Maksadımız suçlamak değil dikkat çekmektir

İsmail Müftüoğlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Pixabay

Ey iman edenler! Kendinizi ve aile fertlerinizi
öyle bir ateşten koruyun ki,
onun yakıtı insanlarla taşlardır.

(Tahrîm/6)
 

Kadın soyunursa özgür, erkek bakarsa sapık!
Erkek baksın diye soyunan kadın ne?! 

 Otobanlar, tüneller, havaalanları, köprüler vs eserler yapıldı. Seyahatler kolaylaştı, ticari alanlar genişledi. Zürra mahsulünü kolaylıkla şehir merkezlerine ulaştırabilmektedir. Bunlar elbette olması gereken güzel hizmetlerdir.

Ne var ki, yapılan bu hizmetlere rağmen, istihdam meselesi elan halledilemedi. Ekonomimiz de maalesef henüz düzelemedi.

Milli ve manevi değerlerimiz bugüne kadar görülmemiş bir tahribata uğradı. Bu konularda muktedirlerin her nedense sesi çıkmıyor. Bu durum son derece üzücüdür. Aldıran yok, kimsenin de umurunda değil. 

Giyim-kuşamda sınır kalmadı, yani çıplaklık alabildiğine. Bir nevi namahrem yerlerin teşhirinde yarışılmaktadır. Ama hocaların, kocaların, mütesettir hanımların umurunda değil, sessizliğe gömülmüş durumdalar.

Teşhircilere nazar eden erkekler sapıklıkla suçlanmakta, oysa sapık olan bunlar değil, kendilerini teşhir edenlerdir. Onlara göre bu tarz giyinmek özgürlüğün sonucudur.

Oysa bu tarz düşüncelerin ve tavırların özgürlükle alakası yoktur. Ceza kanunlarında bile tecziye edilen haller olarak görülmektedir.

Bu hal tam anlamıyla gayrı ahlakidir, inanç yozlaşmasıdır. Erkekler nasıl iç çamaşırlarıyla dışarıya çıkamıyorsa ve en azından edep ediyorsa, aynı edebi kadınların da göstermesi gerekmez mi?

Malumdur ki giyim-kuşamın da kendine has ölçüleri vardır. Bu ölçüler hem dinen, hem de örfen belirlenmiştir. Bunlara dikkat edilmeden, rahatsız edici şekilde giyinmelerin önünü yetkililerin alması ve daha etkili kanuni düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. 

Ama gördüğümüz, bunun tam aksinin yapıldığıdır. Zira yapılan kanuni değişikliklerle ve Avrupa Birliği uyum yasalarının çıkarılması ile aile yapımız bozulmuş, feminist aile yapısı ön plana çıkmıştır.

Çıkarılan bu kanunlar sonucunda kadınlar aileden uzaklaşmaya ve aileye başkaldırmaya, daha da soyunmaya başlamış durumdadır. Onların absürt giyinişlerine bakan erkekler de hemen taciz suçlaması ile karşı karşıya kalmaktadır.  

Diğer taraftan aile birliği sarsıntılara uğramış durumdadır. Ayrıca, son dönemde türeyen bazı erkek kılıklı adamlar, meydana gelen bu tablolardan memnun ki, kılık-kıyafet gibi bir dertleri olmadığını, teşhirci kıyafetlere sessiz kalarak, bir nevi bu gidişatı onayladıklarını görüyoruz. 

Bütün bu gelişmelerin temelinde yatan gaye, Müslüman Türk ailesini çökertmektir. Ailenin temelini bozmak, ar ve hayâ duygularını ortadan kaldırmaktır.

Örf ve gelenekleri yerle bir ederek, batı endeksli aile yapısını gündeme taşımaktır. Yani dış tesirlerle kaleyi içten yıkıp, ülkemizi inkıraza düşürmektir.           

Oysa ülkelerde huzur iklimine, arınarak ve temizlenerek girilir. Bu durumları halledecek olan, köprüleri; havaalanlarını, otobanları yapanlardır. Zira herkes idare ettiklerinden sorumludur.

İş işten geçmeden, bu durumları önlemek için acele etmek gerekir. Yoksa vebal çok büyük olur. Namaz kılmak, oruç tutmak, aşrı şerif okumakla bunların vebalinden kurtulmak mümkün değildir.

Maksadımız suçlamak değil, dikkat çekmek ve uyarmaktır. 

Kenar-ı Dicle'de bir kurt aşırsa koyunu
Gelir de Adl-i İlâhi sorar Ömer'den (Tayyip'ten) onu


Hemen belirtelim ki;

- Ahlak olmayan yerde kanunlar iş görmez. Kanunun yasak etmediğini ar ve hayâ kontrol altına almalıdır.

- Ahlakın bozulduğu kavimler ve medeniyetler zamanla yerle yeksan olmuştur. 

- Aile toplumun çekirdeği ve özüdür. Onu tahribe yönelmiş her şey, toplumun tahribine yöneliktir ve bu da toplumun hayatını tehlikeye düşürür.

Kalın selametle. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU