Afrika'nın yaban hayatını neden beyazlar koruyor?

Sare Şanlı Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Daniel Irungu/EPA-EFE

Sömürgeci Batılı güçler Afrika halklarını köleleştirirken kıtanın akla gelebilecek hemen her değerini yalnızca kendi çıkarı için hesapsızca kullandı. 

Afrikalı ülkeler bir bir bağımsızlığına kavuşurken Batılılar kıtayı terk ediyor gibi görünse de bugün Afrika'da maden ocaklarından tarıma, turizmden sağlık sektörüne kadar, kâr getiren çoğu kuruluşun yönetiminde sömürgecilerin torunları olan beyazlar bulunuyor. 

Dünyanın en zengin isimleri arasında gösterilen Elon Musk, Güney Afrika'nın varlıklı beyaz efendilerinin torunlarından biri. Vaktiyle Musk'ın babası Zambiya'da bir elmas madeninin ortağıydı. 

Günümüzde Afrikalılar kendi değerlerini korumaktan acizmiş gibi kıtadaki yaban hayatı bile beyazlar tarafından korunuyor. Bu sözde korumanın zemini ise sömürgecilik zamanında oluşturulmuştu. 
 


Afrika'nın sömürgeciler tarafından işgal edildiği dönemde, bazı özel alanlar "av hayvanı rezervleri" (game reserves) ilan edildi.

Bu bölgelerden yerli halk zorla uzaklaştırıldı. Atalarının topraklarında ailelerinin karnını doyurmak için avlanan yerliler engellenirken spor için avlanmak isteyen beyazlara geniş alanlar sunuldu.

Sömürgecilerin torunları, Batı merkezli uluslararası koruma örgütleriyle ittifak hâlinde bu alanların başında kalmaya devam etti. 

Av hayvanı rezervlerinin ismi zamanla "millî parklar" olarak değiştirildi fakat parklar hiçbir zaman milletin olmadı.

Afrika yaban hayatı hâlâ yerinde duruyor olsa da yalnızca beyazlar keyfini sürebildi.

Bugün Afrika'daki millî parklar, yaban hayatını koruma adı altında yapılan ırkçılığının bir özetidir. 
 

National Audubon Society.jpg
Görsel: National Audubon Society

 

Giriş ücreti hayli yüksek olan bu millî parklara dar gelirli yerel halkın erişimi son derece sınırlıdır. Oysa beyazların "keşfettiği" el değmemiş vahşi doğa yerli halk için zaten son derece evcildi; doğa hayvanlar kadar yerlilerin de yaşam alanıydı.

Afrika halkları sömürgeciler gelmeden önce yüzyıllarca yaban hayatını başarıyla korumuştu. 

Sömürgeci zihniyetteki beyazlar, Afrika'yı ve Afrika'ya ait olan değerleri sevdikleri ve doğaya saygı duydukları için değil, mevcut kaynakları ve doğayı yalnızca kendi yararlarına kullanabilmek için yaban hayatını korumayı bahane ediyor.  
 

Survival International.jpg
Fotoğraf: Survival International

 

Yerli halkın beyazlar tarafından korunan bu alanlara yüksek bir ücret ödemeden ve izin almadan girmesi yasak. Medeni Batı, doğayı koruma adına bu alanlarda her tür insan hakkının ihlal edilmesine müsaade ediyor. 

Örneğin, Kongo'da şifalı bitki toplamak için "koruma altındaki" bölgeye giren bir genç hiç uyarılmaksızın vurularak öldürüldü. 

Toprakların asıl sahibi olan halkın beslenmek için avlanması, hayvanlarını otlatması ve şifalı bitki toplaması yasakken çoğunluğu beyazların elinde olan turizm sektörü, safari organizasyonları ve yolsuzlukla tanınan ülke yönetimleri millî parkların nimetlerinden sonuna kadar faydalanıyor. 

Batı, Afrika'nın artan nüfusunun yaban hayatı için tehlike oluşturduğunu iddia ediyor. Dünyanın en fazla karbon salınımı üreten ülkelerinin ürettikleri bu salınımla en fazla zarara uğrattığı kıta için "artan nüfusu" bahane ediyor olması trajikomik. 

Kendi topraklarından çıkan ve tüm dünyayı etkileyen sorunların sorumluluğundan kaçarken Afrika kıtasındaki hayvan nüfusunu korumak ve insan nüfusunu kontrol altına almak yine Batı'nın alışılageldik ikiyüzlülüğü.

Batı küstah bir ifadeyle "Siz kenara çekilin, biz sizin doğanızı sizden bile koruruz" diyor.
 

CNN.jpg
Fotoğraf: CNN

 

Medeni Batı için, Afrika insanının yaban hayatındaki yeri, geleneksel kıyafetler içinde yapacağı danslardan, yerel dilde söylediği şarkılardan ve beyaz efendilere sunacağı sınırsız ve ucuz hizmetten ibaret. 

Kendi topraklarında hayvan otlatamayan, bitki toplayamayan ve avlanamayan Afrikalı yerlilere, tüm bunları beyazlar rahatça ve daha ucuza yapabilsin diye ihtiyaç var. 

Nitekim bugün Prens William ve Prens Harry aralarında geçen "Afrika benim!" tartışmalarında, kıtanın fillerini ve zürafalarını ne kadar sevdiklerini vurgulayarak hala Afrika'yı 'sahip olunması gereken bir meta' olarak görmeye devam ediyorlar.

Nijeryalı yazar Sefi Atta, Batı dünyasının Afrika'ya ve Afrikalıya bakış açısını "Everything Good Will Come" isimli kitabında çok güzel özetler:

İnsanlar Afrika denince hep yoksulluk, açlık ve savaşlara odaklandı. Ya da Afrika'da yaşayan kabilelerin hayatlarına ve vahşi doğaya. Hatta hayvanlarımızı bizden daha çok sevdiler. Bize ancak şarkı söylediğimizde, dans ettiğimizde ya da bizi yarı çıplak gördüklerinde ilgi gösterdiler.

 

 

Kaynaklar:

https://edition.cnn.com/2022/12/22/opinions/paula-kahumbu-africa-wildlife-filmmakers-c2e-spc-intl/index.html  
https://www.downtoearth.org.in/blog/wildlife-biodiversity/black-lives-matter-why-is-racism-normalised-in-conservation--71802 
https://www.survivalinternational.org/articles/racism-in-conservation  
https://theconversation.com/american-environmentalisms-racist-roots-have-shaped-global-thinking-about-conservation-143783 
https://medium.com/conservationwatch/batwa-boy-shot-dead-in-kahuzi-bi%C3%A9ga-national-park-drc-e898b06aeee4  
https://www.theguardian.com/global-development/2023/jan/16/tanzania-maasai-speak-out-on-forced-removals 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU