğü propaganda ağına takılmışlardı. IŞİD, 2013’ten bu yana söz konusu medya faaliyetleri aracılığıyla yabancı savaşçıların, kadınların ve göçmenlerin Suriye’ye gelmesini sağlamıştı.

Tunuslu genç, Suriye hakkındaki bilgisinin harita üzerinde bir Arap ülkesi olmasından öteye geçmeyecek derecede basit bir düzeyde olduğunu ve oradaki ırk, mezhep ve dini çoğunluktan habersiz olduğunu belirterek, “Nusayrilerin - Alevi mezhebi - Sünni Arapları öldürdüğünü, Kürt ve Dürzilerin din dairesi dışına çıkan bir millet olduğunu, bütün mezheplere ve ırklara yönelik birtakım suçlamaları yansıtan görüntüler servis ediyorlardı” dedi.

Hiçbir İslami cemaat veya partiye mensup değilim

Tunus’ta olduğu günlerde hiçbir İslami cemaat veya partiye mensubiyetinin bulunmadığını söyleyen M.N, bunun sebebini şöyle açıklıyor, “Eski Cumhurbaşkanı Bin Ali’nin döneminde, partiler yönetime övgüler diziyor, emirleri altında hareket ediyorlardı ayrıca ulusal hiçbir projeye veya Tunusluları ikna edecek seçim programına sahip değillerdi” dedi.

Tunusluların çoğu, rejim değişikliğinin ardından gelen hükümetlerin, işsizlikten mustarip eğitimli gençler başta olmak üzere izlediği politikalar karşısında hayal kırıklığı yaşadı.

Namazlarını düzenli bir şekilde kılmadığını ancak cuma namazlarına gittiğini ifade eden Tunuslu genç, mahallesindeki camii imamı hakkında ise şunları kaydetti:

Bizi aleni bir şekilde cihada ve Suriye’ye gitmeye teşvik ediyordu. Tunusluları, yöneticilerine isyan eden tüm ülkelerdeki Müslümanlara yardım için hicret etmeye çağırıyordu.


M.N, örgüte katılma kararı aldığında henüz olgunlaşmadığını itiraf ederken, üniversitede aşık olduğu kıza Suriye’ye gideceğini haber vermesinin ardından ilişkilerinin bittiğini söyledi.

Tunuslu genç, “Yaşım yalnızca 20’ydi. Böyle bir kararın bilince ve iyice düşünmeye ihtiyacı var. Güvenlik güçlerine haber vermelerinden veya beni engellemelerinden çekindiğim için ailemden hiç kimseye bu karardan bahsetmedim” dedi.

Önce Fas’a oradan da İstanbul’a seyahat etti. Otobüsle Suriye sınırındaki Hatay’ın merkez ilçesi Antakya’ya geçti. IŞİD'in Rakka kentinin tamamında kontrolü ele geçirmesinin ardından, 2014’ün ocak ayında Suriye topraklarına girdi.

IŞİD'in Irak, Suriye ve Libya’daki mensupları arasında Tunusluların varlığı ezici bir çoğunlukta. Nitekim Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı uzman bir ekip, 2015 yılında yaptığı açıklamada, Irak ve Suriye’deki Tunuslu savaşçıların sayısını 4 bin olarak ifade etmişti.

O dönemi sanki az önce yaşamışçasına anlatan Tunuslu genç, “Suriye’ye ilk adımımı attığımda gece saat 12’yi geçmişti. Ertesi günün sabahında muhtaç ve kapana kısılmış insanlarla karşılaşmaktan endişelenmiştim ve kafam karışmıştı. Ancak ertesi gün yakınlarda duyulan aralıklı çatışma seslerinin yanı sıra hayatın normale yakın olduğunu gördüm. Pişman oldum ve hayal kırıklığı yaşadım. Ailemi, eğitimimi ve arkadaşlarımı Suriye halkına yardım için terk ettim. Onlar normal bir hayat yaşıyorlardı. Görünüşe göre fotoğraf biraz abartılmıştı” dedi.

Kendisine "haklı olan halkların taleplerini bastırmak için aşırı şiddet kullanan rejimlere cevap olarak son sözün silah olduğu" söylendi.

Bu durum onu bir savaşçı olmaya itmiş ve çatışmalarda yer almak için can atmaya başlamıştı. Tunuslu genç, "Silah hedefleri gerçekleştirmenin bir aracıdır. Yıkım ve kan; şiddet ve militarizmden başka bir şey getirmez. Zaferin sadece silah taşımakla mümkün olabileceğine yürekten inanıyordum" sözlerini kullandı.

8 ay süren savaşın ardından Suriye’nin doğusundaki Deyri Zor’a nakledildi. Daha önce makine mühendisliği okumuş olduğu için burada örgüte bağlı bir fabrikada çalışmaya başladı. Tunuslu genç, “Yerel ürünlerin konserve haline getirildiği ve ambalajlandığı sivil bir fabrikadan ibaretti” dedi.

"Bir tuzağa düştüm"

Ailesiyle iletişimini hiç kesmedi. Annesiyle çokça konuştu ancak babasıyla konuşmayı reddetti. Birkaç kez de erkek ve kız kardeşleriyle iletişime geçti. Onlara okula devam etme nasihatinde bulundu. Herkes dönmesi için yalvardı. Fakat o, bu yöndeki taleplere "Bir tuzağa düştüm, artık olan oldu" diyerek cevap verdi.

2015’in başlarında Iraklı bir vatandaşla evlendi, bir kızı oldu. Evlendiği kızla çalıştığı fabrikada tanıştı. Babasından onu istedi. Eşiyle kızı halihazırda El Hol Kampı’nda tutuluyor. Tunuslu genç düğünüyle ilgili olarak şunları söyledi:

Bir kutlama veya müzik yoktu. Örgüt bunu yasaklamıştı. Bir mevlitten ibaretti. Çalıştığım arkadaşlar vardı


"IŞİD akıl sağlıyı yerinde olmayan üyeleri intihar saldırılarında kullanıyordu"

Aynı yılın sonlarına doğru örgütten çıkmaya karar verdi. Tunuslu genç bu kararı aldığı süreci şöyle aktarıyor:

Paraları ve ganimetleri sadece örgütün savaşçılarına dağıtıyorlardı. İnsan hayatına uygun olmayan kanunlar dayatıyorlardı. Vahşi idamlar herkes üzerinde derin etki ve korku yarattı.


Tunuslu genç, iki defa kaçmaya çalıştığını ancak başarılı olamadığını belirtti. SDG ve Uluslararası Koalisyonun ilerlediği yönündeki haberleri takip ediyordu. Ekim 2017’de örgütün en belirgin kalelerinden olan Rakka kurtarılmıştı. Bu gelişme, 2017’nin sonlarında kaçıp SDG’ye teslim olmasında etkili oldu.

Örgütün kendi destekçilerini sömürdüğünü söyleyen Tunuslu genç, IŞİD'in intihar eylemlerinde kullanmak üzere akıl sağlığı yerinde olmayan bireyler aradığını ifade etti. M.N , "Akıl sağlığı yerinde olanları bu göreve ikna etmek için haftalarca, aylarca kötü niyetli görüşlerini benimsetmeye ve gerçekleri çarpıtmaya çalışıyorlardı. Ne yazık ki birçok genç işin aslını bilmeden gitti" diye konuştu.

500 savaşçı ülkesine geri döndü

Tunuslu makamlardan yapılan açıklamalara göre, Suriye’ye gitmeye çalışan 15 bin genç kız ve erkek son anda engellenirken, örgüt saflarında savaşan 500 savaşçı ülkesine geri döndü. Dönenlerin davaları halen sürüyor.

SDG Dış İlişkiler Sorumlusu Abdulkerim Ömer, gözaltında tuttukları örgüt mensuplarının ülkelerine vatandaşlarını geri almaları çağrılarının karşılıksız kaldığını belirtiyor.

6 bin örgüt mensup gözaltında

SDG’nin halihazırda 6 bin örgüt mensubunu gözaltında tuttuğunu, yaklaşık bin kişinin yabancı ülkelerden gelen vatandaşlardan oluştuğunu söyleyen Ömer, "Bu devletlerdeki hükümetler cihatçı vatandaşlarını almayı reddetti. Bu nedenle biz de merkezi burada, özerk yönetim bölgesinde olacak özel bir uluslararası mahkemenin kurulması talebinde bulunduk" dedi.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Halil Erdoğan

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU