Brezilya’nın yeni Devlet Başkanı neden “Tropiklerin Trump’ı”?

Brezilya Devlet Başkanlığı görevine 1 Ocak’ta başlayan Jair Bolsonaro, ekonomik reform programından kadınlar hakkındaki cinsiyetçi açıklamalarına kadar birçok açıdan ABD Başkanı Donald Trump’a benzetiliyor

ABD Başkanı Donald Trump 1 Ocak 2017'de, Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro 1 Ocak 2019'da yemin ederek göreve geldi

2003’ten bu yana göreve gelen üç devlet başkanının üçünün de adının yolsuzluğa karışmasının ardından Brezilya halkı, ülkenin en temel iki problemi “suç ve yolsuzluğu bitireceğini” vadeden Jair Bolsonaro’yu 28 Ekim 2018’de devlet başkanlığı koltuğuna oturttu.

13 yıl İşçi Partisi, üç yıl da Brezilya Demokratik Hareketi’nin adaylarını lider olarak seçen Brezilya’nın son tercihi Bolsonaro ise aşırı sağcı Sosyal Liberal Parti'nin (PSL) Başkanı.

1 Ocak 2019’daki yemin töreninde ülkesini sosyalizmden kurtaracağını söyleyen Bolsonaro, popülist söylemleri, çevrecilerin ve kadınların tepkisini çeken konuşmaları, milliyetçi ekonomi politikaları nedeniyle Trump’a çok benzetiliyor.

Bolsanoro’nun kendisi de 4 Ocak’ta SBT Televizyonu’na verdiği röportajda Venezuela, Küba ve Nikaragua gibi sol hükümetlerin “otoriter rejimlerine karşı çıktığı için” Donald Trump’a hayran olduğunu söylemişti.

Uluslararası medyanın “Tropiklerin Trump’ı” lakabını taktığı Bolsonaro, ilk resmi gezilerini “aynı dünya görüşüne sahibiz” dediği ABD, İsrail ve Şili’ye yapacak. 

Peki, 63 yaşındaki yeni liderin Trump’la bu kadar karşılaştırılmasının nedeni ne?  

1- Benzer vaatler

Bolsonaro, Trump’a benzerliğinin ilk sinyallerini seçim kampanyasının sloganıyla verdi:

“Brezilya her şeyden önce gelir, Tanrı hepsinin üzerindedir.”

 

Trump’ın 2016 Başkanlık Seçimleri için yürüttüğü kampanyanın sloganı ise “Hadi Amerika’yı yeniden harika yapalım” (Let’s make America great again) idi.

Bolsonaro seçim retoriğini, ABD’li mevkîdaşının yaptığı gibi suç, yolsuzluk ve kaosu bitireceği vaatleri üzerine kurdu. Seçmen davranışlarını inceleyen uzmanlara göre bu vaatler, 15 yıldır başa geçen her başkanının adının yolsuzluğa karışmasından ve sokaklara dökülmekten yorulan Brezilya halkının yumuşak karnıydı.

2- Çevrecilerin hedefindeki politikacılar

ABD Başkanı Trump’ın ülkesini Paris Antlaşması’ndan çekmesi göreve geldiği 2017 yılının ilk ayında gerçekleştirdiği icraatlardan biri oldu.

Amerika Birleşik Devletleri, 2020’ye kadar küresel sıcaklık artışının 2 santigrat derecenin altında tutulması için petrol ve kömür gibi fosil yakıtların azaltılması gerektiğini öngören Paris Antlaşması’na Barack Obama döneminde imza atmıştı.

Bolsonaro’nun yemininden bu yana en fazla tartışılan konu ise ülkenin yerlileri ve yaşam alanları Amazon ormanları.

Sosyal Liberal Parti liderinin devlet başkanlığına geldikten saatler sonra imzaladığı ilk kararname yerel rezervler yönetiminin Tarım Bakanlığı’na geçmesini kapsıyor.

Ülkeye yüzyıllar önce köle tüccarlarınca getirilen kölelerin torunları “Quilombolas" yerlileri bu karara en fazla itiraz eden grup. Çünkü Brezilya topraklarının yüzde 13’ünü oluşturan rezervler, quilombolalara ait.

Brezilya Yerlileri Vakfı (APIB) Koordinatörü Dinaman Tuxa, kararın ülkedeki orman kıyımını ve yerlilere yönelik şiddeti artırabileceğini söyledi.

 

 

Yerlilerin liderlerinden, Sosyalizm ve Özgürlük Partisi’nin (PSOL) Devlet Başkanlığı yardımcılığına aday gösterdiği Sonia Guajajara ise “Parçalanma çoktan başladı” diye tweet attı.

120 gün içerisinde Kongre tarafından onaylanmadığı takdirde mühleti dolacak olan kararname, hükümete, uluslararası kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşlarının Brezilya’daki faaliyetlerini yönetme, koordine etme ve gözlemleme yetkisi veriyor.

3) ABD’nin Meksikalıları – Brezilya’nın yerlileri 

Seçim kampanyası boyunca amazon yağmur ormanlarını tarıma ve madenciliğe açma vaadinde bulunan Bolsonaro, 2 Ocak’ta Twitter’dan yaptığı paylaşımda sivil toplum kuruluşlarını “Brezilya’nın işlerine burunlarını sokmakla” suçladı ve “Ülke arazisinin yüzde 15’i yerliler tarafından ayrılmış durumda. Buralarda bir milyondan az insan yaşıyor. Gerçek Brezilya’dan izole olmuş durumda. Sivil Toplum Kuruluşları da buraları suiistimal ve manipüle ediyor. Hep birlikte bu vatandaşları Brezilya’ya entegre edeceğiz” dedi.

Bugüne kadar yerlilere ait bölgelerin belirlenmesi ve kontrolü, yerlilerin korunması için devlet tarafından oluşturulan Ulusal Kızılderili Vakfı (FUNAI) adlı kuruma aitti. Ancak bu kurum da Adalet Bakanlığı’ndan alınarak, bir din adamı tarafından yönetilen Kadın, Aile ve İnsan Hakları Bakanlığı’na bağlandı.

 

 

Sosyal Liberal Parti’nin “Brezilya içinde bağımsız ülkeler kuracaklar” diyerek gündeme getirdiği yerliler için Bolsonaro, Nisan 2017’de yaptığı bir açıklamada “ülkenin en verimli kaynakları üzerine oturan parazitler” tanımlamasını yapmıştı. “Yerlilere bir milimetre dahi toprak verilmeyeceği" de PSL’nin programında yer alıyor.

Bolsonaro, ayrıca Haziran 2018’de katıldığı Roda Viva adlı programda “Siyahlara ne gibi bir tarihsel borcumuz varmış? Ben kimseyi köleleştirmedim. Portekizliler de Afrika'ya ayak bile basmadılar. Siyahları buraya köle olarak getirenler yine siyahlardı” ifadelerini kullanmıştı. 

Brezilyalı liderin kendi yerlileriyle yaşadığının bir benzerini ABD Başkanı Donald Trump, Meksikalılarla yaşıyor. 

Şu sıralar seçim kampanyası boyunca da söylediği “Meksika sınırına duvar öreceğim” vaadini hayata geçirmeye çalışan Trump, duvarın maliyetini yıllık bütçeye sokmaya çalışıyor. Öyle ki, Kongre’deki Demokratlar, bütçe tasarısına karşı çıktığı ve yıllık bütçede anlaşılamadığı için hükümet, iki haftadan fazladır kapalı. Devlet kurumlarının çoğunun yanı sıra bazı parklar ve müzeler de çalışmıyor. 

 

 

Meksika’dan göçün ABD’deki suç oranını artırdığını savunan Trump, 2015’te Trump Towers’ta adaylığını ilan ederken şu ifadeleri kullanmıştı:

“Meksika kendi insanlarını gönderdiği zaman en iyilerini göndermiyor. Sorunlu olanları gönderiyor. Bu kişiler, uyuşturucu ve suç getiriyor. Ayrıca tecavüzcüler de. Herhalde sadece bazıları iyi insanlar.” 

Mayıs 2018’de Beyaz Saray’da yaptığı açıklamada da bu ton değişmemiş bu kez de yasal olmayan Meksikalılar için “Hayvan” demişti:

“Amerika Birleşik Devletleri’ne yardım etmek için hiçbir şey yapmıyorlar. Bu insanların ne kadar kötü olduklarına inanamazsınız. Bunlar insan değil, hayvanlar.” 

 

 

Quilombolalar kim?

Köle ticaretinin yaygınlaştığı 16’ncı yüzyılda Afrika’da ele geçirilen siyahlar “köle” diye Atlantik’i geçerek Amerika kıtasına getiriliyordu.  Bu kişiler madenler ve tarımda zorla çalıştırılıyordu. Bazı köleler kaçmayı başarabilmişti. 1970’lere kadar Quilombolalar‘ın soyunun tükendiğine inanılıyordu. Ancak ağaç kesimleri, bu yerlilerin yaşadığı bölgelere ulaşınca evlerini terk etmeye zorlandılar.

Quilombolalar‘a ilk resmi hak, 2003’de ilk kez işçi sınıfından devlet başkanlığına yükselen ve 13 yıl görevde kalan Lula da Silva döneminde geldi. 

 

 

Silva’nın imzaladığı kararnamede bu halk, “Tarihi baskılara maruz bırakılmış atalara ve kendi tarihi yörüngesine sahip, belirli toprak ilişkileri olan, kendi kaderini tayin edebilecek etnik grup” olarak tanımlanmıştı. 

2003’ten 2016’ya kadar resmen tanınan quilombola aşireti sayısı 29’dan 2 bin 600’e yükseldi. Ülkenin taşralarında, adalarında, ormanlarında yaşayan bu kişilerin, 17,8 kilometre karelik (Yaklaşık ABD’nin New Jersey eyaleti kadar) bir alana yayılmış olduğu tahmin ediliyor.

4- Eşcinsellik

Son yılların “popülist” liderleriyle kıyaslandığında Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro,  eşcinseller hakkında alışılmışın bir hayli dışında yorumlara sahip. 

BBC Türkçe'nin Folha de Sao Paulo Gazetesi’nin 2002’de yayınladığı bir röportajına dayandırdığı haberine göre “Kimseye ayrımcılık yapmam. Ama sokakta öpüşen iki erkek görürsem ikisini de döverim” diyen Bolsonaro’nun fikri dokuz yıl sonra da değişmemiş, Haziran 2011’de Playboy Dergisi’nin sorusunu “"Eşcinsel bir oğlum olsaydı onu sevemezdim. İkiyüzlü olamam. Eşcinsel olmasındansa trafik kazasında ölmesini tercih ederdim” diyerek cevaplamıştı. 

Ülkede eşcinsel evlilik, 2013’te yasal hâle geldi. 


Trump’ın eşcinseller konusunda vadettikleri ve gerçekleştirdikleri ise LGBT üyelerine göre değişken. 

Seçim kampanyası sırasında LGBT bayrağıyla selam veren Trump’ın göreve geldikten sonra yaptığı ilk icraatlardan biri eşcinselleri orduda görev yapmasını yasaklamak oldu. 

 

 

ABD’nin silahlı kuvvetleri için araştırma ve geliştirme faaliyetlerini yürüten RAND’ın verilerine göre 1,3 milyon kişinin istihdam edildiği orduda 2 bin 450 kişi trans kişilerden oluşuyor. 

5- Kadınlar

Kadınlar konusunda ise iki liderin de karnesi çok parlak sayılmaz. 

Donald Trump’ın tek uğraştığı dava, 2016 Başkanlık Seçimleri’ne Rusların müdahale ettiği yönündeki iddialar değil. 

Trump ile 2006 yılında cinsel ilişkiye girdiğini öne süren porno film oyuncusu Stormy Daniels, kendisine 2016 seçimleri öncesi “sus payı” verildiğini söyleyerek mahkemeye başvurmuştu. 

 

Daniels, Trump’ın kendisine Twitter’dan hakaret ettiği gerekçesiyle de ayrı bir dava açmış ancak bu tweet “fikir özgürlüğü” kabul edilerek dava reddedilmişti. Mahkeme, ret sebebiyle Daniels’in avukatlık masrafları için yaklaşık 293 bin dolar ödemesini istemişti. 

Trump’ın Hillary Clinton’a “Monica Lewinsky skandalını” hatırlatarak “Kocasını tatmin edemiyor” demesi, bir radyo programında Paris Hilton’u 12 yaşındayken de güzel bulduğunu ve ileriki yaşlarında çıkan seks görüntülerini seyrettiğini itiraf etmesi, 1991’de Esquire’a verdiği röportajda “Genç ve güzel kalçalarınız olduğu sürece sizin hakkınızda ne yazdıkları çok önemli değil” açıklamasını yapması ya da Huffington Post’un kurucusu Arianna Huffington için “İçeriden de dışarıdan da güzel değil. Kocasının onu neden terk ettiği belli” tweeti Trump’ın hanesine eksi olarak yazılanlardan sadece birkaçı.

 

 

Kürtaj karşıtlığını "Brezilyalıların parası bu işi özendiren sivil toplum kuruluşlarının finansmanı için kullanılmayacak" dediği bir tweet’te de açıklayan Bolsonaro’nun kadınlarla ilgili en fazla bilinen “krizi” İşçi Partisi milletvekili Maria do Rosario ile 2003’te canlı yayında yaşadığı tartışma. 

Rosairo, cezai ehliyet yaşının düşürülmesinin savunan Bolsonaro’nun yanına giderek “Şiddeti özendiriyorsunuz” demiş Bolsonaro da "Şimdi de tecavüzcü mü oldum?" cevabını vermişti. 

Rosario’nun “Evet” yanıtının üzerine Brezilya Devlet Başkanı, "Sana asla tecavüz etmezdim. Çünkü buna layık değilsin. Bana tecavüzcü dedin. Ahlaksız alçak" demişti. 

 

 

“Tecavüzü özendiren bir adam devlet başkanımız oluyor” diyen Mario Do Rosario, aralık ayında The Guardian’a verdiği röportajda Bolsonaro’ya açtığı dava sonucu 3 bin dolar kazandığını ancak kendisinin bu parayı hâlâ ödemediğini söylemişti.

6) Ekonomi

Her iki liderin de kendilerini resmen göreve başlatan yemin konuşmalarında ülkelerindeki gereksiz harcamalardan kaçınacakları ve altyapı yatırımlarına ağırlık verileceği öne çıkmıştı.

Ülkesinin yıllarca yabancı ülkelerin endüstrilerini zengin ettiğini, ABD’nin bundan zarar ettiğini söyleyen Trump, “Amerikan ordusunun tükenmesine izin verirken diğer ülkelerin ordularını sübvanse ettik. Kendi sınırlarımızı korumayı reddederken, diğer ülkelerin sınırlarını koruduk” demişti. 

 

 

1 Ocak 2017’de yemin eden Trump, köprüler, havalimanları, tüneller gibi altyapı yatırımlarına ağırlık verileceğini söyleyerek Amerikan iş gücünü merkeze koyacaklarını, her şey Amerikalılar tarafından yapılacağını ve Amerikalıların işe alınacağını ifade etmişti. 

Dediğini de yapan Trump, Çin’de üretilen Amerikan ürünlerine vergileri artırma kararı almış, Apple gibi teknoloji devlerine çağrı yaparak “Ürünlerinizi Çin yerine ABD’de üretin. Fabrikalarınızı inşa etmeye şimdi başlayın” demişti. 

Piyasa dostu, milliyetçi bir ekonomik model tasarlayan Bolsonaro da reform programının “gereksiz harcamaları” azaltmayı hedeflediğini söylemiş ulusal çıkarlar açısından stratejik olarak görülen sektörlerin devlet kontrolünde kalması gerektiğini ifade etmişti.

7) Filistin 

ABD Başkanı Trump, “Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması” seçim vaadini de göreve geldikten yaklaşık bir yıl sonra hayata geçirdi. 

"Kudüs sadece üç büyük dinin kalbi değildir" diyen Trump, 6 Aralık 2017’de yaptığı açıklamayla Kudüs’ü İsrail’in resmi başkenti olarak ilan etmiş, İslam dünyasından gelen tepkilere rağmen Trump, İsrail'deki Amerikan elçiliği Mayıs 2018’de törenle Kudüs'e taşınmıştı. 

 

 

Bolsonaro'nun Trump'ın politikaları ile benzeşen bir diğer yaklaşımı ise Brezilya'nın İsrail'deki büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşımak istiyor oluşu.

Brezilyalı lider, Filistin büyükelçiliğini kapatmak istediğini de söylerek "Filistin bir ülke mi? Filistin bir ülke değil. O zaman burada bir büyükelçiliğinin de olmaması gerekir" demişti. Filistin’in büyükelçiliği, 2016’dan bu yana Brezilya’nın başkenti Brasilia’da. 

Eski bir yüzbaşı olan Bolsonaro 1 Ocak ‘ta SBT Televizyonu’na verdiği bir röportajda “Dünyada ne olup biteceğine bağlı olarak gelecekte bir ABD üssünün kurulmasını konuşabiliriz” diyerek ABD yönetimine yakınlığına bir kez daha vurgu yapmıştı.  

DAHA FAZLA HABER OKU