Libya'da vatan ve ganimet kavramları

Bugün Libyalıların, Libya'yı tüm tarihsel bileşenleriyle birleştiren 1951 tarihli Birlik Anayasası'nın yönetici ilkelerine dayalı bir anayasa üzerinde anlaşmaları gerekiyor

Footğraf: AA

Kaos ve yağmayla boğuşan Libya'da, vatan hakkı ve egemenliği konusunda halkla rekabet eden gruplar var.

Bunlar yerli ve dışarıdan gelenlerden güç alan, vatan kavramını, anne babalarımızın ve dedelerimizin bildiği belli bir coğrafyayı tanımayan yerel siyasal İslamcı gruplardır.

Söz konusu gruplar daha çok mürşid coğrafyasına, ganimet (ülkeyi ve servetini yağmalama) ve sınır ötesine nakletme kavramına inanır.

Siyasal İslam'ın özellikle de yanlış yola sapmış İhvan'ın ABC'sine bu iki kavram hakimdir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Vatan, onu küçültüp el koyan, hatta kendi çıkarı için özelleştiren bir sınıf veya grubun tekelinde değildir.

Bazılarının sadece kendileri için elde etmeye çalıştıkları bir emlak ya da pasta değil, bilakis hayatın temelidir.

Ama bu gibi grupların izolasyonu pekiştirip halkın sadece yüzde 1'inin görüşünü temsil edebilen hayali vizyonunda vatanın ikinci, grubun ise birinci sırada olduğunu görürüz.

Bu durum, grubun hesaplarının ulusun yüce çıkarlarından önünde tutulmasına neden oldu.

Böylece, gruba muhalefet etmek bile, anavatanın menfaatini ve toplumsal barışı feda etmek anlamına gelir oldu.

Bir siyasi muhalif tarafı herhangi bir diyalogdan, projeden veya yasadan dışlamanın gerekçesine dönüştü.

Vatanı kendi gruplarının büyüklüğüne ve mensuplarının sayısına göre bölüp biçmeye kalkışanlar, özelleştirmeye çalışanlar var.

Bu, düşünce ve siyasi söylemin bozulması, seçkinlerin başarısızlığı, parti ve bağlılık kültürünün pekişmesi ve milli menfaate hizmet etmeyen kavramların ortaya çıkışı nedeniyle anavatan, vatandaşlık ve ulusal çıkarlarla ilgili miras kalmış yanlış kanıların sonucudur.

Oysa vatan her yurttaş için hayatın temelidir, dolayısıyla bu bağlılığa ve hizipçi şovenizme, anavatan pahasına partiye veya gruba sadakate karşı yeni bir vatan tanımı arayışına girmeliyiz.


Bir gruba veya partiye sadakat, bu insanlar arasında, muhaliflerini tekfir edecek kadar bir norm haline geldi.

Bunlar arasında herhangi bir parti, grup, cemaatten bağımsız bir şekilde halk tarafından seçilmiş ama "meclis" kubbesinin altına sızar sızmaz bağımsızlık kisvesini çıkarıp atanlar da var.

Bunlar seçmenlerine saygı duyanların göstereceği herhangi bir ahlaki onura aykırı olarak, seçildikten sonra bağımsızlık örtüsünü çıkarıp bir parti cübbesinin altına saklanıyorlar.

Bu iki renkli kimseler, insanları bu şekilde kandırarak bir arada yaşamayı, aynı anavatan içinde ortak yaşamayı amaçlamıyorlar, aksine daha çok bireysel ve münferit haklar talep ediyorlar.

Bir grup, parti veya zümrenin değil, milletin menfaatleri doğrultusunda fikir ve görüş ayrılığı, sağlıklı bir demokratik iklim olarak kabul edilirken, kendilerine muhalif tarafların vatana sadakatini sorguluyorlar.


Bu dar, boğucu tünelden çıkmak için yerine getirilmesi gereken ulusal şartlar var. Bunların en başında, genel ulusal meseleleri ele alırken partizan veya hizipçi kisveden kurtulmak geliyor.

Bunun için de bir toplum sözleşmesi ve anayasa yazılmalı. Partizan rekabet, herhangi bir ulusal olayda herhangi bir düşmanlıktan uzak, geleneksel siyasi meseleler çerçevesinde kalmalı.

Zira vatandaşlar ülkelerinde siyasetçi olarak değil, vatandaş olarak yaşarlar.

Arzumuz, istisnasız ve kimse dışlanmadan tüm vatandaşlarına ait kalkınma, özgürlük, demokrasi ve insan hakları politikasının, demokratik bir sivil toplumun, kardeşlik ve bir arada yaşama ruhunun hâkim olduğu tertemiz bir vatanda bir arada yaşamaktır.
 


Bugün Libyalıların, Libya'yı tüm tarihsel bileşenleriyle birleştiren 1951 tarihli Birlik Anayasası'nın yönetici ilkelerine dayalı bir anayasa üzerinde anlaşmaları gerekiyor.

Libya'nın kendisini "devrim ve devrimciler" adı altında kaos üretme durumundan çıkaracak, zorlu sancılarından kurtarıp demokrasiyi benimsemiş devlete taşıyacak milli bir projeye ihtiyacı var.

Bu demokrasi devleti dışlamadan, toplu cezalandırma politikasıyla suçu genelleştirmeden ve birilerini bu suçun varisi yapmadan (sivil bir devlette suç miras kalmaz) tüm Libyalılar için tam vatandaşlık hakkına inanmalı.

Daha önce İhvan-ı Müslimin, el-Kaide ve IŞİD gibi siyasal İslamcı gruplar aracılığıyla ideolojik ve doktrinsel farklılıklar batağına saplanan Libya bugün partizan, hizipsel ve hatta kabilesel çekişmeler arasında yaşıyor.

Libya ordusu ülkeyi bunlardan kurtarabilse bile, siyasetçilerin siyasi kaygıları ve fikir ayrılıkları, anavatandan ve vatandaşların kaygılarından uzaklaşmaları, Libya'yı onlar için bir ganimet haline getirdi.

Bunlar için Libya, elinden bir şey gelmeyen, bazen terörist gruplar arasında, bazen de çekişen hükümetler ve politikacılar arasında ezilen biz insanların yaşadığı ve ait olduğu bir vatan değil, bir ganimetten ibaret hale geldi.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU