Voleybol ve basketboldaki başarı futbolda neden elde edilmiyor? "İstikrarı yakalayamamış takımlarla milli takım sürekli patinaj yapıyor"

"Voleybol ve basketbolda şampiyonluk gelirken futbolda niçin yakalanmıyor" tartışması gündemde. Spor yazarı Attila Gökçe, basketbol ve voleybolda elde edilen başarıların futbolda yakalanamamasını, hata ve eksikleri Independent Türkçe'ye anlattı

Türk futbolu, voleybol ve basketboldaki zaferlerin gölgesinde / Fotoğraf: AA-AFP

"Bahçeşehir Koleji, FIBA Avrupa Kupası'nda zafere ulaştı"

"VakıfBank 5. kez Avrupa'nın zirvesinde"

"Anadolu Efes 2. kez EuroLeague şampiyonu"

"A Milli Takım, Dünya Kupası özlemini 24 yıla çıkardı"

"Türkiye, EURO 2020 finallerine puansız veda etti"

"Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi'nde 6'da 0 yaptı"

"Galatasaray, son 16 turunda veda etti"

"Fenerbahçe, Avrupa Ligi'nin ardından Konferans Ligi'nden de elendi"

Yukarıdaki başlıklar, Türk sporseverlerin son yıllarda okudukları gazetelerin manşetlerinden sadece bazıları.

Bahçeşehir Koleji'nin FIBA Avrupa Kupası'nda zafere ulaşmasının mutluluğu tazeliğini korurken, Anadolu Efes'in üst üste 2. kez EuroLeague'i kazanması taraftarlara bayram havası yaşattı.

 

 

Üstüne VakıfBank'ın 5. kez CEV Şampiyonlar Ligi kupasını müzesine götürmesi, Türk sporuna gönül verenlerin mutluluğunu artırmaya yetti. 

Basketbol ve voleybol gibi takım sporlarında son yıllarda elde edilen uluslararası başarılar, futbolda elde edilen kötü sonuçların da sorgulanmasına neden oldu.

Türkiye'nin takım sporlarında en başarılı olduğu dallar olarak kayda geçen basketbol ve voleybolda zirveye yürürken, Türk futbolu ise hem milli takımlar hem de kulüpler düzeyinde oldukça kötü durumda.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

UEFA Uluslar Ligi'nde küme düşen, EURO 2020 finallerinde sıfır çekerek elenen Türkiye A Milli Futbol Takımı, 2022 Dünya Kupası şansını play-off'ta Portekiz karşısında kaybetti.

Kulüpler düzeyinde ise son yıllarda uluslararası arenada elle tutulur bir başarı yakalanamadı.

Bunun sonuçları olarak da FIFA sıralamasında 43. sıraya gerileyen Türkiye, UEFA Ülkeler Sıralaması'nda da 19. basamağa inerek Avrupa'daki temsiliyetini de sıkıntıya soktu.

Kamuoyunda ise "Voleybol ve basketbolda Avrupa'da başarı gelirken futbolda neden olmuyor" tartışması yeniden gündeme taşındı.

 

Attila Gökçe-Twitter.jpg
Attila Gökçe / Fotoğraf: Twitter

 

"Akıl, para ve organizasyon diye bir üçgen düşünecek olursak bizim ülkemizde en zayıf unsur, akıl"

Spor yazarı Attila Gökçe, Türk temsilcilerinin basketbol ve voleybolda elde ettikleri başarıların futbolda yakalanamamasını, hata ve eksikleri Independent Türkçe'ye değerlendirdi.

Gökçe'ye göre akıl, para ve organizasyon diye bir üçgen düşünülecekse Türkiye'de en zayıf unsur, akıl. En sorunlu unsur akıldan dolayı organizasyon. En aksayan unsur da para.

"Bu üç şey birbirini takip eder" diyen Gökçe, "Fransızların 'Para aklı, akıl parayı takip etmeli' sözü var. Türkiye'de öyle değil" yorumunu yaptı.

İşin içine 'spor siyaseti'nin karıştığını belirten Gökçe, "Spor yöneticileri popülist, derinliği olmayan iddialarla rekabeti, çocukların idrar yarışına benzer biçimde sürdürüyor. Böyle olunca yarını düşünmeden 'Dün hangi yanlışları yapmışlar, bunları biz yapmayalım' demeden yanlışlar silsilesiyle birbirini takip ediyor" dedi. 

Kulüplerin organizasyon şemasında seçimleri doğru yapamadıklarını dile getiren Gökçe, "Avrupa kupalarına 1-2 kulüp dışında gereken önem ve ağırlığı tanıdığımızı söyleyemeyiz. Çünkü Şampiyonlar Ligi'nde grubu namağlup kapatan kulübümüz Beşiktaş, sonrasında puansız bir süreci de yaşadı ve yaşattı. Bu kadar ekstrem yaşamak zorunda değiliz" diye konuştu. 

 

Vakıfbank-AA.jpg
Vakıfbank Spor Kulübü, CEV Şampiyonlar Ligi'nde 5. kez şampiyon oldu / Fotoğraf: AA

 

"Türkiye'de yeni sezonda hangi yayıncıyla yola devam edileceği bilinmiyor"

Endüstriyel futbolun Batı'da şirketleşme ve petro-sermayenin girişiyle ayaklarının üstünde durduğunu hatırlatan Gökçe, Barcelona-Real Madrid-PSG-Mbappe örneğini verdi:

Barcelona 'Mbappe'yi alamayacağız' dedi. Real Madrid'de aynı şeyleri öne sürerek Mbappe'nin PSG'de kalmasıyla sonuçlanan bir süreç yaşattı endüstriyel futbola. Bundan alacağımız çok ders var. Bazı liglerin kalitesi olağanüstü sürükleyici, ilgi çeken, para üreten bir biçime dönüşürken Türkiye'de süre bittiği halde yeni sezonda hangi yayıncıyla yola devam edileceği, ne kadar yayın geliri elde edileceği bilinmiyor. 

"Antrenörlük yapan eski futbolcular, nedense kursu bitirip lisans alamıyor"

Türkiye'de futbol organizasyonu içerisinde antrenörlük ve pro-lisans sisteminin önemsenmediğini vurgulayan Gökçe, "Türkiye'de antrenörlük yapmak için biraz futbol oynamış olmak yetiyor. Ondan sonra biçimsel olarak pro-lisans almış, hiç bilmediğimiz antrenörler takımın başında. Oyunu onlar yorumluyorlar ve neler yapmak istediklerini, maçta neler yapıp yapamadıklarını anlatıyorlar. Ama asıl hoca, diploması olmayan bir hoca. Üstelik Türkiye kadar kolay diploma veren bir ülke de yok. En az 2-3 yıldır fiilen antrenörlük yapan, takımın liderliğini üstlenen, transferlere yön veren, başarı da gösteren eski futbolcular, nedense bir türlü bu kolay kursu bitirip lisans alamıyorlar. Teknik adam yetiştirilmesi konusunda da federasyonun akademik bir üretim yaptığı söylenemez" ifadelerini kullandı.

 

anadolu efes-aa.jpg
Anadolu Efes, Ergin Ataman yönetiminde ikinci kez EuroLeague şampiyonluğu kazandı / Fotoğraf: AA

 

"Futbol, istikrarı yakalayamamış takımları ve milli takımıyla sürekli patinaj yapıyor"

Türkiye'de gençlerin önünü açması amaçlanan yabancı kuralına itirazlar yapıldığını aktaran Gökçe, şöyle konuştu:

Yabancılara karşı ilk 11'lerdeki asgari sayıyı belirleyen 4 yerli futbolcuya itiraz ediliyor. Bu samimiyetsizliğe rağmen her kulüpte birkaç genç ortaya çıktı. Mesela Ahmet Can Trabzonspor'da, Emirhan Beşiktaş'ta, Arda Güler Fenerbahçe'de. Ama bunların kariyerlerini geliştirmek için şans bulmaları, daha çok çalışmaları gerekiyor. Bunlar da olmayınca futbol de organize, istikrarı bir türlü yakalayamamış takımları ve milli takımıyla bocalıyor, sürekli patinaj yapıyor. Çok popüler olduğu için her kulüp futbola ağırlık veriyor. Beşiktaş'ın kadın voleybol takımı Sultanlar Ligi'nde yok. Masrafsız olduğu için belki hentbolda olağanüstü başarı gösteriyor. Aynı başarıyı Fenerbahçe gösteremez mi? Gösterebilir. Türkiye'de en olimpik, futbol dışı sporlarla en çok uğraşan kulüp Fenerbahçe. 5 altın madalyalı sporcularımızdan 4'ü Fenerbahçe'den. Bir tek Busenaz Sürmeneli Trabzonspor lisansıyla dövüşüyor.

"Organizasyonun temelinde anlayış ve uygulama eksiklerimiz var"

70'li yıllarda en az 5 spor dalında faaliyet gösterme zorunluluğu olduğunu ancak sonrasında bu durum değişerek futbol kulübü adı altında yapıların meydana çıktığını söyleyen Gökçe, "Bunun çıkar yol olmadığı anlaşıldı. Çünkü kulüpler, göstermelik yatırımlar yaptı. Türkiye'de biz sadece futbol kulübü kurabiliriz. Nitekim Manisa Futbol Kulübü, Gaziantep Futbol Kulübü gibi yeni yapılanmalar dikkat çekmeye başladı. Orada bir ümit var mı? Bence çok ümit yok. Çünkü organizasyonun temeli, futbol federasyonu delegasyonundan başlayarak eğitim programlarına, müsabaka organizasyonlarından Kulüpler Birliği'nin amaçlarına kadar birçok alanda anlayış ve uygulama eksiklerimiz var. Özellikle kulüplerimize gündelik ya da sezonluk çıkarlarının dışında geleceğe dönük hiçbir şey yapmıyorlar" eleştirisini getirdi.

 

 

"Ebrar'ın özel yaşamını irdeliyoruz ama Ebrar neden çok beğeniliyor düşündüğümüz yok"

Medyaya da bu konuda büyük sorumluluklar düştüğünü hatırlatan Gökçe, "Teknik tartışma programları ya da eğitim programı hazırladıklarını gördük mü? Hayır. Ama İngiltere ligi nasıl yapılıyor diye çok değerli çalışmalarla ufuk açıcı çalışmalar yaptılar. Ancak bunun ne kadar içselleştirildiğini bilmiyoruz. Buna uygun adımlar atabiliyor muyuz? Hayır. Futbola olduğundan fazla değer verip, bir pozisyonda 'futbolcu kırmızı kartı hak etti mi?' diye günlerce o 5 saniyelik pozisyonu tartışan en az 30-40 uzman dinledik. Buna karşılık VakıfBank'ın, Eczacıbaşı'nın, Fenerbahçe'nin voleybolda ortaya koyduğu taktikleri, antrenörlerin oyun biçimlerini, yıldızı parlayanların neden yıldızının parladığını sorgulamıyoruz. 'Ebrar'ın sırrı ne?' diyoruz. Ebrar'ın özel yaşamını magazin dünyasında irdeliyoruz, yayınlıyoruz ama Ebrar nasıl bir voleybolcu, neden bu kadar çok beğeniliyor o tarafını düşündüğümüz yok" değerlendirmesinde bulundu. 

 

 

"Basketbol dünyada teknik olarak kendini en çok geliştiren alan"

Basketbolun daha entelektüel, yönetici vasfı gelişmiş eski sporcuların yönetiminde olmasının büyük bir avantaj yarattığını dile getiren Gökçe, şöyle devam etti:

Basketbol hata, kayırma kaldırmaz. Yanlış yaptığında aynı yanlışları devam ettirdiğin zaman, iyi kadro kurmadığın zaman, paranı iyi harcamadığın zaman şubeyi kapatmak gibi bir derdin oluşur. Çünkü cebe yük getiren bir etkinlik alanı. Oysa çok güzel bir spor dalı. Türkiye'de değil dünyada teknik olarak kendini en çok geliştiren alan. Futbola birçok yönüyle örnek olmuş bir alan. Öteden beri futbol maçları sırasında kulübedeki bütün oyuncuların girip çıkabilmesi gerektiğini anlatıyorum. Basketbol 40, futbol 90 dakika. 5 yedeğe çıktı bundan bile rahatsız olanlar var. Medyamız da hikaye yazmayı çok seviyor ama gerçek hikayeleri yazmayı sevmiyor. Mesela İsmail Kartal'ın antrenörlüğü, kimliği, kişiliği, hayatı, travmalarını biliyor muyuz? Bilmiyoruz. 

 

 

"Ortada bir kazan kaynıyor, odunu söndüren de ateşi yenileyen var, giderek çorbaya benziyor"

Kulüp yöneticilerinin son yıllarda biraz daha derli toplu hazırlıklar yaptığını, doğru adımlar atmaya çalıştıklarını belirten Gökçe, "Onların da vazgeçemedikleri takıntıları var. Fatih Terim olayı var. Çok güzel, iyi örnekler de var bu Fatih Terim bölümünün içinde futbolda. Ama hatalardan oluşan bir ansiklopedi de çıkarılabilir. Bütün bunları bir araya topladığın zaman futbolda başarı gelmez. Bir kere ortada bir kazan kaynıyor. Herkes bir şey katıyor kazana. Herkes karıştırıyor. Odunu söndüren var, ateşi yenileyen var. Ortada pişenin ne olduğu giderek çorbaya benziyor. Futbol çorbası. Bir türlü damak tadını bulamıyoruz. Umut tarafına bakamıyoruz. Gözümüz skor tabelasında" dedi. 

"Yine de umudum var"

Türk futbolunun geleceği konusunda umudu olduğunu vurgulayan Gökçe, şunları kaydetti: 

Benim yine de umudum var. Liberal ekonomi özellikle zorlanmayı, yapay müdahaleleri sevmez. İkincisi hukuk içinde ekonominin doğrularıyla hareket ettiğiniz zaman kazanır, kazandırırsınız ve o alanı bir sektör haline getirebilirsiniz. Bence İngiltere'de spor bir sektör. Almanya'da sektör. Çünkü her alanda araştırmaya, bilime inanıyorlar ve araştırmalarını sürdürüyorlar.

 

 

"Menüyü daha kaliteli hale getirecek bir spor organizasyonu, bir spor kültürü lazım"  

Avrupa'nın 5 büyük ligindeki seyircilerle Türkiye'deki seyirciler arasında kültür farkı olduğunu öne süren Gökçe, sözlerini şöyle noktaladı:

Onlar maça gittiklerinde oyundan zevk alıyorlar. Biz sonuçtan zevk alıyoruz. O zevk aldığımız sonuç gelene kadar da yapmadığımız kalmıyor. Biraz taraftar sadakati büyük kulüplerde var. Onlar sonuç ne olursa olsun, nasıl oynarsa oynasınlar ilgi göstermeye devam ediyorlar. Başakşehir de Trabzonspor da 5-6 bin seyirciden fazlasını hak ediyordu değil mi? Taraftar kimliğinin önüne futbolsever, sporsever kimliğini koymazsan o statlar boş kalır. Birincisi bu. İkincisi sporseverlik kimliğini geliştirmezsen sadece futbolsever olarak kalırsın. Oysa sofraya oturup sadece et yemeği, ızgara yemek değil, kenarda belki çok güzel bir spagetti var. Ölçülü olmak kaydıyla salatalar var. Güzel çorbalar var. Tatlı var. Yani menüyü daha çeşitli, daha kaliteli hale getirecek bir spor organizasyonu lazım. Bir spor kültürü lazım.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU