Premier Lig’in transfer mantığı ve "savunmalar"

Emre Sarıkuş Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

1996 yazında bir önceki sezon attığı 31 golle Blackburn Rovers’ı şampiyon yapan Alan Shearer için doğup büyüdüğü kentin takımı olan Newcastle United 15 milyon sterlin ödeyerek Kevin Keegan’ın Sir Alex Ferguson’a kafa tutan takımının en önemli parçasını transfer etmişti.

Shearer o yıl sadece 4. yaşını dolduran Premier Lig’in en pahalı transferi değil, aynı zamanda İngiltere futbol tarihinin de o güne dek en fazla bonservis ödenen oyuncusu olmuştu.

İngilizler Şubat 1979’da Nottingham Forest’ın 1 milyon sterlin ödeyerek aldığı ve adanın milyonluk ilk transferi olarak kayda geçen golcü Trevor Francis’den beri bütün dünyada yankılanan bir transfere tanıklık ediyordu.

 

shearer.jpg
Alan Shearer / Fotoğraf: Reuters

 

Shearer için ödenen 15 milyon sterlin, oyuncunun Newcastle’da oynadığı 10 senede Premier Lig tarihinin en golcü oyuncusu mertebesine yükselmesi ve kulübün sembolü olması göz önüne alındığında az bile sayılabilir.

Shearer’ın futbolu bıraktığı 2006 yazında Andriy Shevchenko 30 milyon sterlin karşılığında Milan’dan Chelsea’ye transfer olurken, bu transferden bir 10 yıl sonra da yani 2016 yazında, Paul Pogba 89 milyon sterline Juventus’tan Manchester United’a gitti.

Özetle 1996’dan 2016’ya kadar geçen 20 yıllık süreçte bir kulübün bir oyuncu için ödeyeceği maksimum bedel 15 milyon sterlinden 89 milyon sterline ulaştı.

Git gide normalleştirilen bu transfer bedellerinin kaynağında şüphesiz yayın gelirlerinden alınan büyük pay var.

Önümüzdeki 3 yıl içerisinde Premier Lig’in yurt dışındaki yayın anlaşmalarının değerinin 9 milyar sterlini aşması bekleniyor.

Bu anlaşmalar, lige yeni çıkan takımlara bile diğer ülke liglerinde yer alan aynı seviyedeki takımlara göre çok daha iyi kadro kurma ve yatırım yapma imkânı sunuyor.

Rekabet seviyesinin akıl almaz boyutlara ulaşması, bu ligde tutunmanın çok zor olduğunu gösterse de aslında belli bir rasyonalite içinde, kendi varoluşsal temellerine ve hedeflerine yatırım yapan kulüplerin ligde başarıyla tutunduğunu görmek zor değil.

Bournemouth ilk akla gelen örneklerden birisi... 

 

Eddie Howe Reuters.jpg
Eddie Howe / Fotoğraf: Reuters

 

2007-2008 sezonunda üçüncü seviye sayılan 1. Lig’den (EFL League One) 4. seviyedeki 2. Lig’e (EFL League Two) düşen ve o sezon yaşadığı finansal problemler nedeniyle lig komitesinin puan cezasına çarptırılan Bournemouth, lige -17 puan ile başlamasına rağmen, sonrasında bugünkü menajerleri Eddie Howe’un takımın başına geçmesiyle bir peri masalının başlangıcını yapmıştı.

Howe’un hiçbir menajerlik tecrübesi yoktu.

Bir bilek sakatlığından dolayı futbolu bırakmak zorunda kalmış ve 300’den fazla formasını giydiği kulübün yardım çağrılarına kayıtsız kalamamıştı.

Howe o sezon takımı ligde tuttu ve bir sonraki sezon lig komitesinin kulübe uyguladığı son ceza olan transfer yasağına rağmen takımı 2. olarak bir üst lige yani EFL League One’a çıkardı.

Kulübün o sezondan itibaren güç kazanmaya başladığı görülüyordu ve bunda bir süre sonra kulübe ortak olan Rus iş adamı Maxim Demin’in yatırımlarının büyük payı olduğu konusunda herkes hemfikirdi.

Maxim Demin stadyumu büyütmüş ve alınacak oyuncular için kaynak yaratmıştı. Bu destekle takımı 6 sene içinde Premier Lig’e ulaştırmayı başaran menajer Eddie Howe, 2015-2016 sezonundan bu yana Bournemouth’u dünyanın en iyi liginde tutmayı başarıyor.

Howe 5 sezondur Ibe, Solanke, Ake gibi büyük takımlarda kadroya giremeyen ve düzenli oynamak isteyen genç oyuncuların yanı sıra, Championship’te yıldızı parlayan Mepham, Brooks gibi seviye atlamak isteyen genç oyuncuları kaynaştırarak takım kimyasını ciddi bir ekonomi yönetimi altında oluşturuyor.

Bournemouth’un Premier Lig’deki 5 sezonluk ortalama transfer harcaması yaklaşık 55 milyon euro.

Bu harcama, ligde tehlike bölgesinin dışında tutunmak gibi mütevazı bir planı olan ve küçük mucizeler gerçekleşmediği takdirde ilk 8’in altında konumlanan takımlar için ortalama sayılır.

Gelelim tablonun üst tarafına…

Marka değeri artırma, pazar payını yükseltme, ligi ilk 6’da bitirme, şampiyonlar liginde başarı elde etme gibi büyük hedefler; zorluk seviyesi en üst noktaya ulaşmış bir ligde ilk olarak mevcut pozisyonu korumak gibi bir ön koşulu da beraberinde getirmekte.

Bu ön koşulun da en önemli kriterlerinden biri yenilmezlik… Yani iyi bir savunma…

Hata yapma lüksünün neredeyse hiç kalmadığı üst sıra takımları arasındaki rekabette, iyi bir savunmaya sahip olan, bu savaşın kazananı oluyor.

Futbol artık daha dar alanda oynanan, savunmaların orta saha yayına yaklaştığı, beklerin açık oyuncular gibi oynadığı bir örgütlenme şeklini aldı.

Bu oyunda klasik çakılı savunmacılar değil, oyun kurabilen, iyi pas alışverişi yapan, önsezileri gelişmiş, hızlı ve doğru karar veren, üst düzey pozisyon bilgisine sahip, güçlü savunmacılar esas aktör halini aldılar.

Bu özeliklerin tamamına sahip savunmacı çok az olduğu için böylesi oyunculara kulüplerinin biçtiği değerler de oldukça yukarıda seyrediyor. 

Bugüne dek transfer edilen en pahalı savunma oyuncuları istatistiğine bakıldığında ilk 10’daki 8 transferin büyük hedefleri olan Premier Lig takımları tarafından yapıldığını ve bunların beşinin City’e, ikisinin United’a ve birinin de Liverpool’a ait olduğunu görüyoruz. 

Tüm zamanların en pahalı savunma oyuncuları

Harry Maguire Leicester  to Man.Utd  £80 M
Matthijs de Ligt Ajax to Juventus  £78 M
Virgil Van Dijk Southampton to Liverpool  £76 M
Lucas Hernandez  A.Madrid to Bayern £73 M
Joao Cancelo Juventus to Man.City  £60 M
Aymeric Laporte A.Bilbao to Man.City £57 M
Kyle Walker    Totenham to Man.City £53 M
Benjamin Mendy Monaco to Man.City £52 M
Aaron Wan-Bissaka C.Palace to Man.Utd £50 M
John Stones Everton to Man.City £50 M

*Bedeller yaklaşık olarak verilmiştir.

Mayıs ayında kâbus gibi bir sezonu güç bela 6. olarak tamamlayabilen Manchester United’ın puan tablosunda 10 mağlubiyetinin yanı sıra yediği 54 golü bulunuyordu.

Bu sayı ligi ilk iki sırada bitiren City ve Liverpool’un yediği gollerin toplamından bile fazlaydı.

United çözümü önce Crystal Palace’ın 21 yaşındaki dinamik sağ beki Aaron Wan-Bissaka’yı, ardından günlerdir transferi konuşulan Leicester stoperi Harry Maguire’ı transfer etmekte buldu.

Wan-Bissaka için Palace’a 50 milyon ödemeyi kabul eden United yönetimi Maguire pazarlıklarında da Leicester ile 80 milyon sterlinde anlaşarak dünyada bir savunma oyuncusuna verilen en yüksek parayı ödemeyi kabul etmiş oldu. 

Scouting başarısı -ekonomiden bağımsız olarak söylersek- en ‘doğru’ oyuncunun transferi demektir.

Astronomik bir bedel ödense bile eğer imkân varsa ve oyuncu takımın kimyasına ve hedeflerine uygun ise ödenen paranın ne kadar yüksek olduğu sadece bir istatistik olarak bir köşede yer tutacaktır.

Sezon hedefinin gerçekleşmesi ve gelmesi muhtemel bir ekstra başarı ödenen yüksek meblağları rasyonalize etmek için yeterlidir.

 

Van Dijk reuters.jpg
Van Dijk / Fotoğraf: Reuters

 

Bir savunmacı olan Van Dijk’ın geçtiğimiz sezon Salah’tan bile daha popüler bir figür haline gelmesi bunun en iyi örneklerinden biri.

Van Dijk’ın takıma katıldığı Ocak 2018’e dek o sezon ligde 28 gol yiyen Liverpool savunması Van Dijk’ın Mayıs 2018’in ortasına dek oynadığı 14 maçta sadece 10 gol yedi.

Geçtiğimiz 2018-2019 sezonunda ise bir önceki sezona göre 16 gol daha az yiyen takım kalesinde sadece 22 gol gördü ve Van Dijk da Premier Lig’de yılın futbolcusu seçildi.

Liverpool ligde sadece 1 kez yenilmesine rağmen şampiyon olamadı fakat verimli hücum hattının ardında güçlü bir savunmayla Şampiyonlar Ligi’ni kazandı.

Premier Lig’i kazanan Manchester City ise son iki sezonda toplam 200’den fazla gol atsa da 2017-2018 sezonunda hatırlanacağı üzere savunmaya yaptığı yatırımlarla konuşulmuştu.

O sezon Mendy’ye 52, kaleci Ederson’a 35, Walker’a 53, Danilo’ya 27, Laporte’a 57 milyon sterlin ödeyen City’nin savunma hattı için yaptığı bu harcamalar Stockholm International Peace Research Institute’nin 2016 verilerine göre içerisinde Küba, Arnavutluk, Senegal’in de bulunduğu 52 ülkenin savunma harcamalarından daha fazlaydı. 

 

Maguire Reuters.jpg
Maguire / Fotoğraf: Reuters

 

Tüm bunları değerlendirince Maguire ve Wan-Bissaka için toplam 130 milyon sterlin civarında bir bedel ödeyen Manchester United’ın tıpkı Liverpool ve City gibi savunmasını güçlendirerek tekrar yarışın içinde olma çabasının son derece doğal olduğunu görüyoruz.

Maguire 80 milyon euro eder mi? Doğru bir transfer mi? Bunu haftalar ilerledikçe hep birlikte göreceğiz ancak ESPN’de Ricardo Ortiz’in sorularını yanıtlayan Napoli’nin sıra dışı başkanı Aurelio De Laurentiis’e göre bu sorunun cevabı belli;

Maguire için 80 milyon euro ödüyorlarsa Koulibaly 250 milyon euro eder.

Ne de olsa her iyi savunma ipten adam alır. 

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU