ABD Somali’deki savaşı sessiz sedasız sürdürüyor ve Trump bunu daha da kötü hale getiriyor

Militan gruplar Eş-Şebab ve Somali’de İslam Devleti (ISS), neticede ABD için tehdit oluşturmuyor. Aslında onların savaşı birbirleriyle. Ancak görünüşe bakılırsa ABD Başkanı bunu kavrayamadı

(The Independent)

ABD Afrika Komutanlığı’na (AFRICOM) göre ABD’nin Somali’deki bombalama operasyonlarının tamamında yalnızca iki sivil öldürüldü ya da yaralandı. Peki ya bu doğru mu? Emin değilim. Askeri operasyonlar 10 yıldan fazla süredir devam ediyor ve The Intercept’in geçen hafta ele geçirip yayımladığı yeni kurum içi belgeler, Washington’ın “ABD’nin ya da müttefik güçlerin düzenlediği operasyonların ardından sivillerin ölmesine ya da yaralanmasına yol açan birçok saldırıdan uzun süredir haberdar olduğuna” dair güvenilir kanıtlar sunuyor. 

Amerika’nın insansız hava araçlarıyla yaptığı savaşlarda kaç sivilin öldüğüne dair sorular uzun süredir tartışma konusu. Ancak elimizde cevap bekleyen çok daha büyük bir soru var: ABD’nin Somali’deki operasyonlarda tam olarak neyi başarması bekleniyor?

Bu soruya öyle ya da böyle cevap verebilecek çok az kişi var gibi. Militan gruplar Eş-Şebab ve Somali’de İslam Devleti (ISS), neticede ABD için tehdit oluşturmuyor. Aslına bakılırsa onlar birbirleriyle savaşıyor. Yıllardır ABD’den gelen şiddetli saldırılardan sonra bile bu grupların yerel düzeydeki saldırı  gücünü azaltamadık. Buna rağmen Somali’yi düzenli şekilde bombalamaya ve ölen militanların sayısının çetelesini tutmaya devam ediyoruz. Üstelik tüm bu süre zarfında güvenlik ortamı hiç değişmedi.

En nihayetinde bu saldırılar kan dökücü bir halkla ilişkiler hamlesi. Gereksiz yere askeri güç gösterisi yapıyor ve kaç “terörist” öldürmekle övünüyoruz. ABD’nin hareketi isyancıların temel motivasyonunu kırmak adına hiçbir işe yaramıyor. Hatta daha fazla motivasyon yaratılmasına bile hizmet ediyor olabilir. 

ABD dış politikasının geri tepmesi sonucu Eş-Şebab’ın geniş ölçüde varlık gösterdiğini hatırlamakta fayda var. Somali 1990’ların başlarından itibaren yaklaşık 20 yıl boyunca merkezi bir hükümetten yoksun, sözüm ona anarşinin hakim olduğu bir yerdi. Ancak 2000’lerin başında ABD, El Kaide üyelerinin izini sürüp yakalamaya yardım etmeleri karşılığında bir grup güçlü savaş ağasının Somali’yi yönetmesine destek verdi. Bu savaş ağaları zararlı kişilerdi ve başkentin bir ucundan diğer ucuna genelde kendilerinden nefret edilir hale geldiler. İslamcı fraksiyonlar 2006’da bir araya geldi, savaş ağalarını şehirden kovup Şeriat Mahkemeleri Konseyi’ni (ICU) kurdu ve Somali’nin güneyinin büyük bölümüyle büyük şehirlerin çoğunda yönetimi ele geçirdi. 

ICU içinde El Kaide unsurları vardı ancak bu kişiler azınlıktaydı. Araştırmacı gazeteci Jeremy Scahill’e göre aralarında birkaç düzine yabancı casus ve küresel cihat arzusu taşıyan bir avuç Somalili bulunuyordu. Genel anlamda, güya, ICU’nun ilgi alanı kati surette yerel düzeydeydi. Ama yine de 11 Eylül’ün hafızalarda tazeliğini koruyan hatırası, Bush yönetiminden gelen ve toplumun her kesimine sirayet eden yabancı müdahale felsefesinin itici gücünü oluşturdu. Öyle ki bu felsefe, 11 Eylül komisyon raporunda, terör unsurlarının dünyanın hiçbir yerinde kabul edilemez bir tehlike arz ettiğine dair “Amerikalıların anayurdu gezegendir” sözüyle açık açık ifade ediliyordu. ICU’nun Somali’yi kontrol etmesine izin verilemezdi.

Daha sonra ABD komşu Etiyopya’nın bölgeyi işgal etmesini destekledi ve ICU kolayca yenildi. Onun küllerinden El Kaide’nin yardımıyla Eş-Şebab doğdu ve Eş-Şebab 2010 itibarıyla ABD destekli Geçici Federal Hükümet’in elindekine kıyasla daha büyük bir bölgeyi kontrol altına aldı.

Eş-Şebab nihayetinde kentsel alanların büyük bölümünden geri püskürtüldü. Ama bu durumu daha en başta Amerikan hareket tarzı yaratmıştı. ICU’yu farkında olmayarak yarattık ama sonra onları sepetleyip Eş-Şebab için alan açtık. Ortaya çıkışı için Irak’taki yıkıcı savaşa çok şey borçlu olan IŞİD’in Somali’de varlık göstermeye başlaması da bu yüzden. Hesaplamalara göre IŞİD’in Somalili üyelerinin sayısı yüzlerle ifade ediliyor.

 

 

Somali IŞİD’i ve Eş-Şebab iki düşman. Ortalarındaysa, her ikisinin de kökünü kazımaya niyetli, daha en baştan yaratmış olduğu istenmeyen sonuçları hiç düşünmeyen ABD duruyor. Elbette ikisi de ulusal güvenliğimiz için gerçek bir tehdit teşkil etmiyor. Sırf bombalamış olmak için bombalıyorlar.

Dış politikamızın büyük bölümünde olduğu gibi ABD’nin Somali’deki faaliyetleri de gerçekçi olmayan bir risk eşiğinden kaynaklanıyor. Terör ve isyan hayatın gerçekleri, bunları kökünden söküp atamazsınız. Ne var ki bunların dünyanın belli başlı yerlerinde, çeşitli şekillerde gösterdikleri varlıklar, genellikle anayurdumuza yönelik kayda değer bir tehdit oluşturmuyor. Bununla birlikte her nedense yıllık hava saldırıları oranı Trump yönetiminde üçe katlandı. 

Yapılan hesaplamalar Eş-Şebab’ın üye sayısının şu sıralar 5 bin ila 10 bin arasında olduğunu ve Somali’nin yaklaşık yüzde 20’sini kontrol ettiğini gösteriyor. Onları bir arada tutan fikir, Somali’nin Batı destekli hükümetine karşı muhalefet. Dolayısıyla ABD bombardımanı, onları yaratan hattı tıkamayacaktır.  Aslında onları güçlendiren de tam olarak bu.

İşte bu nedenle ABD, Somali’deki maskaralığa bir son vermeli. Bundan önemli hiçbir fayda görmüyoruz ve süreç içinde daha çok husumet yaratıyoruz. Afrika Boynuzu’nda dostça davranmayan aktörlerin doğal olarak ABD güvenliğine karşı etkileri  bulunmuyor ve bizim de orada işimiz yok. 


 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Elvide Demirkol

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU