Erzurum Kongresi'nin 100. yılında Atatürk ve Kongre'yi yeniden düşünmek

Doç. Dr. Ali Faik Demir Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Erzurum Arşivi

 Erzurum Kongresi’nin 100. yılına ulaşmak, cumhuriyet tarihimiz üzerine her senekinden çok daha büyük bir muhasebe ve farkındalık gerektirir düşüncesindeyim.

Cumhuriyetimizin yolculuğunda 1919 yılının bir milat ve başlangıç tarihi olduğu dikkate alındığında 1923’e kadar bu sürecin ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Kısaca dört yıl boyunca Cumhuriyetimizin ilanının 100. yılına kadar Türkiye yoğun şekilde bu değerlendirme ve anlamayı gerçekleştirmelidir. 

Bu çerçevede Erzurum Kongresi, Türk tarihi açısından nasıl bir öneme sahiptir? Kongre yeri olarak Erzurum neden seçilmiştir ve önemi nedir? Erzurum’un şehir ve konum olarak özellikleri nedir? Bu kongre süreci nasıl yaşanmıştır? Kırılma noktaları nelerdir? Erzurum Kongresi muhasebesi bize bugün neler düşündürmektedir. 100 yıl sonra şehir, anlayış, insanlar, cumhuriyet ve biz yani vatandaşlar ne durumdayız? Bunlar üzerine çok kapsamlı bir ufuk turu yapmak kaçınılmazdır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Öncelikle Erzurum’un konumuna bakmak yerinde olacaktır. Anadolu’nun en önemli şehirlerinden Erzurum’un geçmişi çok eskilere uzanmaktadır. Karintis, Karinya da Garin, Karana, Karnoi Kalghak, Kağak, Erzen gibi adlar verilmiştir. Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde "Erzalum" olarak geçen şehre, Osmanlı zamanında Anadolu bağını belirtecek "Rum" kelimesi eklenerek, Erzen al-Rum denilmiştir. Bu ad daha sonra "Erzurum" şeklini almıştır.


Ünlü Rus Yazar Puşkin, 1829’daki Osmanlı Rus Savaşı sırasında bölgeye ve Erzurum’a gelmiş, daha sonra Erzurum yolculuğunu kaleme almıştır. Bu yazısında, bölgeyi çok detaylı tasvir etmiş ve “Erzurum’u Asya Türkiyesi’nin en önemli kenti” hatta “Asya Anadolusu’nun baş şehri” şeklinde nitelendirmiştir.  

Birinci Dünya Savaşı ve daha sonraki Kurtuluş Savaşı yıllarında İngiltere, bölgeyle çok yakından ilgilenmiş ve İngiliz belgelerinde Trabzon-İran yolu üzerinde yer alan Kafkasya ve Anadolu bakımından stratejik önemde gördüğü Erzurum “hem kilit, hem anahtar” şeklinde değerlendirilmiştir.

“Erzurum, neden Kurtuluş Savaşı sırasında ön plana çıkmış ve ilk önemli kongre burada yapılmıştır?” sorusu önemlidir. Bunun cevabını beş başlık altında toplamak mümkündür.

İlki Milli Mücadele grubu için Erzurum’un güvenlik açısından en uygun şehirlerin başında gelmesidir. 15'nci Kolordu'nun burada olması herhangi bir dış müdahaleyi engelleyebilecek durumdadır.

İç dinamikler çerçevesinde ikinci önemli husus, Erzurum halkının o güne kadar yaşadığı üç işgal süreci sonrasında düşmana ve işgale karşı çok bilenmiş durumda olmasıdır. 

atatürk 22.jpg

Mustafa Kemal Atatürk, Erzurum Valisi Münir Akkaya ve Mülkiye Amiri İbrahim Süreyya Yiğit, Erzurum Kongresi öncesi çalışma esnasında. /Fotoğraf: Erzurum Arşivi


Üçüncüsü Erzurum, İttihatçıların kurduğu Teşkilat-ı Mahsusa’nın en önemli merkezlerindendir.

İç ve dış dinamikler çerçevesinde değerlendirilebilecek dördüncü unsur, Ermeni sorunu ve Mondros Ateşkes Anlaşması’nın 24'ncü maddesinin İngilizce versiyonunda, içinde Erzurum’un da yer aldığı Vilayet-i Sitte’den (Bitlis, Sivas, Elazığ, Van ve Diyarbakır) “Armenia” şeklinde bahsedilmesi, sonrasında bölgenin Ermenilere vaat edilmiş olduğunun düşünülmesidir. Söz konusu gelişme, doğal olarak halkı çok gergin ve mücadeleci kılmaktadır.

Son olarak 2 Aralık 1919’da İstanbul’da "Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti" kurulmasıdır. Amaç, Doğu Anadolu topraklarının Ermenilere verilmesine karşı mücadeleye girerek Türk halkının siyasi, dini ve milli haklarını korumaktır. 10 Mart 1919’da da Erzurum’da Milli Mücadele’nin Doğu Anadolu’daki ilk örgütü İstanbul’un şubesi olarak kurulmuştur.

Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum’a gelmesi ve Erzurum’un onun için ifade ettiği anlama gelince,  Erzurum Kongresi için Mustafa Kemal, 3 Temmuz 1919’da yaverinin ifadesiyle;

Çok sıcak bir ikindiüstü yanında Rauf Orbay ve maiyetiyle birlikte Erzurum Ovası'nın kapısı olan Ilıca’ya geldi.


29 Ağustos 1919’a kadar kalacağı bu şehirde Türkiye için hayati önemde olaylar ve gelişmeler yaşanacaktı.

Erzurum âdetine göre konuklar şehre 8-10 km uzaklıktaki Ilıca’da karşılanırdı. Bu geleneğe uygun olarak Kazım Karabekir, Erzurum Vali Vekili Münir Bey ve Bitlis Valisi Mazhar Müfit Bey, Erzurum’un ileri gelenleriyle Paşayı karşıladılar. Atatürk onları görünce otomobillerinden inip teşekkür etti. Sonra hep beraber Erzurum’un İstanbul kapısına geldiler. Burada Atatürk’ü şeref kıtası, bando ve kalabalık bir vatandaş topluluğu karşıladı. Oradan Ata’nın kalacağı müstahkem Mevkii Komutanlık Binası’na gidildi. Halk yollara dökülmüş, gençler ağaçlara tırmanmış, kadınlar damları doldurmuşlardı. Atatürk bu ilgiden çok duygulanmıştı.

Mustafa Kemal’in şehre gelişinin ertesi günü 4 Temmuz 1919 Padişah'ın tahta çıkışının yıldönümüydü. Üçüncü Ordu Müfettişi ve Fahri Yaver-i Hazreti Şehriyarı unvanı ile Paşa törenlere katıldı. 

Erzurum’da çok büyük kırılmalar yaşandı. En önemlisi Mustafa Kemal Paşa, 8 Temmuz akşamı askerlik görevinden ayrıldı ve kendi ifadesiyle sine-i millete döndü. Artık sade bir fert olarak ülkesi, halkı ve gelecek için mücadele verecektir. İstifa sonunda hem devletle bağı koptu, hem elindeki ciddi bir yetki ve gücü kaybetti. İstanbul Hükümeti ve İşgalci güçlerin hedefi haline geldi. Bu noktada en hayati destek “emrindeyim” diyen Kazım Karabekir Paşa’dan geldi. Mustafa Kemal için ikinci büyük destek de Erzurum Cemiyetince verildi ve 10 Temmuz 1919’da Cemiyetin İdare Heyeti Reisliğine getirildi.

atatürk 11.jpg
Fotoğraf: Erzurum Arşivi


Kongre'ye gelince, Erzurum Kongresi, Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu vilayetlerinin başta Ermeni yurdu olmasını engellemek ve tek vücut hareket edebilmek amacıyla iki cemiyetin girişimleriyle gerçekleştirildi: "Doğu Vilayetleri Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi" ve "Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti".

Erzurum Kongresi'nin katılımcıların gelememeleri nedeniyle toplantı tarihi 10 Temmuz’dan 23 Temmuz’a ertelendi. 10 Temmuz tarihi Rumi takvimde Meşrutiyetin ilanına denk geldiği için seçilmişti. Ertelenen 23 Temmuz da yine Osmanlı tarihi açısından özel bir tarihti. Kongreye Mustafa Kemal ve Rauf Bey’in Erzurum delegeleri olarak katılmaları bir tartışma konusu oldu ve sonunda iki delegenin ayrılmasıyla iş çözülebildi. Mustafa Kemal Milli Mücadele'ye Erzurum temsilcisi olarak başlamış oldu.     

Kongre öncesinde İstanbul’da hükümet değişikliği yaşandı, 21 Temmuz’da sadrazam ve hariciye nazırlığına Damat Ferit Paşa getirildi. Bu değişim Anadolu’da filizlenen harekete karşı daha sert ve kararlı bir tutum izleneceğinin göstergesiydi. Buna rağmen kongre çok ihtişamlı bir şekilde açıldı. Böylece 23 Temmuz -7 Ağustos 1919 tarihleri arasında tarihi önemdeki Erzurum Kongresi gerçekleşti ve 14 günlük süre içinde 13 toplantı yapıldı. 

Kongre'nin açılışı, Miladi takvimdeki Meşrutiyetin ilanı yıldönümüyle birleştirildiği için bayram havasında başladı. Kongre'ye katılan delege sayısına yönelik farklı görüşler mevcuttur. Fahrettin Kırzıoğlu’na göre, 63 delegeyle toplantı başladı ancak sonunda Kongre Beyannamesi'ni 45 kişi imzaladı.

Bu kongrenin başında iki önemli olay ön plana çıktı. İlki Mustafa Kemal’in yapılan seçim sonucunda Kongre Başkanlığına seçilmesi ikinciyse Mustafa Kemal’in askeri üniformasını taşımasıydı. Delegeler “Paşa milli kuvvet askeri tahakküme girmesin" şeklinde tepki gösterdi ve Mustafa Kemal Paşa sivil kıyafete geçti. Mustafa Kemal Paşa’nın kongrede yaptığı konuşma önemlidir; çünkü gelecekle ilgili bakış açısı ve hedefleri hakkında fikir vermektedir. Mustafa Kemal, konuşmasını şu sözlerle özetlemiştir: 

Milletin mukadderatına hakim bir milli iradenin ancak Anadolu’dan doğabileceğini belirttim. Milli iradeye dayanan bir millet meclisinin meydana getirilmesini ve gücünü milli iradeden alacak bir hükümetin kurulmasını, kongre çalışmalarının ilk hedefi olarak gösterdim.


Bu kongre, hem İstanbul Hükümeti'ni hem de işgal kuvvetlerini çok rahatsız etti. 30 Temmuz tarihinde Harbiye Nazırı Nazım 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir’e gönderdiği bir talimatta Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey’in yakalanarak İstanbul’a gönderilmesini istedi. Kazım Karabekir bu talimata gereken cevabı hemen verdi.

Uzun, yorucu, tartışmalı, gergin geçen ama millet ve vatan için son derece önemli adımların atıldığı, 7 Ağustos 1919’da hitam bulan Erzurum Kongresi’nde ne gibi kararlar alındı ve neler yapıldı? Mustafa Kemal Atatürk, Kongreyi şu sözlerle noktaladı: 

Önemli kararlar alındığını, bütün dünyaya milletimizin varlık ve birliğinin gösterildiğini söyledim ve tarih, bu kongremizi ender görülen büyük bir eser olarak kaydedecektir dedim. 


Bu kongrede ilk olarak ABD Başkanı Wilson’a bir muhtıra gönderilmesi de kararlaştırılırdı. Gönderilen bu muhtırada, 1500 senelik bir geçmiş ve 600 senelik bir devletin sonlandırılmasıyla Türklerin düşürülmek istenen durumu kaleme alınmıştır. Muhtıra şu cümle ile sonlanmaktadır:

Son kararı vermek bize teveccüh ediyor ve bu son kararsa şeref ve namusla ölmek, ecdadımızla yoğrulmuş bu topraklar üzerindeki hakimiyeti bizim ve evlatlarımızın kanıyla müdafaa eyleyerek cihana yeni bir fedakarlık ve kahramanlık misali terk eylemektir. 


Kongre fikir ve çalışma esaslarını kabul ettikten sonra Kongre'yi yapan iki cemiyeti "Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında birleştirildi. Ayrıca Kongre'yi temsil etmek üzere yedi vilayet adına bir temsil heyeti seçildi. En önemlisi kuşkusuz kabul edilen on maddelik beyannamedir. Bu beyannamenin en temel özelliği vatanın ve milletin geleceğiyle ilgili İstanbul’un yetersiz ve umursamazlığının ortaya konulmasıdır. Artık gerekenin yapılması için milli irade açık şekilde ortaya konulmaktadır.

Bölgesel gözükse de bu kongre bütün vatana yönelik hedefler ortaya koymaktadır. Temel ilke ve bakış açıları herkese duyurulmuş ve dünyaya ilan edilmiştir. Bu millet kanının son damlasına kadar vatanını koruyacağını ve düşmanla mücadele vereceğini açıklamıştır. Farklı görüşler olsa da Mustafa Kemal bu hareketin liderdir. Zor bir süreç başlamıştır. Ama en büyük güç inanç ve umuttur.

Kongre sırasında belki de en önemli olaylardan biri, Mustafa Kemal’in Mazhar Müfit Kansu’ya gizli olmak şartıyla aldırdığı nottur. Mustafa Kemal’in yol haritası daha o günden bellidir. Mustafa Kemal Kansu’ya şöyle demiştir:

Ama bu defterin, bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir sen, bir de Kalem Mahsus Müdürü Süreyya bileceksiniz, şartım bu…


Tarih 28 Temmuz, 1919 sabaha karşı. Notlar şu şekilde: 

Zaferden sonra Hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır… Bu bir. İki, Padişah ve Haneden hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır. Üç, Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir. Dört, Latin harflerini kabul etmek.


“Paşam yeter, yeter” diye tepki veren Mazhar Bey, biraz da hayalle uğraşmaktan bıkmış bir insanın davranışıyla şöyle dedi: 

Cumhuriyet ilanını başarmış olalım da üst tarafı yeter.


Erzurum Kongresi’nin 100. yılında işte bu yaşananlar ayrıntılı olarak anlatılmalı ve bilinmelidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün bu inanılmaz mücadeleyi verebilmek için neleri feda ettiği, nasıl riskler aldığı ve ne kadar hayal edilmesi zor bir yol kat ettiği bilinmelidir.

Kuşkusuz Mustafa Kemal’in bu zor yoldaki dava arkadaşları ve ona verdikleri destek ve vefa da göz ardı edilmemelidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi iç ve dış zorluklarla mücadele vererek bugüne geldiği idrak edilmelidir. Tarihin eğitim hayatımız boyunca bu bölümü çok anlatılmış gözükse de bazen bu çok anlatma tam tersi sonucu da verebilmektedir.

Her Türk vatandaşı bu dönemde yaşananları mutlaka ve mutlaka okumalı ve üzerinde düşünmelidir. Tarihin tekerrür ettiği asla unutulmamalıdır. Geçmişini bilmeyenler geçmişten ders çıkartmayanlar güvenli ve güçlü bir gelecek de inşa edemezler. 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU