Sudan savaşına içerden bir bakış

"İhvan rejiminin son 30 yılda tasarladığı yıkım yapısının herhangi bir çözümle özdeşleştirilebileceğini tasavvur edemiyoruz"

Kuzey Omdurman'da Sudanlı bir adam paramparça olmuş mobilyalarının önünde duruyor / Fotoğraf: AFP

Sudan'daki savaşın sona ermesi olası ihtimaller arasında olsa da Sudan'a komşu ülkelerden diplomatların bazı açıklamaları gözlemciler tarafından izlenen işaretleri yansıtmıyor.

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri'nin iki gün önce Çad'ın başkenti Encemine'de Sudan'a komşu ülkelerin dışişleri bakanları düzeyinde düzenlenen konferansta Sudan krizine çözüm getirilmesinin çıkmazda olduğunu dile getiren karamsar açıklamaları bu durumun bir örneği.

Ancak başka bir olasılık daha var. Zira Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Malik Agar tarafından krizin sona erdirilmesi konusunda Sudan hükümetine bir çözüm önerildi.

Cidde platformundan Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi'ne (IGAD) ve Afrika Birliği'ne (AfB) kadar çeşitli platformlar Sudan krizini çözmek için çeşitli girişimler sunmaya devam ediyor.

Biz Sudan sorununun, ülkedeki güç ve zenginliği yönetme rekabetinin uzun tarihiyle ilgili doğasına ilişkin karmaşık iç sorunlarda yattığını hayal ediyoruz.

Buna 1955'ten bu yana iç savaşlar eşlik etti. Sudan bileşenlerinin adli makamlarındaki bozulma ile hükümetin ve devrimin sözde haklarındaki dengesizlik de buna dahil.

Yıllar geçtikçe, hükümet sistemindeki bir dengesizlik (bu tehlikeye, Sudanlı düşünürler özellikle de geç dönem liberal düşünür Mansur Halid tarafından dikkat çekilmişti) sanki normal bir mesele haline geldi.

O sırada bu tehlike, gelecekteki bir çıkmaza dönüştü. Sudan'ın geri kalan bileşenlerinde yer alan marjinalleşme ışığında, ülkenin dört bir tarafında yer alan güç ve karar alma merkezlerinin ne halde olduğunu söyleyebiliriz.

Güneyde 1955'ten beri peş peşe çıkan iç savaşlara, 2003'te Darfur'da, Mavi Nil'de, doğu Sudan'da ve Nuba Dağları'nda çıkan iç savaşa ve ardından güneyin ayrılmasına rağmen, tüm bu tehlike çanları savaşın kriz yönetiminden sorumlu merkez tarafından duyulmadı.

Özellikle 1989'da İhvan'ı iktidara getiren kurtarma darbesiyle, meşru otoriteye karşı 30 yıl süren darbe rejiminin hüküm sürmesi, Sudan'ı kendi kendini yok etme yoluna sokmanın gerçek bir portresini sundu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bununla birlikte, kamu devlet aygıtının kanserli sabotajının İhvan'ın darbe rejiminin elinde olduğu söylenebilir. Tüm bu olaylar, Sudan'ın bugün yaşadıkları üzerinden görülebilir.

Bu yorum, bizi yaklaşık dört aydır devam eden bu savaş sırasında ortaya çıkan Sudan krizinin potansiyel ve devam eden komplikasyonlarıyla karşı karşıya getiriyor.

Durum şu ki, bugün Sudan savaşının bölgesel ve uluslararası çevrelerdeki açmazına çözümler aranıyor.

Ancak bize göre savaşı bitirmek için yalnızca zayıf bir ihtimal bulunuyor.

Çünkü iç savaşa doğru sürüklenme hızının aradığı ivme, Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan'ın gençlere silaha sarılma ve meşru müdafaa talebini açıklamasından bu yana savaş yanlılarının stratejik planlamasıyla veriliyor.

Diğer taraftan Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) ordu için tehlikeli, büyük stratejik kampları ve karargahları işgal etmeyi başardı.


Yıkım yapısı

30 yılı aşkın süredir zorla ülkeyi yöneten İhvan rejiminin devletin kamu aygıtı için tasarladığı yıkım yapısının, çözüme elverişli veya bölgesel ve uluslararası taraflarca önerilen çözümlerle özdeşleşebilen bir yapı olduğunu düşünmüyoruz. 

Ordu sistemi dışında askeri güçler olarak HDK olgusunun varlığı bile bir İhvan endüstrisi.

HDK, Sudan'ı tehlikelere maruz bırakacak karanlık bir geleceğe aldırış etmeden, ordudan korktuğu için eski devrik cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir tarafından özel olarak kuruldu.

Pek çok kişinin anlamadığı şey, Sudan'ın doğusunda, kuzeyinde ve merkezinde devletin himayesi altındaki aşiretlerin ordunun yanında yer alması için bugün devam eden seferberlik, içinde tehlikeli tohumlar taşımaktadır. Bunlar gelecekte HDK'dan daha tehlikeli olacaktır.

Eski rejimin üst düzey liderlerinden kaçan mahkumların varlığına ve onların Doğu Sudan'daki hareketlerine dair sık sık çıkan haberlerin ışığında (Örneğin Ahmed Harun, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından Darfur'da katliam yapmaktan aranıyor) seferberlik çabalarına girdikleri görülse de uluslararası ve bölgesel toplulukların sunduğu çözümlere engel olan başka birileri var gibi görünüyor.

Tüm bunlar yani genel devlet aygıtının yapısal olarak çökertilmesi için tasarlanan iç sorunlar, savaşın bitmesini imkânsız kılıyor. Kanaatimizce çok karmaşık bir iç sorunu temsil eden sorunun özü de budur. 

Bu nedenle savaşın bugün yol açtığı kriz, Sudan siyasi meclisinin ister askeri ister siyasi açıdan acizliğinin en büyük sınavı gibi görünen bir açmazı yansıtıyor.

En tehlikeli şey ise, siyasi ve sivil güçlerin bugün Sudan'ın kaderi için felaket olasılıkları karşısında sorunları düzeltme konusundaki acizliğidir.

Sudan'ın siyasi ve medeni organları bundan kurtulma iradesi ve gücü olmayan bir sakatlık halindedir.

Nitekim, savaştan önce bile siyasi partilerin, devrim güçlerinin bölünmesini engelleyerek savaştan kaçınmak için en ufak bir siyasi vizyonları dahi yoktu. 

Doğu Sudan'daki bazı aşiretler, diğer aşiretlerin kamplarından uzakta askere alınmalarını talep ederek iç savaşı Sudan'ın her yerine ulaşmasını sağlayacak tehlikeli bir hale getiriyorlar.

Özellikle Doğu Sudan, son dört yıldır askeri unsurun tasfiye ettiği bölgedeki operasyonlara sahne olduğu için bu bölge daha büyük bir önem arz ediyor.


Ulusal bilincin kaybolması

Bölgesel ve uluslararası topluluklar Sudan'daki savaşı ne kadar kontrol altına almaya çalışırsa çalışsın, iç nedenler ve mekanizmalar çok karmaşık duruyor.

Hele de herhangi bir siyasi çözümün sonucunda bu savaşa neden olanların hapis cezasına çarptırılacağını ya da iktidar oyunundan dışlanacağını biliyorsak durum daha da çekilmez bir hal almaktadır.

Bugün görünen o ki, bu savaşın içinde yer alan tarafların, siyasi kökleri olan ulusal bir iç savaş anlayışları dahi yok.

Savaşanların bilincinde savaşın bedeli vatanı parçalamak olsa bile siyaset, savaşa rağmen vatandan evla görülüyor.

Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Malik Agar'ın krize çözüm olarak sunduğu öneriye dönersek, bu önerinin bazı noktaları tartışmalı görünüyor.

Ancak buradaki paradoks şu ki, bazı maddelerinde devleti yeniden kurma fikrinin yenilenmesi fikri bulunuyor.
 


Bugün Sudan, krizlerini çözmeye yardım etmeyen uluslararası toplumların yanı sıra küresel ve bölgesel koşullar ışığında varlığını tehdit eden son savaşın kaosunda sert seçimler yaşıyor.

ABD, ister Rus-Ukrayna savaşının baskıları ışığında, ister Batı Afrika'daki durum altında, zamana karşı bir yarış anlamına gelecek şekilde Sudan'daki savaşı sona erdirmek için en büyük önceliğe sahip ülke konumunda.

Çünkü Sudan'daki çatışma topyekûn bir iç savaş noktasına vardığında, savaşı sona erdirmek için tüm diplomatik çabalar boşa gidecektir.

Bugün Sudan, Hartum'da cereyan eden bu savaşla, bağımsızlığını kazanmasından bu yana güç ve servet yönetimindeki dengesizliğin, ağır tarihsel bir bedeli olduğu açıkça görülen trajik alın yazısının çetin bir bölümüne giriyor.

Çünkü Hartum'a savaşın gelmesiyle, çözüm önerileri sunulsa da en azından büyük bir kargaşa meydana getirecektir.

Uluslararası toplum, Sudan'daki merkezi devletin çökmesini önlemek istemesine rağmen, devletin çöküşünün bu feci kaderi, Afrika'nın kalbindeki komşu ülkelerin kaderini de etkiliyor.

Uluslararası toplumu, savaşı durdurmak için yoğun çaba göstermeye motive eden tek umut da diğer Afrikalı ülkeleri bu sondan uzak tutmaktır.

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU