Osmanlı kaynaklarında kadim Kürtler

Nurullah Alkaç Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Kürdlerle Türklerin ilk defa hangi tarihte iletişime geçtiklerine dair somut bir veriye sahip değiliz. Ancak başta sekizinci asırdan sonra oluşturulan İslâmî tarih ve coğrafya kitapları ile 11'inci asırdan sonra "Şehname"yi referans alan kaynaklarda, Kürdlerin İran halklarının kadim zamanlardaki ataları olarak sunulan Pişdadi (M.Ö. 5000-1000) ve Keyaniler (M.Ö. 1000) zamanında yaşadıkları ve Turan’lılarla ilk iletişimin bu zamanlarda başladığı genel bir kabuldür.

Turan kavramının Eski Farsça’da "yukarı, kuzey" anlamlarına geldiği, etnolojik kavramdan çok tipolojik bir kavram olduğu göz önünde bulundurulduğunda ise, bugünkü anlamda bir ‘Türk’ etnisitesiyle gerçek anlamda bir iletişimin İslamiyet’in ilk iki yüzyılında başladığı kabul edilmesi daha uygundur.

Türkler tarafından Kürdlere dair bilgilerin bulunduğu ilk eser de, muhtemelen 1072-4 yılında yazılan Divani Lügati Türk olup sonunda yer alan ‘Erzü’l-Ekrad’ ifadesi olmalıdır.

Osmanlı kaynaklarının geçmişe dair bilgileri (1400-1800), çoğunlukla Arapça ve Farsça’dan çeviri olduğu için, onlar da İslâmî tarih yazımındaki bu genel kanıyı devam ettirmişlerdir. Fakat Osmanlı’nın 1850’lerden sonraki kaynaklarında, arkeolojik bulgularla ve siyasi emellerle şekillenen Batı merkezli modern tarih algısında sunulan ‘Med’, ‘Mena’, ‘Qarduniash’ ve ‘Gordions’lar Kürdlerin ataları olarak sunulmaya başlanmıştır. Şimdi bu iki sürecin örneklerini vererek meramı somutlaştırmaya çalışalım.

Osmanlı’nın Doğu algısında Kürdlerin kadim ataları: Şehname’nin ilk Osmanlıca çevirilerinde kadim Kürdler

Bilindiği üzere Ebu’l-Kâsım-i Firdevsî (d. 329/940 - ö. 411/1021) 60 bin beyitlik Farsça "Şehname"sini 980-990 yılları arasında yazmaya başlamış ve yaklaşık 30 içinde tamamlamıştır.

Son şeklini 1018 yılında alan eserde, Kürdlerin kökenine dair bir efsaneye de yer verilmiştir.

Şehname’nin Türkçe tercümelerinin ilki II. Murad (1421-1451) döneminde ve onun emriyle h.854/m.1450 yılında nesir şeklinde yapılmıştır. Mütercimi (çeviren yazar) ve müstensihi (kopyalayıcı) belli olmayan ancak h.845/1450 yılında istinsah (kopya) edildiği bilinen 328 varaklı Şehname’nin Türkçe tercümesinde (TSMK Hazine Kitaplığı, demirbaş: 1518), Farsça Şehname’de olduğu gibi, Kürdlerin kökenine dair ifadeler yer almıştır.

Çeviride, Pîşdadîler hanedanın altıncı hükümdarı ‘Ferdîdûn’dan ‘Ferîdûn-ı Kürd’ olarak açıkça bahsedilmektedir (Örneğin yazmada: 14b, 17b, 33a). Ferîdûn-ı Kürd’un Dahhâk’ı öldürüp şah olduğu şu şekilde bahsedilmiştir:

Ferîdûn-ı Kürd, Dahhâk-ı Tâzî’yi öldürüp yêrine şâh oldı. Anuŋ zamânında Demâvend taġında bir üstâd kişi var idi. Adına Cihn-i Burzîn. (14) Ferîdûn Şâh için bir taht düzdi. Ve çevresin laʿl ü gevherle bezedi. Ferîdûn ol tahtı göricek katı şâd oldı. Cihn’üŋ üstâdlıġına (15) ve kemâl-i ʿaklına âferîn kıldı. Ve ol tahtı düzdügiçün Cihn-i Burzîn’e otuz biŋ fülûrî ve bir altun tâc ve iki kıymetî küpe vêrdi. (Yazma:317, ss:826)


Metinde ‘Kürd’ adının özel isim olarak kullanıldığını da öğrenmekteyiz. Nitekim, İsfendiyar’ın oğlu ‘Behrâm-ı Kürdî/Behrâm-ı Çûpîn’in Kürdiyye isimli kız ve Kürdûy isimli erkek kardeşlerinin bulunduğu ve ‘Kürdevî’ isimli bir kahramanın, ‘Harrâd-ı Kürd’ isimli bir pehlivanın bulunduğu not edilmektedir. Ayrıca Behrâm-ı Kürd’ün ‘Cehrüm/Cihrim’ adlı bir şehri kurduğu da söylenmektedir. 

Mütercimi bilinmeyen ancak Derviş Mustafa tarafından H 1187 / M 1773 yılında istinsah edilen 1778 varaklı başka bir Şehname’nin Türkçe çevirisi, İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesinde 6131 (I. cilt), 6132 (II. cilt), 6133 (III. cilt) numarayla muhafaza edilmektedir.

1773 yılında yapılmış olan Şehname çevirisi, h.854/m.1450 yılında yapılmış olan çeviriden çok çok farklı özelliklere sahip olup kişi isimleri de oldukça değişmiştir:

Merzdâd ibn-i Kürdiz (Kişi adı: 379b/7)”, Ferzdâd ibn-i Kürdiz (Kişi adı: 379a/25)” “Kürdizyân (Kavim adı: 316a/20, 316a/25, 316b/2, 379a/25, 388a/18, 398b/21, 405a/24, 405b/3, 405b/7, 411a/18, 411a/19.)”, “Kürdiz Pîr (288b/11, 288b/13, 288b/14, 288b/15)”, “Behmen ibn-i Kürdiz (Kişi adı: 379b/9.)

 

1.png
Ferîdûn-ı Kürd’nin mağara içinde Dehhak’ı bağlaması. Kaynak: Baysungur Sehnâmesi, Timurlu dönemi, Herat, 1430, [Tahran, Gülistan Sarayı Kütüphanesi, No. 61], (Servet Okase, et-Tasvire’l-Farsi ve’t-Turki).


Bu kanı devam etmiş olacak ki, 1310/1892 tarihli Bidlis Vilayeti Salnamesi’nde Kürdlerin tarih boyunca ilim ve siyaset alanında birçok önemli şahsiyeti ortaya çıkardığından bahsedilirken “meşhûr Rüstem Zâl Hürmüz bin Nuşirevân’ın ve mülûk-ı Sasaniye’den Keykubad’ın Pehlivân ve mu’temedleri Behrâm Çupin ve Rüstem-i Zâl ve Çermekîn (!) ve vüfûr-u seca’âtla mevsûf ricâl-i ma’rûfeden Kerkin Milad (!)isimlerine yer verilmiştir. 
 

2.png
Behram Kürdî (Çubin)  ile Hüsrev Perviz’in Savaşı: Hamse-i Nizamî nüshasından çıkma bir sayfa, Safevî dönemi, Tebriz, 1540 [Edinburg Royal Scottish Museum], (Servet Okase, Mevsuata e’t-Tasvir el-islami).


Osmanlı’nın 1300’lü yıllarından 1800’lerin başına kadar hazırlanmış olan Enverî’nin (15.yy) “Düstûrnâme”, Muslihiddin Mehmed El-Lârî’nin (ö.1572) “Miratü’l-Edvâr”, Matrakçı Nasuh’un “Mecma‘u’t-Tevârih”, Gelibolu Mustafa Ali’nin (ö.1600) “Künhü’l-Ahbâr”, Bosnalı Hüseyin’in (ö.17.yy) “Bedâiü’l-Vekayi”, Katip Çelebi’nin (ö.1657) “Fezleketü’l-ahvâli’l-ahyâr fi’ilmi’t-târîh ve’l-ahbar (Arapça Fezleke)”, “Takvîmü’t-Tevârih (Türkçe Fezleke)”, Karaçelebi-zâde Abdülaziz’in (ö.1658) “Ravzatü’l-Ebrar”, Müneccimbaşı Derviş Ahmed Dede’nin (ö.1702) “Cami‘ü’d-Düvel Sahâif’ül Ahbâr fi Vekayi’ül A‘sar” mufassal/geniş kapsamlı; Mevlana Şükrüllah’ın (ö.1464) “Behçetü’t-Tevârih”, Ramazanzade Nişâncı Mehmed Paşa’nın (ö.16.yy) “Târîh-i Nişâncı Paşa”, Cenabi Mustafa Efendi’nin (1590) “El-Aylemü’z-Zahir/Gülşen-i Tevârîh”, Hezârfen Hüseyin Efendi’nin (1691) “Tenkîh-i Tevârih-i Mülûk” gibi muhtasar/özet ‘umumî’ tarih kitaplarına baktığımızda ise; Orta Çağ’da (M.S. 8-15.yy) Kürdlerin Şeddadi, Merwani, Annazi, Ğurî/Kurtî, Şebankare/Şivankarî, Zîyari, Eyyubi, Luristan, Hezbanî, Revadi devletlerine yer verildiğini görmekteyiz.  

Osmanlı’nın Batı algısında Kürdlerin kadim ataları: Osmanlıca tarih ve coğrafya kitaplarında Carduchi ve Gordyene

1907 yılında ilk basımı yapılan ‘Atlas of Ancient and Classical Geography (1: 1907, 10:1928)’ isimli eserde Pers İmparatorluğu’nda (B.C. 525) ‘Carduchi (Kurds)’ ve Roma İmparatorluğu egemenliğinde (M.Ö. 330) ‘Gordyene’ eyaletine yer verilmiştir.

Bu eserden yararlanılarak, Osmanlı Devleti’nde 1329/1911 yılında ders kitabı olarak oluşturulan ‘Tarih ve Coğrafya-yi Osmanî Atlası’ haritaları içerisinde yer alan ‘Ber ‘Atîkanın Şark Kısmında Meskun-ı Milel Ekvam’ haritasında; Hattuşaş’ın/Van’ın altında bulunan ‘Kardoşî (Kürdler)’ eyaleti ve ‘Rusya İmparatorluğu’nu gösteren haritada da ise, ‘Kardoşî’ yerine ‘Qorduenî’ eyaletine yer verilmiştir.

Zaten Dr. Felix V. Luschan’in, 1911 yılında yazdığı “The Early Inhabitants of Western Asia (Journal of the Royal Anthropological Institute of Great Britain, Vol: XLI)” başlıklı makalesinde de ‘Kardouchoi’ ve ‘Godyaeans’lar Kürdlerin geçmişteki doğrudan ataları olarak göstermiştir. Ki bu bilgi bir yüz yıl önceki kaynaklarda çok yaygındır. Nitekim Car Rosenmüller ve Nathaniel Morren’in 1837 tarihli “The Biblical Geography of Central Asia, (C:2, ss:139)”daki müşterek çalışmasında “Gordionlular ve Karduçilere dayanan Kürdlerin topluca Ekrad (Acrad) olarak” isimlendirildiğinden söz edilmektedir.

Bu alıntılamalarla şekillenen ve 1850 sonrasında yayınlanan, 1923 yılına kadar devam eden Osmanlı kaynaklarında bu iki halk Kürdlerin ataları olarak sunulmuştur.

1923'te Cumhuriyet'e geçildikten sonra ise ‘Kürd’ diye bir halkın varlığı kabullenilmediği için, geçmişlerine dair bilgilere de yer verilmemiş, çeviri veya latinize edilen Osmanlıca kaynaklarda ise tahrifatlar yapılarak ‘Kürd’lerin görünürlükleri saklanmaya çalışılmıştır.

 

kadim kürtler (2).jpg
‘Atlas of Ancient and Classical Geography’de Carduchi (Kurds), 1907.​​​​​​

 

harita-.jpg
‘Tarih ve Coğrafya-yi Osmanî Atlası’nda Qarddoniş (Kürdler), 1912.

 

Ahmed Refik Altınay’ın (1880-1937), 1910’larda hazırladığı ‘Büyük Tarihi Umumi (1328/1913)’nin birinci cildinde, M.Ö. 1600-1100 yılları arasında Babil coğrafyasında hüküm sürmüş olan Kissiler’den/Kasssitler’den söz edilirken ‘Dicle’nin öbür tarafından Indo-Avrupai neslinden Kissiler vardı, yani şimdiki Kürdler (İstanbul- 1328, C:1, ss:162)’ ifadesiyle Kürdlerin Qarduniash isimli antik devletine atıfta bulunmuştur.  

 

7.jpg
Ahmed Refik Altınay’ın (1880-1937) ‘Büyük Tarihi Umumi’ isimli kitabında Kürdlerin ataları Kassilere ve onların devletine dair ifadesinin bulunduğu bir pasaj.

 

1328/1910 tarihli ‘Resimli ve Haritalı Coğrafya-yı Osmanî’nin ‘Ecnas-ı Sekene’ kısmında "Kürdler: Asya-i Osmani’nin hususiyle Anadolu’nun cihet-i şarkiyesinde yüksek dağlarla muhat arazi ve yaylalar üzerinde yayılmış olan (Kürdler) dahi 2,5 milyon radesinde olup ekser aşiret halinde yaşamaktadırlar. Bu kavim dahi kendine mahsus bağzı adat ve itikadata malikdir. Şeceatleri meşhurdur. Atabinicilikten ve silah istimalinde maharetleri vardır. (ss:49)" şeklinde yer verilen Kürdlerin, kitabında ilerleyen sayfalarında ataları olarak "Carduques"ler gösterilmiştir:

Kürdler: Kürdler eski Carduqueslerden gelir. Qarduklar birçok ecnebilerle ihtilat itmişlerdi. Kürdler quyu albeniye, dinç ve sert adamlardır. Ğayr- müntazam bir hayata, aşiret halinde yaşamağa alışmışlardır. Çoğu kez gencidir. Bunlar muharap, ğavğaci/kavgacı bir kavimdir (…)

 

 

 

8-jpg.jpg
‘Resimli ve Haritalı Coğrafya-yı Osmanî’de Kürdler, 1328/1910 ss:4, 69-70.

 

İbnü’l Nüzhet Cevat’ın 1330/1912 tarihli "Haritalı Musavver Memalik-i Osmanîye’nin Coğrafyası" isimli kitabında ise Kürdlerin geçmiş ataları olarak "Medya/Medler" gösterilmiştir:

Kürdler: Kürdistan Kürdlerin cemiyetiyle meskun olduği kıtadır. Kürdler İran yaylasıyla Anadoli arasında ve Fırat ve Dicle nehirlerinin  huzze-i ‘aliasını teşkil eden yaylada metuden olup eşair heyatını sürerler. Medya-Acem ahfadı olan Kürdler bugün iki milyonı mütecavizdirler. Şecaat ve cendilikle benam olduklarından devre-i istilas-i Osmanîyede bunların daire-i ataite alınmaları iktiza itmekle Çıldıran muzafferiyetini müteakıb Kürdler İdris-i Bidlisi’nin himmetiyle Osmanli idaresine geçmişlerdir.

Kürdler esmer alun, kesire’l-şiir, küçük gözlü, quyu bünyeli bir millettir. Lisanları olan Kürdçe ile tekellüm iderler. Kürdler aşiret heyatından lezzet aldıkları cihetle daima kırlarda qıl çadır altında ‘ömür geçirirler. (ss:4)

 

10.png
‘Haritalı Musavver Memalik-i Osmanîye’nin Coğrafyası’nda Kürdler, 1330/1912, ss:4.

 

Toparlayacak olursak, Osmanlı’nın 1400-1850 yılları arasındaki kaynaklarında Kürdlerin geçmişlerine dair bilgilerin temelinde sekizinci asırdan itibaren ortaya konulan Arapça ve Farsça temel kaynaklardaki verilerin bulunduğunu, 1800’den itibaren ise Batı’dan yapılan çevirilerden kaynaklı olarak artık Doğu kaynaklarındaki algının değişip Batı algısına döndüğüne şahitlik etmekteyiz.

Osmanlı’nın 1923 yılındaki yıkılışına kadar devam eden bu yeni algıda ise Karduchi ve Gordionlar Kürdlerin ataları olarak sunulmuştur. 

 

 

Kaynakça:

Mustafa Kuğu; “15. Yüzyıla Ait Şehname Tercümesi (Giriş-Metin-Sözlük)”, Doktora Tezi, 2017.
Ramazan Bölük; “18.yy. Mensur Şehnâme Çevirisi, II. Cilt (284b-419b varaklar arası, İnceleme-Metin-Sözlük-Tıpkıbasım)”, Doktora Tezi, 2017.

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU