Platon ve adalet

Doç. Dr. Umut Hacıfevzioğlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: The Habitat

Platon'a göre kuramsal yapısını kimi Sofist düşünürlerin oluşturduğu Atina demokrasisinin en büyük sorunlarından biri adaletti.

Adaletin, güç ya da çoğunluğun arzu ve istekleri tarafından belirlendiği bir toplumda siyaset arenasının demagoglara kalması kaçınılmazdı.

Platon'un gözünde güç ve iktidar için çoğunluğun desteğini alma çabasında olan bir demagog, hitabetinde kitleleri etkilemek için "adalet" kavramını sıklıkla kullanırken, iktidar olduğunda adaleti sağlama kaygısı taşımamakta, adaleti temel almak yerine güç ve iktidarını artırarak devam ettirme çabasına yönelmekteydi.

Oysaki siyaset insanı hitabet sanatından adaleti sağlamak için yararlanmalı, eylem ile söylemi tutarlı olmalıydı.

Platon, herkesin her şeyi bildiğini iddia ettiği, herkesin her şey olabildiği bir toplumda adaleti sağlamanın olanaklı olmadığını da düşünmekteydi.

Üstelik bir toplumda adaletin, hak ile haksızlığın sınırını belirleyen ölçüt çoğunluğun görüşü ise ve/veya çoğunluğun yaşamını, değerlerini, kararlarını belirleyen ölçüt bilgi yerine sanılar, kanılar ise böylesi bir toplumda adaletsizliğin baş göstereceği açıktı.

Bu nedenle Platon'un ilgisi devlet yönetiminin temel erdemi olan adalet kavramına ilişkin ölçüt sorununu araştırmak ve temellendirmek üzerine olmuştur.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Aslında Platon, insanın ruh gelişiminin toplumsal doğa ile olan bağının farkındadır; birini diğerinden ayırmaz. Yurttaşların özel yaşamlarıyla kamusal yaşamları birbirinden ayrı düşünülemez.

Kamusal yaşamda bozulma ve yozlaşma arttıkça, yurttaşların özel yaşamı gelişemez ve insanlar yaşam amaçlarına ulaşamazlar.

Bu nedenle Platon, kişinin adaletsiz ve yozlaşmış bir devlette karşılaşacağı tüm tehlikelere dikkat çekmiştir.

Söz konusu tehlikelerin başında ise çoğunluğun görüşünün adaletin ölçütü olarak kabul edildiği yaklaşım gelmektedir.

Nitekim Platon'un hem hocası hem de dostu olan, hiç hak etmediği şekilde suçlanarak mahkemeye çıkartılan Sokrates'in demokratların iktidar olduğu dönemdeki trajik sonu, çoğunluğun kararının adaletin ölçütü olduğu çoğunlukçu anlayışı eleştiren Platon'un haklılığını ortaya koymaktadır.

Sokrates'i yargılayan mahkemede jüri üyelerini oluşturan yurttaşların hiçbiri konunun uzmanı olmadıkları halde kararlarıyla "hakikati" belirlemişlerdir.

Yani, çoğunluğun görüşü adaletin ölçütü olmuştur. Böylesi bir toplumda bilgiye dayalı bir uzmanlaşmanın önemi de kalmaz.

Bilgiye dayalı bir uzmanlaşmanın olmadığı bir toplumda ise hitabetin gücü öne çıkar ve yurttaşlar kendilerini etkileyebilecek usta bir demagogun manipülasyonunun etkisi altında kalabilirler.

Çoğunlukçu kavrayışın bir sonucu olarak her ne kadar mahkeme Sokrates'i ölüme mahkûm eden hükümle görünüşte yasaya uygun bir karar almış olsa da, bu karar aslında adalete değil, olsa olsa iktidara uygundur.

Bilgiyle ilişkisi kopuk, inançlar, sanılar dünyasında yaşayan ve uzmanı olmadığı konularda hüküm vermeye çalışan insanların bir araya geldiği bir toplumda Platon'a göre adaletin sağlanması mümkün değildir.

Sokrates'in davası göstermektedir ki belirli bir konunun uzmanı olsun ya da olmasın kendinde her konuda yargıda bulunabilme iradesini gören insan, gerçekliği aramak yerine kurmakta, böylece adaleti de kurgularının bir parçası haline getirmektedir.

Çoğunluğun nasıl karar vereceğini ise çağın, toplumun değerleri ve bu değerlerle uyumlu dil ve ikna gücü yüksek söylemler belirlemektedir.

Böylesi bir yaklaşım görelileştirdiği adaletin doğruluk ile bağını kopararak keyfiliğe neden olmaktadır.

Oysaki Platon'un Sokrates'in Savunması'nda dile getirdiği bağlamda adalet, keyfiliğe göre değil hakikate göre hüküm vermeyi gerektirir:

Hâkimi aydınlatmak ve kanıksatmak yerine
onun lütfunu rica ederek beraat kazanmak da
doğru bir şey değildir. Çünkü hâkimin vazifesi,
adaleti bağışlamak değil, herkesin hakkını
ölçerek hüküm verme; kendi keyfine göre değil
kanunlara göre hüküm vermektir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU