Uzay Kuvvetleri: Trump’ın gözde projesine başlamak için önünde uzun ve engebeli bir yol var

Kongredeki kuşkucu, agresif söylemler ve yörüngenin uydularla dolu olması başkanın uzaya “egemen” olma girişimin önündeki engellerden sadece birkaç tanesi

Donald Trump Uzay Kuvvetleri’nin ulusal güvenliğin önceliği olduğunu söylüyor (AP)

Onlarca yıl süren araştırmaların ve yüzlerce uzay görevinin ardından, uzayda şu anda yaklaşık 2 bin faal uydu bulunuyor. Ancak Elon Musk’un SpaceX şirketi kısa zaman önce 60 uydu fırlattı ve bu sayının 12 bine kadar çıkmasını umuyor. Amazon da kendine ait 3 bin uydu göndermeyi planlıyor. Bu nedenle yörünge gittikçe kalabalıklaşıyor ve potansiyel olarak daha tehlikeli hale geliyor.

Çin, Rusya, Fransa, Hindistan ve pek çok başka ülke ulusal savunma programlarını bu alana genişletmenin yollarını arıyor. Ancak bir hükümet şu anda bu cepheye “egemen” olma yarışında hepsinin bir adım önünde duruyor: ABD ve Donald Trump.

Trump, geçen yıl gözde projelerinden biri olan Uzay Kuvvetleri’nin oluşturulacağını duyururken şöyle konuştu:

“Uzayda Amerikan varlığının olması yeterli değil, uzayda Amerikan egemenliğine sahip olmalıyız.”

Bu yılın şubat ayında başkan kendi yönetiminin “uzayı bir savaş alanı” olarak kabul ettiğini ekledi ve “kimse bizim seviyemize yaklaşamayacak” dedi.

İngiliz düşünce kuruluşu Savunma ve Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nde (Royal United Services Institute (RUSI)) uzay politikaları ve güvenliği üzerine çalışan araştırma görevlisi Alexandra Stickings’e göre bu söylemler ve uzayın mevcut tablosu birlikte değerlendirildiğine “endişe verici”:

“Yukarda takip etme sorun yaşadığımız milyonlarca enkaz parçası ve binlerce uydu yan yana. (…) Binlerce yeni uydu ve birkaç yeni işletmeci daha eklenirse bu çok çok zorlaşacak.”

Bu hafta sonu Ay’a insanlı inişin 50. yıl dönümü kutlamalarıyla birlikte gözler yeniden bilim kurgu gibi görünen Uzay Kuvvetleri’nin oluşturulması girişimine çevrildi.  Hem Barack Obama, hem de Trump yönetimlerinde uzay politikaları danışmanlığı yapmış ve aynı zamanda Trump’ın NASA için dönüşüm ekibinde de yer almış olan Charles Miller, bu “kaçınılmaz” düşünceye dair daha acil tartışmalara ihtiyaç duyulduğuna inanıyor:

“Bu ulusal güvenliğin sıradaki aşamasıdır. (…) Şu anda III. Dünya Savaşı için büyük bir risk bulunurken, Çin ya da Rusya gibi bir ülkenin uydularımızı yok ederek ulusal güvenliğimizi tehdit etmesi ihtimaline karşı çok savunmasızız.”

Trump açısından manzara basit, kendisinin “önce Amerika” doktrininin bir parçası olarak ABD; Pekin ve Moskova’dan gelecek tehditlere karşılık vermeli. Ancak Trump yönetimi açısından pek de şaşırtıcı olmayacak şekilde, belagat bulutları hem yerin hem de uzayın manzarasını örtüyor.

Uzay, dünya çapındaki devletlerin resmi makamlarınca -iletişimden deneysel bilime ve askeri varlığın takip edilmesine kadar- pek çok alanda önemli görülüyor ve uzay politikası uzmanları ülkeler arasındaki dengenin nasıl kurulacağının belirlenmesi için gereken uluslararası görüşmelerin önemini her zaman vurguluyor.

Birleşmiş Milletler Uzay İşleri Ofisi (UNOOSA) uzayın barışçıl kullanımı için bütünlüklü bir çerçeve çiziyor. Ancak bir de askeri unsurlar var. NATO’nun uzayı bu yılın sonuna kadar savaş alanı ilan etmesi bekleniyor. Bu değişikliğin diğer bütün meselelerde ortak savunmayı ifade eden 5. Madde üzerinde de etkisi olacak.

1967 yılında imzalanan uluslararası Dış Uzay Anlaşması’nın 4. maddesi üye devletlerin Dünya yörüngesine ve dış uzaydaki yapı veya istasyonlara nükleer silah ve kitle imha silahları yerleştirmesini yasaklıyor. Aynı zamanda uzay yapılarında askeri yapıların kurulması ve tahkimatı,  silah testleri ve askeri manevralar gerçekleştirmeye izin verilmiyor. Ancak uzaydaki diğer askeri faaliyetlerin yasal durumunun hala kesin bir cevabı yok ve bu boşluktan Trump’ın Uzay Kuvvetleri projesiyle veya diğer ulusların benzer girişimleriyle istifade edilebilir.

Stickings özellikle üç büyük devlet ABD, Çin ve Rusya arasında “belirli bir hassas denge” kurulması hakkında şunları söylüyor:

“ABD’nin müttefikleri uzay kabiliyetleri açısından onlara epey bağımlı, örneğin Bileşik Krallık ve birçok Avrupa ülkesinin (uzayda) büyük bir hakimiyeti yok. Bu açıdan bakıldığında ABD’nin kendi uydularını nasıl koruduğuna ve karşı tehditler için ne yaptığına bağımlılar.” 

Özellikle bu kısım Uzay Kuvvetlerini bu kadar önemli hale getiriyor.

“Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var. (…) Eğer başka bir ülkeye bağımlıysanız ve o ülke kışkırtıcı söylemler kullanmaya başlarsınız, bu sizi de daha tehlikeli bir konuma yerleştirmez mi? Dolayısıyla diğer ülkelerin de bu anlamda kendi oyunlarını kurmaya ihtiyaçları var.” Fransa hali hazırda milli güvenlik programının bir parçası olarak kendi uzay kuvvetlerini yaratacağını duyurmuş bulunuyor ve İngiltere de bu adım için kapasitesini değerlendiriyor.

Trump’ın, nükleer programları bağlamında İran ve Kuzey Kore’ye yönelen türden gerilimi tırmandıran retoriği ve bunun getirebileceği hataların tehlikesi uzayda da geçerli.

Stickings şöyle anlatıyor: 

“Uzayla ilgili meselelerden birisi kaynağı belirlemenin zorluğu (…) Eğer uydunuz çalışmayı durdurursa bu güneş enerjisiyle ilgili bir sorun mu? Bir enkaz parçasıyla mı darbe aldı? Bir gök taşı? Yoksa gerçek bir saldırı mıydı? (...) “Bu durumu bir de savaş senaryosu kapsamında düşünün, insanlar aslında kimsenin suçu olmadığı halde hesap hatası yapıldığından şüphelenebilir yaşanan olayın kazara mı yoksa düşmanca bir saldırının sonucu mu olduğu şüpheli hale gelir ve “düşmanca bir saldırıyla neyi kast ediyoruz?” veya “düşmanca bir maksadı nasıl kanıtlayacağız?” soruları etrafından pek çok tartışma yaşanır.

Stickings ekliyor: “Ve eğer savaş fikrini kullanırsanız, bu tartışmaları çok daha önemli ve muhtemelen dehşet verici bir hale getirecektir.”

Trump ve yönetimi kongrede de güçlüklerle karşı karşıya. Konu henüz epey varsayımsal düzeyde görüşülüyor olmakla birlikte, makul bir hızla ilerleme ihtiyacına karşın sıklıkla sürtüşme yaşanıyor. 

İlk olarak neyle başlanacağı, ayrı devlet dairelerine ihtiyaç olup olmadığı, uzaydaki askeri unsurların sadece silahlı kuvvetleri desteklemek için mi yoksa farklı bir kuruluş olarak mı oluşturulacağı gibi konularda birbiriyle rekabet eden görüşler bulunuyor.

 

 

ABD’nin yalnızca federal kaynaklarınca finanse edilen uzay araştırma ve geliştirmelerine ev sahipliği yapan ve kar amacı gütmeyen bağımsız bir grup olan Aerospace Corporation’dan Russ Rumbaugh şöyle diyor: “Hepsi aslında şu anda sahip olmadığımız teknolojilere ihtiyaç duyuyor.”

Kurumun Uzay Politikaları ve Stratejileri Merkezi’nde (CSPS, Centre for Space Policy and Strategy) sistem direktörlüğü yapan Rumbaugh şu sözlerle devam ediyor: “Bu kısa vadedeki görüntü üzerine konuşmadığımız müddetçe tartışmaların her zaman biraz bulanık kalacağı anlamına geliyor.”

Beyaz Saray temsilcilerinin ve Senato’nun Uzay Kuvvetleri’nin ne olacağı ve ne kadara mal olacağı üzerine farklı görüşleri bulunuyor. Maliyet 3 milyarla 5 milyar dolar arasında tahmin ediliyor. Bu yılın mart ayında Space Development Agency’nin (SDA) kurulması karmaşıklığı biraz daha arttırdı.

Trump-Nasa bağlantı ekibindeki Miller’a göre bu yeni kurum “hızlı yeniliklere ve geliştirmelere” yardım ediyor:

“Mevcut hava kuvvetleri ve uzay programları yavaş ve bürokratik, yeni bir sistem yaratmak 10 yıl alıyor ve bu başarısızlığın reçetesidir” diyor.

SDA’nın taşeronlara fikirlerini almak için ilk çağrısı 1 Haziran’da yayımlandı, amacını “uzay tabanlı sistemlerimizle rekabet edebilecek ya da geride bırakabilecek seviyede tehlike-odaklı, yeni-nesil uzay mimarilerini hızlı biçimde geliştirmek ve uygulamak” diye tanımladı. Ancak kongre ikna olmadı.

Silahlı Hizmetler Komitesi’nin (HASC) başkanı ve saygın üyelerinden birisi yakın zaman önce Pentagon’un SDA’ya 15 milyon dolar aktarılması isteğini geri çevirdi. Açıklamada gerekçe olarak SDA’nın kurulmasının ardından 4 aydan kısa bir süre içerisinde haziran ayında ajansın baş yöneticisi Fred Kennedy’nin istifasını ve pozisyonun belirsizliğini gösterdiler.

Bütçe istediğini reddeden mektupta şu açıklamaya yer verildi: “Komite, Mart 2019’da kuruluşundan kısa bir süre sonra SDA etrafında gelişen kargaşadan ve programın planları ve liderliği hususundaki belirsizlikten endişe duymaktadır.”

SDA’nın yönetimini için bir iç çatışma yaşandığına ve bu çatışmanın yakın zaman önce ABD savunma bakanı Patrick Shanahan’ın görevinden ayrılmasıyla patlak verdiğine dair söylentiler bulunuyor. Ajansın yalnızca silahlı kuvvetlerin çalışmalarını kopyaladığını düşünen bazı diğer yetkililerin olumsuz kanısına karşın Shanahan SDA’nın büyük bir destekçisiydi.

Miller “Yönetimdeki bu çalkantı gerçek bir sorun.” diyor ve bu kesilirse ajansın etkili şekilde önüne bakabileceğini ekliyor.

Stickings de benzer şekilde uzay altyapısıyla ilgili konuların politik bir konuya dönüşmesinin bir sorun olarak görüyor ve şöyle diyor: “Başlıca sorunlardan birisi uzayın kaygı verici şekilde hala çok az anlaşılabilmiş olması. (…) Uzayın önemini anlayabilen kanun yapıcıların sayısı az.”

“İnsanların bunu görmeye başlaması için artık konuya vakıf olmaları gerektiğini düşünüyorum (…) bu yörüngeleri korumamız ve bu yörüngelerin sürdürülebilirliğini sağlamamamız gerekiyor çünkü eğer bunu yapmazsak yukarıda sahip olduğumuz her şeyi kaybetme riskini almış oluruz.”

Rumbaugh ABD’deki tüm taraflar ve dünyadaki tüm devletler arasındaki iletişimin açık olduğundan emin olmamız gerektiğini söylüyor. “Çok önemli bir zaman diliminde yaşıyoruz ve bu problemler kendiliğinden çözülmüyor.”

Stickings ise ABD’nin ve dünyanın “bekleyerek zaman kaybedemeyeceğini”, zor soruların sorulması gerektiğini ve kararların dikkatlice düşünülerek, doğru tercih olduğundan emin olunarak verilmesi ihtiyaç olduğunu söylüyor.

Stickings şöyle diyor: “Bunu hemen yapmaya ihtiyacımız var. (…) Ancak eğer askeri operasyonlarınızı nasıl doğru düzenleyeceğinizi bilmiyorsanız, uzay çok daha fazla askeri olanak sunduğundan daha da büyük bir probleme sahip olacaksınız.”

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/news/world/americas

Independent Türkçe için çeviren: Umut Can Yıldız

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU