Vizyonda bu hafta: Anlam arayışındaki bir kadın; “Gloria Bell”

Mehmet Erduğan Independent Türkçe için vizyondaki filmleri yazdı

Yönetmenliğini Sebastián Lelio'in, başrolünü ise Julianne Moore'un üstlendiği Gloria Bell filmi afişinden bir kare

Mobil cihazlar için geliştirilmiş bir fotoğraf düzenleme uygulamasının, yıllar sonra yeniden popüler olmasıyla birkaç gündür kullanıcıların yaşlılık fotoğrafları sosyal medya hesaplarında hızla yayılıyor.

Sporcusundan siyasetçisine, ünlüsünden ünsüzüne, yerelden globale kadar yaşlandığında nasıl görüneceğini merak edenleri eğlendiren bu durum, keşke her zaman böyle eğlenceli kalsa. 

Ingmar Bergman der ki; 

Yaşlanmak, bir dağa tırmanmaya benzer. Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır. Ama görüş açınız genişler.


Ama yine de dünyanın neresinde olursa olsun yaşlılığa doğru ilerlemek kolay değildir. Cahit Sıtkı Tarancı’nın edebi bir bakışla Otuz Beş Yaş olarak kaleme aldığı yarı ömrün bilimsel olarak artık ellinin üstüne çıktığı kaydedilse de yaşadığımız çağda elli yılı aşmış kişiler için istihdam ve duygusal olanaklar oldukça kısıtlıdır.

Bu yaşları doyasıya ve belki de bağımsız bir şekilde yaşamak isteyip de ekonomik güvenceye sahip olmayanlar için ise şartlar oldukça zorlayıcıdır. Eğer bu durum içinde olan bir de kadınsa bu şartlar onlar için daha da kısıtlayıcıdır...

Anlam arayışındaki bir kadın; “Gloria Bell”

Yönetmen: Sebastián Lelio / Oyuncular: Julianne Moore, John Turturro, Michael Cera, Caren Pistorius, Brad Garrett, Jeanne Tripplehorn, Rita Wilson, Holland Taylor / 102 dakika


38’inci İstanbul Film Festivali’nin "Galalar" bölümünde seyretme imkanı bulduğum ve programdaki en iyi filmlerden biri olduğunu düşündüğüm, bu hafta vizyona girecek olan Gloria Bell; 2013 yılında yine aynı yönetmen tarafından çekilen ve Oscar Ödülleri’nde "Yabancı Dilde En İyi Film" kategorisinde Şili için aday gösterilen “Gloria” isimli filmin bir yeniden yapımı. 


Eğer ilk versiyonunu gördüyseniz, politik ve sosyal bağlamdaki küçük farklılıklar dışında orijinaline çok sadık olan bu yeniden çekimi izlemek tuhaf bir deneyim olabilir. Fakat daha önce Paulina García’nın hayat verdiği Gloria karakterini bu defa Julianne Moore ile İngilizce olarak beyaz perdeye taşıyan Lelio’nun bu sıra dışı yaklaşımını doğrusu ben çok sevdim.


Nedenine gelince; özgün versiyonunda Santiago’da, yeni versiyonunda Los Angeles’ta karşımıza çıkan ve kültür, mekan ve karakterlerdeki farklılıklar dışında yaşanmışlık olarak aynı duygudaşlığı paylaşan bu kadınların hikayesinin çok evrensel olması ve giderek farklı coğrafyalara yayılmasıdır. 


Elindeki içkisiyle bir gece kulübünün barında oturan, ortamdaki müziğe hafif salınımlarla ritim tutan, sıradan bir doğallıkla bakışlarını dans pistinde dolaştırırken bir arayış içinde olduğu anlaşılan orta yaşın biraz üzerindeki Gloria ile herhangi bir yerde ya da şehirde karşılaşmak muhtemeldir.

Zihnimizdeki Gloria imgesi şimdilik Paulina García ve Julianne Moore’dan ibaretse de bu imgenin yerini, kısmen ya da tüm hayatını bildiğimiz o çevremizdeki ruhu güzel insanlardan biri kolaylıkla alabilir.


Dante’nin tarif ettiği gibi; Gloria, yaşam yolunun ortalarında, karanlık bir ormanda kendini bulmuş, 60 yaşına doğru merdiven dayamış, iki yetişkin çocuğu ve bir torunu olan bir dul kadındır. Çocukları büyüyüp kendi sorumluluklarını üstlendikçe hayatındaki en sert yıllarını geride bırakmış ama diğer taraftan günlük yaşamın belli bir yaştan itibaren karşısına çıkardığı engeller ve mağduriyetlerle yüzleşmek zorunda kalmıştır: Yalnızlık gibi…


Biraz şaşkın olan oğlunu çocuk bakımında destekleyerek, kızının yoga derslerine girerek, yabancılarla dolu bir grupla birlikte kahkaha terapilerine katılarak, eski eşiyle ilişkisini medenice sürdürerek, üst katında sık sık şiddetli sinir krizleri geçiren komşusunu dertlenerek yaşamını normalleştirmeye çalışsa da evinden içeriye girdiğinde onu bekleyen büyük bir yalnızlık vardır. Kaldığı dairede onun yalnızlığını paylaşmak isteyen tüysüz bir kedi vardır ama Gloria ondan nefret etmektedir. 

Olgun bir kadının vücudunda hapsolmuş bir genç ruh


Orta yaşın üstündeki kadınların büyük bir çoğunluğunun cinsel olarak görünmez olduğu ve hatta çaresizce kaderine terk edildiği bir dünyada ihtişamdan uzak ama zarafet ve sadelik içinde yaşayan Gloria; görünüşüne, sağlığına, insan ilişkilerine önem verir.

Bir sigorta şirketinin sıkıcı ofisinde geçirdiği gündüzlerin acısını haftada birkaç gece gittiği dans pistlerinde çıkarır. Hayatında herhangi biri yoktur ama yeni duygusal deneyimlere de kapalı değildir.


İlişkilerini ve arkadaşlıklarını geliştirmek adına etrafındaki insanlarla sohbet ederek onlarla tanışmaya açıktır. Boşanmasından bu yana on iki yıl geçmiş olmasına rağmen hayatının geri kalanını yalnız geçirmek istemediği için kimlerle konuştuğunun bir önemi yok gibidir. Onları kabul eder, onlarla dans eder, onlarla birlikte güler, onlarla seks yapar.

Olgun bir kadının vücudunda hapsolmuş genç, özgür ve maceracı ruhu, kendisi gibi orta yaş üstündeki insanların ziyaret ettiği gece kulüplerinin ve barların pistlerinde eğlenerek günlük flörtlerle yeni bir aşk fırsatı bulmak için onu motive eder.


O gecelerden birinde, nazik ve beyefendi bir adam olan Arnold ile göz göze gelir. Gloria onun bakışlarında diğerlerinden çok daha farklı bir derinlik görür. Her ikisinde de özel birini bulmuş olabileceklerine dair bir heyecan uyanır. Gloria gibi çekici bir kadına yaklaşma konusunda kararsız olan Arnold cesaretini toplayıp sohbet için onun yanına gittiğinde birbirlerine karşı yaptıkları samimi ve sıcak komplimanlar sevgi dolu romantik bir ilişkinin başlamasına fırsat verir.


Gloria’nın hobileri ve ona karşı ilgisiz olan yetişkin çocuklarından ibaret olan hayatında Arnold, zamanla daha fazla yer edinir. Arnold’un aylar önce geçirdiği mide küçültme ameliyatı ve boşanmış olması ilişkiye bir duygusallık katar. Kimi zaman şarap içmek ve şiirler okumak, kimi zaman dans etmek, kimi zaman paintball oynamak için bir araya gelen çift birlikte daha çok vakit geçirir.


Ancak bir sene önce boşandığını söyleyen Arnold’un kızları ve eski karısıyla olan ilişkisinde bir tuhaflık da vardır. Arnold’un onlardan gelen telefon çağrılarına kayıtsız kalamaması ve Gloria ile beraberliğini onlardan gizlemesi ilişkilerinin tadını kaçırır.

Arzuladığından farklı bir şekilde yaşamak zorunda kaldığı adı konmamış bu ilişkinin içinde sıkışan Gloria böyle devam edemeyeceğine karar verir ve Arnold ile olan ilişkisini sonlandırır. Böylelikle nihayetinde bir kez daha kendisini yalnız bulur.


Entelektüel bir drama

Gloria kendi dünyasına ait bu olgunluk evresinde, bağımlılıklar ve kaçamaklar arasında yeni şeyler keşfetme ve deneme arzusuyla yaşarken bir taraftan da bilinçli bir şekilde, kendi saygınlığını, hayata karşı tutumunu ve ondan ne almak istediğini sorgulamayı da hiçbir zaman bırakmıyor.

O, bu basit ama güçlü hikayesiyle; korkusu olmayan, olsa da onunla yüzleşebilen, gerçekler tokat gibi yüzüne vurduğunda bile bunun üstesinden gelebilen tüm kadınları beyaz perdede temsil ediyor. Düşüyor, ama ayağa kalkmasını biliyor. Ölümden ve yalnız kalmaktan korkuyor ancak hayattan ve yaşamaktan vazgeçmiyor. 


Gloria filminde seyredecekleriniz sadece orada görecekleriniz ile kısıtlı değil, çok daha geniş bir perspektifin küçük bir parçası. Bu öykü belki de aidiyet duygusunu arayan binlerce yaşanmışlıktan beslenen yılların tecrübesi.

Gloria’nın böylesi sıcak ve melankolik doğasını yakın markaja alan hayal kırıklıklarıyla başa çıkma konusundaki samimi öyküsü, hemen hemen her kadının kendi hayatından bir parça görebileceği kadar derinlikli.

Sevgiyi arayan ve onu ararken yol boyunca hatalar yapan modern bir kadının üzerinden entelektüel bir drama anlatan film aynı zamanda büyük zorluklarla mücadele eden kadınlara yine de her gün umutla ayağa kalkma cesaretini veriyor. 


Nasıl özgür olunabilir?

Aristo’nun “düşünerek”, Nietzsche’nin “kendin kalarak”, Platon’un “öğrenerek”, Camus’un “başkaldırarak”, Sartre’nin “eyleme geçerek”, İbn Rüşd’ün “vicdanlı kalarak”, Farabi’nin “kalbine kulak vererek” insanın özgürleşebileceği cevabını verdiği soruya Gloria Bell “dans ederek özgür olunabilir" diyor.

Sebastián Lelio, 70’ler ve 80’lerin pop şarkılarıyla bezeli bu acı-tatlı filmi Laura Branigan’ın o muhteşem şarkısı ile sonlandırarak Gloria’yı özgürleştirirken seyircisine de kendisini daha iyi ve genç hissetmesini sağlayacak kendisini özgürleştirecek müziğini bulması için bir motivasyon sağlıyor.

Nihayetinde sevme ve dans etme arzusuyla seyircisini salondan uğurluyor.

Haftanın diğer filmleri

Akıllara Seza

Akıllara Seza; 1997 yılında lise mezuniyetine giderken kaza geçirip komaya giren Mustafa’nın 22 sene sonra komadan uyanıp kazadan önce sevdiği Seza’nın peşinden gitmesini konu ediniyor.

1997 yılında liseyi bitirmenin heyecanı içerisinde olan Mustafa, mezuniyete giderken kaza geçirir. Komaya giren Mustafa, uzun yıllar uyanamaz. Aradan geçen 22 yılın ardından gözlerini açan Mustafa, sevdiği kız Seza’nın peşine düşer. Ancak onun komada olduğu dönemde birçok şey değişmiştir.

Hayata yeniden başlayan Mustafa, bu süreçte teknoloji ve medeniyetle büyük bir çatışmaya girer.

Aslan Kral

Jon Favreau tarafından yeniden çekilen The Lion King, babası Kral Mufasa'nın izinden yürüyen geleceğin kralı Simba'nın hikayesini yeniden seyirciyle buluşturuyor.

Yeni Aslan Kral filmi, geleceğin kralının doğduğu, Afrika savanalarına uzanan yolculuğu konu alıyor. Babası Kral Mufasa’yı örnek alan Simba, soylu kaderinin yolundan gitmeyi seçer. Ancak, bu yavru aslanın gelişini kraliyetteki herkes sıcak karşılamaz.

Mufasa’nın kardeşi ve tahtın önceki varisi olan Scar, kendi planlarını yapmıştır. İhanet, trajedi ve oyunla yıkıma dönüşen Pride Rock savaşı, Simba’nın sürülmesine sebep olur. Simba, yeni bir kaç arkadaşın da yardımıyla, büyümenin ve ona ait olan şeyi geri almanın yolunu bulmak zorundadır.

Ecinni: Tılsımlı Mezar

Ecinni: Tılsımlı Mezar; Yılmaz, Sinan, Eda ve Selma'nın Ecinni filminin çekildiği köye giderek 400 yıl önce gömülmüş Ermeni bir rahibenin mezarını açmak istemeleriyle gelişen bir hikayeyi anlatıyor.

“Ecinni” isimli korku filminin sosyal medyada tanıtımını yapmak amacıyla bir Youtuber ile çekilen videodaki hikayeden yola çıkan Yılmaz ve Sinan, gözcülük yapmaları için yanlarına aldıkları kız arkadaşları Eda ve Sema ile birlikte filmin çekildiği köye giderek, 400 yıl önce kolunda bileziği ile gömülen Ermeni rahibenin mezarını açmak isterler. Mezarı kazmaya başladıkları andan itibaren bir bir kendini gösteren tılsımlar, korkunç şeylere neden olacaktır.

İmparator: Yeraltı Dünyasının Hükümdarı

L'Empereur de Paris (The Emperor of Paris) filmi, dünyanın en büyük cezaevinden kaçmayı başaran eski bir mahkumun, işlemediği bir cinayetle suçlanmasıyla birlikte kendisini, yeraltı dünyasında bir savaşın içinde bulmasını konu ediyor.

Napolyon döneminde, ülkenin en büyük cezaevlerinden birinden kaçmayı başarabilen tek kişi François Vidocq’tan başkası değildir. Kaçışı ile tüm dillere dolanan François, basit bir tüccar kılığına girerek varlığını unutturmaya çalışır. Ancak geçmişi onun peşini bırakmaz. Eski hücre arkadaşları tarafından işlemediği bir cinayetle suçlanan François, masumiyetini ve iyi niyetini göstermek için polisle anlaşma yapar.

François, özgürlüğü karşılığında yeraltı dünyasında polisle birlikte savaşmaya hazırdır. Eski mahkum, polis memurlarının düşmanlığı ve kafasına konan bedel ile birlikte yeraltı dünyasının öfke dolu dünyasına karışır.

Kripto Vurgun

Crypto filmi, genç bir kara para aklamayla mücadele ajanına odaklanıyor. Karmakarışık bir yolsuzluk ve dolandırıcılık ağını araştırmakla görevlendirilen ajan, değişen ekonomik düzende aile çiftliklerini ayakta tutmaya çalışan babası ve abisinin yaşadığı memleketi New York’a gelir.

Ajan kısa süre içerisinde kendini, gizemli bir sanat simsarının, kripto para meraklısından siber dedektife dönüşen bir adamın ve acımasız müşterilerinin ihaleleriyle ilgilenen yozlaşmış bir muhasebecinin içinde yer aldığı tehlikeli bir yeraltı dünyasında tuzağa düşmüş halde bulur.

Kurtuluş Günü

D-Day Assassins filmi, 1944'te "The Filthy Thirteen" olarak bilinen bir grup Amerikan askerinin, ölümcül bir görev için Normandiya'ya iniş yapmaları akabinde yaşanan olayları anlatıyor.

1944'te, "Pis On Üç" olarak bilinen bir grup Amerikan askeri, emirlere uymamak, sık sık banyo yapmak ve kışlalarından AWOL'a gitmek gibi gerekçeler yüzünden üstleri için artan bir sorun haline gelir. Ancak isyancılara Normandiya'nın işgali sırasında Alman çizgilerinin arkasına paraşüt yapan ilk birim olarak seçildiklerinde davranışlarını telafi etmek için onlara yeniden bir fırsat verilir.

Amaçları düşman bölgesinde yaya olarak ilerleyerek Nazi ikmal hatlarını imha etmek ve kaçış rotaları çizmektir. Bazıları buna intihar görevi diyor. Ancak, düşmanı devirmek için hiçbir şekilde durmayacak olan bu kurban D-Day Assassin grubunun vahşeti ve kararlılığına güvenmeleri de gerekmektedir. "Kirli Düzine"ye (Dirty Dozen, 1967) ilham veren acımasız ve heyecan verici gerçek bir hayat hikayesi. Ayrıca Quentin Tarantino gibi gerçek bir sinefile ilham verdiği de bilinmektedir.

Şahıs 46

Çağatay Düz ve Ege Demirbüken'in yazıp yönettiği Şahıs 46, çıktıkları yolda ıssız bir yerde arabalarının bozulmasıyla yakındaki bir evin sahibinden yardım talep eden bir grup gencin hikayesini konu ediniyor.

Üç arkadaş gençlik festivaline gitmek için yola çıkarlar. Yolda yanlarına iki otostopçu alırlar. Araçları ıssız bir yerde bozulur. Yardım çağırmak için civarda ışığının yandığını gördükleri tek eve giderler. Evin sahibi yardım etmeden önce gençlere yemek hazırlar. Gençler yemekten sonra arabaya geri dönmek istese de ev sahibinin onları bırakmaya niyeti yoktur.

Zavallı

36. Torino Film Festivali'nden ödülle dönen Pity, acıyı bir giysi gibi üzerinde taşıyabilmek uğruna elinden gelen her şeyi yapan bir avukatın çevresinde gelişiyor.

Bazıları hüsrana ve kedere öyle sıkı sıkıya bağlıdırlar ki, acı onlar için kutsal bir mertebededir, aynı zamanda bir varoluş̧ amacıdır. Zavallı’daki avukat için de durum böyle; her daim mağduriyeti arzulayan, ancak acısıyla “mutlu” olabilen ve yaşamdaki hiçbir acının bu arzusunu doyuramadığı biri. Efthymis Filippou’nun yazdığı bu hikayede avukat, acıyı bir giysi gibi üzerinde taşıyabilmek uğruna elinden gelen her şeyi yapıyor.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU