Kurdaki yükseliş önlenemiyor, Hazine'nin yükü artıyor… Yıllık maliyet 200 milyar lirayı bulabilir

Lira yabancı para birimleri karşısında değer kaybetmeye devam ediyor. Dolar son birkaç günde yükselerek 15,30’u geçti. Bu durum, "kur korumalı TL vadeli mevduat" hesaplarındaki birikim sahiplerine daha fazla fark ödeme anlamına geliyor

Döviz kurunda yaşanan her yükseliş beraberinde birikimlerini "kur korumalı TL vadeli mevduat" hesaplarında tutan insanlara fark ödenmesini getiriyor / Fotoğraf: Twitter

Dışarıdan döviz girişini teşvik etmek amacıyla Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) hesapları ilk kez 1967 yılında açıldı. Hesap sahibine dövizli işlem hakkı tanındı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) hesaplara, Hazine adına, kur garantisi verdi. Bundan 55 yıl önce yürürlüğe konulan DÇM ile mevduat sahiplerinin kurdan kaynaklı kayıplarının farkları bütçeden karşılandı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Kendini akıllı, uyanık sananlar böyle bir yol buldular"

Bu olaydan yıllar sonra dönemin başbakanı Turgut Özal, Hazine'nin nasıl bir yükün altına sokulduğunu şu sözlerle dile getirmişti:

"İnşallah gençlerimiz bundan ders alır. Bir daha böyle hesapsız kitapsız hatalar yaparak, gelecek nesilleri zor taşınan yük altına sokmaz. 84-89 arasında bu ödemeleri yapmasaydık aile başına herkese 1 milyon TL para ödeyebilirdik. 9 bin ilave okul, 900 orta boy fabrika, 500 hastane ve 4 bin kilometre otoyol daha yapardık. 100 bin insan iş sahibi olabilirdi. İşte geçmişin hatalarının bir topluma ne kadara mal olduğunun basit bir bilançosu budur.1970'li yıllarda o zaman kendilerini akıllı, uyanık sananlar böyle bir yol buldular. Tam 221 bankaya borçlandık ve Türkiye bunları ödeyemedi."

55 yıl sonra benzer uygulama hayata geçirildi

Bilindiği gibi benzer bir uygulama 55 yıl sonra uygulanmaya başlandı. Bu sefer dövizdeki yükselişi frenlemek amacıyla hayata geçirilen uygulamaya "kur korumalı TL vadeli mevduat" adı verildi.

Aralıktan bu yana açılan hesaplarda parasını vadeli hesaplarda TL'de tutan mevduat sahiplerinin dövizden kaynaklı kayıpları Hazine tarafından ödeniyor. Yani bir vatandaşın açmış olduğu hesapta tuttuğu paraya yıllık zaten yüzde 14 faiz veriliyor. Ayrıca eğer bu vatandaş, parasını faizde değil de dövizde tutmuş olsaydı kurdaki yükselişten dolayı kaynaklanan kazancındaki farkı devlet ödüyor.

 

turgut-ozal-dovize-cevrilebilir-mevduat-14614114_6329_m.jpeg
Geçmişte uygulanan Dövize Çevrilebilir Mevduat'a Turgut Özal tepki göstermiş / Fotoğraf: Milliyet gazetesi

 

İlk üç ayın Hazine'ye maliyeti 14 milyar lira

Hatta "kur korumalı TL vadeli mevduat" hesaplarında paralarını tutan insanlara ilk farkların ödemesi bile yapıldı. İlk taksitlerin Hazine'ye maliyetinin ise 14 milyar lira aştığı ifade edildi.

Şimdiden gelecekte birilerinin çıkıp "kur korumalı TL vadeli mevduat" uygulamasından dolayı Hazine'nin uğracağı zarardan dolayı uygulayıcılara tepki göstereceği tahmin edilmeye başlandı bile.

Çünkü döviz kurlarındaki yükselişin önüne geçilemiyor. KKM uygulamaya başladığında 11,84 lira olan dolar kuru aradan geçen 5 ayda 14.80 buldu. Son birkaç gündür ise sıçrama olmazsa da düzenli olarak artış göstererek 15,35 liraya çıktı.

 

dolar-hegp_cover.jpeg
Döviz kurlarındaki yükseliş, Hazine'nin yükünü ağırlaştırıyor / Görsel: Independent Türkçe

 

 

"782 milyar lira birikti, yüzde 90 hesabını yeniledi"

İşte bu nedenle Hazine'nin yükünün her geçen gün arttığı açık ve net şekilde görülüyor.

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Alpaslan Çakar'ın verdiği bilgilere göre "kur korumalı TL vadeli mevduat" hesaplarında toplamda 782 milyar lira birikmiş durumda.

Üstelik ilk farklarını alan mevduat sahipleri yüzde 90 oranında "kur korumalı TL vadeli mevduat" hesaplarını yeniledi. Yani paralarını çekip döviz, altın veya başka bir yatırım hesabında değerlendirmedi.

İşte bu nedenle hem biriken para miktarının yükselmesi hem de dövizdeki yükseliş nedeniyle fark ciddi rakamlara ulaşıyor. Bundan ötürü de Hazine'nin yükü artıyor.

Dövizdeki oynaklık hesabı güçleştiriyor

İlk başta dövizin bir müddet "stabil" kalması nedeniyle KKM'nin getireceği yük kolay hesaplanırken dolar ve eurodaki oynaklık bu hesabın yapılmasını zorlaştırıyor.

Vergi uzmanı Ozan Bingöl, bu konuya dikkati çeken bir paylaşımda bulundu.

Bingöl, Twitter hesabında "Kurdaki artışın ‘kur korumalı mevduat' nedeniyle bütçeye getireceği yükü, cebinde az parası olup taksiye binmiş kişinin gözünü taksimetreden ayıramaması gibi izliyorum. Taksicinin yanlış yola girmesi ya da yolu hiç bilmemesi de cabası…" ifadelerini kullandı.

 


Eski bankacı Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu da kur korumalı TL vadeli mevduat hesabının Hazine'ye getireceği yükün tam olarak hesaplanmasının güçleştiği görüşünde.

Daha önce ilk üç ayın getireceği maliyeti hesapladığını hatırlatan Babuşcu, "Kurlar 15 lirayı geçmediği takdirde ilk 3 ayın maliyeti 45 milyar liraydı. Kurlar 16'yı geçmezse haziran sonunda 60 milyar ve 17'yi geçmezse 72 milyar TL'ydi" dedi.

 

Şenol Babuşçu

Prof. Dr. Şenol Babuşcu / Fotoğraf: Twitter

 

Haziran sonunda dolar/TL kurunun ne olacağının bilinmediğini dolayısıyla kur korumalı TL vadeli mevduat hesaplarında biriken para miktarının da sürekli değişmesi nedeniyle hesap yapmanın zorlaştığının altını çizen Babuşcu, "Yine de bir tahminde bulunulabilir. Bunun Hazine'ye maliyeti 150-200 milyar lira olacağını öngörüyorum. Geçen sene gerçekleşen bükçe açığı 192 milyar TL. Geçen yıl ki açık kadar bir açık daha oluşturulmuş olacak" diye konuştu.

Bu sene tahmin edilen bütçe açığının ise 280 milyar TL olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Babuşcu, şöyle devam etti:

Tahmini bütçe açığının üstüne kur korumalı TL vadeli mevduat hesaplarından kaynaklı yük de eklenirse yaklaşık olarak bütçe açığı 500 milyar liraya çıkıyor. Hükümetin önünde kazasız belasız seçime girme hedefi var. Onun için bir yıl daha idare etmenin yollarını arıyorlar. Onun için ‘daha neler yapabiliriz' diye düşünüyorlar. Onun içinde karşılaştıkları en önemli husus döviz girdisidir. Onun için kurun sıçramamasını hedefliyorlar. Kurun sıçramaması için de dövizin girmesi gerekiyor. Benim tahminlerine göre dövizi stabil tutmaları için en az 50 milyar dolarlık döviz girdisine ihtiyaçları var.

İhtiyaç duyulan dövizi temin etmek için çeşitli yollara başvurulduğuna değinen Babuşcu, Suudi Arabistan'a yapılan ziyarette 15 milyar dolar getirilmek istendiğini ancak şimdiye kadar anlaşıldığına ilişkin bir işaretin verilmediğini belirtti.

Yabancılara konut satışına da çok büyük ümitler bağlandığını vurgulayan Prof. Dr. Şenol Babuşcu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Konut satışından en fazla 5 milyar doları gelir. Onun dışında Londra'dan borç almayı düşünüyorlar. Fakat Londra'dan alacakları borcun faizi de yüzde 10'un altında değil artık. Çünkü en son 8,6'ya borçlandılar. Tüm çabaları 70 milyar doların üzerinde bir parayı bulabilmektir. Dövizi daha da düşüremezler. Eğer düşürme olursa bu sefer de insanlar faizdeki paralarını çekip dövize yatırırlar. Dolayısıyla bu akıl ve hesaplarla gidişat pek ümit vermiyor, Hazine'nin yükü artıyor."
 

2484463_810x458.jpeg
Dövizlerini bozdurup TL olarak KKM hesaplarında tutan birikim sahiplerinin farkı Hazine ödeyecek / Fotoğraf: AA



"İktisat politikaları iki tarafı kesen bıçak gibidir"

Prof. Dr. Esfender Korkmaz'a göre ise olaya biraz farklı yaklaşıyor. Daha önce kaleme aldığı yazılarında ''Dalgalı kur politikası uygulanan bir ekonomide, faizleri de kurları da piyasa belirler. Eğer faizleri hükümet belirleyecekse o zaman kur politikasını değiştirmek gerekir. Sabit veya yarı sabit kur politikasına geçmek gerekir'' ifadelerine yer verdiğini hatırlatan Korkmaz, "TL'nin aşırı değer kaybetmesi, ekonomik krizin göstergelerinden birisidir" dedi.

Kur sorununun tek başına çözülmediğinin altını çizen Prof. Dr. Korkmaz şunları kaydetti:

Zira iktisat politikaları iki tarafı kesen bıçak gibidir. Ters tarafının daha fazla kesmesini önlemek için, tüm para, faiz, kur, maliye politikalarının koordineli olarak planlanması ve bu kapsamda bir istikrar programı hazırlanması gerekir. Programa güven için, hukuki ve demokratik altyapının güven yaratacak şekilde yeniden organize edilmesi gerekir. Bu program için de kısa dönemde dalgalı kur politikası değişmeli ve yarı sabit kur sistemine geçilmelidir. Merkez Bankası hem bağımsız olmalı hem de TL ve kuru birlikte gözetmelidir. Bu şartlarda faizler, piyasada belirlenmesi için serbest bırakılmalıdır.

Kaç yıl sonra bir başkası çıkıp Özal gibi eleştiride bulunur?

Şurası artık itiraz edilmeyecek acı bir gerçek: Döviz kurları tüm müdahalelere rağmen durdurulamıyor. Yeni ekonomik model de beklenileni vermiyor. Yani ülkeye döviz girdisi artmıyor. İşsizlik azalmıyor. Fiyatlar düşmüyor, yüksek enflasyon aşağı çekilmiyor. Böyle olunca da kur korumalı TL vadeli mevduatla "gizli faiz" artırımıyla Hazine'ye ekstra yük getiriliyor.

Kim bilir belki yıllar sonra da tıpkı rahmetli Turgut Özal gibi birisi çıkar ve "kur korumalı TL vadeli mevduat" nedeniyle devlet ve milletin sırtına yüklenmiş ağır yüke ilişkin eleştirilerde bulunur.

Gidişat bunun olacağını gösteriyor…

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU