Tamamlanmamış bir dava: Madımak Katliamı

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Hamza Şahin/ Depo Photos

2 Temmuz tarihli röportajımızla ilgili yapılan yorumlar, sorular ve benzeri nedenlerle bu çalışmayı yapmam kaçınılmaz oldu. Anlaşılan bu konuda son da olmayacak bu çalışmalar…

Aziz Nesin ve arkadaşları 12 Eylül darbesine karşı demokrat bir gazete çıkarmak istiyorlar. Bunun içinde ‘Onbinler A.Ş.’ adlı bir şirket kuruyorlar. Şirketin sahibi Aziz Nesin. 12 Eylül darbesinin basına yönelik yasaklama politikasının bir parçası olarak çıkartılmayan Aydınlık Gazetesi'nin satın alınması öneriliyor Aziz Nesin’e...  

Aydınlık Gazetesi 12 Eylül darbesi öncesinde Perinçek ekibinin yayın organı. Perinçek ekibinden Ferit İlsever ve Şule Perinçek ile görüşülüyor. Anlaşıyorlar. Son olarak Perinçek ekibi “Madem sol gazete kuruluyor, işin içinde biz de olalım" diye bir öneri getiriyor. Parti gazeteciliği yapmamak kaydıyla “evet” deniliyor. Çıkmasa da gazetenin bildirilmiş bir yazı işleri müdürü ve genel yayın yönetmeni var; hangi düşünceyle artık Ferit İlsever genel yayın yönetmeni, Adnan Akfırat ya da Serhan Bolluk da yazı işleri müdürü olarak kalıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Aziz Nesin, Aydınlık’ın sahibi ve başyazarı ama gazeteyi Perinçek ekibi yönetiyor…  Ahmet Nesin gazetede Salman Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri kitabının bir bölümünün yayınlandığını görüyor. Hiçbirinin haberi yok, kimseye sorulmamış, Aziz Nesin yapsa haberi olur ama her olasılığa karşın telefon açıp soruyor. Hayır, benimle alakası yok, haberim de yoktu diyor Aziz Nesin.*

2 Temmuz katliamcıları halkın geri duygularını açığa çıkarıp yönlendirmek için Aziz Nesin’in siluetinde bir şeytan buluyorlar; taşlıyorlar, taşlatıyorlar.

Madımak katliamı başlıyor...

Katliamdan sonra Aziz Nesin TGRT’ye “Aydınlık Gazetesi'nde yayınlanan Şeytan Ayetleri’ni kendisinin yayınlamadığını ve haberinin olmadığını” söylüyor; olan olmuş, onun ki tarih önünde bir kayıt düşmek, gerçeğin ve adaletin önünü açmaktan öteye gitmiyor…

Ahmet Nesin’e gelince… Aradan 26 yıl geçti, “Doğu Perinçek’in o tarihi yayının kendinin yaptığını söylemesini” bekliyor hâlâ.  

Bir vicdanlı Ülkücü ve tanıklığı…

Ahmet Yıldız Sivas Büyük Birlik Partisi (BBP) İl Başkanı. Ülkücü. Madımak Oteli’nde hayati tehlike altında olan 35 demokrat, devrimci insanı arkadaşlarının tepkisine rağmen gizlice parti binasına alarak hayatta kalmalarını sağlıyor.

Katliam gününe dair şunları söylüyor:  

O günlerde Aziz Nesin’in Sivas’a geleceği belli olduktan sonra, imzasız bildiriler yayınlanmaya başlandı. ‘Sivas’a böyle bir insan gelemez, gelirse biz göndeririz, olaylar çıkar’ şeklinde bildiriler dağıtıldı. Bazı insanlar partimize bizzat gelerek, ‘Sivas’ın en büyük partilerinden birisiniz. Bir nümayiş, bir gösteri yapacak mısınız?’ şeklinde sorular soruyorlardı.

Parti il merkezine geldim. Kalabalık yavaş yavaş toplanınca bazı arkadaşlar bana da aşağıya inmemi söyledi. BBP olarak bu kalabalığa katılmama kararı aldığımızı söyledim ve arkadaşların çoğunu evlerine gönderdim. Daha sonra Sivas Emniyet Müdürü, Parti'ye geldi, kalabalığa konuşma yapmamı istedi. Aşağıya indim. Zabıta arabasının üzerine çıkarak, konuşma yaptım, ama Sivas’ta saygın bir parti olmamıza rağmen, kalabalığın beni protesto ettiğini gördüm ve buna çok şaşırdım. İnsanlar bizi protesto etti, konuşturmadı. Daha sonra ben tekrar Parti'ye çıktım.

Saat 19.00-19.30 sularında biz Parti binamızda 8-10 kişi oturuyorduk. Ön tarafta salon, arkada da iki tane oda vardı. Parti daireden bozmaydı. Büyük odanın camları aniden kırıldı. Bizim arkadaşlarımızla onlar arasında münakaşalar, bağrışmalar oldu. Ben diğer arkadaşlarla beraber koridordan yatak holünden arka tarafa, odalara geçtim. Partinin arka tarafında 1 metre genişliğinde aydınlığımız vardı ve yüksek duvarlarla çevriliydi. Başka binalar da oraya bakıyordu ama hiçbirinin penceresi yok sanıyordum.

Meğer pencereden dışarı bakınca sağ tarafımızda da 100-150 santim yüksekliğinde aydınlık devam ediyormuş ve bu arayı saçla, ahşapla kapatmışlar. Pencereden kırılan camdan baktığımda insanların o saçları yatırdığını ve onların üstünde toplu şekilde, korkmuş vaziyette durduğunu gördüm. ‘İl başkanıyım, bütün sorumluluk bana ait, lütfen partiye gelin’ dedim. İçlerinden yaşlı bir bayan, ‘Öleceksem de burada öleceğim’ dedi, girdi. Onun peşinden de diğer insanlar girdi. Toplam 35 kişiyi içerde ağırladık. Tabi içeri girdikleri zaman bir karışıklık oldu. Münakaşa falan olmasın diye konuşmayı yasakladım. Bir süre sonra dışarıdan silah sesleri gelmeye başladı. Herkesi yere oturttum, dışarısı kalabalık olduğu için apartmanın girişine iki kişi bıraktım. Kardeşime bile ‘Otelden buraya sığınanlar oldu, burada birileri var’ demedim. Çünkü o kalabalık duyarsa, partimizi de basarlar diye korkuyorduk. Emniyete de haber vermedik. Oradaki insanlardan ikisinin cam kırılması nedeniyle eli kanıyordu, onları bir arkadaşımla hastaneye gönderdim.

Kalabalık dağıtın uyarılarımıza rağmen saat 14.00’den 17.00’ye kadar dağıtılamadı. Emniyetin neden kalabalığı dağıtmadığını bilmiyorum. Güçleri mi yetmedi? O insanlara iki tane cop gösterilseydi, o kalabalık dağılırdı. Maalesef 17.00’den sonra millet işlerinden de çıkınca kalabalık toplandıkça toplandı. Otelin penceresinden birileri bağırıyor, buradan birileri slogan atıyor. Velhasıl göz göre göre saat 14.00’den 17.00’ye kadar bu kalabalık seyredildi orada, bir şekilde dağıtılabilirdi. Burada emniyetin basiretsizliği var. Yangın da zaten 18.00-18.30 gibi oldu. O zamana kadar bu kalabalık dağıtılırdı. Ama maalesef bu provokatörler dağıtılmasına da müsaade etmedi. Maalesef Sivas’ımızda böyle elim bir olayın yaşanmasına sebep oldular.

Kalabalık arasında tabi Sivaslı olması hasebiyle tanıdığımız insanlar vardı ama tanımadığım insanlar da vardı. Biz bunlardan rahatsızız. Esası ‘Tekbir’ diye bağıran provokatörler. O görüntüleri yavaşlatarak da seyrettim. Tek tip elbiseliler bile vardı. Aynı elbiseleri giymiş insanlar ama Sivaslı değiller.

Bol giyimlerinden dolayı ‘cemaat’ diyebiliriz ama orada herhangi bir cemaatin de ‘Tek tip elbise giyelim, oraya gidelim’ diyeceğini de zannetmiyorum. Bu kadar aptal bir cemaat de tanımıyorum. **


O kişiler, onların kim olduğunu bilmiyorum. Emniyetin arşivlerinde vardır.

Sivaslı olmadıkları halde, dönemin Sivas’ının en güçlü partilerinden birinin İl başkanını konuşturmayacak denli cüretkâr, Tekbirci, tek tip elbiseli saldırganlar kim?

Şenlik Banaz’dan Sivas merkezine neden alındı?  

Şenlik Banaz’dan Sivas kent merkezine alınıyor. Neden alındığına dair ciddi bir açıklama yok. Bırakalım ciddisini, Kamuoyuna yansıyan herhangi bir açıklama yok.  Şenlik Banaz’da öncesinde defalarca olmuş ama hiçbir olay olmamış. Yine Banaz’da olsaymış herhalde katliam olmayacaktı veya olsaydı dahi bu denli vahim sonuçlar doğmayacaktı muhtemelen. Hangi akılla Şenlik Sivas şehir merkezine alındı, bu katliamın 26 yıldır çok bilinmeyen gerçeklerinden biri. Şenliği dönemin Kültür Bakanlığı ile Pir Sultan Abdal Derneği düzenlediğine göre cevap vermek onlara düşüyor.

Kültür Bakanı yok, neden?

Üstelik… Güvenilir bir kaynağın anlatımına göre, Şenlikten bir gün önce Sivas’ta olduğu iddia edilen Kültür Bakanı ikinci gün, yani şenlik günü Sivas’ta yok. Neden? Doğrudan ilgili olunan bir etkinliği gerginliğin baş gösterdiği bir ortamda bırakılıp gidilmesi biraz tuhaf değil mi? Hayatını kaybeden ailelerin kendisinden 26 yıldır bir açıklama bekledikleri bir konuda süregelen söylentilerin aydınlatılması gerekmez mi?

Neden?

Hicret katliamı üzerinden Sivas’a yığılan genç kalabalığın niteliğine dair iddialar, Ali Baba Mahallesi'nin kuşatılarak Madımak yangınını engelleme halinin ortadan kaldırma iddiası, Yangından önce olay yerinde asker, polis kaldı mı soruşturması ve bunu bilenlerin 26 yıllık suskunluğu, 28 Şubat’ta ileri sürülen Aczmendilerin ilk kullanış tarihlerinin Madımak’ta olması, hemen hemen bütün devlet erkânının Madımak katliamını meşrulaştırıcı açıklamalar yapması, hele de Madımak davası ile ilgili savcıların ve mahkemelerin tavırları…

Ve “zamanaşımı” oyunu…

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Başbağlar katliamına dair…

Konuşmuş, yazmıştık: Madımak katliamının gerçekten birçok bilinmeyeni var. Buna paralel Başbağlar katliamı var. Kimine göre PKK misillemesi, kimine göre başka bir şey…

HDP’nin Başbağlar katliamı ile ilgili yaptığı açıklamanın “Madımak'ta gerçekten ne oldu?” başlığıyla dönemin Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu ile yaptığımız röportajımız ertesine denk gelmesi iyi bir tesadüf oldu.

Açıklamada şu görüşler yer alıyor:

Başbağlar’da katledilen 33 köylünün acısını yüreğimizde hissediyoruz.

5 Temmuz 1993 yılında karanlık odaklar ve derin yapılar tarafından gerçekleştirilen Başbağlar katliamının üzerinden 26 yıl geçti. Erzincan’ın Kemaliye ilçesinde bulunan Başbağlar köyünde 5 Temmuz 1993’te 33 köylünün yaşamını yitirdiği katliamın üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen, olayın aydınlatılmasına dair hala herhangi bir adım atılmamış, esaslı bir inceleme ve araştırma yapılmamıştır.

Köye 25 km ötede bulunan jandarmanın, olay yerine neden 14 saat sonra geldiği, yine olay yerinde bulunan 558 kovanın neden balistik inceleme sürecine tabi tutulmadığı hala gizemini korumaktadır. Katliamın esaslı bir şekilde araştırılması, karanlık ellerin açığa çıkarılarak yargılanması gerekirken, bu katliam iç siyasette bir istismar konusu haline getirilmiştir.

1994 yılında Erzincan DGM’de başlayan Başbağlar katliamı duruşmaları, İzmir DGM’ye taşınmış, 1998 yılında dava takipsizlikle kapanırken, 2013 yılında (mevcut iktidar döneminde) zaman aşımına uğramıştır. Yine, 2013 yılında katliam mağduru ailelerin meclis araştırma komisyonu kurulması talebi reddedilmiş, olay adeta üstü kapatılmak istenmiştir.

Olaylarda tetikçi olduğu iddia edilen 20 kişi yargılanmış, fakat olayın gerçek organizatörleri ve faillerine dair en ufak bir inceleme başlatılmamıştır. Davanın hâkimlerinden Şakir Kadıoğlu, yıllar sonra şöyle bir itirafta bulunmuştur: ‘Katliamdan dolayı tutuklananların olayla hiçbir ilgisi yoktu.’ Özel timci Ayhan Çarkın ise yaptığı açıklamalarda Başbağlar ve daha pek çok katliamda yer aldığını itiraf etmiş olmasına rağmen katliamın aydınlatılması yönünde herhangi bir girişimde bulunulmamıştır.

26 yıl önce Başbağlar köyünde katledilen 33 köylünün acısını yüreğimizde hissediyor, katliamı lanetliyor, acılı ailelerin üzüntüsünü paylaşıyoruz. Dün olduğu gibi bugün de olayın aydınlatılması, faillerin ve karanlık ellerin açığa çıkarılmasına yönelik çağrımızı yineliyoruz. Gerçek bir adaletin ve kalıcı bir toplumsal barışın inşası için Başbağlar katliamı da dâhil olmak üzere bütün katliamlarla yüzleşmek için harekete geçilmelidir.


Madımak Katliamı neden önemli?

2 Temmuz Madımak katliamının siyasi yanı çok önemli. Bazı olaylar ve bazı yıllar halkların ve toplumların kaderi için çok önemli oluyor. 1978 yılı böyle bir yıldı. Bu yıl içinde Maraş katliamı önemliydi. Memleketin kaderine dair “ulusal,” hatta uluslararası stratejik kararlar bu yıl verildi. 1993 yılı çok önemli bir yıldı. PKK bölge sınırlarını aşmış, gelmiş Sivas sınırlarına dayanmıştı. Sivas içinde ve çevresinde Alevileri, özellikle de Kürt Alevileri ciddi olarak etkilemeye başlamıştı. Dolayısıyla Alevilerin, özellikle de Alevi-Kürt hareketi ilişkilerine ve Alevilerin geleceğine nasıl bir yön verileceğinin kararları bu yıl verildi. En azından sonuçları itibarıyla 2 Temmuz Madımak katliamı bir ön kesme operasyonudur. 

Sivas Özel Harp dairesi operasyonudur.

(Av. Cüneyt Toraman)

Takriben Pir Sultan Abdal Derneği’nin önemli ölçüde gözden çıkarılması, onun yerine Demirel üzerinden Cem Vakfı’nın finanse edilerek kuruluşu rastlantı mıydı?

28 Şubat post-modern darbecilerinin Madımak katliamı üzerinden Alevileri manipüle, Alevi- Sünni çelişkisini canlı tutma politikalarına ne demeli?

‘Özel Harp Siyaseti/Hukuku’ ve Madımak katliamı

Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir. 

(Tansu Çiller, dönemin Başbakanı)

Ya otel içindekiler, onlar kim?

Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş... Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır... Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır.

(Süleyman Demirel, dönemin Cumhurbaşkanı)

Tahrik cinayeti meşrulaştırıyor mu? 35 can münferit mi?

Aziz Nesin'in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir. 

(Mehmet Gazioğlu, dönemin İç İşleri bakanı) 

Demirel tahrik-cinayet ilişkisini normalize ettikten sonra, İç İşleri bakanı başka ne diyecekti ki…

Dönemin ”ünlü” DGM Başsavcısı Nusret Demiral’ın dava henüz sonuçlanmadan böyle bir açıklama yapması manidardı:

Olayda örgüt yok, tahrik var.

Gerekçeli karara göre, Aziz Nesin, hedefte sapma olmamış oluyor:

Aziz Nesin'e yönelik bir eylem olduğu, kast edilen Aziz Nesin olmasına rağmen hedefte sapma sonucu 37 masum insanın ölümü ile sonuçlanan bu olaylar…

Otelden Aziz Nesin’in telefonu üzerine, “En kısa zamanda takviye güç gönderileceğini, kimsenin kılına dahi zarar gelmeden kurtarılacağını” söyleyen Başbakan Erdal İnönü, katliamın gerçekleşmesi üzerine gelen eleştirilere “Ne yapayım yetkim yoktu” diye cevap veriyor. Sözü yerlerde sürünen, üstelik yasalarda suç olan katliamı engelleme yetkisi olmayan bir başbakan yardımcısı…

Birçok yerden yardım istedim. Yardım iş işten geçtikten sonra geldi. Taleplerimi dikkate almayanlara dokunulmadı. 

(Dönemin Sivas Valisi, Ahmet Karabilgin)

29 Şubat 1993'te göreve getirilen Vali Karabilgin, Sivas olaylarının ardından 9 Temmuz 1993'te görevinden alındı.

“Tamamlanmamış bir dava”

Madımak Oteli'nin önünden çekim yapan İhlas Haber Ajansı'nın görüntülerinde otelin etrafını kuşatanların sloganları yanında sözleri de duyulmuştu. Biri otelin birinci katına çıkan saldırgan gence "Lan yakın" diye seslenirken, bir diğer saldırgan ilk alevin görünmesiyle "Cehennem ateşi işte!" diye sesleniyor.

Röportajımızı bitirirken dönemin Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu soruyor: 

“O genç kim?”

Katliamı kim, nasıl değerlendiriyor, bu sorunun muhatabı onlar olmuş olmuyor mu?

Röportajımızın ertesinde partisi adına şu önemli açıklamayı yapan Sayın Karamollaoğlu ile ‘O gence’ dair siyasi çözümlemeli bir görüşmemiz şart oluyor:

Madımak hadisesi tekrar araştırılmalı, karanlık eller ortaya çıkarılmalı ve hiçbir şey gizli kalmamalıdır. Gerçek suçlular adalet önünde mutlaka hesap vermelidir.

(Sözcü)

"…Bugün bu olayı yaratan örgütler bulunabilmiş değildir. Bu olayı yönlendirenler, tahrik edenler bulunmuş değildir. Bu nedenle tamamlanmamış bir dava ile karşı karşıyayız" tespitini yapan müdahil avukat Şanal Saruhan’ın bu görüşmeye katılması gerçeğe ve adalete ulaşıma ciddi katkısı olur.

 

 

Ahmet Nesin, Artı Gerçek’den özet bilgi (3 Temmuz 2019)

** Neslihan Özaydın’ın Söyleşisinden özet bilgi (02.07.2009)

Nimetullah Erdoğmuş (HDP, Halklar ve İnançlar Komisyonu Eş Sözcüsü)

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU