Tecavüz mağduru Ezidi kadınlar toplumlarına dönebilmek için IŞİD üyelerinden doğan çocuklarını terk etmek zorunda kaldı: "Acı okyanusunda boğuluyorum”

Ezidi soykırımının 5. yıldönümü. Katliamdan hayatta kalanlarsa şimdi yeni bir gerçeklikle karşı karşıya: "Ruhsuz bir bedenden ibaretler"

Küçük bir kız Irak'ın Kürt bölgesinde yer alan Duhok'taki kampta kadın merkezinin dışında otururken (Women for Women International)

Bundan tam olarak 5 yıl önce IŞİD savaşçıları muhtemelen en korkunç suçlarını işledi: Ezidi nüfusun çoğunluğunun yaşadığı kuzeybatı Sincar bölgesine saldırıp, topladıkları insanları kadınlar ve erkekler olarak ayırmaya başladı.

Erkekler öldürüldü, çocuklar kaçırıldı, Ezidilerin hac bölgeleri ve ibadethaneleri yerle bir edildi. Kadınlar ve kız çocukları tecavüze uğradı, köleleştirildi ve tarifsiz vahşetlere katlanmak zorunda bırakıldı. Henüz 9 yaşındaki kız çocukları bekaret testinden geçirildi ve birçoğu seks kölesi olarak satıldı.

Yaklaşık 3 bin 500 kadın IŞİD tarafından kaçırıldı. Ancak bu kadınların yarısının nerede olduğu bugün dahi bilinmiyor. Kimileri kaçarken, geride kalanlar içinse hayat çetinliğini koruyor. Uğradıkları tecavüzden çocukları olan Ezidi kadınlar acı verici bir ikilemle karşı karşıya bırakılıyor: Topluluklarına dönebilmek için bebeklerini terk etmek ya da onları yanlarında tutup toplumdan dışlanmış bir hayat sürmek.

Ezidilere Özgürlük Vakfı'nın kurucusu ve İcra Direktörü Pari Ibrahim, IŞİD'in Irak'taki etnik-dini grup Ezidilere karşı işlediği soykırımın başlangıcı kabul edilen Ağustos 2014'teki Sincar katliamında birçok akrabasını kaybetti. Ailesinden 17 kadından hala haber alınamıyor. Toplamda 19 yakını IŞİD tarafından kaçırıldı ancak içlerinden yalnızca ikisi kaçmayı başardı. Ailesinden 21 erkek de götürüldü ama İbrahim hiçbirinin artık hayatta olmadığını düşünüyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

The Independent’a konuşan İbrahim, “Erkeklerin öldüğünü varsayıyoruz (...) Geri gelebilen kadınlar bize erkeklerin ve yaşlı kadınların katledildiğini söyledi. Onlar benim kuzenlerim ve diğer akrabalarım” diyor. 

IŞİD saldırılarından en çok etkilenen Ezidi sivillere yardım eden vakfın yöneticisi İbrahim, IŞİD militanlarının tecavüzü sonucu çocuğu olan Ezidi kadınların, çocuklarıyla beraber dönmeleri toplumda hoş karşılanmadığı için birçok zorlukla karşılaştığını aktarıyor.

Ezidiler için dini konularda bağlayıcı kararlar alan Ezidi Yüksek Ruhani Meclisi, nisan ayında verdiği hükümde bu çocukların anneleriyle birlikte topluluklarına kabul edilebileceğini duyurdu. Ancak bundan sadece birkaç gün sonra -kısmen Ezidi nüfusun şiddetli öfkesi ve şaşkınlığı nedeniyle- meseleye izahat getirildi ve bu çocukların hoş karşılanmayacağı açıkça ifade edildi.

İbrahim, “IŞİD üyelerinden kaç çocuğun olduğunu kimse bilmiyor (...) Kadınlar ne yapmayı seçerlerse seçsinler yanlarındayız. Bebeklerini evlatlık olarak bırakmaları ya da onlara sahip çıkmaları kadınların tercihine kalmış” diye konuşuyor. 

Elbette çocukların damga yiyebileceği bir toplumda yaşamak çok zor. Ezidi ailelerin çocukları annelerinden zorla alıp evlatlık verdiği ya da bu çocukları, onlara bir aile bulacak veya bir yetimhaneye teslim edecek kuruluşlara verdiği vakalardan haberdarız. Bu kadınların hepsi çok üzgün. Hayatta kalan Ezidi kadınlar tartışma dışı bırakılıyor.

Hollanda merkezli vakfının Ezidi bir anneyi başka bir aileye evlatlık verilen çocuğuyla irtibata geçmesini sağladığını aktaran İbrahim, “Esaretten kurtulup IŞİD'den kaçan Ezidi kadınlar topluluklarına döndüklerinde adeta ruhsuz bir bedene dönüşüyor” diyor.

Artık umutları yok ve geleceği göremiyorlar. Tek istedikleri bir çadırda oturmak, yitirdikleri hayatları ve aile üyeleri için yas tutmak. Genç kadının kaçırılmadan önceki haliyle şimdi çadırda ya da bitmemiş bir binada oturan halini mukayese etmek fazlasıyla güç (...) Vakıf faaliyetlerine Ezidilere hayatlarını yeniden kurma şansı vermek için başladım. Tedavi ettiğimiz kadınlarda büyük değişimler gördük.

İbrahim, bütün ailesini katliamda kaybeden Ezidi bir kadının artık yaşamak istemediğini söylediği ve neden hayatta olduğunu sorguladığı günlerden, Ezidilere Özgürlük Vakfı'nda yoga öğretmeni olma aşamasına geldiğini aktarıyor. İbrahim, bu kadının aldığı yardımın hayatını değiştirdiğini ve şimdi çok daha mutlu olduğunu söylüyor.

Üç yaşındayken Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak’tan ailesiyle birlikte kaçan İbrahim, Ezidi toplumunun kamplarda katlandığı şartların "korkunç" olduğunu belirtirken, bu insanların hem temel gereksinimlerini karşılayacak malzemelere hem de ruh sağlığı yardımına ciddi derecede ihtiyaç duyduğunu dile getiriyor.

“Uluslararası toplum Ezidi halkı yüzüstü bırakıyor” diyen İbrahim, “Ezidileri kendi ülkelerinde mülteci olarak görmek istemedikleri için bu insanların Sincar'a dönmesini istiyorlar. Ezidilerinse söz hakkı bulunmuyor. Halkımız için hiç adalet yok” diye ekliyor. 

İbrahim'in anlattıklarına göre Ezidi toplumun üyeleri, kendi aile fertlerinden çocuklarının el-Hol kampında tutulduğuna dair sık sık mesajlar alıyor. Suriye'nin kuzeydoğusunda etrafı çölle sarılı bu kampta IŞİD şüphelileriyle bağlantılı 11 binden fazla yabancı kadın ve çocuk tutuluyor.

Kamptaki koşulları “ölümcül” ve “dehşet verici” olarak nitelendiren İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), burada tuvaletlerin taştığını, lime lime olmuş çadırlara lağım sularının sızdığını ve içme suyunun içinde solucanlar bulunan tanklardan tedarik edildiğini aktardı.

İbrahim, Ezidi temsilcilerin Ezidileri aramak için el-Hol'a ve diğer kamplara gittiğini ancak kampta yaşayanların çoğunun, IŞİD savaşçılarının arasında oldukları için kimliklerini açıklamaktan ve bu yüzden “hayatlarını tehlikeye atmaktan” korktuğunu söylüyor.

 

 

Ezidi kadınlara yardım etme çabalarında rol oynayan Women for Women International adlı kuruluşun İngiltere İcra Direktörü Brita Fernandez Schmidt de Ezidi kadınların IŞİD savaşçılarından doğan bebekleriyle birlikte katlandığı zorluğa dair ciddi uyarılarda bulunuyor.

“Onları şeytan tarafından lekelenmiş sayıyorlar” diyen Schmidt şunları söylüyor: 

IŞİD mensupları tarafından tecavüz edilen birçok kadın eş bulmada zorlanıyor. Bir psikolog bana genç bir Ezidi gencin, tecavüz mağduru olduğunu bildiği bir kızla evlendiği nadir bir durumdan bahsetti. Bu durum o kişi için önemli değildi (...) Bu kadınların çoğunun çocuğu olacak. Onlara "IŞİD'in çocukları" deniyor ve bu durum epey yaralayıcı. Bir an için bu tutumun çocuklara ne yaptığını gözünüzün önüne getirin. Kadınlar mutlak ayıplanma veya mutlak tecrit altındaki bir yaşam arasında seçim yapmak zorunda bırakılıyor (...) Tecavüz kurbanıysanız toplumun damgalamasının bu muazzam yükünü taşıyorsunuz, tecavüzcüler bir de IŞİD mensubuysa bu yük daha da ağırlaşıyor. Bir hükümet yetkilisi tek çözümün bu kişileri üçüncü bir ülkeye göndermek olduğunu söyledi. Çünkü kendi topluluklarına dönemez ve güvende olmadıkları yerlerde kalamazlar.

Schmidt ancak her iki ebeveyninin de Ezidi olması halinde kişilerin Ezidi sayıldığını belirtiyor. Nisan ayında Irak'ın Kürt bölgesi Duhok'taki Hanki Mülteci Kampı'nı ziyaret eden Schmidt şöyle konuşuyor: 

Orada yaşayan 16 bin kişi Ezidi. Şimdiye kadar bulunduğum en kötü yerdi. Bir çadırda 5-10 kişi vardı. Hiç musluk suyu yok. Çok fazla çocuk var. Beş yıldır orada yaşıyorlar(...) Bir psikolog bana orada “bir acı okyanusunda boğuluyor” gibi hissettiğini söylemişti. Bu travma seviyesini kampta da görebilirsiniz (...) Sincar'a dönmek istiyorlar ama orası fena halde tahrip edildiği için bunu bir gün başarıp başaramayacaklarını bilmiyorlar. IŞİD ayrılmış olsa da evler ve altyapı yerle bir edilmiş halde duruyor. Gidecek başka hiçbir yer olmadığı için mülteci kamplarında sıkışıp kalmış hissediyorlar.

Birleşmiş Milletler'in (BM) yayımladığı 2016 tarihli bir raporda, IŞİD'in -yüzyıllar boyu yaşadığı zulümlerden hayatta kalmış- Ezidi nüfusunu “akla gelebilecek en korkunç suçlardan bazılarına” maruz bıraktığı belirtilmişti.

Vakıf adına 1,5 yıl boyunca kamptaki kadınlarla çalışan psikolog Yesim Arikut-Treece ise 16 bin Ezidi'nin de Hanki Kampı çevresindeki küçük kamplarda yaşadığını düşündüğünü söylüyor.

IŞİD mensuplarının tecavüzü sonucu çocuğu olan birçok kadının toplumlarına dönmediğini kaydeden Arikut-Treece, “IŞİD'li aileleriyle birlikte kalıyorlar çünkü kendi toplumlarının çocukları kabul etmediğini biliyorlar” diye ekliyor.

Çözmesi çok güç bir sorun. Onlar zaten tehdit altında bir azınlık grubu. Kimliklerine tutunabilmelerinin tek yolu, kendi kurallarına bağlı kalmaktan geçiyor. Fakat hem anneler hem de çocuklar çok acı çekiyor. Çocuklarını geride bırakıp esaretten kaçabilen Ezidi kadınlardan, çocuklarını bırakamadıkları için kalan kadınlar olduğunu duydum. Ezidi topluluğuna bebekleriyle beraber dönen kadınlar ya güvenli evlerde mahsur kalıyor ya da bu kişilerin çocukları yetimhaneye gönderiliyor.

Arikut-Treece birlikte çalıştığı Ezidi bir kadının kendisinden, çocuğunun yetimhanede güvende olup olmadığını öğrenmek istemesi üzerine Kürt yetkililerle temasa geçtiğini ancak karşı tarafın herhangi bir bilgi vermekten kaçındığını söylüyor. Arikut-Treece, Ezidi ailelerin Ezidi olmayan çocuklara neler yapabileceği konusunda endişelendiğini de sözlerine ekliyor.

Sincar katliamına dair “korkunç hikayeleri” bu acıya bizzat şahit olmuş ve birçok yakın akrabasından hala haber alamayan kişilerden dinlediğini aktaran Arıkut-Treece şu ifadeleri kullanıyor:

Herkesin travmatik bir hikayesi var. İnsanlar geçmişe dönüşler yaşıyor. IŞİD'in gelip insanları öldüreceğini anladıklarında kaçmaya başladılar ama arabalar kaçmak isteyen herkesi alamayacaktı (...)  Çok üzücü bir hikaye vardı. Hamile bir kadın, arabada yer olmadığı için kocasını geride bırakmak zorunda kalmış. Adamın söylediği son sözler 'Çocuklarımıza benim için bak' olmuş. Yanında bir çocuğu vardı. Eşini çok sevmişti ve evliliklerinde çok mutluydular. Çok travmatize haldeydi ve intihara eğilim gösteriyordu. Ona yaşama gücü veren tek şey, çocuklarına göz kulak olmaktı. O zamandan beri kocasından kimse haber alamadı. Muhtemelen, öldü.

IŞİD'in Ezidi kadınları maruz bıraktığı seks köleliliğinin dehşetini dile getiren Arikut-Treece, böyle bir olayın 21. yüzyılda yaşanmasının “inanılmaz” olduğunu ifade ediyor.

Arikut-Treece, “Çok iyi organize olmuşlardı (...) Köle pazarları düzenlediler. Kızları bir yerden diğerine taşıdılar. Kız çocuğunu veya kadını alan kişiler onları tekrar ve tekrar sattı. Bir Ezidi kızın gözünün önünde en yakın arkadaşının kafası kesildi. Dayak ve işkence vardı. Kocaları, kardeşleri ve babaları gözlerinin önünde katledildi” diyor.

IŞİD'in işkence kamplarından kurtulan Nadya Murad "Son Kız" adlı kitabında, kendisi gibi pazarlarda ve hatta bazen Facebook'ta 20 dolar kadar küçük bir meblağa satılan kadınların yaşadığı dehşeti anlatmıştı.

Nobel Barış Ödülü sahibi Murad, Ezidi azınlığın yanı sıra mültecilerin ve kadın haklarının savunuculuğunu yapıyor.

 

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/news/world

Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU