Kuğu Gölü’nden Uyuyan Güzel’e klasik bale cinsiyetçi mi?

Koreograf Petipa, balede aşina olduğumuz romantik betimlemeleri ve kurallara bağlı cinsiyet rollerini belirledi. Ama bu ikili danslarda güç kimde?

Fotoğraf: The Independent

Alastair Macaulay - The Independent 

Kavalye elini kavis çizerek havada uzatıyor. Bu sırada balerin elini onun elinin üzerine koyuyor, parmak ucunda doğruluyor ve bir bacağını arkasına doğru uzatıyor.

Baleye hoş geldiniz. Klasik balenin önde gelen örneklerinden biri olan bu gösterişli hareket yavaş çalınan bir parça eşliğinde desteklenen önemli bir faaliyet, tuhaf bir biçimde çok önemli bir tabir: erkeğin desteği ile kadın dansçı gittikçe çiçek açar.  

Bu bize ne anlatıyor? Mantığa göre izleyiciler her şeyden önce ellerin bu birleşmesine dikkatlerini vermeli. Bu, kadının erkeği en azından geçici olarak bir talip olarak kabul etiği kur yapmanın resmi bir ritüeli. Çok daha güçlü olarak, şimdi parmaklarının ucundayken ideal geometrinin çok boyutlu bir eserine dönüşüyor: heykel gibi sabit ve dramatik bir şekilde göz alıcı. Artık sadece tamamen insan değil, o artık aynı zamanda duruş, şekil ve projeksiyon olarak insan aklını aşıyor.

Fransız-Rus koreograf Marius Petipa’nın (1818-1910) çalışmalarında bu tür imgelere bolca rastlanıyor. Bunları Don Quixote (Don Kişot), La Bayadere (Tapınak Dansçısı), The Sleeping Beauty (Uyuyan Güzel) ve Swan Lake (Kuğu Gölü) için hazırladığı danslarda görebilirsiniz. Bu görüntüler bizi balenin tartışmalı ama güzel bir merkezi konusuna getiriyor: bu çok muğlak bir biçimde cinsiyetçilik. 

Bu yıl doğumunun 200. yıldönümü nedeniyle Petipa (Harvard Üniversitesi, Madrid, Moskova, Paris ve St Petersburg’da) konferanslara konu oldu, Avrupa ve ABD’de onun bale gösterileri üzerinden yeni yapımlar üretildi ve dünya genelinde önemli Petipa bale gösterileri yeniden canlandırıldı. Kesinlikle ilgi çekici bir durum. Petipa’nın kariyerini ve günümüz bale repertuarının merkezi durumunda olan yarattıklarını artık daha fazla kişi öğreniyor. Halen bu eserlerin temel özellikleri, cinsiyetler arasında kurduğu radikal düalizm, sorgusuz sualsiz kabul edilme eğilimi içinde.

Kadın parmak uçlarında yükselir, adam eşlik eder. Pozisyonlar tersine döndürülemez. Burada neler oluyor? Adam kadına hizmet mi ediyor yoksa onu kontrol mü ediyor? Kadını daha muhteşem hale getirmek için kendini ikincilleştiriyor ama yetki kimde? Bu tür bir davranışın kadınları yücelttiğini ya da onlara oyun oynadığını söyleyebiliriz.

Petipa bahsettiğim klasik balelerin baş yaratıcısıydı. Ek olarak Giselle, Paquita, Coppelia ve Le Corsaire’in pek çok versiyonuna kapsamlı ve önemli katkıları vardı. Orijinal 1892 tarihli Nutcracker’ın (Fındıkkıran) çoğunu yapmak için fazlasıyla hasta olsa da bestecisi Tchaikovsky ile değerlendirmesini ve senaryosunu detaylıca planladı. Onun bu çalışmasının, diğer tüm koreografların çalışmalarından daha yaygın bir şekilde ve daha sık sahnelendiğini söylemek yanlış olmaz.

20. yüzyıl klasik balesinin iki dev ustası George Balanchine ve Frederick Ashton, ona büyük borçları olduğunu kabul ediyorlardı. Günümüzün en rağbet gören bale koreograflarından Alexei Ratmansky, zamanının büyük bir kısmını dönemsel kaynaklardan Petipa koreografisini canlandırmaya adamış durumda.  

Bu bale gösterilerindeki kadınlar kim? The Sleeping Beauty’deki Aurora’nın kaderi başkalarının kontrolünde. The Nutcracker’daki The Sugarplum Fairy (Şeker Perisi) Realm of Sweets’de (Tatlılar Ülkesi) sadece ev sahibesi. İhtişamlı, ışıltılı, dans dolu, ortaya çıktıkları her sahnenin özleri, iç dünyaları bilinmez olan sembolik liderler. Tabii ki bazı kadın kahramanlar, örneğin Bayadere’de Nikiya, Swan Lake’de Odette, aşık oluyor ve güveniyorlar, ihanete uğruyor ve acı çekiyorlar.

 

 

Ama bale gruplarının danslarından çok daha fazlasını yapan tüm bu kadınlar, erkekleri tarafından şekillenmiş hayatlar sürüyorlar. Petipa’nın bildiği 19. yüzyıl sonu dünyası gibi. Kadınların çok azının tarihi şekillendirebildiği ya da kendi sanatlarını yaratabildikleri bir dünya.

Yine de tüm 19. yüzyıl balesinin bu şekilde olduğunu varsayamayız. Danimarkalı koreograf August Bournonville’in çalışmaları (1805 – 1879) erkek ve kadınları eşit şekilde birlikte dans ederken gösteriyor. Kadınlar bazen erkeklere kavalye bile oluyor.

Bournonville, Hans Christian Andersen’in hikayeleri ve Ibsen’in oyunlarını bir araya getiren İskandinav geleneğinin bir parçası. Rusya İmparatorluğu’nda çalışan bir Fransız olan Petipa; Dostoyevsky, Tolstoy, Mussorgsky ve Chekhov ile hiç bağlantı kurmadı. Yine de bale geleneğinin merkezini oluşturan ebedi klasikleri yaratan oydu, Bournonville’inkiler değil. Petipa’nın balesi, güçsüz kadınların gücünü gösteriyor.

Petipa’nın boşluk ve zaman yönetimi usta bir yaratıcının eseri. Kadınları topluca da ele alsa, tek de ele alsa sahneyi onların geometrileriyle düzenliyor. O ayrıca dansçıların vücutlarını öyle ya da böyle sunan, mücevherleri ışığa doğru tutar gibi bize nasıl farklı yönlere doğru yansıdıklarını gösteren bir mücevherci. Kraliçe arı kadın kahramanlarını, onlara eşlik edenlerle çepeçevre sarıyor. Kadınlardan oluşan bale topluluğunun dansları, başroldeki erkeklerden çok daha fazla kıymetli sayılıyor.

Tchaikovsky’nin bale eserleri The Sleeping Beauty, Swan Lake, The Nutcracker, Petipa’nın koreografisini gölgede bırakır demek kabul edilebilir. Ama bu görüş çok doğru değil. Tchaikovsky’nin hayret verici biçimde çağrışımlar yapan müziğine karşın, neyden söz edildiğini gösteren Petipa’nın sahnedeki oyunu: erkeklerin kadınları onurlandırdığı, kadınları desteklediği, kadınları şekillendirdiği bir toplum. Petipa, sadece balenin değil aynı zamanda psikoloji ve medeniyetin de mihenk taşını yapıyor görünüyor. 

Bize desteklenmiş yavaş çalınan bir parçayı, hayal ettiğinde bir kahramanı bir yerden başka bir yere götüren bir şey olarak gösteriyor (Don Quixote, La Bayadere, The Sleeping Beauty). Bir kadın kahramanın parlayan umudu olarak hayalini kurduğu bir şey (Raymonda), çocukların bir harikalar diyarının zirvesi olarak gösterildiği bir şey (The Nutcracker), hem saraylarda (Swan Lake) hem de kasabalarda (Coppelia) olan bir şey olarak. Bu erkek-kadın uzlaşması temeli üzerine Petipa neredeyse geri kalan her hareketi inşa ediyor; klasik dansların solo varyasyonları ile birlikte merkezi ve final, çeşitli tarzlarda diğer gruplar, sessiz tiyatro sahneleri ve daha fazlası. 

 

balet kadin erkek.jpg
Fotoğraf: The Independent

 

Hayattayken Petipa’nın cinsiyetlere bakış açısı daha karmaşıktı. Rusya’daki çok sayıda kadın dansçı cömert hayranları tarafından ağırlanan yüksek sınıf fahişelerdi ve hediye edilen mücevherler ödüller gibi kostümlerini süslerdi. Swan Lake’in 1895 yılında St Petersburg’da gerçekleşen galasında Petipa’nın kızı Marie (1856 – 1930) yalnızca yardımcı dansçıydı, yine de binlerce ruble değerinde olduğu tahmin edilen mücevherler takıyordu. Baş balerinler gibi, babasının nüfuzunu kullanabiliyordu.

Koreografın ilk uzun biyografisi Nadine Meisner tarafından yazılan Marius Petipa: The Emperor’s Ballet Master (Marius Petipa: İmparator’un Bale Ustası) Oxford University Press (Oxford Yayıncılık) tarafından Haziran’da yayınlanacak. Kitaptaki ifşaatların en rahatsız edicisi Petipa’nın eşi Maria Surovshchikova (1836-1882) tarafından, 1867’de onu terk ettikten hemen sonra yazılan resmi şikâyet. Maria, Petipa’nın ilham perisiydi ve (genelde Petipa’nın oyun partneri olarak onunla birlikte) 1855’den 1866’ya dek bale gösterilerinde başrolü oynuyordu.  

Bu belgede 10 yıllık evlilik hayatı boyunca kocasının “zaten zayıf olan sağlığı için sonuçlar doğuracak şekilde” ona her hafta şiddet uyguladığını söyledi. Açıklamasına göre bu olaylar sık sık çocuklarının ve hizmetçilerinin gözü önünde gerçekleşiyordu. Maria, boğazını sıkmaya başlayıp ona tükürdüğü bir olayın ardından kocasını terk etti. Öyle görünüyor ki Petipa kıskançlıktan çıldırmıştı. Maria’nın birçok hayranı onun katlanabileceğinden fazlaydı. (Olay mahkemeye taşınmadan çözüldü ve ardından ayrı yaşamlar sürmeye başladılar.)

Bu açıklamayla ilgili olarak elimizde yalnızca Maria Surovshchikova’nın sözleri olsa da ve Petipa’nın bale gösterilerinin kadınları suistimal ettiği ya da küçülttüğü kolaylıkla söylenemese de, tabiatının acımasız olduğu biliniyor. Onu hiç anlayabilecek miyiz?

 

balet.jpg
Fotoğraf: The Independent

 

Marius Petipa 1847’te Rusya’ya taşınmasıyla 1870'a dek ülkenin üst düzey bale yönetmeni oldu. Rus yetkili makamlar Petipa’ya diğer milletlerin sağlayabileceğinin üzerinde kaynak sağlayarak sahneyi büyük bir yetenek gösterisi ve muazzam bir sayıda dansçıyla doldurmasını bekliyordu. Bu durum muhtemelen onu eskiden olduğundan daha farklı bir sanatçı yaptı. 1875’te Bournonville Rusya’yı ziyaret ettiğinde Petipa, bale gösterilerini dolduran şatafatlı alakasızlığın halk ve iktidarda olanlar için tatmin edici olduğunu ancak onun sanatsal içgüdülerine ters olduğunu itiraf etmişti.

Petipa tarihte en büyük iz bırakanlardan biri; gençliğinin ve orta yaşlarının tüm batılı bale yönetmenlerinden daha uzun yaşadı. Koreografisi de hala yaşıyor. Büyük oranda onun mirası sayesinde bale uluslararası alanda bir Rusya sanatı olarak bilinir hale geldi. Pavlova, Nijinsky, Balanchine, Nureyev, Makarova, Baryshnikov gibi Rus balesinin önde gelen isimlerinin nesli, Petipa’nın ardından geliyor.

Birçok Rus sanatçı akranı (Dostoyevsky, Repin, Mussorgsky, Tolstoy, Borodin, Rimsky-Korsakov) konu olarak Rus insanı ekolünü takip ederken, Petipa batıya bakmaya ve sanat sanat içindir fikrinin peşinden gitmeye devam etti. Bu durum onun sonraki bestekâr meslektaşları Tchaikovsky ve Glazunov ile birbirine benzer bir ruh hali içinde olmasını sağladı. Bu sayede, Stravinsky ve Balanchine modernizminin öncüsü oldu. Öyküsel çalışmalarının birçoğu günümüzün plansız balesini öngörüyor. Hikâye yavaşlar ya da durur, dans başlar, kadınlığın romantik bir biçimde klasik bir versiyonu yapının merkezindedir.    

Feminist Germaine Greer, bir keresinde Shakespeare’in The Taming of the Shrew (Hırçın Kız) komedyasında uysal kadın kahramanı Kate’e son bir söz verdiğini ve bunun “Hristiyan tekeşlilik sisteminin şimdiye dek yazılmış en büyük savunması” olduğunu vurgulamıştı. Biz de aynısını Petipa’nın sözsüz bale gösterilerinin kadın kahramanları için iddia edebiliriz. Onlar yalnızca evlilik ve (eşleri aldatmış ya da ölmüş de olsa) gerçek aşk için yaşıyorlar ve yine de boşluğu, zamanı, müziği ve oyunu kraliyet gibi yönetiyorlar. Onlar romantik kahramanlığın en tehlikeli şekilde yüceltilmiş objeleri ve gerekçeleri.


*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

https://www.independent.co.uk/arts-entertainment

Independent Türkçe için çeviren: Sezin Bala

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU