Kürtlerin temel haklarına ve iradesine darbe!

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe 

Halkın yüzde 63 oyunu alan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı, halkın yüzde 56 oyunu alan Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Ahmet Türk, halkın yüzde 53 oyunu alan Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Bedia Özgökçe Ertan, İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alındı. 

Yerlerine İçişleri Bakanlığı tarafından o kentlerin valileri kayyum atandılar.  

418’e yakın Belediye Meclisi üyesi, çalışanı, HDP’li ve Diyarbakır 78'ler Derneği Şubesi Başkanı Gani Alkan İçişleri Bakanlığı talimatıyla gözaltına alındılar. Gözaltı operasyonları sürüyor.

Üç yıl önce de bölgede birçok kent ve ilçe merkezlerinde Belediye Başkanları görevden alındı, yerlerine çoğu liyakatten ve kamusal davranıştan uzak siviller atandı.

Sonuç, kalın tel örgüler ve asker/polis muhasarası altında belediyecilik yapıldı. Bölge halkıyla artan ölçüde kopukluk yaşandı. Demokratik siyaset berhava oldu. Dizginsiz masraflar ve açıklar ortaya çıktı.

Böyle olduğu içindir ki şu an görevden alınanlar ya da aynı partinin insanları yeniden seçildiler, üstelik bütün partilerin toplam oyundan yüksek oy farkıyla.

Başkanlar hangi gerekçeyle görevden alındı? Ortada hukuken geçerli, kabul edilebilir bir gerekçe var mı?

Bir mahkeme kararı, hatta soruşturmaya temel teşkil edilebilir gerçek bir delil, bir “suçüstü” hali var mı?

Delilsiz, ispatsız, “terörizm” yaftasıyla kirletmek ve görevden almak bu kadar basit mi?

Bunca yaşanandan sonra, ak saçlı Ahmet Türk mü yoksa halkın sevip saydığı yılların doktoru Selçuk Mızraklı mı terör bağlantılı? Biraz vicdan…

Seçilmeleri çok yeni, henüz beş aylarını dahi dolduramadılar. Yolsuzluk, usulsüzlük ve borç batağında yüzen belediyeleri kayyumdan devralmaları da çok olmadı.

Halkın yüksek oy oranıyla seçtiği, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) her aşamada onayladığı insanlar değil miydi bunlar?...

YSK’ya da “terör” sızmış olmasın (!)

Tek parti döneminin benzeri uygulamalarını eleştiriyorlardı. Fark ne? Bir bilen bunu açıklasa.

Sandık esastır denip duruluyordu. Ne oldu; sandık meşru değil mi artık?..

YSK gibi temel devlet kurumlarına saygıya ne oldu?

Nerede seçme ve seçilme hakkı, nerede hukukun üstünlüğü gibi haklar?

Bir halk varsa, varlığı kabul ediliyorsa haklarıyla vardır, haklarıyla kabul edilir.

Yapılan bir halkın iradesinin ve haklarının darbeci bir girişimle ortadan kaldırılması değilse, nedir?

Haklarını yemeyelim; dokunmadıkları halk iradesine dayalı kesimler var, bunlar kendilerinden olduğunda asla dokunmuyorlar.

Ancak bütün bu uygulamalar, atanmışlar üzerinden seçilmişleri tasfiye etmek ve kendini hiçbir yasaya, hukuka bağlı görmeden belediyeleri ele geçirmek değilse, nedir? 

Seçimlerle kaybedenin, yasa dışı ve anti demokratik yollarla kazanma girişimi değilse, nedir?

Öte yandan Abdullah Öcalan barış çağrıları yapıyor, “Ben çözüm için hazırım… Devlet aklı ve devlet, gereğini yapsın!” diyor.

Bu tarafta ise “terörizm ile mücadele” kisvesi ardında, yerel demokratik eğilimler ve demokratik siyaset budanıyor.

Böylece devlet-halk ilişkileri arasında olması gereken demokratik/sosyal dengenin son demleri de tehlikeye düşüyor.

Sözün özü:

Geriye çiğnenen yurttaşlık haklarını ve özgürlükleri kazanma mücadelesinde ısrardan başka bir şey kalmıyor.

Demokrasiyi ve barışı kazanma mücadelesinde ısrardan başka bir şey kalmıyor.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU