Dünyanın merkezine seyahat…

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Afganistan’da dünyanın en büyük Buda heykelleri arasında yer alan ve Taliban’ın dinamitle patlattığı Bamiyan Budaları'nın eski ve yeni hali / Kolaj: Independent Türkçe

Bu yaz Avrupa Birliği vatandaşı on binlerce öğrenci, ücretsiz Avrupa seyahatine çıkmış. Masraflar, gençlerin “sınırlar olmadan özgürlük duygusunu hissetmeleri amacıyla” Avrupa Birliği Komisyonu tarafından karşılanmış. Öyle yazıyordu haberde…

Londra, Paris, aşağıda Endülüs, Akdeniz kıyılarından geze geze Roma, sonra Adriyatik üzerinden Atina mesela…

Ne güzel. Gençler gezsin, eğlensin, kaynaşsın tabii…

“Gençlerin sınırlar olmadan özgürlük duygusunu hissetmeleri” fikri hakikaten fevkalade. Mesela ‘Ortadoğu’ ülkelerinin hükümetleri de böyle bir proje geliştirse, açsalar kesenin ağzını, diyelim ki Lübnan’dan gençler trenle yola çıksa, Filistin, Ürdün, Suriye, Suudi Arabistan derken, Yemen’e kadar inseler, deniz yoluyla İran’a geçip oradan Afganistan yapsalar. Sonra yine İran üzerinden Irak’a geçseler, İstanbul’da turu tamamlasalar… ‘Genişletilmiş Ortadoğu’ Turu!..

Emperyalistler, Siyonistler, İslamcılar… İşte onlar bu geniş coğrafyada kadim medeniyetlerden geriye ne bırakmışsa o kadarını bile görmek, hangi tarihten süzülüp geldiklerini anlamaya çalışmak, genç bir insanda hiç kuşkusuz zihinsel bir sıçramaya yol açar.

Lübnan’da iç savaşın delik deşik edip yıktığı Eski Beyrut’tan başlayıp Gazze Şeridi’nde İsrail hava bombardımanı sırasında kubbesi yıkılan El Ömer Camii’ne; kendini bir vadide saklanarak koruyabilen Petra’ya; IŞİD’in mahvettiği Palmira’ya; ‘helak edilen’ Semud kavminin yuvası El-Hicr’e; bombalar altında eriyip giden Sana’dan Dar El Hajar’a...

İran’ın say say bitmez o kadim şehirlerine, şimdi kadınların başını örtmeden giremeyeceği İran’ın göbeğinde yükselen ve bir zamanlar köleliği yasaklayan medeniyetin başkenti Persepolis’e mesela; Afganistan’da dünyanın en büyük Buda heykelleri arasında yer alan ve Taliban’ın dinamitle patlattığı Bamiyan Budaları’ın kalıntılarına...

Körfez Savaşı sırasında yağmalanan ve sonra cihatçıların elinde ne kadar tahrip olduğunu bile bilemediğimiz Hatra ve Ninova’ya; ve nihayet şimdi, şu anda AKP tarafından yıkılıp dinamitlerle patlatılan Hasankeyf’e, zırhlı araçlarla bombalanan ve yerle bir edilen Diyarbakır’ın Sur Mahallesi’ne…

Nasıl bir parkur ama?!

Bu parkuru tamamlayabilenler herhalde her tüyü ayrı bir tele, ayrı bir dala takılmış tavuklar gibi bitap halde mozaikleri betonlanmış, mermer işlemeleri oyulmuş Ayasofya’nın avlusuna yığılır kalır…

Geride kırbaçlanmış, taranmış, havaya uçurulmuş, kaçırılıp rehin alınmış bir sürü arkadaşlarını bırakarak…

Kendilerini bomba yapıp patlatan çocuklar diyarı

Sonradan ‘0 boylam’ olarak uydurulan Greenwich’e bakmayın siz. Greenwitch’e göre ‘Ortadoğu’ diye tabir edilen coğrafya aslında dünyanın merkezinin ta kendisidir.

Dünyanın bu hakiki merkezine göre epey kuzeybatıda kalan Greenwich ortada yokken, hatta oralarda henüz kentleşme diye bir şey bilinmezken, dünyanın kadim merkezinde medeniyetler yükseliyor ve ‘helak’ oluyordu.

Dünyanın pek çok bölgesinde yamyamlık da dahil olmak üzere tam bir ilkellik, İbn Haldun’un tabiriyle ‘Bedeviyet’ evresi yaşanırken, insanlık ilk tarımı bizim topraklarımızda yapmaya başladı.

Gökbilim, matematik, kimya, fizik, tıp ve felsefenin temelleri burada atıldı.

Hiç kuşkusuz insani kötülüğün temelleri de…

Şimdi dünyanın kadim merkezinde, atmosferi karbona boğa boğa tükenmekte ve gezegeni de tüketmekte olan o lanet petrol rezervlerinin üzerinde en ilkel kanlı boğazlaşmalar sahneleniyor. Bütün medeniyetlerin kavşak yapıp kesiştiği, kavimlerin harmanlandığı, en görkemli kentlerin kurulduğu bu toprakların üzerinde petrol ile kan birbirine karışıyor. 

Avrupa Birliği Komisyonu “özgürlük duygusunu hissetsinler diye” Avrupalı gençlerin seyahat masraflarını karşılarken, bizim kadim topraklarımızda düşmanının yüreğini, ciğerini dişleyen yamyamlar, sınırları kevgire döndürmüş, bir ülkeden diğerine “özgürlük duygusunu yok etsinler diye” gezdiriliyor.

Kendilerini bomba yapıp patlatan çocuklar diyarı…

Cehennemî bir hal almış olan topraklarımızda, yamyamlaşma ile din, mezhep, milliyet çatışmaları birbirini yeniden ve yeniden üretiyor. Her gericilik karşıtını besleyerek büyüyor.

Linç yamyamlaşmanın ruh ikizidir

Ve biz… Sınırlarımızdan kaç milyon fukara geçti, kentlerimizin ne kadarına yerleştiler diye manasız tartışmalar yürütüp, tıpkı köyleri yakılan milyon Kürdün kentlere yayılması zamanında olduğu gibi, kendimize ‘kolay düşman’lar yaratma sevdasındayız.

Kafasına kolayca vurulabilecek mazlumların peşine düşüyor herkes. Linç kıtaları oluşuyor, gettoları basma hevesiyle yanıp tutuşan linç kıtaları…

Hiç hatırınızdan çıkarmayın, linç yamyamlaşmanın ruh ikizidir.

Dünyanın merkezinde yaşayan ve bin yıllarla harmanlanmış ahali eğer bu gidişata teslim olursa, halihazırda cehennemî koşulların yaşandığı topraklarımız tam bir insani çölleşmeye sürüklenecektir.

Bu toprakların herhangi bir yerinde steril alanlar yaratılabileceğini zannetmek ise saflık olur.

‘Yeni Osmanlı’ hayalleri kurulduğu gün itibarıyla, artık Bağdat, Şam ya da İstanbul arasında hakiki hiçbir sınır yoktur.

Üzerlerine kan sıçramasın diye azami özeni gösteren dünyanın yeni asilzadeleri

Yakınında ‘kolay düşman’ arayanların bellemesi gereken çok önemli bir başlangıç noktasını vurgulamak gerekir: Kendi çocukları için “sınırlar olmadan özgürlük duygusunu hissettirmeyi” amaçlayanlar, bizim çocuklarımıza yamyamlaşmayı reva görenlerle aynı güçlerdir.

Dünyanın kadim merkezindeki tüm zenginliği alıp götürürken, kan deryasından üzerlerine damla sıçramasın diye azami özeni gösteren dünyanın yeni asilzadeleri…

Emperyalizmi merkeze koymadan, dünyanın merkezine yapacağınız her fikri seyahat, kafanızı Eski Beyrut’un bir çıkmaz sokağındaki kurşun deliğine kadar götürebilir ancak…

Düşünmeye buradan başlayacağız…

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU