Demirtaş: Ben Kürt'üm, bin yıl da cezaevinde kalsam Kürt'üm

142 yıl hapis cezasıyla yargılanan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, savunmasına devam etti: Tek adamlık, diktatörlük Türkiye'ye, anayasaya referandumla, zorla kabul ettiriliyor da Demirtaş bir mitingde demokratik özerkliği mi savunamayacak?

Selahattin Demirtaş / Fotoğraf: Twitter @DemirtasSavunma

Tutuklu yargılanan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Ankara Sincan Cezaevi'nde görülen duruşmaya, dün olduğu gibi bugün de Edirne Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla bağlandı.

"Kürt" ve "Kürdistan" demenin terör propagandası olmadığını vurgulayan Demirtaş, "Ben bir Kürt'üm. Siz bana 'Kürt değilsin' demediğiniz sürece de Kürtlüğümü hatırlamıyorum işin doğrusu" dedi.

"Türkiye'yi yönetenler en büyük suçu işliyorlar"

Savunmasında “Kürdistan” vurgusu yapan Selahattin Demirtaş, en büyük suçu Türkiye'yi yönetenlerin işlediğini öne sürdü:

Demokratik özerklik, biricik çözüm yoludur. Tek adamlık, diktatörlük Türkiye'ye, anayasaya referandumla, zorla kabul ettiriliyor da Selahattin Demirtaş bir mitingde demokratik özerkliği mi savunamayacak? Bu mu suç olacak? Şu anda Türkiye'yi yönetenler zaten en büyük suçu işliyorlar. Anayasa askıya alınmış durumda. Anayasasızlık şu anda fiili durumdur. 138. madde her gün katlediliyor. Yargıya bangır bangır talimat veriliyor. On binlerce insan yasa dışı bir şekilde, yürütmenin talimatıyla işten atılıyor, yargı üstünde baskı kurularak haklarını iadesi engelleniyor. Binlerce akademisyen, savaş istemiyorum dediği için akademiden atılıyor ve yargı onlara patır patır ceza yağdırıyor. Daha binlerce örnek sayabilirim. "Bunların yaptığı suç değil, Selahattin Demirtaş 2013 yılında Karakoçan'da Kürt demiş, Kürdistan demiş, bu suçtur. Bunu yakalayacağız, hücreye atacağız." Bu mudur? Bu mudur adalet anlayışı?" Ben bu ülkede halen Kürt ve Kürdistan demenin terör propagandası sayılmasını hakaret olarak görüyorum. Kabul etmiyorum. Mahkeme bunu düzeltmek zorundadır. Mahkeme bana 100 yıl ceza versin, umurumda değil. Ama Kürdistan ve Kürt kelimelerini kullanarak tek bir cümle [hüküm] kurarsanız mahkemeniz hakkında suç duyurusunda bulunurum. Ben sizin etnik kimliğinize, inancınıza hakaret ediyor muyum? Edemem. Saygısızlık olur. Evet, Kürdistan vardır. Daha önce de söyledim; Binali Yıldırım söylediği için değil, Erdoğan söylediği için değil, Sultan Sencer yazdığı için değil, Abdülmecid Kürdistan madalyonu bastığı için değil, Mir Bedirhan Kürdistan beyi olduğu için değil tarihi olarak, coğrafi olarak, bir realite olduğu için vardır. Siz de savcılarınız da, yüz milyon tane hüküm kursanız da Kürdistan vardır. Bir coğrafyadır. Benim de anavatanımdır. Önemli bir kısmı da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sınırları dahilindedir.

 

"Mazlum Doğan'ın işkenceye karşı direnişini övmüşüm. O zaman savcı işkenceyi savunmuş oluyor"

12 Eylül döneminde cezavlerinde yapılan işkenceyi eleştirdiği konuşmasına değinen Demirtaş, şu sözleri söyledi: 

Mazlum Doğan, 12 Eylül Diyarbakır işkencehanesinde ağır işkenceler maruz kaldı ve yaşamına son verdi. Bunların her biri, siyasi kimliğinden bağımsız bir şekilde, hepsi de hukuksuzluğun ve zulmün mağdurudurlar. Konuşmamın neresinde suçu ve suçluyu övmüş olabilirim?  Seyit Rıza, Şeyh Said, Mazlum Doğan, İbrahim Kaypakkaya, Deniz Gezmiş dediğim için. Şeyh Said ve Seyit Rıza, Cumhuriyetin ilk yıllarında, kanuna aykırı bir şekilde, evrensel hukuk ilkelerine aykırı bir şekilde, ahlaka ve vicdana aykırı bir şekilde idam edildiler.  Deniz Gezmiş ve arkadaşları, Menderes ve arkadaşlarının idam edilmelerinin intikamını almak üzere, hukuka aykırı bir şekilde idam edildiler. İbrahim Kaypakkaya Diyarbakır Cezaevi'nde, daha 24 yaşındayken ağır işkencelerle katledildi. Ben bu kişilerin hangi suçunu, hangi faaliyetini övmüşüm? Evet, Mazlum Doğan'ın işkenceye karşı direnişini övmüşüm. O zaman savcı işkenceyi savunmuş oluyor. Sen bu kişilerin hangi suçunu, hangi faaliyetini övmüşüm? Evet, Mazlum Doğan'ın işkenceye karşı direnişini övmüşüm. O zaman savcı işkenceyi savunmuş oluyor? Savcı, Kenan Evren darbe yönetiminin ve o dönem Diyarbakır Cezaevi komutanı Esat Oktay Yıldırın'ın savunusu yapmış oluyor. Ben Mazlum Doğan'ın işkenceye karşı duruşunu savunuyorsam ve savcı da bunu suç olarak görüyorsa savcı darbecilerin fiilini savunmuş oluyor. Sizin [mahkeme heyeti] normalde, bu savcı hakkında suç duyurusunda bulunmuş olmanız lazım. Ben burada suçu ve suçluyu övmüyorum. İşkence suçunu övmüş oluyor savcı. İşkenceyi korumuş oluyor. İbrahim Kaykakkaya'nın işkence tezgahında katledilmesini eleştirmek suçsa işkenceyi savunuyorsunuz demektir. Konuşmamın kelimesi kelimesine arkasındayım. Cümlesi cümlesine arkasındayım.

"Ben Kürt'üm. Bin yıl da cezaevinde kalsam Kürt'üm"

Türk Tarih Kurumu ve Türk tarih tezi, Güneş Dil Teorisi üzerine Kürt ve Kürdistan inkar edildi diye, kendine profesör diyen şaklabanlar bunun kitabını yazdı diye, "dünyadaki bütün diller Türkçeden türedi" yazdı diye biz bunu kabul etmek zorunda değiliz. Rumeli diyebileceksin, Kürdistan diyemeyeceksin. Var mı böyle bir şey? Konuşmamda da belirtmişim, biz Kürdistan'ı ayrı bir devlet olarak ifade etmek istesek bundan korkmayız. Çıkar söyleriz. Kürdistan bir coğrafyadır. Siyasi sınırları yoktur, sosyolojik sınırları vardır. Kürdistan, kadim bir coğrafyanın ismidir. Elazığ savcısı istedi diye ben bundan vaz mı geçeceğim? Kusura bakmasınlar. Ben Kürt'üm. Bin yıl da cezaevinde kalsam Kürt'üm. Kürt milliyetçisi değilim. Milliyetçi değilim, milliyetçi çizgiyi doğru bulmam. Ama benim Kürtlüğümle alay edildiğinde, kusura bakmayın tepemin tası atıyor. “Kürdistan” kelimesini kullandım diye beni terör propagandasıyla suçlayanları gördükçe benim de tepemin tası atıyor. Empati yapın. Etnik kimliğiniz, inancınız, mezhebinizle alay edildiğinde, yok sayıldığında ne hissedersiniz? İnsanın onuruyla ilgili bir mevzudur bu.

"Kürdistan" demek, devleti ve hükümetin politikalarını eleştirmek terör örgütü propagandasıysa, bence PKK propagandasını savcı yapmış"

Konuşmasında şiddet adına hiçbir şey olmadığını vurgulayan HDP'nin eski Eş Başkanı, "Kürdistan demenin, devleti eleştirmenin, Hükümetin politikalarını eleştirmenin, çözüm önerileri sunmanın kendisi terör örgütü propagandasıysa bence PKK propagandasını savcı yapmış" dedi.

Konuşmasının hangi kısmında "terör propagandası" yaptığının belirtilmesi gerektiğinin altını çizen Demirtaş, "Tahmin yürüteceğiz. Kürt ve Kürdistan dediğim için herhalde" ifadelerini kullandı:

 Ama siz bana böyle yaptığınız müddetçe, sadece baş harfini değil, bütün harfleri büyük olarak okuyorum ki, ben Kürt'üm ve benim vatanım Kürdistan'dır. Kürdistan'ın da sadece baş harfini değil, bütün harflerini büyük olarak tutanağa geçirtiyorum. Ben o savcıya da, mahkeme heyetine de, bütün yargı mensuplarına da şunu söylemek istiyorum. Ben bir Kürt'üm. Siz bana Kürt değilsin demediğiniz sürece de Kürtlüğümü hatırlamıyorum işin doğrusu. İnsanlığımı hatırlıyorum daha çok. Daha önceki bazı fezlekelerde de vardı, belirtmiştim. Genelde çok takılmam usuli şeylere ama burada özle, esasla ilgili bir şey var, ["kürt" ve "kürdistan" şeklinde yazarak] hakaret etmek istiyor. Konuşmamın bir yerinde diyorum ya, "Kürt ya da Kürdistan dediğimizde birilerinin tüyleri diken diken oluyor" işte bu savcı da tüyleri diken diken olanlardan. Küçümsemek istemiş. Bir fezlekedeki konuşmasını okuduktan sonra: Savcı Kürt ve Kürdistan kelimelerinin tamamını, ilk harfleri küçük olarak yazmış. Savcının son derece ön yargılı ve politik bir tutum içinde olduğu çok iyi anlaşılıyor. Dolayısıyla fezlekeden okuyacağım ama tahmin yürüteceğiz. Galiba mahkemenin de yaptığı budur. Hangi sözlerim hangi suçlamayla illişkilendirmiş diye tahmin yürüteceğiz.

 

“Bu fezleke de dahil olmak üzere hiçbir fezlekede, suçun somutlaştırılması yapılmamış" diyen Demirtaş şu örneği verdi: "Terör örgütü propagandasını hangi cümlelerle yaptığım belirtilmemiş. Salla gitsin, ya tutarsa yöntemi izlemiş savcılar."

“25 no'lu fezlekede isnat edilen suçun tarihi 28 Eylül 2013. Fezlekenin düzenlenme tarihi ise 24 Şubat 2016" ifadelerini kullanan Demirtaş fezlekenin hazırlanması için 2,5 yıl beklenmesinin bile siyasi saiklerle olduğunun göstergesi olduğunu vurguladı. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Demirtaş: Siyasi rehineyim

Selahattin Demirtaş, 142 yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı ana davanın dünkü duruşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "Kendisi demokratikleşme konusunda bir adım atarsa biz de kendisine on adım atarız" çağrısı yapmıştı.

“Siyasi rehine” olduğunu savunan Demirtaş, şu ifadeleri kullanmıştı:

Siz beni tahliye edip Yunanistan sınırından öteki tarafa bıraksanız, ben kendim atlar bu tarafa gelirim. Çünkü buraya atanlardan hesap sormak için gelirim.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU