İşlem platformu nedir? Türkiye örtülü sermaye kontrolü döneminde mi?

Kur korumalı TL mevduatları, lira cinsinden sözleşme zorunluluğu, yabancı para işlem platformlarına kısıtlamalar, "liralaşma" yolundaki önlemlerden sadece bazıları. Bunlar yalnızca TL'nin değerini artırıcı önlemler mi yoksa örtülü sermaye kontrolü mü?

Fotoğraf: nomadcapitalist.com

Merkez Bankası'nın enflasyon raporu sunumlarına kattığı yeni bir kelime var: Liralaşma. 

2022'nin ilk enflasyon raporunda "Politika Gözden Geçirme Sürecinde Liralaşma Stratejisi" başlığıyla sunulan bu kavram, 28 Nisan'da sunumu gerçekleşen ikinci enflasyon raporunda da yer buldu. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Yılın ikinci raporunda, "para politikası" kelimesinden daha fazla kullanılan "liralaşma" için geliştirilen stratejiler, Aralık 2021'de duyurulan "Kur Korumalı Türk Lirası Vadeli Mevduat" hesapları ile başladı. 

KKM'nin duyurulmasından sonra TL cinsinden mevduatlar 680 milyar liralık bir artış gösterdi. 

Kur korumalı mevduat sisteminde 3 aylık ilk vade, 21 Mart 2022'de doldu. 

Devletin kur farkı nedeniyle ödediği miktar, farklı hesaplamalara göre, 11 ile 14 milyar lira arasında değişiyor. 

Liralaşma için hangi kararlar alındı?

Liralaşma için getirilen tek uygulama KKM değil. İhracatçıların TCMB'ye satacağı döviz oranı, 18 Nisan 2022 itibarıyla yüzde 25'ten yüzde 40'a çıkarıldı. 

21 Nisan'da Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı kararla ise menkul satışlar için hazırlanan sözleşmelerde ödemelerin Türk Lirası cinsinden olması zorunluluğu getirildi. 

Örneğin, çek gibi ödeme araçlarında ya da Türkiye'de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri taşıt satış sözleşmelerinde ödemelerin döviz üzerinden yapılması yasak. 

Bu kararın "'gayrimenkul' tanımına girmeyen her türlü mal ve eşyayı kapsadığını" söyleyen Bakanlık, kıymetli maden ve taş piyasasını bu karardan muaf tuttu. 

Bankaların işlem platformlarında döviz işlemi yasaklandı

Son olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), 27 Nisan akşamı yaptığı açıklamada bankalara işlem platformlarıyla ilgili talimatta bulundu. Buna göre:

- Banka müşterilerinin direkt erişimden olan yabancı para işlem platformlarından yeni işlem yapılması yasaklandı.

- Limit belirlemelerin gözden geçirilmesi şart koşuldu.

- Yabancı para cinsinden işlem taleplerinin ise şubeler, hazine birimleri, mobil ve internet bankacılığı kanallarına yönlendirilmesi istendi. 

Rekor seviyeye ulaşan kredilerin, amaçları dışında, ekonomik faaliyetleri desteklemeyen, rant elde etmek amacıyla kullanılmasının önüne geçmek, karara gerekçe olarak gösterildi. 
 

bankalar
Bankalara, yabancı para işlem platformlarında yeni işlem yapılmaması talimatı verildi/ Fotoğraf: Reuters



Kişi ve kurumların, banka kredilerini, iktisadi faaliyet, üretim ve yatırım yerine döviz almak için kullandıkları konusu uzun süredir gündemde. 

Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu da 28 Nisan'daki Enflasyon Raporu sunumunda bu konuya değinerek, "Uzun vadeli Türk lirası kaynaklarının yatırımlara, ihracata, kapasite artışlarına ve özellikle KOBİ'lere yönlendirilmesi kritik önemdedir" dedi. 

Ticari kredilerin yüzde 50'ye dayanmasının ardından TCMB, 23 Nisan akşamı bir basın açıklaması yapmış ve Türk lirası cinsinden ticari nitelikteki nakdi kredileri zorunlu karşılığa tâbi tutmuştu. 

Türkiye'de faaliyet gösteren yerli ya da yabancı tüm bankalara uygulanan zorunlu karşılık oranı, bankaların hesaplarında tuttukları mevduat miktarına göre Merkez Bankası'nda bulundurmaları gereken parayı belirliyor. Önceden banka mevduatlarına uygulanan zorunlu karşılık artık kredilere de uygulanıyor. 

İşlem platformu nedir?

BDDK'nın son kararı, bazı ekonomistlerce örtülü sermaye kontrolü olarak yorumlandı. 

Eski Ziraat Bankası Genel Müdür Yardımcısı Şenol Babuşcu, Twitter hesabından "Yabancı para işlem platformları kapanıyor. Adım adım döviz kontrolüne doğru…" paylaşımını yaptı. 
 

Şenol Babuşcu.jpeg
Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu/ Fotoğraf: https://w3.sdu.edu.tr/


Görüşlerine başvurduğumuz Babuşcu, öncelikle "işlem platformu"nun ne olduğunu şöyle açıkladı: 
 

Ben müşteri olarak bankaya girdiğimde döviz almaya giriyorum. 1000 dolar almak istediğimi söylediğimde bana bir kur veriyor. 

Verdiği kur, ekran kuru. Yani mesela 14,80 olduğunu söylüyor satışın. Alış için de 14 lira 60 kuruşu gösteriyor. Aradaki marj, son dönemde ciddi boyutta açık. Bu açıklık, hükümetin isteği doğrultusunda. Çünkü "al-sat'tan para kazanılmasın, al-sattan döviz kuru hareketlenmesin" diye yapıyorlar.

Bu işlemler, sıradan müşteriler için, normal döviz işlemi. Bir de büyük müşteriler, ihracatçı müşteriler var. Son zamanlarda bankalar, daha fazla teknolojik gelişmeyi kullandıkça şunu yapmaya başladılar: 

Diyelim ki ihracatçı müşterisi aradı ve 500 bin dolar alacağını ya da satacağını söyledi. "Kur kaç?" diye sorduğunda müşteri temsilcisi onu telefonda bekletiyor. "Ben bir hazineyle görüşeyim" diyor, genel müdürlük hazineyi arıyor. 

O kişiye 14,60-14,80 kur aralığı verilmez. 14,69-14,71 aralığı verilir. Daha avantajlı kur sunar. 

Bankalar, son 1-2 yıldır yazılımlar geliştirerek bu önemli müşterilere, ihracatçı müşterilere "Müşteri temsilcilerini kullanmayın, hazineye direkt ulaşın diye bilgisayarlarına platform yüklediler. Bunlar hem sokaktaki müşterinin gördüğü 14,60-14,80 kur aralığını hem de kendileri için tanımlanmış özel kurları görüp bu kurlardan işlem yapıyorlar. 

 

döviz AP.jpg

Fotoğraf: AP


Şimdi yasaklanan bu. Müşterilerine platform yüklemelerini, müşterilere kendi kendilerine işlem yapmalarını yasaklıyor. 

Arkasındaki gerekçe de şu: Müşteri kendisi döviz aldığı veya döviz sattığı için dövizin nereye gittiğini kontrol edemiyor. Kontrol etmek istiyorlar. "Örtülü sermaye kontrolü geliyor" tartışmaları da buradan kaynaklanıyor. 


"İşlem platformlarında bir sorgulama yoktu"

Şenol Babuşcu, kullanılan kredilerin nerede harcanacağı üzerinde denetim olduğunu ancak işlem platformlarında böyle bir sorgulamanın olmadığını şöyle anlatıyor: 
 

Bankadan kredi çekiyorum, yüzde 25 uygun faizli. Döviz almak istediğinde banka şu anda "hayır alamazsın" diyor. Bu, 3-4 aydır uygulanıyor. Geçen sene bu zamanlar alınabiliyordu. Şu kredi çektiğinizde, döviz almak istediğinizde soran bir sorgulama sistemi var. 

İşlem platformlarında bir sorgulama olmadığı için bu boşluğu kapatmaya çalışıyorlar. 


"Son dönemdeki kararlar, serbest piyasa ekonomisinden vazgeçici adımlar"

Bu platformların haftada 1000-2000 dolar alacak müşteriler için kurulmadığını söyleyen Prof. Dr. Şenol Babuşcu, "100 bin doların üzerinde al-sat yapacak, aylık işlem hacmi belli bir seviyeye ulaşacak müşterilere bağlanır. Çünkü bir maliyeti var" diye konuştu. 

Babuşcu, "İhracatçıların gelirlerinin yüzde 40'ının, turizm gelirlerinin yüzde 40'ının Merkez Bankası'na satılması zorunluğu ya da işlem platformları kısıtlamaları gibi kararlara baktığımızda bunların hepsi döviz alım satımı üzerinden kısıtlayıcı, serbest piyasa ekonomisinden vazgeçici adımlar" değerlendirmesini yaptı ve ekledi: 
 

Serbest piyasa ekonomisinden veya serbest döviz alım satımından vazgeçiren her karar, yavaş yavaş örtülü döviz kuru sistemine doğru götürür. Açıkça söylenmiyor. Açıkça söylenmediği için "örtülü" deniyor. 

Örtüsüz sermaye kontrolü de şu: Yarın sabah hükümet bir karar açıklar. Der ki "ihracatçı ve ithalatçılar dışında hiç kimse döviz alım satımı yapamayacak". Bu, 1980 öncesi Türkiye. "Örtüsüz" denmez de "tam döviz kontrolü" diyoruz buna. 


"Tam döviz kontrolüne geçilmesi için ciddi bir kur patlaması olması lazım"

Sermaye kontrollerinin, yurt dışından Türkiye'ye döviz giriş-çıkışı ile alakalı olduğu ve yurt için döviz alım-satımlarını kapsamadığı şeklindeki yorumlara da yanıt veren Şenol Babuşcu, "Sermaye kontrolünün bence yurt içi yurt dışı ayrımı yok. Örtülü kısıtlamalar ile başlar. Sonra daha iler adımlar atılırsa tam döviz kontrolüne geçilmiş olur" dedi. 

Bu tür kısıtlamaların devam edebileceğini söyleyen Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı, "Tam döviz kontrolüne geçilmesi için çok ciddi bir kur patlaması olması lazım. Yoksa geçilmez. Ancak son dönemki kararlara benzer kararlar devam edecektir" diye konuştu. 

"1980'den beri Türkiye'ye döviz girişi anlamında sermaye kontrolü diyebileceğimiz herhangi bir uygulama olmadı"

2014-2015 yılları arasında Ekonomi Bakan Yardımcılığı, 2016-2019 yılları arasında da Türk Eximbank Genel Müdürlüğü görevinde bulunan Adnan Yıldırım'a göre ise sermaye kontrolü, ülkeye sermaye giriş-çıkışını kontrol etmeye dönük önlemler. Türkiye'de alınan kararlar, içerideki döviz hareketlerine yönelik. 
 

Adnan Yıldırım AA
Türk Eximbank'ın eski Genel Müdürü Adnan Yıldırım/ Fotoğraf: AA


Türkiye'nin serbest kur rejiminde 40 yıldan fazla bir deneyime sahip olduğunu söyleyen Adnan Yıldırım, "24 Ocak 1980'le başlayan süreçten beri serbest kur rejimi devam ediyor. O günden bugüne Türkiye'ye döviz girişi anlamında sermaye kontrolü diyebileceğimiz herhangi bir uygulama yaşamadık" diye konuştu. 

Aralıkta bu yana alınan kararların Türkiye'ye döviz giriş çıkışlarıyla ilgili bir kısıtlama olmadığını söyleyen Yıldırım, Rusya'da, Çin'de ve Arjantin'de alınan sermaye kontrolleri kararlarını hatırlattı. 

24 Şubat'ta Ukrayna'ya savaş ilan eden Rusya, sermaye kontrollerini devreye sokmuştu. Rusya Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiullina, nisan ortasında yaptığı açıklamada "İhracatçıların döviz satışı zorunluluğunu gevşetebiliriz" demişti. 

Liralaşmanın iki nedeni... 

Adnan Yıldırım, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada, son dönemde alınan kararların iki nedenden kaynaklandığını söyledi. 

Bunlardan ilki kur üzerindeki baskıyı önlemek. İkincisi ise Merkez Bankası'nın rezerv biriktirmesine katkı. 
 

Türk Lirası AA
Fotoğraf: AA


"Türkiye hiçbir zaman sermaye kontrollerine gitmemelidir" diyen Yıldırım, "Dünyanın her yerinde roadshow yapmış, sadece Eximbank özelinde değil onun dışındaki fonlar ve finans kuruluşlarını yerinde görmüş, birlikte çalışmalar yürütmüş biri olarak söylüyorum bunu" ifadelerini kullandı. 

"Türkiye'nin sermaye kontrolünü çağrıştıracak tedbirlerden uzak durması lazım" temennisini yineleyen Eski Eximbank Genel Müdürü, şöyle devam etti:
 

Şunu her zaman söylüyorum: Türkiye ekonomisi iki durumda rahatlar; birincisi üretebildiği, üretimini artırabildiği dönemler. Diğeri de döviz rezervini artırabildiği dönemler. 

Hem brüt hem net rezervleri artıramıyorsanız, sadece Türkiye değil, tüm ülkeler problem yaşar. 

Geçmişe bakarsak 1970'lerde ve 90'larda bunu yaşadık. 2000'li yılların başında yaşadık. Üretim konusunda becerikliyiz ama döviz rezervi konusunda da becerikli olmamız lazım. Bu nedenle dış ticaret dengesi ve cari açık konuları önemli hâle geliyor. 


"İhracatçı dövizini satsa da ihtiyacı kadarını bankalardan alabilir"

İhracatçıların gelirlerinin yüzde 40'ını Merkez Bankası bünyesinde tutması kararını da değerlendiren Adnan Yıldırım, "Dövizinin yüzde 40'ı satılan ihracatçı, daha fazlasına ihtiyaç duyuyorsa, bankacılık sisteminden bunu temin edebiliyor. Bunu almaya bir engel yok şu anda" dedi ve ekledi: 
 

İhracatçı, dövizinin yüzde 40'ı satıldı diye. Satılan, TL'ye dönüşen kısmını tekrar dövize çevirmede bir engel yaşamıyor. Gidip satın alabiliyor. 

Eğer kalan yüzde 60, onun döviz yükümlülüklerini veya ithalat ihtiyacını karşılamıyorsa, ihracatçı bunu alabiliyor.

Döviz hesabı açmak konusunda, döviz dönüşümü ile ilgili bankalar, bazı önlemler uyguluyor ama şahıslar ve firmaların döviz alımlarıyla ilgili bir önlem yok şu ana kadar. Böyle olsaydı, sermaye kontrolünü çağrıştırabilirdi. 

 

Döviz bürosu AP

Fotoğraf: AP (Arşiv)


Bugün "döviz almak istiyorum" diyen herkes, döviz bürolarından ya da bankalardan döviz alabiliyor. 

Merkez Bankası'nın yurda giren dövizin bir kısmını doğrudan kendisine satılmasını istemesi, rezerv ihtiyacından kaynaklanıyor. Bunun da BOTAŞ gibi kamu kurum ve kuruluşlarının döviz talebinin karşılanması için yapıldığını düşünüyorum. 


"Türkiye, sermaye kontrollerini istese de uygulayamaz"

"Türkiye 800 milyar dolarlık, küresel entegrasyonu olan bir ekonomi" diyen Yıldırım, Türkiye'nin 42 yılda küresel entegrasyonda önemli bir yere geldiğini aktardı: 

Dünyanın her yerinde proje yapabilen bir ülkeyiz. Önemli şirketlerimiz var. Dünyanın önde gelen ilk 250 şirketinde bizim 40'tan fazla altyapı proje şirketlerimiz var. Ben hem Ekonomi Bakan Yardımcısıyken hem de Eximbank Genel Müdürüyken, dünyanın en ücra köşesinde bizim iş yapan şirketlerimiz, firmalarımız ve şahıslarımız var. 

Bizden yurtdışına yatırım için giden yabancı sermayeyi de konuşmaya başladık. O da 50 milyar doların üzerine çıktı. 

O nedenle Türkiye, geldiği küresel entegrasyon noktasında, sermaye kontrollerini zaten istese de uygulayamaz. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU