İsrail ile ikili ilişkiler

İki konuda beklentileri yükseltmemeliyiz. Birincisi, Suudi Arabistan-ABD anlaşmaları, zira çok çeşitliler ve her zamankinden daha iddialılar. İkincisi doğası gereği karmaşık İsrail ile ilişkiler

ABD Başkanı Biden'la görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada Netanyahu, "Suudi Arabistan'la tarihi bir barışın eşiğindeyiz" demişti / Fotoğraf: Reuters

Merhum Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat, Camp David görüşmelerinde İsrail ile yaşanan çatışmayı ele alma konseptini değiştirdi.

Sedat'ın barışı, barış karşılığında ulusal çıkarlar etrafında dönüyordu. Sedat bunu inkar etmedi ve özellikle Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) statükoyu İngiltere'den devralan Mısır ve Ürdün'ün pahasına kurulması nedeniyle, Mısır'ın artık Filistin halkı adına bir çözümü empoze edemeyeceğini açıkça belirtti.

Tarihsel olarak Gazze Şeridi Mısır yönetimine, Batı Şeria ise Ürdün yönetimine tabiyken, FKÖ'nün tek meşru temsilci olarak tanınmasının ardından, bu bağ kesildi ve karar Filistinlilerin oldu.

Ayrıca Mısır'ı ve daha sonra geri kalan Arap ülkelerini müzakerelerde tek taraflı kararlar almaya iten, daha önce kendisine direniş ve mücadele adını veren İsrail ile normalleşme karşıtı cephenin başarısızlığıydı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu cephe 40 yıl boyunca Filistin halkına verdiği hiçbir sözü yerine getirmeyi başaramadı.

İşgal altındaki toprakların bir karışını bile geri alamadı, içeride ve dışarıda milyonlarca mültecinin arasından tek bir Filistinlinin bile geri dönmesini sağlayamadı.

Filistin davasını Saddam Irakı ve Veliyy-i Fakih İranı gibi bölgesel güçlerin politikalarına hizmet etmek için kullandı.

Nitekim Ebu Nidal, örgütü Devrim Konseyi aracılığıyla dönüşümlü olarak Esad ve Saddam'ın politikalarına hizmet etti.

Ardından bugün İran'a hizmet eden Hamas, Hizbullah ve İslami Cihat kuruldu. Arap Birliği çatısı altındaki aciz kolektif Arap politikası ise farkında olmadan, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak bir barış konusunda hiçbir zaman hevesli olmayan İsrail'in amaçlarına hizmet etti.

Arapların İsrail ile yaptığı kolektif müzakere girişimlerinin aksine, ikili barış projelerinin çoğunun etkili olduğu ve sürekli olabileceği kanıtlandı.

Kısa süreli kargaşa ve Muhammed Mursi liderliğindeki Müslüman Kardeşler iktidarı sırasında bile Mısır, anlaşmaya saygı duyduğunu teyit etti.

Dahası Mursi, iki taraf arasında çatışma çıkınca Hamas ile İsrail arasında arabuluculuk yapma yoluna gitti.

Önümüzdeki aylarda ve belki daha da ileride, müzakerelerin sınırlarını test etmeye başlayan sessiz Suudi Arabistan çabası kapsamında Filistin meselesine çözüm sunma olasılığı netleşecek.

Burada pek çok olasılık var; Oslo Anlaşmaları aşamalarında durdurulan önceki çözümleri yeniden aktifleştirmek veya Filistin yönetimini yeniden tanımlayan yeni bir proje üzerinde çalışmak gibi.

Buna ek olarak insanların yaşadığı hayati sorunlar var ve bunlar, havayolu ile seyahatin kolaylaştırılmasını, küçük düşürücü ve yorucu kara yolculuğu ve nakliyatı krizinin sona erdirilmesini gerektiriyor.

Suudi Arabistan tarafı, Türkiye ile İsrail arasındaki karşılıklı ticaret ve uçuşlar, BAE ile İsrail arasındaki teknoloji iş birliği gibi başarılı faaliyetleri inceleyebilir.

Bunun yanı sıra piyasaları ona açarak Filistin özel ticari sektörünü güçlendirmenin yollarını da arayabilir.

Zira Batı Şeria sakinlerini yoran uzun vadeli siyasi durgunluk ve ekonomik zorluklar, Hamas'ın Filistin Otoritesi pahasına burada popülerlik kazanmasının ve siyasi aşırıcılığın arkasında yatan nedenler.

En azından Batı Şeria ve Gazze'deki insani durumu kurtarmak mümkün.

Birkaç yıldır Suudi Arabistan ile ilişkiler kurmaya hevesli Netanyahu hükümetinin, yerleşim yerleri inşasını ve İsrailli aşırılıkçıların kutsal İslami mekanlara tecavüzünü durdurarak güven inşa edecek adımlar atması bekleniyor.

Tek bir proje aracılığıyla çatışmaya kapsamlı bir çözüm aramak, mevcut bölgesel koşullar altında imkansız olmasa da zor bir iştir.

Suudi Arabistan tarafı gelecekle meşgul ve ona hazırlanmak istiyor. Amerikan tarafıyla yaptığı görüşmeleri, Filistin çözümüne destek de dahil olmak üzere bölgesel meselelere odaklamak istiyor.
 


Suudi Arabistan, İsrail ile ilişkiler kursun ya da kurmasın, Filistin müzakereleri olsun ya da olmasın, ABD ile görüşmelerinde güvenliği için hayati önem taşıyan askeri anlaşmaların güvence altına alınması gibi yüksek çıkarlarını tartışıyor.

Hindistan ve Çin ile ekonomisi için önemli olan kıtalararası projelere imza atıyor. İran gibi ülkelerle anlaşarak gerilimi azaltan bölgesel bir iklim yaratmaya çalışıyor.

Suudi Arabistan diplomasisinin Çin, ABD, Hindistan, İran ve İsrail gibi birbiriyle çelişen taraflarla anlaşmaya varması kolay olmayacak.

İki konuda beklentileri yükseltmemeliyiz. Birincisi, Suudi Arabistan-ABD anlaşmaları, zira çok çeşitliler ve her zamankinden daha iddialılar.

İkincisi doğası gereği karmaşık İsrail ile ilişkiler. Buradaki temel ortak Başkan Joe Biden'ın sözlerini yerine getirmek için bir yılı var.

Amerikan tarafının girişimleri başarısızlıkla sonuçlanırsa İsrail ile ilişki kurma çabalarının da başarısızlıkla sonuçlanması pek uzak bir olasılık değil.

Bu da Başkan Biden'ın Kongre'de oylanmasını sağlamak için ABD'nin Suudi Arabistan'a verdiği vaatler paketini Suudi Arabistan’ın İsrail'e verdiği vaatlerle ilişkilendirmesi olasılığını artırıyor.

Peki bu olası değişikliklerin ortasında İran ne olacak?

Patlama noktasına mı yoksa daha fazla dengeye mi doğru ilerliyoruz?

Devam edeceğiz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU