Demirtaş: Darbeci askerlerin 15 Temmuz’da yüzlerce sivili katletme emrini verdiğine inanıyorsunuz da Sur’da tek bir sivilin öldürülme emrini vermiş olabileceğine mi inanmıyorsunuz?

HDP’nin eski eş Başkanı Selahattin Demirtaş, 2015’te Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan olaylara karşı barış bildirisine imza atan akademisyenler hakkında “hak ihlali” kararı veren AYM’ye tepki gösteren akademisyenlere tepki gösterdi

Fotoğraf: Reuters

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) yargılanan barış akademisyenleri hakkında "hak ihlali" kararına karşı bildiri yayınlayan akademisyenleri eleştirdi. 

Açıklamasına “AYM’nin barış akademisyenleri kararı hukuki açıdan tartışılıyorken, ben de siyasi bir hatırlatmayla katkı sunmuş olayım” diyerek başlayan Demirtaş, 2015’te Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan operasyonlarda güvenlik güçlerinin haksız yere suçlandığı fikrine karşı çıktı. 
 


Demirtaş, “O dönemde yaşananların arka planını ve iç yüzünü bilmeyenler, güvenlik güçlerinin haksız yere suçlandığını, bu şekilde “terör propagandası” yapıldığını söylemeye devam ediyorlar” dedi. 
 

 


Terör propagandası yapıldığını görüşünü destekleyenlere seslenen Demirtaş, “Bunu söyleyenlerin korumaya çalıştığı, cansiparane bir şekilde savunduğu o operasyonların emirlerini veren komutanlar kimlermiş ve neredelermiş” diyerek aşağıdaki listeyi paylaştı. 
 

 

Demirtaş, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök’e verdiği ve 13 Ekim 2018’de yayınlanan röportajı hatırlattı. 

Demirtaş, söz konusu röportajdan Bahçeli’ye ait olan şu ifadeleri paylaştı: 

Güneydoğu’da olaylar başlayınca ben ‘Hemen oralarda sıkıyönetim ilan edin’ dedim. Ama sonradan gördüm ki iyi ki benim o sözümü dinlememişler. Çünkü biz orada o gün komutanlar terörle mücadele ediyor diyorduk, meğer darbe planı yapıyorlarmış. Bir de ellerinde sıkıyönetim yetkisi olsaydı facia olabilirdi.


Eski HDP lideri, “Bu darbeci askerlerin Meclis'i bombalama ve yüzlerce sivil yurttaşı katletme emirlerini 15 Temmuz’da verdiğine inanıyorsunuz da Sur’da, Cizre’de tek bir sivilin öldürülme emrini vermiş olabileceğine neden inanmıyorsunuz?” ifadelerini kullandı. 
 


AYM’nin hak ihlali kararına karşı imza atan, sayıları ilk olarak 1071 açıklanan, ancak bazı akademisyenlerin “Ben böyle bir şey imzalamadım” diyerek itiraz etmesiyle imzacı sayısının 1066’ya indiği bildiriyle ilgili Demirtaş, “Şimdi, AYM kararına karşı imza atan “1066 akademisyen” bu darbeci askerleri ve onların suçlarını savunmuş olmuyor mu?” diye konuştu. 
 


1066 akademisyenin de bir gün “darbecileri desteklemekle” suçlanabileceğini vurgulayan Demirtaş, “Her halükarda tarihin utanç sayfasına yazıldılar bile. Hala ikna değillerse Taybet İnan, Cemile Kasırga, Sevê Demir, Pakize Nayır, Fatma Uyar, Aziz Yural ve katledilen onlarca sivil insanı kendilerine hatırlatıyorum” dedi. 
 

 


Ne olmuştu? 

Sur, Cizre ve Silopi başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki sokağa çıkma yasakları ve operasyonlara karşı çıkan “Barış için Akademisyenler" inisiyatifinin 2016’da 1128 akademisyen imzasıyla yayınladığı "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisi nedeniyle başlatılan soruşturma dört yıldır devam ediyor. 

Son olarak Anayasa Mahkemesi, kamuoyunda “Barış Bildirisi" olarak da bilinen bildiriye imza attıkları için yargılanan akademisyenlerden dokuzunun bireysel başvurusunu karara bağladı. 

Akademisyenlerin bildiriyi imzaladıkları için "silahlı terör örgütü propagandası yapmak" suçundan cezalandırılmaları nedeniyle ifade özgürlüklerinin ihlal edildiği kararına varıldı. 

Bu karardan iki gün sonra, 28 Temmuz’da,  İstanbul Üniversitesi, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, İstanbul Aydın Üniversitesi ve Medeniyet Üniversitesi yönetimleri, barış bildirisine imza atan akademisyenler hakkında çıkan “hak ihlali” kararına karşı çıktı. 

Açıklamada şu ifadeler yer aldı: 

Sözde ‘barış bildirisi’ adı altında terör örgütü propagandası yapan bazı akademisyenlerin ceza almalarını ‘hak ihlali’ gören Anayasa Mahkemesi skandal bir karara imza atmıştır.  Bu karar şehit ve gazilerimizin hatırasını zedelemiş, maşeri vicdanı yaralamıştır. Terörle mücadele ettiği için devleti suçlayan açıklamalar yapmak dünyanın hiçbir ülkesinde ifade özgürlüğü olarak değerlendirilmez.


Gelen tepkiler üzerine Anayasa Mahkemesi, 30 Temmuz’da bir basın duyurusu açıkladı ve kararın, bildirideki düşüncelerin desteklendiği anlamına gelmediğine vurgu yaptı. 

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU