Devletin kültür yolu ve Diyarbakır'da sanat

Toplumda bir hafızasızlık oluşturulduğuna dikkat çeken performans sanatçısı Bulut, "Maalesef bitmeyen bir travma silsilesi içerisindeyiz" dedi

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ilki 2021 yılında düzenlenen "Türkiye'nin Kültür Yolu Festivalleri" düzenlendi.

16 Eylül'de startı verilen bu yılki festivalin ilki Çanakkale'de Troya Kültür Yolu adı ile gerçekleştirildi.

2023'ün başlarında Adana ve İzmir'de yapılması hedeflenen festivalin en tartışmalı kenti 8-16 Ekim tarihleri arasında düzenlenen Diyarbakır Sur Kültür Yolu oldu.

Festivale toplumun çeşitli kesimlerinden tepki ile karşılaşırken son dönemde adından yaptığı performanslar ile söz ettirmeye başlayan performans sanatçısı Adem Bulut da festivalin son günü Diyarbakır Sur'da sergi düzenledi.

Sergide sunulmak amacıyla düzenlemek istediği performansı Sur Kültür Yolu Festivali'ne takıldı ve serginin en önemli sanat perfonmasını ertelemek zorunda kaldı.
 

adem-bulut-potre (2).jpeg
Fotoğraf: Metin Yoksu/Independent Türkçe

 

Festivallerin Diyarbakır halkı için önemi, sanatsal etkinliklerin kente belleğe yansımalarını Bulut ile görüştük.

Toplumda bir hafızasızlık oluşturulduğuna dikkat çeken Bulut, "Maalesef bitmeyen bir travma silsilesi içerisindeyiz" dedi. 


33 çalışmadan oluşan mütevazı bir sergi

Diyarbakır Sur'da bir kafede sessiz sedasız 16 Ekim ile 23 Ekim tarihleri arasında düzenlenen sergi birçok kişiden beğeni alınırken, serginin açılışının yapıldığı gün Bulut, Sur'da bir performans düzenlemek istedi.

Tartışmalı Sur Kültür Yolu Festivali dolayısı ile perfonmasını gerçekleştiremeyen Bulut, önümüzdeki dönemde perfonması yeniden gerçekleştirmeyi deneyecek.

Düzenlediği serginin Sur Kültür Yolu Festivali ardına gelmesinin tamamen bir tesadüf olduğunu vurgulayan Bulut, çalışmalarının eksenine bakıldığındaysa Diyarbakır'da yürütülen sanatın ne derece eleştirilel olması gerektiğine de işaret etti.

Mütevazı bir alanda düzenlenen sergi için Bulut'un performanslarının izlenebilmesi amacıyla bir televizyon ekranı izleyiciler için bırakıldı.

Bulut'un 33 çalışmasının yer aldığı sergi de Nusaybin, Sur, Cizre'de yaşanan yıkımların toplum hafızasında bıraktıklarının yanı sıra, eleştirel çalışmalar öne çıkarken Kürt coğrafyasında yaşanan operasyonların özellikle insanın yanı sıra 3 bin rakımlı dağ başlarında yaşanan ekolojik tahribatlara da dikkat çekiliyor. 
 

 

"İmajlar önemli roller üslenmekte"

İmajlar üzerine çalışmalar yapan bunun yanı sıra, resimler de üreten sanatçı Bulut'un sergi tanıtım metninde "Günümüz dünyasında doküman zehirlenmesi yaşanmaktadır adeta. Bir fotoğraf, video ya da sanat eseri birkaç gün insanların ilgisini çekmekte, sonrasında unutulup yok olmaya başlamaktalar. Yaşanan onca şeyi var olan sanal karmaşa ve sürekli bir gündem takibi mi görünmez kılıyor?" sorusu soruluyor.

Cevabının net olarak bilinmez olduğunu dile getiren Bulut'un sergisinde "İçinde yaşadığımız şehirde, geçtiğimiz sokaklarda, her an geçişlerine tanık olduğumuz tankları, onların bizde yarattığı etkileri unutup şehrin kalabalığına, turistik bir alana dönüştürülen tarihi sokaklarına karışmaya devam ediyoruz" yanıtı da veriliyor.

Yaşadığı coğrafyada tanık olduğu olaylar üzerinden de yapılan üretimlerin ana eksenin de hafıza yer alıyor.
 

adem-bulut-potre (3).jpeg
Adem Bulut / Fotoğraf: Metin Yoksu/Independent Türkçe

 

İmajların hafızayı kayıt altına aldığının belirtildiği bir dönemde bunun tersinin de olduğu bir yandan da hafızayı sildiğine vurgu yapan Bulut, "Günümüz dünyasında imajlar önemli roller üstlenmekte örneğin Hitler'in kullandığı sembol kimseye sevimli gelmez ama barış işareti insanlar tarafından dövme, kolye ve hayatın her anında kullanılabiliyor. Biz Kürtlerin genelde ölüm üzerine öldürülme üzerine farklı diyebileceğimiz imajları var. Alyan Kurdi'nin imaj görseli hafızalara kazınmış diye düşünüyoruz ama bazı Kürtlerin bundan haberi bile yok! Bu durum üzerine geçici bir hafızaya sahibiz. Başı belli olup sonu gelmeyen travmatik bir geçmişimiz var. Bu yüzden de sergiye Hafızasız Tarih adını uygun gördüm" dedi. 

Son günlerde Diyarbakır'da yürütülmeye çalışılan devletin kültür politikaları hakkında Bulut, Sur Kültür Yolu Festivali'nin ilgi alanına girmediğini, bunun üzerine kafa yormadığını söyledi.

Bunun bir tutum olabileceğini de söyleyen sanatçı Bulut, "Bir realite var. Diyarbakır'da AKP'ye oy veren az veya çok bir kitle. Bu yüzde 10 veya yüzde 15'dir fazlası değil. Bunu da kabullenmemiz lazım. Yaptıkları festivallere kim geliyor ona bakmak lazım. Kendileri çalıp, kendileri oynuyorlar. Bir amaçları var. Festivaller veya kültürel etkinlikler ile bir kitle kazanmak istiyorlar. Bunu da bir iki festival ile yapamazlar. Yaptıkları organizasyonların tabanda bir karşılığı yok" şeklinde konuştu.
 

 

Adem Bulut, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bakın 2013 öncesinde Diyarbakır'da ilk kişisel sergimi Cegerxwîn Kültür ve Sanat Merkezi'nde düzenledim. Muazzam bir mekandı. Mekanın üretime katkısı vardı. Hatırlarsanız kayyum gelince ilk adını değiştirmek istediler. Toplum karşı çıktı. Tepki aldı.

Bugün orası maalesef tamamen dönüştürülmüş. Eski ruhu yok. İsim vermeye hiç gerek yok bilen biliyor. Kendilerine yakın olan kurumlara belli başlı kurumlara orası şuan tahsis edilmiş. Sanat ve kültür burada var mı üretiliyor mu? Takdir kamuoyunundur.

Eski olan sanatsal çalışmalar yerinden kaldırılmış. Birkaç gün önce Diyarbakır Cezaevi tabelası kaldırıldı ve bakanlığa devir edildi. Müze yapılacak. Hergün oğlunu cezaevinde ziyarete giden bir anne bugün de çevre yolunda kurulan devasa daha büyük cezaevine gidiyor. Şimdi o anne o müzeyi ziyaret eder mi? Oradaki travmayı söndüremezler. Travma çünkü devam ediyor.

 

 

"İnsan kardeşinin evini yıkmaz"

Halka dair bir hafıza çalışması yapmaya kendi emekleri ile gayret gösterdiğini dile getiren Bulut, "Toplumsal bir hafıza oluşturmak gerekiyor. Meksika'da ressamlar yıllarca duvarlara resimler çizerek halkı uyandırmaya çalıştılar. Ve başarılı da oldular. Bugün Sur'da yaşananlar var. Ama orada bembeyaz duvarlar da var. Büyük yıkımlar oldu. Sonunda ise insanların evlerini 19 bin TL'ye alıp milyonlarca TL'ye başkalarına sattılar" dedi.

"Onca insan evinden edildi. Evladını kardeşini anne babasını yitirenler var. Bu insanların acısına saygı duyulmalı, unutulmamalıdır" diyen Adem Bulut, sözlerine şunları ekledi:

Sur'da yeşil boyalar ile evlere çarpı işaretleri atılırdı. Aslında bu temiz olarak atılan işaretlerdi. Ama o yeşil rengin yanında Allah, Muhammed ve Besmele yazıları var. 'Müslüman Kürt kardeşlerim' söyleminin de buradan aslında ne kadar boş olduğuun kanıtıdır. Zira insan kardeşinin evini yıkmaz.

Toplumda maalesef bir hafızasızlık oluşturulmuş. Bunları unutmamız gerekiyor. Hafızasızlığın da nedenleri var. Halepçe yaşandı. Henüz yası dahi tutulmadan, üzerine kitaplar, filmler yapılmadan bakıyorsunuz başka bir olay oluyor. Elbette film, kitap veya başka çalışmaları hafızanın oluşturulması anlamında örnekliyorum. Daha güncel bakacak olursak Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda 2015 yılında patlama oluyor. İnsanlar ölüyor. Roboski de bunlardan birisi. Daha biri bitmeden biri başlıyor.

Hangi olayı ya da hepsini takip etmemiz bile zor! Maalesef bitmeyen travma silsilesi içerisindeyiz. Sanatın iyileştirici bir gücü yok elbet ama bir yerde topluma ayna tutmalıdır. Hafızasını oluşturmaya katkı sunmalıdır.


"Canımız yanıyor"

Çalışmalarında yakma pratiğini bilinçli kullandığını dile getiren Bulut, "Bizim canımız yanıyor bunu tuvalde de göstermek istiyorum. Hasankeyf ya da diğer bölgeler bir şekilde kültürel asimilasyona maruz bırakılıyor; daha da kötüsü fiziksel bir müdahale de artık işin içine giriyor hatta çoktan girdi. Yani dediğiniz gibi Sur'un yıkılan bölgeleri hala duruyorken inşaat süreci devam ederken orada bir festival düzenlemek ne kadar insani?" diye sordu.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU