Dağlık Karabağ'da neler oluyor?

Mayis Alizade Independent Türkçe için anlatıyor

Fotoğraf: AP

Dağlık Karabağ sorunu nedir, Ermeni otonomisi ne zaman kuruldu? 

Dağlık Karabağ'da Ermeni otonomisi 7 Temmuz 1923’te kuruldu. Orada referandum yapıldı ve aslında referandum SSCB tarafından iki bölgede öngörülüyordu. Bir tanesi Türklerin Ermenistan sınırları içerisinde ağırlıkta yaşadığı Zengezur bölgesinde, ikincisi ise bir kısım Ermeni'nin yaşadığı bölge Dağlık Karabağ'da.

Fakat her ne hikmetse Zengezur bölgesinde o zaman referandum yapılmadı. Dağlık Karabağ'da referandum yapılarak oradaki Ermenilere Azerbaycan'ın sınırları içerisinde özerklik verildi. Bu özerklik daha sonra Sovyetler tarafından çeşitli amaçlarla kullanıldı. 
 


Sovyetler Birliği zamanında Azerbaycan’ın içinde olan Dağlık Karabağ Ermenilerinin hakları tamamen temin edilmiş miydi?

Dünyanın hiçbir otonomisinde Ermeniler kadar hiçbir milletin böyle bir hakları yoktu dünyanın. Oradaki Ermeniler kendi kendilerini yönetiyorlardı. 

Bir seçici ve parlamentosunda temsil edilen milletvekili, mareşal bayramı vardı; askerler, savcılar, hakimler, Sovyetler döneminde milletvekili olabiliyordu. 

Azerbaycan Komünist Partisi Polit Bürosu'nda kendi temsilcileri, kendi televizyonları, radyoları, gazeteleri, okulları vardı. Yüksek okullar da dahil okulların eğitim dili Ermeniceydi. Sadece Azerbaycan dilinde bir bölüm vardı. 

Örneğin şarap üretiyorlardı ve üzerine Ermenice yazabiliyorlardı. Dolayısıyla dünyada hiçbir otonomiye verilmeyen yetkiler ve haklar onlara tanınmıştı.


Dağlık Karabağ Ermenileri ne zaman Azerbaycan'dan ayrılma girişiminde bulundu?

Aslında uzun süre onlar bu hazırlığı yaptılar. Bu hazırlığın temeli 1940’ların sonlarında başladı. 

1965’te Sovyetler Birliği Türkiye'ye karşı ilk kez "soykırım" iftirasını kabul eden karar alıp, bunu teşvik etmeye başlayınca -Türkiye aleyhinde çalışmalar yapılsın amacıyla- ertesi sene çok ilginç bir şey yaşandı.

Menderes hükümetine 10 sene bakanlık yapmış, Türkiye'nin en önemli yazarlarından biri Samet Ağaoğlu, Kayseri Hapishanesi Cezaevi'nden çıktıktan sonra iki ay süre boyunca Sovyetler Birliği gezisine çıkıyor.

Samet Ağaoğlu’nun babası Ahmet Ağaoğlu, Karabağ doğumlu, ablası Türkiye'nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu Karabağ doğumludur.

Ve Samet Ağaoğlu Karabağ'a gidiyor, döndükten sonra 1967’de yazdığı "Sovyet Rusya İmparatorluğu" kitabının 31. sayfasında şöyle tespite yer veriyor:

Karabağ'da şunu öğrendim: Belirli bir süre sonra Türkleri buradan sürecekler. Burası tamamen Ermenilere kalacaktır. 

Samet Ağaoğlu, aldığı duyumları kitabında aktarmış ve "bunun sebebini bir komünist parti biliyor, bir de Sovyet İstihbaratı biliyor" diye eklemişti.

O uzun bir süreçti ve 19 Şubat 1998’de Dağlık Karabağ'ın parlamentosu ile Halk Konseyi, Ermenistan'a birleşme kararı aldı.

Tabii ki Azerbaycan buna karşı çıktı, kabul etmedi. Fakat Sovyetler Birliği, -Kremlin'den yönetildiği için her şey- birkaç ay sonra orayı kendi valisini atadı. Ve o vali Karabağ'ı tamamen Azerbaycan'dan koparma sürecinin içerisine soktu. 

1991 yılında ise bağımsızlık ilan etme girişiminde bulununca, Azerbaycan kendi topraklarını kurtarmak için savaş başlattı. 

Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ dışında kalan bölgeleri ne zaman Ermeni işgali altına düştü ve işgal ne kadar sürdü?

Öncelikle Dağlık Karabağ içinde 2 Mayıs 1990’da Ermenistan Şuşa’yı işgal etti. 

18 Mayıs 1992’de ise, Ermenistan'a doğrudan koridor açmak ve o koridoru kendi kontrolünde tutmak için Laçın bölgesini işgal etti.

Ardından 2 Nisan 1993’te Kelbecer kentini işgal etti. 

Türkiye artık burada kendi tepkisini koydu. Rahmetli Turgut Özal, "Biz sınırda tatbikat yapacağız. Bir iki mermi de o tarafa düşsün. Bu açıkça işgal politikasıdır" dedi. 

Ve 8 Nisan'da Demirel hükümeti, Türkiye-Ermenistan sınırının kapatılmasına ilişkin karar aldı. Dönemin Hükümet Sözcüsü Akın Gönen o kararı tebrik etti. 

Ve Türkiye, işgalci siyasete karşı bu kararı alırken 1993 Haziran ayında Azerbaycan'daki iktidar değişti ve bu kaosu da beraberinde getirdi.

Böylece, 1993 yılında 23 Temmuz'dan 31 Ekim tarihine kadar Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ dışında kalan 5 vilayeti Ermeni işgali altına üştü.

Çatışan taraflar aracıları aracılar vasıtasıyla 12 Mayıs 1994’te Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te 20 günlük bir ateşkes anlaşması imzaladılar. 

O anlaşma ateşkes anlaşması olarak kabul edildi ve AGİT Minsk Grubu, ilerleyen dönemde bu işi barış yoluyla çözmek amacıyla 27 Eylül 2020'e kadar görev üstlendi.

Fakat Minsk Grubu barış yoluyla çözülmeyince Azerbaycan, Türkiye'nin de desteğiyle operasyon yapmak zorunda kaldı.


44 günlük savaş Azerbaycan'ın zaferiyle bitmesine rağmen, bölgede hala sıkıntıların sürdüğünü görüyoruz. Sıkıntıların kaynağı nedir?

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2008 yılında Azerbaycan Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, "Karabağ'a hakim olmak ilerleyen döneminde İran'ın buradan desteği vardır. İran, Azerbaycan topraklarında işgalcilere, bölücülere destek veriyor. Öncelikle İran'ın buradaki etkisinin kırılması gerekir" demişti.

27 Eylül 2021’de başlayan operasyonda Türk Genelkurmayı’nın kurmay aklı olarak operasyon İran sınırından başlatıldı. 

Operasyonun bu bölgeden başlamasını öneren güçler de vardı, fakat bu şekilde Azerbaycan’ın çok büyük zayiat vereceği ortadaydı. 

Onun için buradan başlayınca temizlendi bu bölgeler. Ve 44 günlük savaşın sonunda Azerbaycan ordusu, Dağlık Karabağ'ın -yani o bölgenin otonom şeyi kalıyordu o zamana kadar- taburlar ta başkent Hankenti’nin içerisine kadar geldi ve Türk özel timleri ile eğittikleri Azerbaycan askerlerinin süngüyle, ellerinde hiçbir silah olmadan Şuşa kurtarıldı. 

Fakat 9 Mayıs'ı 10 Mayıs'a bağlayan gece Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya liderleri, Rusya lideri Putin’in girişimiyle bir şey. Bir ateşkes anlaşması imzaladılar. 

Bu anlaşma sonrasında, "Barış Gücü" adı altında 1960 Rus askeri sınırları içerisine girerek buradan Hankenti’ye kadar geldi. Ve buraların tamamını kendi kontrolü altına aldı. 

Maalesef burada Ermenilerin 26 Şubat 1992'de soykırım yaptığı Hocalı kasabası da var.

Şu anda bu 5 kilometre eninde 70 kilometre derinliğindeki alan Rus işgali altına geçti ve Rus "Barış Gücü" askerlerinin kontrolünde. 

Türkiye de bu bölgede Türk askerinin bulunması için bulundu. 16 Kasım 2020’de Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2 bin Türk askerinin yurt dışına gönderilmesiyle ilgili tezkere gönderdi ve TBMM 17 Kasım'da meclis karar aldı. 

Fakat bir türlü Türk asker gidip buraya yerleşemedi. Sadece Rus-Türk ortak 60 kişilik askeri birliğinde Türkiye'nin 34 asker bulunuyor. 

Şu an için yaşanan sıkıntı, Rus ordusunun askeri birliklerinin -başlangıçta sözüm 1960 asker olacaktı fakat sayısının en az 5 bin olduğu belirtiliyor- buraya yerleşerek Azerbaycan sınırları içerisinde- buralar tamamen işgalden kurtarılmış bölgedir- bir hakimiyet kurmasıdır.

Ve Rusya’nın 200 küsur seneden beri Kafkasya'da izlediği politika, bölgedeki küçük milletleri birbiriyle çatıştırıp, vuruşturup, bundan menfaat sağlama, daha güçlü olmak, daha oradaki kontrolü hakimiyetini pekiştirmektir.

Şu an için sıkıntının tamamı bundan kaynaklanıyor. 

"Tavşan kaç, tazı tut" politikası güden Rusya, şu anda nihai barışın sağlanmasına da karşı. 

Şu anki sıkıntı Azerbaycan toprakları içerisinde yabancı ülke askerlerin bulunmasıdır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU