Sudanlı savaş aydınları

Bu seçkinlerin savaş alanındaki duruşunun bir sonucu olarak ortaya çıkan bu işlevsiz durum, kutuplaşmayı daha da güçlendirdi

Sudanlı mülteciler Trablus'taki Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin ofisinin önünde otururken / Fotoğraf: AFP

Sudan'daki son savaş, 15 Nisan 2023'te ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında bir çatışma olarak başladı. Savaş hala devam ediyor ve henüz sona ermedi.

Ancak, 19 Aralık 2018 Devrimi'nin 11 Nisan 2019'da Sudan'ın eski lideri General Ömer el-Beşir'i deviren başarılı olmasından bu yana Sudan'da son dört yılda güvenlik olaylarının nasıl üretildiğine dair genel siyasi bağlamı derinlemesine düşünürsek,1989'da demokratik bir hükümete darbe düzenleyen ve iktidarı elinde tutan bir ideolojik sistem olan Beşir rejiminin, son dört yılda devlet kurumlarının içinden güvenlik olaylarını üretmekten uzak olduğunu düşünmenin saflık olduğunu göreceğiz. 

Güçlü bir halk devrimi karşısında, 30 yıl boyunca biriktirdiği devasa kazanımlardan vazgeçmek zorunda kaldıktan sonra nasıl bu kadar uzakta olabilir ki?

Bu süreçte, Sudan'ın genel devlet kurumlarında köklü ve büyük çaplı değişiklikler yaptı. Merkezdeki kilit pozisyonlara kendi destekçilerini ve yakınlarını yerleştirdi.

Bu kurumlardaki çeşitli Sudanlı yeteneklerin çoğunu işten çıkardı. Bu, üç on yıl boyunca devam eden 'teşvik' süreci olarak bilinir.

Bu nedenle, Sudan Devrimi'nin hedeflerini engellemeye çalışan karşı devrimin araçsal akılının, 30 yıllık devlet yönetimi deneyiminden yararlanarak iktidara geri dönme planlarını sürekli olarak keskinleştirdiğini göreceğiz.

Örneğin, İslamcı rejim, çarpık İslam yorumunu, İslam'ın kendisiymiş gibi doğru ve değişmez bir teori haline getiriyor.

Bu nedenle, bu rejim için iktidara geri dönmek, sadece bu teorinin uygulanmasındaki hataları düzeltmek meselesidir. (Hatta bu hatalar 30 yıl sürse bile.)

Çünkü bu rejim, İslam kavramlarını çarpıtıcı yorumu sayesinde, iktidara geri dönmenin meşruiyetini haklı çıkarıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İyiyle kötünün karşılaşması

Burada sunduğumuz bu girişin amacı, doğrudan savaş hakkında konuşmak değil, daha ziyade amaç, savaşın bu anlamsız devamını desteklemeyi tercih eden ve bazıları doktora sahibi olan Sudanlı bir elit kesimin tutumunu okumaktır.

Bu tutumda, iyi ile kötü arasındaki karşıtlığı, savaşa dair mutlak bir yargı olarak alıyorlar.

Ancak, bu tutumun içeriğini analiz ettiğimizde, bunun ahlaki bir değer içermediğini ve bilgiyle tutarlı olmadığını göreceğiz.

Örneğin, bu tür bir elit kesimin, 30 yıldır devlet kurumlarını bozan İhvan rejiminin kimliğini ve siyasi yıkımının sonuçlarını anlamalarına engel olabilecek bilgi ve analiz araçlarına sahip olduğunu biliyoruz.

Eğer bu doğruysa ve ayrıca HDK'nın, Beşir rejimi tarafından kurulduğu ve 2003 yılında Darfur'daki iç savaş sırasında orduya destek veren birlikler arasında yer aldığı da doğruysa, o halde bu şekilde, sadece iyi ile kötü arasındaki mutlak bir karşılaştırmaya dayalı olarak savaşı destekleyen o Sudanlı entelektüel seçkinlerin tutumunu nasıl anlayabiliriz?

İslamcı elitlerin savaşta yer alma tutumunu anlayabiliriz. Birçokları daha önce reform ve düzeltme sloganları atıyordu, ancak bugün savaşta yer alarak bu sloganların sahte olduğunu kanıtladılar.

Ancak, Sudanlı entelektüel elitlerin arasında yer almayan ve hiçbir zaman İslamcıların saflarında bulunmayan bazı tanınmış simaların, bugün savaşın devamı için İslamcı elitlerle aynı safta durmalarını nasıl anlayabiliriz?

Sudanlı entelektüellerin, bilgi ve araştırmaya ömürlerini adamış insanların, bu savaşa açıkça destek verdiklerini görmek gerçekten üzücü.

Daha önce bahsettiğimiz o görüşme dışında, bu desteğini desteklemek için ikna edici bir kanıt sunmuyorlar.

Günümüzde, Sudanlı bir entelektüelin, ordu ve "Hızlı Destek Güçleri" arasındaki çatışmayı iyi ile kötü arasındaki bir mutlak karşıtlık olarak ele almasını ve ardından kendini ahlaki bir tutuma sahip bir entelektüel olarak sunmasını ikna edici bulmak mümkün değil.

Sudan'daki siyasi ve toplumsal gerçekleri anlamaktan sorumlu olan Sudanlı entelektüellerin, bu savaşa karşı tutumlarını, bilginin gerçekleri ışığında açıklamaları gerekmektedir.

Bu, bugün birçok Sudanlı entelektüelin, bu savaşa hiçbir bilgisel veya ahlaki gerekçe olmadan destek verdiklerini ortaya çıkarmaktadır.

Bugün savaştan yana olan Sudanlı aydınların da dahil olduğu bu pozisyon HDK'dan yana olanlar için de geçerli. Bu durumda iki pozisyonda oran ve orantı derecesi değişse de aynı yüzü bulacağız. 

Savaşa destek veren elit kesimlerin yanı sıra, bazı Sudanlı entelektüeller de savaşın başlangıcıyla ilgili net bir açıklama yapmaktan kaçınıyorlar.

Oysa her entelektüel, analiz araçlarını kullanarak savaşın sorumlusunu doğru bir şekilde ortaya çıkarmalıdır.

Entelektüelin savaşa kimin sebep olduğunu fark etme konusundaki bilişsel yeteneği önemlidir çünkü bu entelektüele, bırakın siyasi otoriteyi, savaşa ahlaki otoriteyi asla verecek konumda olamayacağı bir ulusal vicdan verir.

Sudanlı eğitimli 'elitlerin' savaş konusundaki konumunun tehlikesi ve hassasiyeti burada yatıyor.

Sudan'daki elit kesimlerin, savaşa destek vermeleri, onların bilgisel ve ahlaki konumlarını riske atmaktadır.

Bu kesimlerin, savaşa karşı tutumlarını değiştirmeleri ve savaşın ahlaki ve ulusal bir sorun olduğunu açıkça ifade etmeleri önemlidir.

Savaşa destek vermeye devam etmeleri, savaşın devamına katkıda bulunacak ve Sudan toplumunda kutuplaşmayı artıracaktır.

Bu durum, Sudan'daki siyasi ve toplumsal sorunların çözümünü daha da zorlaştıracaktır. Gerçek bir entelektüelin rolü, vatandaşların bilinç, bilgi ve haklar konusunda farkındalıklarını artırmaktır.

Bu nedenle, Sudan'daki elit kesimlerin, savaşa karşı tutumlarını değiştirmeleri ve Sudan toplumuna gerçekçi bir bakış açısı sunmaları gerekir.
 


Dengesiz durum

Kafamızı karıştıran şey, bazı önde gelen Sudanlı aydınların savaşla ilgili bu tür pozisyonları nasıl yorumladıklarıdır.

Belki de bu, bazılarının her önde gelen entelektüele zorunlu olarak duyduğu mutlak güvenin kesinliğini kendiliğinden terk etmesine neden olabilir.

Çünkü bu, bu savaştaki kendiliğinden güvene dayalı konum hakkında yanlış bir farkındalığı benimseme tuzağına düşmekten kurtulamayabilir.

Belki de bazı aydınların savaştan yana konuşmaları sonucu ortaya çıkan bu işlevsiz durum, üçüncüsü olmayan iki karşıt kampın savaş konusundaki tutumundan kaynaklanan keskin kutuplaşmayı pekiştirdi. 

Her biri şu sözleri tekrarlıyor:

Bizimle olmayan, bize karşıdır!


Savaşa destek veren aydınların karşılaştığı en belirgin soru şu:

Savaşı destekleyen halk arasında savaşa karşı durma yönünde bir değişim olsaydı, bu konum için bilişsel ve ahlaki gerekçeler ne olurdu?

Bu aynı zamanda son zamanlarda, bugün onu reddetme eğiliminde olan ve "Savaşa Hayır" kampına yönelen birçok savaş destekçisinin pozisyonunda da ortaya çıktı!

Böyle bir durum karşısında savaşın yanında yer alan entelektüel elitin konumu, o iyi kötü karşıtlığı üzerinden teorik olarak nasıl açıklanabilir?

Bugün bazı Sudanlı aydınların savaşla ilgili tutumu (savaş destekçilerinin çoğunluğunun Savaşa hayır kampına yönelmesinin ardından) ordunun konumuna ve kamuoyunu yönlendirmedeki etkisine göre yorumlanabilir.

Bu aydınlar arasında bir savaşa saf tutarken aydın olarak itibarlarını riske atanların olması gerçeğinden hareketle, tüm göstergeler onlara karşı çıkmanın gerekli olduğunu gösteriyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Büşra Kavaklıoğlu

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU