Avrupa Paris'te seçilirken Kiev'de savaşıyor

Avrupa, Paris'teki siyasi savaşında en az Kiev'deki askeri savaşındaki kadar çaba sergilemeli ve fedakarlıkta bulunmalıdır

Fotoğraf: Reuters

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi lideri Marine Le Pen televizyonda yayımlanan bir düelloda karşı karşıya geldiğinde Le Pen kendisinin bir Fransız, Macron'un ise bir Avrupalı olduğunu söyledi.

Bu söz, milliyetçilerin 'kimlik anlayışını' göstermesi açısından oldukça anlamlıydı. Ya şu olursunuz ya da bu; bir vatandaş aynı anda hem Fransız hem de Avrupalı olamazdı.

Fransız sağı Avrupa Birliği'ni siyaseten, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i de ateş açarak hedef alıyordu. Bu yüzden Fransa'daki bazı gazeteler son seçim sonuçlarını, "Putin'in Fransa'da hezimeti'' başlığıyla manşetlerine taşıdı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Avrupalı liderler Macron'u tebrik etmek için hızlı bir şekilde sıraya girdiler. Alman Şansölyesi Olaf Scholz, Fransa ve Almanya'nın Avrupa Birliği'nin lokomotifleri olduğunu ve Macron'un seçim zaferinin Avrupa'nın gücünü gösterdiğini söyledi. Scholz'un bu sözleri, İngiltere'nin Avrupa'dan ayrılma kararının doğruluğunu kanıtlar nitelikteydi.  

Almanya, Avrupa Birliği'nin lider konumundaki ekonomik gücünü teşkil ederken Fransa, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki 'nükleer güce sahip' temsilcisidir.

Le Pen, Elysee Sarayı'na ulaşmayı başarsaydı Avrupa Birliği ile ilişkilerini koparacak, İngiltere'nin 2016'daki Brexit kararını takip ederek bir Frexit yaşanmasının yolunu açacaktı.

Ancak Le Pen yeni benimsediği politika uyarınca bu hedefini açıktan dillendirmemeyi tercih etti. Şimdilerde Avrupa Birliği'nin zayıflaması ve bir ihtimal parçalanması Putin'in elinde görünüyor.

Macron da geçmişteki kararları nedeniyle Putin'e koz verdiği yönünde suçlanıyor. Nitekim 2014'te Kırım Yarımadası'ndaki referandumu tebrik etmiş, Kırım'daki şirketlere kredi verilmesini onaylamış ve son olarak Rus doğal gazına yaptırım uygulanması kararına itiraz etmişti.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski de Macron'u tebrik edip övenler arasındaydı. Ancak Zelenski bu övgü ifadelerini savaş şartlarında zorunlu olan bir diplomasi gerekliliği kapsamında sarf etmiş olmalı.  

Ukrayna'nın Ruslaştırılmaması için Kiev'in yanında savaşan Avrupa, Fransa'da da Le Pen'in kazanmaması için mücadele verdi. Ukraynalılar Rusları büyük ölçüde engelleyerek şimdiye kadar başarılı oldular. Fransızlar da saha kötünün yaşanmasına mani olarak bir başarı elde ettiler.

Fransa'da düzenlenen cumhurbaşkanı seçimlerinin ikinci turunda mevcut Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, oyların yüzde 58'ini alarak galip geldi. Le Pen ise yüzde 40'larda kaldı.

Böylelikle Macron, ikinci dönem cumhurbaşkanı seçilenlerin listesine kendi ismini yazdırmış oldu. Daha önce Charles de Gaulle, François Mitterrand ve Jacques Chirac bu başarıyı sergilemişti.

Diğer cumhurbaşkanları Valéry Giscard d'Estaing, Nicolas Sarkozy ve François Hollande da yeniden aday olmalarına rağmen ikinci dönemde seçilememişlerdi.

Fransa'da son seçimlerin Macron tarafından kazanılması, Avrupa genelinde ve Fransa'da toplumsal dokuyu zedelemesi muhtemel olan iç çatışmaların yaşanmasını erteledi.

Fransa'da Le Pen seçilecek olsaydı, içerideki Müslümanlara baskı artacak, Batı Avrupa ve Mağrib-i Arabi ile ilişkiler bozulacaktı. Avrupa Birliği bakış açısından değerlendirildiğinde, Almanya'daki seçimlerin sonuçları da son derece olumluydu. Almanya seçimlerinde Avrupa Birliği taraftarı Sosyal Demokratlar ve Liberaller seçimleri kazanmıştı.  

Ancak Macron'un seçimleri kazanması, Avrupa Birliği projesinin Fransa özelinde karşı karşıya olduğu riskleri tamamen ortadan kaldırmak için yeterli değildir. Nitekim Macron zafer konuşmasında bu tehlikeye işaret etmişti.

Fransa'da haziran ayında yasama seçimleri yapılacak. Aşırı sağ ve aşırı sol bu seçimlerde galip gelerek Macron'u yönetemez kılmak istiyor. Le Pen ve Jean-Luc Melenchon'un saldırgan konuşmalarında bu arzu kendini gösteriyordu. Melenchon bir koalisyon hükümetinin başında yer almak istiyor.

Fransız demokrasi için endişe verici gelişmelerden biri de seçimlere katılım oranının 1969 seçimlerinden bu yana en düşük seviyede gerçekleşmiş olmasıdır.
 


Bir büyük endişe kaynağı ise Macron'a olan desteğin yüzde 66'lardan yüzde 58'e gerilemesi, buna karşın Le Pen'in oy oranlarını yüzde 33'ten yüzde 41'e artırmış olmasıdır.

Le Pen aşırı sağı marjinallikten kurtararak merkeze yerleştirmeyi başarabilmiştir. Fransız Devrimi'nin yaşandığı bir ülkede her on kişiden dördünün Le Pen'e oy vermiş olması, tehlike çanları çalıyor anlamına gelir.

Şunu unutmamalı ki Macrona'a oy verenlerin ciddi bir kısmı Le Pen karşıtı oldukları için bu desteği sağlamak zorunda kalmıştı. Macron bu durumun farkında olduğunu seçim zaferi konuşmasında gösterdi. Le Pen'i destekleyen gençlerin sayısındaki artış ise Fransa'nın geleceğine dair endişeleri haklı kılacak cinstendi.

Macron kısa konuşmasında, Fransa'yı ve Avrupa'yı bekleyen tehlikelere işaret etmekten kendini alamadı.  

Avrupa Birliği bir ekonomik topluluk ya da ortak bir pazardan ibaret değildir. Koronavirüs salgını ve Ukrayna savaşı bunun böyle olmadığını bir kez daha kanıtladı. Avrupa Birliği, savunma, sağlık, iklim ve çevre konularında bir uzlaşıyı sağlayan uzun soluklu ve zorlu bir projedir.

Avrupa Birliği ilkeleri tarihte ilk kez demokratik algının, ulus devlet anlayışının önüne geçmesine olanak sağlamıştır. Avrupa Birliği sadece bürokratik kararlarla korunamaz. Avrupalı vatandaşlar arzu ve tutkuyla kendilerini Birliği korumaya adamalı ve Birliğin varlığının kendi çıkarlarına olduğunu görmelidirler.  

Avrupa, Paris'teki siyasi savaşında en az Kiev'deki askeri savaşındaki kadar çaba sergilemeli ve fedakarlıkta bulunmalıdır.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU