Uzmanlar "Netflix sansürünü" değerlendirdi: "Karar hukuksuz", "Sansür şart"

Medya ombudsmanı ve RTÜK üyesi Faruk Bildirici yönetmeliği ifade ve basın özgürlüğüne aykırı diye nitelerken, senarist Uğraş Güneş kararın siyasi olduğunu söyledi. Akademisyen Merve Tarlabölen ise toplumun medya okuryazarlığını bilmediğini vurguladı

(AA)

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından hazırlanan "Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmelik" 1 Ağustos tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

RTÜK'ün konuyla ilgili internet sitesinden yaptığı duyuruda "çocukların ve gençlerin, fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimine zarar verebilecek medya içeriklerine ilişkin ebeveyn kontrolü sağlanması" gibi ifadeler yer aldı. “Ahlaki gelişim” ve “ebeveyn kontrolü” gibi ifadeler, yönetmeliğe karşı çıkan kişiler tarafından “belirsiz” diye nitelenirken, söz konusu yönetmeliğin de "sansür işlevi göreceği" yorumlarına neden oldu.

Ayrıca yönetmeliğin hükümete yakın kimi yazar veya basın organları tarafından Netflix isimli yayın platformunun "ahlaksızlıkla" suçlandığı bir dönemde yayınlanmış olması, yönetmeliğe dair "sansür" yorumlarını güçlendirdi.

RTÜK'ün Netflix, YouTube vb. platformların yanında basın faaliyetini de kapsayacağından şüphelenilen denetim kararını, konunun ilgililerine ve uzmanlarına sorduk.

“Gerçekten bir hukuksuzluk”

Independent Türkçe’ye konuşan, medya ombudsmanı ve RTÜK üyesi Faruk Bildirici “Dijital platformlara da genel olarak bütün televizyonlara ve radyolara uygulanan ilkelerin uygulanacağının belirtilmesi gerçekten bir hukuksuzluk” dedi.

Yayın organlarının lisans için ödemesi gereken ücrete değinen Bildirici, sözlerini şöyle sürdürdü:

Oradaki aynı ilkeler geçerli olacak. Küçücük, tek başına yayın yapan bir radyoyla büyük bir radyonun ya da kendi başına görüntülü yayın yapan bir kişiyle televizyonun vermesi gereken para miktarı aynı. Bu, lisans için ödenmesi gereken miktar. Tek başına bu bile hukuksuzluk

Bildiriciye göre bu yönetmeliğin esas amacı, yine dijital platformlara denetim getirmenin yanı sıra dijital mecrada bağımsız, eleştirel habercilik ve yayıncılık yapan gazetecilere denetim getirmek, onları frenlemek ve sansürlemek.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un açıklamalarını hatırlatan Bildirici, sözlerini şöyle sürdürdü:

Fahrettin Altun ‘Denetim gerekiyordu, biz de denetim yapacağız’ demişti. Ama yapmak istedikleri denetim basın özgürlüklerine, haber alma hakkına, ifade ve yayın özgürlüğüne.. hepsine aykırı.

Ancak RTÜK’ün söz konusu duyurusunda yönetmeliğin "ifade ve haber alma özgürlüğünün, düşünce çeşitliliğinin, rekabet ortamının ve çoğulculuğun güvence altına alınması, yoğunlaşmanın önlenmesi ve kamu menfaatinin korunması amacıyla" yayımlandığı belirtiliyordu.

 

maxresdefault (1).jpg
Hakan: Muhafız (Netflix)

 

Öte yandan, yeni RTÜK yönetmeliğinin “siyasi” bir karar olduğunu düşünen tek kişi Bildirici değil.

Independent Türkçe’ye konuşan, Netflix yapımı Hakan: Muhafız’ın senaristi Uğraş Güneş, “Bu karar da son yıllardaki tüm kararlar gibi siyasi. Çok değil 15 sene önce, başbakanların taklidi yapılıyordu bu memlekette, hem de ‘prime time’da!” ifadelerini kullandı.

Televizyonda yayımlanan eski dizileri hatırlatan Güneş, “Toplumun her kesimini yakalayan ‘sevgi’ alt metinli aile dizilerinden, Palu Ailesi’ne giden yolda da başımızda RTÜK vardı. Maşallah her şeyi öyle güzel denetlediler ki; televizyonlar, kızlarını zengin bir kocaya yamamayı yaşam felsefesi yapmış onursuz annelerle, anlayışsız kötü babalarla, nargile-tesbih-silah ekseninde kadın döven mafyalarla, 2019 model ağalarla dolu” diye konuştu.

Senaryosunu kaleme aldığı Ulan İstanbul dizisinin de sansürlendiğini belirten Güneş, sözlerine şöyle devam etti:

Seyirciye saygı duyan, çağı yakalamaya çalışan temiz senaryolar; “tutmaz bu ya, hiç olay yok” diyerek dizi bile yapılamıyor artık. Yüzlerce trajikomik örnek verilebilir. 2015’te yaptığımız Ulan İstanbul dizisinde, dizinin adında geçmesine rağmen ‘ulan’ kelimesini bipliyorlardı.

Yönetmeliğin kapsamı ne olacak?

Yönetmelikte belirsiz tanımlamalar yapıldığını söyleyen Bildirici, denetimin kapsamıyla ilgili “Yayın akış çizelgesi olan her yayını, ister görsel ister işitsel, o kapsama sokmaya çalışıyorlar. Ama buradan giderlerse çok geniş bir sansür alanı ortaya çıkar” dedi.

Bildirici, Netflix ve YouTube gibi platformlarda nasıl bir ebeveyn kontrolünden söz edildiği sorusuna ise şöyle cevap verdi:

Bunu herhalde yapanlar bile tam olarak bilmiyordur. Ama kastettikleri şey kendi ahlak anlayışlarını her alana dayatmak olsa gerek. Oysa o platformdaki insanlar özel abonelik sözleşmeleriyle oraya giriyorlar. Ve orası bir anlamda onların mahrem alanları. Mahrem alanlarında insanların ne yapacağına, ne izleyeceğine yüksek makamların karar vermeye kalkması bu çağda yapılabilecek en büyük saçmalık diye düşünüyorum.

Netflix benzeri platformlarla ilgili görüşlerini dile getiren Güneş de, “Cnbc-e görmüş, Lost’tan beri internette düzenli yabancı dizi izlemeye alışmış ‘kaliteli’ seyirci, cılkı çıkmış televizyon dizilerini izlemeyi bırakıp dijital platformlarda takılmaya başladı. Memleketin hiçbir alanında olmayan özgürlüğü, kendi evinin salonunda, Netflix’te buldu” diye konuştu.

Güneş sözlerine şöyle devam etti:

Yıllardır çocuklara açık kanallardan kanı, şiddeti, kötülüğü, her türlü kepazeliği izletenler  bugün çocukları bahane ederek doğrunun yayılabildiği tek mecra olan interneti kontrol altına almak istiyor.

Çoğu sektör insanının 1,5 yıl önce RTÜK’ün interneti de denetleyeceğine yönelik haberlere “Yok artık ya, o kadarını da yapamazlar abi” dediğini aktaran ve sektör çalışanlarına seslenen Güneş sözlerini şöyle noktaladı:

Dünyadaki yazarlarla, yönetmenlerle, oyuncularla, yapımcılarla meslektaş gibi hissetmek istiyorsak, sanat ve fikir özgürlüğünü tartışılmayacak hale getirmek zorundayız. Yasak ve sansürle bir yere gelebilmiş bir memleket tarihte yoktur. Siyasetçi sanattan korkuyor belli ki ama sanatçı siyasetten korkmamalı. Ta 2011’de TRT ekranında, Tosun Paşa’daki Adile Naşit’in hamam sahnesi erotik bulunup kesildiğinde susmasaydık, işler bu hale gelmeyecekti.

 

2676873.jpg
(Twitter)

 

Sansürsüz bir dünya mümkün mü?

Çukurova Üniversitesi Radyo, Sinema ve Televizyon bölümünde sansür üzerine tez yazan akademisyen Merve Tarlabölen de Independent Türkçe’ye genel olarak sansür kavramını değerlendirdi.

"Sansürsüz bir dünya mümkün" cümlesini çok naif bulduğunu söyleyen Tarlabölen, çalıştığı montaj şirketinde üç yıl boyunca sansür yaptığını söyledi ve konuyla ilgili deneyimlerini aktardı:

Üç yıl boyunca sansür yaptım ve gerçekten yayınlanmasını, görülmesini istemeyeceğiniz görüntülerle karşılaştım. Bu açıdan sansürün gerekli olduğunu düşünüyorum ama bunun ebeveynler değil, çocuklar için yapılması gerektiğini düşünüyorum. (...) Bu akıllı işaretler ve yaş temelli kendi kendini kontrol mekanizması gerekli.

Ancak erişkin bir insanın izlemek istediği şeyi seçme şansının olması gerektiğini belirten Tarlabölen, “sansürsüz bir dünya için” toplumun medya okuryazarlığını bilmesi gerektiğini ifade etti.

“Ben bu toplumda medya okuryazarlığının bilinmediğini düşünüyorum. Kitle iletişim araçları seçilen değil, maruz kalınan şeylerdir” diyen Tarlabölen sözlerini şöyle sürdürdü:

Medya okur yazarlığı eğitimi ilkokuldan beri iletişim fakültesi mezunu insanlar tarafından her okulda ve her sınıfta verilirse, bilinçli bir nesil, toplum yaratılabilirse, o zaman insanlar kitle iletişim araçlarında kendi kontrolünü sağlayabilir. Ama bunun olmadığı sürece kitle iletişim araçları kontrol edilebilir. Ancak TV ve internet mecraları aynı oranda maruz kalınan yerler midir, bunu tartışmak gerek.

Tarlabölen ayrıca, televizyon yapımlarında sıklıkla rastlanan şiddet sahnelerini de eleştirdi ve bunlarında regülasyona tabi tutulması gerektiğini söyledi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Tarlabölen’e göre sadece alkolü, cinselliği sansürlemek değil, aynı zamanda azınlıklara yönelik, pozitif ayrımcılık yapmamız gereken gruplara yönelik ötekileştirici yayınların da önüne geçen bir regülasyon sistemi gerekli.

“Mevcut olanın da dışında ve ötesinde kadına, çocuğa yönelik şiddetin, ifade özgürlüğünü engelleyen bir şeyin de sansürlenmesi gerektiğini düşünüyorum” diyen Tarlabölen sözlerini şöyle noktaladı:

İnsanlar sosyal medyada konuyla ilgili fikirlerini de tartmalı. (...) Şu sansürdür deyip işin içinden çıkmak çok basmakalıp ve üzerine düşünülmemiş bir şey. Düşünüldüğünde ise, sansürün -belki sansür de demek doğru değil- regülasyonun önemi anlaşılabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU