Ukrayna savaşının "Samson efsanesini" gerçekleştireceği korkusu!

Moskova ve Batı başkentlerinden gelen işaretler, dünyanın hızla kırmızı çizgilere yaklaştığını ve tarafları memnun edecek bir siyasi çözüme götürebilecek yolların terk edildiğini gösteriyor

Fotoğraf: AA

Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson'ın çarşamba günü İsveç ve Finlandiya'ya yaptığı ziyarete dair haberleri basından takip ettim.

Yaptığı açıklamalar, Ukrayna savaşının genişleme olasılığına ve ateşinin komşu ülkelere sıçrama ihtimaline işaret ediyordu.

Başbakan Johnson, Finlandiya'nın başkentinde düzenlediği basın toplantısında ilk kez, iki ülkenin bir Rus askeri saldırısına maruz kalması durumunda nükleer cephanesini konuşlandırma hususundaki ciddiyetini vurguladı.

Johnson ve iki ülkenin liderleri ziyaret sırasında, İngiliz kuvvetlerinin onları savunmak için iki ülkenin topraklarına girmesini içeren bir savunma anlaşması imzaladılar.

Ziyaretin gerçekleşme zamanı, hassasiyetini daha artırdı. Çünkü gerek kapalı kapılar ardında yaşananlar gerek açıkça basın aracılığıyla dile getirilenler endişelere sebep oldu.

Tüm bunlar, Kremlin Sarayı'na yakın bir mesafede, olağanüstü bir hızla gerilimin yükseldiği ve neredeyse kaynama noktasına ulaştığı anlamına geliyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Endişenin kaynağı, Moskova'dan veya diğer Batı başkentlerinden nükleer cephane kullanımına ilişkin açıklamaların ya da tehditlerin olmadığı bir günün geçmemesidir.

Nükleer cephanelerin kullanımına ilişkin tekrar eden bu söylemler, taraflardan birinin kullanma olasılığını gösteriyor.

Bu, bir umutsuzluk anında kendisinin ve düşmanlarının başının üstündeki tapınağı yıkan ve bu yıkıntıların altında kalarak can veren Samson'un efsanesini hatırlatıyor.

Bu efsane, 21'inci yüzyılda yeryüzünde gerçekleşecek mi?

Bu günlerde İsveçli ve Finlandiyalı yetkililer, halkın desteğiyle NATO'ya üyelik başvurusunu ciddi şekilde değerlendirmeye başladılar.

Moskova'nın yaptığı uyarılara aldırmadan, Rusya'nın herhangi bir askeri harekatta bulunması beklentisiyle ihtiyati tedbir olarak buna başvurdular ve böylece mevcut atmosfer kaynama noktasına yaklaşarak dünya barışını endişe verici derecede tehdit edecek bir dereceye ulaştı.

Önümüzde sayısız soru işaretleri ve ünlemler var. Dünyamızın hızlı adımlarla gözleri açık bir şekilde dönüşü olmayan bir uçuruma sürüklendiğini görüyoruz.


İngiliz medyası, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından İngiltere'nin kuzey Avrupa'daki askeri operasyonlarını artırdığını bildirdi.

Baltık Denizi'ni korumak için mart ayında iki askeri deniz birliği gönderdi ve NATO üyesi Estonya'daki güçlerinin sayısını 1650'ye çıkardı.

Ayrıca geçen hafta ilk kez Challenger tanklarını 120 asker eşliğinde bir askeri tatbikata katılmak üzere Finlandiya'ya gönderdi.

İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri, bu yaz İsveç ve Finlandiya ile başka ortak askeri tatbikatlara da katılacak.

Bu askeri hazırlıklar ve buna eşlik eden basın açıklamaları ve tehditler, kaçınılmaz gerçeğe, yani üçüncü küresel savaşın olasılıklar çemberinden çıktığına işaret ediyor.

Mevcut durum olduğu haliyle devam ederse yakın zamanda bununla karşılaşmak kaçınılmaz görünüyor.


Finlandiya'nın Rusya ile bin 300 kilometrelik ortak bir sınırı var. Daha önce Rus Çarının mülkünün bir parçasıydı ve Bolşevik Devrimi sırasında bağımsız oldu.

Stalin'in ordusuna karşı durup onu geri püskürttükten sonra, ayrıcalıklı bir siyasi konum kazandı. Elbette bu ayrıcalıklı siyasi konumun bir bedeli vardı.

Bu bedel, Soğuk Savaş sırasında tarafsızlık ve Moskova'ya dış politikasını veto etme hakkı vermesi taahhüdüydü.

Onu bu konumundan ve ayrıcalığından vazgeçmeye, büyük komşusu Rusya ile savaş halinde iken bir ittifaka üyelik başvurusunda bulunmaya ne sevk etti? İsveç de Soğuk Savaş boyunca tarafsız kaldı.
 


Her iki ülke de 1995 yılından beri Avrupa Birliği üyesidir. Beklendiği üzere Kremlin'den yanıt gecikmedi. Kremlin'in cevabı nükleer bir tırmanış ihtimaline ilişkin açık bir tehdidi içeriyordu.

Burada, ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'in geçen hafta Washington'daki görüşmelerinde İsveç Dışişleri Bakanı'na, Boris Johnson'ınkine benzer güvenceler verdiğini belirtmekte fayda var.


Hiçbirimiz olayların önümüzdeki günlerde nasıl bir seyir izleyeceği hakkında bahse giremeyiz.

Moskova ve Batı başkentlerinden gelen işaretler, dünyanın hızla kırmızı çizgilere yaklaştığını ve tarafları memnun edecek bir siyasi çözüme götürebilecek yolların terk edildiğini gösteriyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU