Oğlunun cansız bedeniyle Fethi Okyar’a yaklaşan baba: Bu ilk kurbanımız, daha da veririz!

Mehmed Mazlum Çelik Independent Türkçe için yazdı

12 Ağustos 1930: Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu / Fotoğraf: Wikipedia

Ali Fethi Bey tereddüt içinde Mustafa Kemal Atatürk’ten gelecek telgrafı bekliyordu. Fethi Bey’in İzmir’e geldiğini duyan halk akın akın rıhtıma hücum etmişti. Zaman ilerledikçe otelin önündeki kalabalık büyüyordu. Çevre il ve ilçelerden de vatandaşlar, Fethi Bey’in İzmir’de olduğunu öğrenmeleriyle kayıklar ve at arabalarıyla İzmir’e akın etmişti. Büyüyen kalabalık sabırsızlanıyor, Fethi Bey’in yarın yapacağı nutkunu tezahüratlarla hemen o akşam gerçekleştirmesini istiyorlardı. Fethi Bey şehre adımını attığı andan itibaren sayısız engelle karşılaşmış, Cumhuriyet Halk Fırkası yetkilileri onu konuşturmamak için elinden geleni yapmıştı.

Ali Fethi Okyar’ın sabırsızlıla beklediği, telgraf eline ulaştı. Mustafa Kemal şöyle diyordu;

İzmir’de Serbest Fırka Reisi Fethi Bey Hazretlerine (Sureti Başvekile, Dahiliye Vekiline, İzmir Valisine)

Anlıyorum ki, sana nutkunu söyletmek istemiyorlar. Fakat sen mutlaka nutkunu söyleyeceksin ve tesadüf edeceğin herhangi bir engeli bana bildireceksin. Asayişin temini için Başvekil, Dahiliye Vekili ve İzmir Valisi lâzım olan tedbirleri almakla mükelleftirler.

GAZİ

Ali Fethi Bey bu cevabı aldıktan sonra kendisine olan güveni arttı. Dışardaki kalabalığı selamlayarak, nutkun yarın yapılacağını ilan etti. Kalabalık, Fethi Bey’i görür görmez büyük coşkuya kapıldı, İzmir o gece sabaha kadar Serbest Cumhuriyet Fırkası taraftarlarıyla dolup taştı.

İzmir demokrasi coşkusuyla bir bayram havası yaşarken. Valilik ve Cumhuriyet Halk Fırkası il başkanlığında büyük bir rahatsızlık söz konusuydu. Ali Fethi Bey’in İzmir ziyaretine muhalefet daha o, Ankara’da iken başlamıştı. Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, ziyaret tartışmaları sürerken Mustafa Kemal’e gönderdiği telgrafta bu işin tehlikeli olduğunu söyledi ve durdurulmasını istemişti. 

Sıra dışı bir bakan olan Esat Bozkurt yeni parti fikrine en sert muhalefeti gösterenlerin başında geliyordu ve Ali Fethi Bey’in eski çalışma arkadaşıydı. Ali Fethi Bey’e geçmişten gelen büyük bir garezi bulunan Bozkurt tarihe şu sözlerle geçmişti; 

Türk, bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı, dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler!


Sabah olduğunda Ali Fethi Bey nutku için hazırlanmaya başladı. Ne Esat Bozkurt ne CHF’li diğer yetkililer onu durdurabilmişti, ülkenin en muktedir ismi arkasındaydı. CHF il binasında geçen her saat yetkililerin sabrını taşırıyor, öfkeli bekleyiş sürüyordu. Halk coşkuyu iyiden iyiye artırmış, Ali Fethi Bey’e iltifat tezahüratları yerini CHF aleyhine dönen hakaretlere bırakmıştı. Hatta hızını alamayan bazı Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) taraftarları CHF il binasını taşlamıştı. Neyse ki olay çok büyümeden halk yatıştırılmıştı.

Ali Fethi Bey kalabalığın toplandığı meydana ulaştı. Konuşmayı yapacağı kürsü ile CHF il binası hemen karşı karşıyaydı ve CHF üyeleri de Ali Fethi Bey’in nutkunu dinlemek için balkona çıkmışlardı. Ali Fethi Bey ilk defa Cumhuriyet Halk Fırkası’nı halkın karşısında eleştirecekti. O sırada beklenmeyen bir şey oldu, CHF balkonundan Sabri Bey toplanan kalabalığa “Namussuzlar!” diye bağırdı. Öfkeli halk CHF il binasını taş yağmuruna tuttu, camlar indirildi. Balkonda bulunanlar hızla içeri kaçtı; ama öfkeli halk durmayınca jandarma araya girdi ve ateş açtı. Bu sırada henüz 14 yaşında olan bir çocuk vurularak hayatını kaybetti. 

Sonrasını Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın iki numarası olarak bilinen Ahmet Ağaoğlu şöyle anlatıyor;

Kalabalığın ortasında bir adamcağız kucağında taşıdığı bir çocuğu birdenbire Fethi Bey'in ayaklarının dibine atarak: 'İşte size bir kurban, başkalarını da veririz. Yalnız sen bizi kurtar.' dedi ve ağlayarak Fethi Bey'in ellerine sarıldı.


Yaşanan bu olaylar aslında sonun başlangıcıydı. Demokrasi tarihimizin acı bir tecrübesi olan Cumhuriyet Halk Fırkası tarihte bugün 12 Ağustos 1930 yılında sıra dışı bir hikâye ile kuruldu.

 

ali fethi okyar kızı ile mustafa kemal.png
Ali Fethi Okyar ve kızı ile Mustafa Kemal

 

Mustafa Kemal diktatör olarak hatırlanmak istemiyor

Mustafa Kemal Atatürk, İzmir Suikastı ortaya çıkarıldıktan sonra İstanbul’da ciddi bir tehdit olarak gördüğü İttihat ve Terakki’nin eski mensuplarını tasfiye etmişti. Yine aynı olay Kazım Karabekir Paşa’nın genel başkanlığını yaptığı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın da kapanmasına sebep olmuştu. Bu süreçte Mustafa Kemal’in pozisyonu ve partinin kapatılması için gösterdiği çaba onu uluslararası camiada zor durumda bırakmıştı. Mustafa Kemal demokrasi ve cumhuriyete inanıyordu, bu yüzden diktatör olarak anılmak istemiyordu. Yine Cumhuriyet Halk Fırkası üzerindeki denetimi azalmıştı. Parti içindekiler onun adını kullanarak ciddi yolsuzluklar yapıyordu. Mustafa Kemal bu çevrenin yaptıklarının önüne geçmek için çareler arıyordu. Bu sırada Paris Büyükelçiliğinden tatile gelen Ali Fethi Okyar’ın Türkiye’de bulunduğunu öğrendi. Yalova’da bulunan Mustafa Kemal Paşa uzun süredir aklında bulunan bir fikri kendisiyle paylaşmak üzere Ali Fethi Okyar’ı yanına davet etti. Buna göre Mustafa Kemal yeni bir partinin açılmasını istiyordu ve bunun için Ali Fethi Okyar’ı uygun görmüştü.

 

ali fethi okyar ve mustafa kemal.jpg
Ali Fethi Okyar ve Mustafa Kemal /

 

Mustafa Kemal’in yeni bir parti fikrini öğrenen Fethi Bey, Mustafa Kemal’e “Beni İsmet Bey ile karşı karşıya getirmeyiniz.” diyerek bu teklifi kibarca reddetmiştir. Mustafa Kemal bunun üzerine İsmet Paşa’yı da davet ederek ikiliyi karşı karşıya getirmiştir. Ali Fethi Bey, İsmet Paşa’nın da yeni parti fikrine olumlu yaklaşması üzerine bu teklifi kabul etmiştir. Mustafa Kemal yeni partinin ismini de kendisi koymuş ve kız kardeşi Makbule hanımı yeni partinin kurucu üyeleri arasına dahil etmiştir.

Neden Ali Fethi Okyar seçildi

Ali Fethi Okyar 1880 Makedonya doğumluydu ve Manastır’daki öğrencilik yıllarından beri Mustafa Kemal’in arkadaşıydı. Geçmişte birçok önemli görev üstlenmiş Fethi Bey, İttihat ve Terakki’nin genel sekreterliğine kadar yükselmiştir. 31 Mart Vakasından sonra hal edilen Abdülhamid’in mallarına el konulması ve Selanik’e götürülmesi görevi kendisine verilmiştir. Yolda Sultan Abdülhamid ile iyi bir dostluk kuran Fethi Bey, Balkan Savaşlarında Selanik’in düşman eline geçeceğinin anlaşılması üzerine Sultan Abdülhamid’in İstanbul’a geri getirilmesi için de görevlendirilir. Fethi Bey daha sonra bu yolculuklardaki hatıralarını kaleme alarak yayınlayacaktır.

Fethi Bey daha sonra Sofya’ya Büyükelçi olarak atandığında Mustafa Kemal’i yanında ateşemiliter olarak götürmüştür. Buradaki üstün hizmetlerinden dolayı Bulgar kralı tarafından devlet nişanı ile ödüllendirilmiştir. 1923 ve 1924 yılında iki defa Başbakanlık görevine getirilmiş; ama kısa süre içinde tekrar görevden alınmıştır. Bütün bu özellikleri Fethi Bey’i muhalefet lideri olmak için uygun bir pozisyona taşımaktaydı. 

Mustafa Kemal’in pozisyonu

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kapanmasındaki en önemli neden Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanı olarak tarafsız kalmamasıydı. CHF’nin genel başkanı olarak taraf olmuş ve muhaliflerin tarafsızlık çağrılarına kulak tıkamıştı. Bu durum sonu İstiklal Mahkemesi’nde biten bir demokrasi faciasına neden olmuştu. Yabancı basın, bu vakadan sonra Mustafa Kemal’i tek adamlık ile itham etmiştir. Fethi Bey de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının başına gelenleri iyi bilenlerden birisiydi. Bu yüzden benzer bir akıbetten korkuyordu.

Mustafa Kemal gazetelere verdiği beyanatta kendi pozisyonunu şöyle açıklayacaktı;

Fethi Beyefendi, esas noktada, esas temelde Cumhuriyet Halk Fırkası ile tereddütsüz bir fikir ve fiil iştirakini bütün vicdanıyla kabul ve ishar ettikten sonra tetkikat sahasında muvaffakiyetsizlik addettiği şeylerin sebeplerini bu esbabın tebdil, tadil çarelerini düşünmüş tecrübekar bir devlet adamı olarak beyanı fikir ediyor ve vaat ediyor ki, menfi gördüğü bazı neticeleri müsbet yapabilecektir… Ben cumhuriyet esaslarının kuvvetlenmesini temin edecek olan bu mücadeleleri memnuniyetle müsaade edeceğim ve şimdiden söyleyebilirim ki, en çok kavgalı olduğumuz geceler sizi soframda birleştireceğim ve o zaman tekrar ayrı ayrı her birinize soracağım. Sen ne dedin, ve ne için dedin? Senin cevabın ne idi, neye istinad ediyorsun? Bugünden itiraf ederim ki, bu benim için yüksek bir zevk olacaktır.


Mustafa Kemal yalnızca siyaseten tarafsız kalmayı değil, taraflar arasında meydana gelebilecek sorunları çözmek adına arabuluculuk yapmayı vadediyordu. Bu açıklama Fethi Bey’in önündeki engelleri kaldırıp kapıları kendisine sonuna kadar açmış oluyordu. 

Muhalefet argümanı: CHF çürüyor

Serbest Cumhuriyet Fırkası danışıklı bir dövüşle CHF’yi denetlemesi için kurulmuştu. Yeni Parti kurulurken Adana’da da yerel bir parti ve Trakya bölgesinde de Türkiye Cumhuriyet Amele ve Çiftçi Partisi kuruluş aşamasına girmişse de iki deneme de başarısız olmuştur. Türkiye çapında ses getiren ve en büyük potansiyele sahip olan parti Serbest Cumhuriyet Fırkası olmuştu. Parti içinde Reşit Galip, Mehmet Emin Yurdakul gibi önemli vekillerin yanı sıra Ahmet Ağaoğlu gibi önemli bir gazeteci bulunuyordu. Akıllardaki en önemli soru ise SCF’nin nasıl bir muhalefet yürüteceğiydi.

Partinin ilan edilmesinden sonra Parti Sözcüsü olarak ifade edebileceğimiz Ahmet Ağaoğlu parti manifestosu yerine “İki Hakikat” isimli şu başyazıyı yayınlamıştır;

Serbest Fırkanın teessüsünden beri, yani son iki aylık kısa müddet esnasında cereyan eden vak’a ve hadiseler iki mühim hakikati bariz bir surette meydana çıkarmıştır. Bunlardan birincisi Cumhuriyet Halk Fırkası’nın çürüklüğüdür. Bütün memleketi kucaklamış, memleketin en ücra köşelerine kadar yayılmış ve zahiri teşkilatı adeta orduyu andıran bu koca fırka, teşkilatını henüz yapmağa başlamış, adeta emeklemek çağında bulunan yeni bir fırka ile ilk temasında bile şaşaladı, bocaladı ve muvazenesini kaybetti. (...) İkinci hakikat: Fırkanın bu halinin tezahüründen müteessir olan hükümet onun yardımına koşmağı, onu desteklemeği kendisi için bir vazife sandı. Hitam bulan intihabatta vaki olan bütün müdahale ve ihdas edilen manialar, hükümetin almış olduğu vaziyetten naşidir. Sabit olmuştur ki, müdahale ve manialar olmamış bulunsaydı, her yerde fırka kahkarî hezimete uğramış olacaktı. Ben ki, bu fırkanın evladı idim ve onun yolunda kudretim miktarında emek sarfetmişim, onun böyle bir hale uğramasından mahzun oluyorum. Ben ve mensup olduğum fırka isteriz ki arkasında bu kadar muhteşem hatıraları olan bu tarihi fırka yaşasın... ... Filhakika, bu müdahaleler ve himayeler sayesinde, fırka güya kazanmış, muzaffer çıkmıştır. Fakat bu zafer Pyrrus zaferi olmuştur...


Bu yazı ile Ağaoğlu hangi argümanlarla muhalefet edileceğini de ortaya koyuyordu.

Adnan Menders siyasete SCF ile atılmıştır

Adanan Menderes henüz 30 yaşında ailesinin çiftliği ile ilgilenen genç bir delikanlı iken Reşit Galip’in tavsiyesi ile Fethi Bey ile tanıştırılır. Hitabet gücü ve zekâsı ile Adnan Menderes, Ali Fethi Bey’i etkiler. Fethi Bey’in Aydın il başkanlığı teklifini Menderes önce reddeder; fakat Fethi Bey, merhum Menderes ile sabahın ilk ışıklarına kadar yaptığı toplantı neticesinde onu ikna etmeyi başarır. Menderes sonunda Fethi Bey’in teklifini kabul eder. Aydın Serbest Cumhuriyet Fırkası İl Başkanlığının kurucu başkanı olarak göreve başlar. 

Kısa bir süre sonra yapılan Yerel Seçimlerde bütün yurt ve Aydın’daki usulsüzlüklere rağmen Aydın’da CHF’yi hem il merkezi hem de ilçelerde silip atar. Bu başarı ileride Mustafa Kemal’in de dikkatini çekecek ve Adnan Menderes’e meclis yolunu açacaktır.

 

menderes.jpg
Adnan Menderes / Fotoğraf: AA

 

Her şey bir gazete beyanatı başladı başka bir beyanat ile bitti

İzmir hadisesinden sonra Mustafa Kemal halkın tepkilerinin kendisine kadar uzanabileceğini düşünerek Serbest Cumhuriyet Fırkası’na olan desteğini çekti. Mustafa Kemal’e yakınlığı ile bilinen Yunus Nadi, doğrudan Mustafa Kemal Paşa’yı muhatap alan şu yazıyı kaleme aldı; 

Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Hazretlerine,

İzmir'de bir matbaamıza taarruz edildiği ve Cumhuriyet Halk Fırkası binamız taşa tutulduğu gündenberi memlekette bize düşen yeni vazifelerin vücut ve ehemmiyetini takdir ediyoruz. Bu arada ezelî ve ebedî Şefimiz olarak bildiğimiz zatı devletlerini başka ve yeni fırkaların kendilerine mal etmeğe çalıştıklarını görerek, öyle dahi olsa biz kendimizi, bize emanet edilen Cumhuriyetin muhafazası vazifesini eksiksiz ifaya muktedir biliyoruz. Vazifemizin kolaylaşması hesabına değil, belki vaziyetin tavzihi namına hal ne ise lütfen ifadesini istirham etmeğe mecbur kaldık Her hal ve ihtimalde Cumhuriyetin iyice korunacağından daima emin bulunarak sonsuz hürmetlerimizi lütfen kabul buyurunuz aziz Şefimiz.

Yunus Nadi


Bu yazıyla Yunus Nadi, Mustafa Kemal’e taraf olma çağrısı yapıyordu. Mustafa Kemal’in bu yazıya cevabı şöyle olmuştur; 

...Resmî vazifemin hitamında Cumhuriyet Halk Fırkasının başında fiilen çalışacağım. Bu noktada tereddüde mahal yoktur. Benim bu esas vaziyetim, bir sene nihayetinde sona erecek olan bugünkü muvakkat resmî vazifemin bana yüklediği bitaraflığı bozamaz. İşaret olunan hâdiseler arasında İzmir'de bir gazete idarehanesine ve Cumhuriyet Halk Fırkası merkezine her ne sebep ve suretle olursa olsun yapılmış tecavüzlerden ve hükümet ricaline ve otoritesine karşı bazı anlayışsız kuvvetler tarafından yapılan çirkin tecavüzlerden çok müteessir olduğumu tahmin etmek güç değildir. Bu üzüntümü akan kanlar ve zayi olan hayat şiddetlendirmiştir. Bu gibi saldırıcılar ve teşvikçiler Cumhuriyet kanunlarının takiplerinden tabiî kurtulamazlar. Bu sözlerim Cumhuriyet gazetesine cevaben ve umumî efkârı aydınlatmak üzere neşredilmiştir.

Mustafa Kemal Paşa satır aralarında tarafsızlık lafzını kullansa da CHF için çalışacağını söyleyerek Ali Fethi Okyar’ı savunmasız bırakmıştır. Bu açıklamadan kısa bir süre sonra SCF’nin kendi vekilleri de Ali Fethi Okyar’ın aleyhine dönmüştür. Bütün bu gelişmeler üzerine Fethi Bey kısa bir süre sonra partisini feshederek kapatmıştır. Fesih kararının hemen ertesi günü gazeteler şu manşet ve benzeri haberlerle kamuoyunun karşısına çıktılar;

“Fethi Bey Öldü. Yaşasın Hürriyet”

Fethi Bey intihar etti, yani siyasi şahsiyetini kendi eli ile öldürdü. Bizden kendisine bol bol rahmet dilemekten başka diyecek yoktur. O Öldü ise, yaşasın hürriyet. Yaşasın mefkure evlatları.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU