İran Parçin Askeri Araştırma Tesisi’ndeki ‘gizemli kazada’ bir mühendis öldü

Savunma Bakanlığı olaya ilişkin ‘endüstriyel kaza’ açıklaması yaptı

The Intel Lab, geçen yıl nisan ayında yayınladığı uydu fotoğraflarıyla Parçin Askeri Üssü’nde genişleme çalışmaları yapıldığını ortaya koymuştu.

İran Savunma Bakanlığı dün, Tahran'ın güneydoğusundaki yüksek güvenlikli Parçin Askeri Araştırma Tesisi’nin bir bölümünde çıkan ‘endüstriyel kaza’ sonucu bir mühendisin yaşamını yitirdiğini, bir kişinin de yaralandığını duyurdu. Bazı Batı ülkelerinin güvenlik birimleri, söz konusu tesisin İran’ın ‘nükleer silah programıyla’ ilgili çalışmalar yürüttüğü tahmininde bulunuyor.

İran Devrim Muhafızları’na yakınlığıyla bilinen Fars haber ajansı, çarşamba günü Parçin Askeri Araştırma Tesisinde çıkan kaza sonucu bir mühendisin öldüğünü bir araştırmacının ise yaralandığını aktardı. Haberde kazanın nedenlerinin tüm boyutlarıyla araştırıldığı belirtildi. Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

Bakanlığımıza bağlı araştırma tesislerinden birinde çarşamba günü bir kaza meydana gelmiş, bunun sonucunda İhsan Kadbegi adlı mühendis vefat etmiş, bir çalışma arkadaşı da yaralanmıştır.

Bakanlığın açıklaması İran resmi ajansı IRNA'nın olayla ilgili bir haber yayımlamasından saatler sonra geldi.  

Şüpheli tesis 

Üst düzey güvenlik önlemleriyle korunan Parçin Tesisi’nde, kimyasal silahların araştırma, geliştirme ve üretiminin gerçekleştirildiği, ayrıca uranyum zenginleştirmede kullanılan lazer teknolojilerin üretimi ve nükleer silah geliştirmeye yönelik çalışmalar yapıldığı tahmin ediliyor. Muhtelif silahların ve bombaların test edildiği tesiste füze ve konvansiyonel silah üretimi de yapılıyor.  

Güvenlik araştırmaları alanında çalışmalar yapan The Intel Lab adlı internet sitesi, geçen yıl nisan ayında yayınladığı uydu fotoğraflarıyla, İran’ın başkenti Tahran’ın güneydoğusundaki Parçin Askeri Tesisleri’nde genişleme çalışmaları yapıldığını ortaya koymuştu. Fotoğraflarda söz konusu tesislerde, patlamalara karşı koruma sağlaması amacıyla toprak bariyerlerle çevrilen dört yeni binanın inşa edildiği görülmekteydi. 2020 yaz aylarında Parçin Askeri Tesisleri’nde patlama gerçekleştiğine dair haberler çıkmış, İran makamları patlamanın doğalgaz deposundan kaynaklandığını duyurmuştu.  

The Intel Lab sitesinde yer alan bilgilere göre Parçin Askeri Tesisleri, nükleer silah ve patlama testlerinin yanı sıra uranyum zenginleştirmede kullanılan lazer teknolojisi araştırmaları, kimyasal silah üretimi ve geliştirilmesi ile silah ve füze sanayisi alanlarında faaliyet gösteriyor. Intel Lab, Parçin’deki geniş çaplı inşaat faaliyetlerinin İran’ın balistik füze programıyla ilişkili olarak 2018’de başlamış olabileceğine işaret etmişti. İnşaat faaliyetlerinin bir kısmının, nükleer anlaşma çerçevesinde kısıtlanan veya Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) denetimine tabi olan bazı uygulamalar kapsamına girmesinin mümkün olduğu iddia edilmişti. Nükleer anlaşmanın yürürlüğe girdiği Ocak 2016 öncesinde İran topraklarında askeri boyutlara sahip gizli nükleer faaliyetlerin olduğuna dair şüpheler vardı. İran, nükleer anlaşmanın sağlandığı Temmuz 2015’ten iki ay sonra, UAEA’nın Eski Müdürü Yukiya Amano’nun Parçin Tesisleri’ni ziyaret etmesine izin vermişti.


Hüdayi suikastı  

Parçin’deki ‘endüstriyel kaza’ İran Devrim Muhafızları Ordusu mensubu Albay Seyyad Hüdayi’nin Tahran’da evinin yakınlarında uğradığı silahlı saldırı sonucu ölmesinden günler sonra meydana geldi. New York Times gazetesinin İsrailli bir istihbarat yetkilisine dayandırdığı haberine göre İsrailli yetkililer, İranlı albaya düzenlenen suikastın arkasında kendilerinin olduğuna dair ABD makamlarını bilgilendirdi. Adının açıklanmasını istemeyen İsrailli yetkili, Hüdayi’nin Kudüs Gücü bünyesinde oluşturulan ve İsrailli siviller ve yetkililer dahil olmak üzere yabancılara yönelik kaçırma ve suikast operasyonlarını yöneten ‘Birim 840’ta üst düzey görev yaptığını ve suikastın bu birimin operasyonlarını durdurması için İran'a uyarı’ niteliği taşıdığını aktardı. İsrail medyasında ‘Birim 840’ın silah kaçakçılığı ve dünya genelinde İsrailliler ile Yahudilere suikast girişimlerinin organizesini yaptığı belirtilmişti. İsrailli yetkililer, Albay Hüdayi'nin son 2 yıl içinde Kolombiya, Kenya, Etiyopya, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde İsrailli, Avrupalı ve Amerikalı siviller ve hükümet yetkililerini hedef alan suikast girişimlerinden sorumlu olduğunu öne sürmüştü.

İran Devrim Muhafızları Ordusu bünyesinde Suriye'de görev aldığı belirtilen Albay Hüdayi suikastı, Kasım 2020'de üst düzey nükleer bilim insanı Muhsin Fahrizade'nin öldürülmesinden bu yana İran'daki en yüksek profilli suikast olmuştu. Başta Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Devrim Muhafızları Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami olmak üzere üst düzey İranlı yetkililer, daha önce İsrail'in gerçekleştirdiği önceki suikastların özelliklerini taşıyan bu saldırıdan İsrail'i sorumlu tutmuş, Devrim Muhafızları Ordusu Genel Komutanı Hüseyin Selami, "Düşmanın hiçbir kötü eylemi karşılıksız kalmayacak" ifadelerini kullanmıştı. İsrail medyası, Tel Aviv yönetiminin, ‘İran'ın yanıt verme olasılığını dikkate alarak’ İsrail'in dünya genelindeki elçilik ve temsilciliklerinde alarm durumuna geçildiğini duyurmuştu. 

İran'ın BM Büyükelçisi ve Daimi Temsilcisi Mecid Tahtırevançı, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e mektup yazarak Hüdayi’yi hedef alan ‘terör saldırısının’ kınanmasını istedi. Tahtırevançı mektubunda, söz konusu suikastın, belirli rejimler tarafından İranlı siviller ve bilim insanlarına yönelik ‘terör eylemleri’ kapsamında olduğu ve terör eylemlerinin ayrım gözetmeksizin kınanmasının BM’nin sorumlulukları arasında olduğu belirtildi. Tahtırevançı şunları söyledi:

Bu tür devlet terörlerinin sürdürülmesi, küresel hukuku tehdit etmektedir. Bu tür eylemlerin küresel barış için tehlikeli sonuçları olabilir. Bu tür hukuksuz, kışkırtıcı eylemler karşısında sessiz kalmak, suçun faillerini ve arkasında olan güçleri aynı yanlışları sürdürme konusunda teşvik edecektir.

Uluslararası raporların sızdırılması 

Wall Street Journal gazetesi dün, İran istihbaratının, yirmi yıl önce Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan (UAEA) İran'ın nükleer silah üretmek için çalıştığını gösteren bilgileri araştırdığı sırada bazı gizli belgeleri ele geçirdiğini ortaya çıkardı. Gazete, Ortadoğu’daki üst düzey iki istihbarat yetkilisine dayandırdığı haberinde, İran tarafından elde edilen gizli bilgilerin üst düzey yetkililerin nükleer silahlarla ilgili şüpheli faaliyetleri gizlemesine yardımcı olduğunu aktardı. İddialara göre UAEA’nın kayıtlarını elde eden İranlı yetkililer arasında, İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani de yer alıyor. Şemhani o zamanlar savunma bakanı görevindeydi.

Ortadoğu'daki istihbarat yetkilileri, UAEA’nın İran’la ilgili gizli bilgi ve belgelerinin, 2004-2006 yılları arasında üst düzey hükümet yetkilileri ve nükleer programından sorumlu birimlerle paylaşıldığını aktardı. Birleşmiş Milletlerin eski silah denetçilerinden David Albright şu açıklamada bulundu:

İran’ın hassas ve gizli belgeleri ele geçirmesi, UAEA’nın iç güvenliğinin ciddi anlamda ihlal edildiğini gösterir. Bu durumda İran, ajansın yanıtını bildiğini düşündüğü cevaplar kurgulayabilir. Buna karşılık şüphelenilen konulardaki bilgileri önceden hazırlanarak gizleyebilir. İran bu durumun sürdürülmesi hususunda istekli olmalı. Böylece neyi gizleyebileceklerini bilebilirler.

Wall Street Journal’ın haberine göre İran’ın eriştiği UAEA belgeleri, İsrail istihbaratının Ocak 2018'de Tahran'daki bir arşivden ele geçirdiği 100 binden fazla belgenin arasında yer alıyor. Wall Street Journal tarafından da incelenen bazı UAEA belgelerinin kenarlarına el yazısıyla Farsça notlar düşülmüş. Bazı belgelerde İranlı yetkililerin UAEA belgelerinin ele geçirilmesinde istihbarat yöntemlerine övgüde bulunduğu görülüyor. David Albright, The Wall Street Journal tarafından incelenen bazı belgelerin, daha önce UAEA’nın İran’ın nükleer arşivi ile ilgili kamuoyuna açtığı belgelerle ‘yapısal tutarlılık’ gösterdiğini söyledi. Bazı belgelere göre 2001’de kapatılan Kimya Metal şirketi, İranlı yetkililer tarafından 2003’te kapatılmış gibi gösterilmiş. İstihbarat yetkililerine göre evrak üzerinde yapılan bu değişiklik, İran'ın uranyum madenindeki çalışmaların Mayıs 2003'e kadar Kimya Metal Şirketi tarafından yürütüldüğü konusunda UAEA’yı bilgilendirmesine olanak sağladı.  

Bir diğer olayda, Mayıs 2004'te, İran istihbarat servisinin, üst düzey yetkililere Tahran'ın güneybatısında Arak kenti yakınlarındaki bir tesiste yapılacak denetim öncesinde UAEA’nın raporlarını dağıttığını gösteriyor. Tahran söz konusu tesiste tıbbi ve araştırma amaçlı bir ‘basınçlı ağır su reaktörü’ inşa etme niyetini UAEA’ya bildirmişti. Bir başka belgede ise Tahran’ın radyasyon izleme ekipmanı bulunan bir konteyneri UAEA müfettişlerinden nasıl gizlediği detaylandırılıyor.  

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU