"Zamanımızın faciası..."

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

William Faulkner

Başkan Kennedy kendisini Beyaz Saray’a davet ettiğinde "Gidecek misiniz?" sorusuna "Buradan Washington'a 160 milden fazla bir mesafedir. Öğle yemeği için gitmeye değmez" diye yanıt veren Nobel ödüllü yazar William Faulkner'in bu cevabı yaratıcı insan-devlet yönetimi çizgisini net biçimde ifade etmesi bakımından çok değerlidir.

Çünkü yaratıcı insan o çizgiyi aşmaya niyetlendiğinde devletin imkanlarını kendi çıkarları için kullanmak isterken devlet yönetimi o çizgiye doğru yürüyüp yaratıcı insana yaklaşmayı kafaya koyduğunda özgürlüklerin alanını daraltma planı devreye giriyor.

İlkelerin insanı olup prensiplerinden hiçbir zaman taviz vermemiş Faulkner'in Ikinci Dünya Savaşı'nın sürdüğü sıralarda memleketi Missisipi'nin tek komünisti olan Norveçli işçiye 200 dolar vermesi de sıradan bir işçinin kendi ilkelerine gösterdiği sadakati desteğinin ifadesiydi.

Nobel ödülü konuşmasında insanın yenilmezliği felsefesine vurgu yapması Faulkner'in özellikle ülkesinin güney bölgesinin özgürlükleriyle ilgili verdiği mücadeleyi taçlandırıyor.

Independent Türkçe'de zaman zaman edebiyat alanında Nobel kürsüsü konuşmalarına yer vereceğiz.
 

 

William Faulkner'ın Nobel ödülü konuşması

Stockholm,10 Aralık 1950  

Bu ödülün katiyen bana değil emeğime-asla şöhret ve çıkar için değil-yüzünde ter ve kalbinde ıstırapla, insan ruhuna yaslanarak şimdiye kadar yaratılmamış eserler kaleme almamdan dolayı verildiğini anlıyorum. İşte ondan dolayı ben bu ödülü vekil olarak kabul ediyorum.

Ödülün tüm tarihine ve onurlu amacına uygun şekilde onun para kısmını sarfetmek için yer bulmam zor değil. Ancak bana gösterilmiş bu ilgiyi de layıklı şekilde kullanarak kendisini azaplı ve meşakkatli yazarlık işine adamış genç kızlara ve erkeklere bu kürsüden çağrıda bulunmak istiyorum. Bir vakit benim yerimde duracak olanların da beni işiteceğine inanıyorum.

Zamanımızın faciası bizim uzun süreden bu yana içinde yaşadığımız ve hatta onunla etle tırnak gibi olduğumuz hayvani bir korku duygusudur. İnsan maneviyatını ilgilendiren tüm meselelerden tek biri kalmıştır: Bizi ne zaman imha edecekler?

Bundan dolayı çağdaş genç yazarlar insan kalbinin kendi kendisiyle mücadelesi meselesini unutmuştur. Ancak gerçek edebiyatı işte bu mücadeleler yaratıyor, sadece onu yazmak, sadece ona emek sarfetmeye değiyor.

Yazarın onları hatırlaması önemlidir. Yazar, korkunun bir aşağılık duygusu olduğunu anlamalı, anladıktan sonra korkuyu ebediyen unutmalı, insan kalbinin gerçeklikleri dışındaki her şeyi kendi atölyesinden süpürüp atmalı, eski ve ebedi gerçekler olan: Sevgi, şeref, merhamet, gurur, acıma, kendini kurban etme gibi kavramların olmadığı bir yerde kaleme alınanların yüzeysel ve unutulmaya mahkum olduğunu idrak etmelidir.

Bunu idrak etmediği sürece yazarın emeğinin üzerinden lanet asılacaktır. O, sevgiyi değil de şehveti, kayıpsız yenilgileri, ümitsiz zaferleri, en dehşetlisi ise tüm bunları ağrı-acısız ve merhametsiz şekilde kaleme alacak.

Onun kederinde herkesin anladığı kederden eser olmayacak, o yazılar yara izi bırakmayacak. İnsan maneviyatını yazmak yerine adele hareketleriyle ilgili sözleri bir araya getirecek.

Bunu anlamadığı sürece dışardan bir gözlemci olarak insanın ölümünü yazacak. Ben insanın ölümüne ilişkin düşünceyi reddediyorum. 'İnsan her şeye tahammül ettiği için ölümsüzdür' demek kolaydır. Hatta karanlığın sonundaki kırmızı şafakta asılı kalmış kayadan kaderin son zili susup söndüğünde, hatta o zaman bile bir ses kalacak: İnsanın zayıf fakat yok edilemeyecek sesi.

Ben insanın yok olacağına inanmıyorum. Ben insanın değil ayakta kalacağına hatta onun zafer kazanacağına inanıyorum. İnsan sadece sesinin kaybolamayacağından dolayı ölümsüz olmayıp kendi karakterinden, ruhundan, azaplarından, eğilmezliğinden dolayı ölümsüzdür.

Yazarın borcu bunları yazmaktır, insanların kalbini güçlendirerek onlara yardım etmektir, evrenin ebedi değerleri olan adamlığı, vicdanı, ümidi, gururu, merhameti, kendini feda etmeyi onlara hatırlatmaktır. Şairin sesi sade bir yansımadan ibaret olmamalı, bu ses ayakta kalması, zafer kazanması için insana destek ve temel oluşturmalıdır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU